kıymeti bilinmedi, videolarını izleyip ders almak lazım.
devamını gör...
bu birey rwth aachenda okumuş hayret. bu infoyla karşılaştığımda dumur olmuştum.
devamını gör...
devlet yönetmek için çapı yetmezmiş.

hah
hah
hah

şimdilerde nasıl yönetildiğini görüyoruz. kardeşim objektif olalım ben de kendisine bir kere bile oy vermedim ve sempati duymuyorum ama ne demek çapı yetmezmiş? allah aşkına bir açıklar mısınız?

bu ülkede devlet yönetmek çapa baksaydı başa oynardı o adam, sırf senin gibi düşünmediği için geri zekalı olmuyor paşam. mesela mansur yavaş da efsane yönetir belki kılıçdaroğlu da. ama sizin gibi düşünmüyoruz ya akp'li değiliz ya , chp'li değiliz ya çapımız yetmiyor. sıçayım böyle partizanlığınıza.
devamını gör...
ne zaman televizyonda görsem hacca gidiyor olurdu. yılda 23 sefer yapıyordu sanırsam. bir kere de ulan fakir fukarayı da göndereyim demezdi. şimdi muhtemelen cennette çekirdek çitleyip hac sevaplarının keyfini sürüyordur.
devamını gör...
her ne kadar siyaset sevmesem apolitik olsam da diğerlerine nazaran sempati duyduğum insandır, icraatları, eğitimi ve argümanları sağlamdır; takipçileri iyi insanlardır.
devamını gör...
şu amcam...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
people's century part 24 1979 god fights back

50.19 dan sonrasını seyredin. her şey apaçık. dünyanın tarihi böyle yazılıyor. erbakan'ın yeri de bu imiş, yeni dünya düzeninden bahsediyor.
devamını gör...
çeşitli mecralarda, yıllar geçtikçe hakkında yazılan güzellemeleri gördükçe "ne kadar çok aptal var" diye içimden geçiriyorum.

hadi erbakan kafasında olan siyasal islamcıları boşver de muhafazakar camiadan olmamasına rağmen yok "müthiş siyasi deha" , "iyi niyetliydi" , "kıymeti bilinmedi" yok efendim "vatanseverdi" v.s. gibi bilmeden, düşünmeden tespit yapanların da, erbakan'ın ardılları olan recep tayyip erdoğan, melih gökçek ve daha nicelerinin başımıza musallat olmasında ya da bu zehirli siyasetten kurtulamamamızda payı vardır ve suçlulardır.

bu ahlak timsali, müthiş siyasetçi (!) :

- zimmetine halkın parasını geçirdiği yargı kararı ile tespit edilmiş,
- sağına recep tayyip erdoğan'ı, soluna da melih gökçek'i alıp zilyon tane miting yapıp bunları şimdiki türkiye'nin içinde bulunduğu rezaletlere hazırlamış,
- libya lideri kaddafi'nin, çadırında ve kameralar önünde yüzüne karşı pkk'yı savunmasına tek bir ses bile çıkarmamış,
- susurluk skandalı sonrası, temiz siyaset için eylem yapan halka "gulu gulu dansı yapıyorlar" demiş ve bunu da daha sonra mehmet ali birand'ın 32. gün programında şöyle açıklamıştır :

"gulu gulu dansı zencilerin yaptığı bir danstır ve zenciler bilgisiz, kültürsüz insanlardır"

daha ne yapsın tuvalette kuran mı yırtsın ulan! 2 dakikanızı ayırsanız bu "yok artık!" diyeceğiniz şeyler hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz çok zor değil.

he yavrum erbakan çok iyi insandı çok.
devamını gör...
siyonizm miyonizm zırvalayan bi adam
devamını gör...
benden olumlu puan aldığı tek bir icraati vardır:
kısa süren başbakanlığı döneminde... paraya ihtiyacı olan devlet kurumları bankalara gider ve o dönem çok yüksek olan faizlerle kredi kullanırdır. parası olan kurumlar da ellerindeki parayı kendilerine en çok faiz veren bankaya yatırırlardı. bankalar bu işten çok memnundu. alt türkiye elektrik kurumundan %40 faizle parayı, ver %70 faizle demiryollarına.
erbakan bir havuz kurdu ve elinde parası olan kurumların paralarını bu havuza yatırmalarını, paraya ihtiyacı olan kurumların da kredi ihtiyaçlarını bu havuzdan karşılamalarını söyledi.
bu ekonomimizin can damarı(!) olan bankaların kabul edemeyeceği kadar kötü bir karardı. bu havuz sistemi yüzünden bankaların 10 milyar liradan fazla gelir kaybına uğradığı söylenir.
o yıl tüm tarihinde ilk kez tüsiad yıllık olağan kongresini basından uzakta, atina'da yaptı ve bu kongreye laikliğin yılmaz bekçisi türk silahlı kuvvetleri, sivil giysili iki generalle katıldı; biri çevik bir.
kongre'den sonra ülkede birden aczmendiciler ve benzeri meczuplar türedi. sincan'da kudüs gecesi yapıldı. ve hop 28 şubat darbesi düzenlendi. 28 şubatçılar laikliği kurtarırken bir de ne yaptılar bilin bakalım. evet havuz sistemini lağvettiler.
severken ya da nefret ederken bunu da kafamızdan atmayalım.
devamını gör...
itü ekolünün en önemli 3 temsilcisinden birisidir.
(bkz: takunyalılar)
devamını gör...
zamanında yaşamış olmayı istediğim ikinci insan.
devamını gör...
iyi bir insan olduğundan şüphem olmasa da kendisi siyasal islamın sadece bir başka yüzüydü. zeki, akıllı, donanımlı, fikirleri güzel ancak günümüz dünyasının siyasetinde uygulanabilirliği olmayan fikirlerdi. zaten kendi ömrü de buna yetmemiştir. allah rahmet etsin.
devamını gör...
29 ekim 1926 tarihinde sinop'ta beklenen bir yıldız (necmettin- dinin yıldızı) doğdu.
babası, adana'da hüküm sürmüş kozanoğulları (selçuklu türklerindendir) sülalesinden mehmet sabri erbakan'dır. annesi, sinop'un tanınmış ailelerinden birinin kızı olan kamer hanımdır.

necmettin erbakan, 6 çocuklu ailenin 3.çocuğudur. 6 yaşında kayseri cumhuriyet ilkokuluna kaydolduktan bir ay sonra, ağır ceza reisi olan babası mehmet sabri bey trabzon'a tayin olunur. ilk tahsiline trabzon gazi paşa ilkokulu'nda başlar ve orada okul birincisi olarak tamamlar.

ilk tahsilini tamamladıktan sonra, aynı yıl istanbul erkek lisesi'nde orta/lise tahsiline başladı. istanbul erkek lisesi'ni 1943 yılında
-birincilikle- bitirdi. ortaokul ikinci sınıfı okurken, diş tabibi olan hocaların meşgul olduğu dönemlerde tabiat bilgisi ve fizik derslerini verme işini yüklenen; matematik hocası emekli subay cemal dönmezer tarafından da "dikkat ediyor musunuz, tek kelime eksik ya da fazla söylemiyor. ben anlatmaya kalksam böyle anlatamam!" şeklinde övülen necmettin erbakan, o zamanlar ortaokul son sınıflar için yapılan bitirme imtihanını da bütün derslerden on numara alarak tamamlamıştır.

istanbul erkek lisesi 9.sınıfa başlayan necmettin erbakan, dönemin meşhur matematik hocalarından olan sıfırcı avni'den (avni kulen) tam not -10- alan ilk öğrenci olur.

fazla not vermeme alışkanlığını bozan hocalardan birisi de kimya hocası refik bey'dir. erbakan hoca bu konuyu da kendisi ile yapılan bir mülakatta şöyle anlatır.
"refik bey çok kıymetli bir kimyacıydı. gayet sert bir insan, kimseye 4-5 numaradan fazla vermez, diye adı çıkmış bir hocaydı. ilk günü bir ders anlattı. şimdi bunu kim anlatacak?" dedi. o tek bir çözüm yolu göstermişti. bu "kimya denklemlerinin kat sayılarının tayini" hakkındaydı. "biz ise bunu şöyle de yapabiliriz" diye bunu üç türlü kendisine izah ettiğimiz zaman, tabii hayretler içinde kalmıştı.

istanbul erkek lisesi yıllarının bir başka özelliği de okulun en çalışkan talebesi olan necmettin erbakan'ın isteği üzerine bir mescit açılmış olmasıdır.

1943 yılında istanbul erkek lisesi'ni birincilikle bitiren erbakan, doğrudan kayıt olma hakkı doğduğu halde, istanbul teknik üniversitesini için iki bin kişi ile birlikte giriş imtihanına katılmayı tercih eder ve ilk on arasında kazandığı imtihandan sonra, üniversitenin ikinci sınıfından başlar.

itü motor bölümü'ne ikinci sınıftan başlayan erbakan, çeşitli fakültelerden oluşan okulun en başarılı öğrencilerinden birisidir.

haziran 1948'de, halen kırılamayan bir rekorla, 5 yerine 4 senede ve 4 üzerinden 3.96 not ortalaması ile mezun olduğu üniversiteye, 1 temmuz 1948'de asistan öğretim üyesi olarak atanır. yani bitirdiği bölüme, tam da bitirdiği günlerde hoca olur. bu, itü tarihinde bir ilktir.

bir başka ilk de normalde profesör ve doçentlerin derslere girmeleri adetten olduğu halde, itü makine fakültesi motorlar kürsüsü asistan öğretim üyesi necmettin erbakan'ın, motor dersleri vermeye başlamasıdır.

itü deki hocalığın sadece hocalık olarak kalmadığı ve prof. erbakan'ın sonraki yıllarda yapacaklarının işaretlerinin burada da belli olduğunu vurgulamak gerek

(bkz: vazgeçmeyen lider erbakan)
devamını gör...
zeki adamdı. bize bıraktığı futbolcu için neyse.
devamını gör...
rte ve tayfasını yetiştirme kanlı mı olacak kansız mı olacak diye milleti tehdit eden allah affetsin yüzünden riyakarlık akan yirmi küsür kere hacca gidip başkalarının hakkını yiyip bunu göstere göstere yapan siyasal islamın baş piri müptezel.
devamını gör...
kayip trilyon davasinin 1. dereceden saniğidir.o davanin üstü bir sekilde örtüldü.bildigim kadari ile aklanmadi.hortlattıığı ümmetçiliğin basimiza ördüğü coraplarin (göçmen sorunu vd.) asli mimaridir.millet hala tank motoru yapti diyor.tank motoru da yapmadi aslinda motorun mekanik bir kisminin yapimina yardim etti ama bizim millet severr şişirmeyi.aynen devam.diken sevilir,seven dikilir hesabi.


kayıp trilyon davası, 28 şubat süreci sonrası, refah partisi'nin 1998 senesinde kapatılmasının akabinde, yöneticilerinden, ellerinde bulunan 896 milyar tl'lik, (1 trilyona yuvarlanan) hazine yardımını, devlete iade etmeleri istendi. partinin, hazine yardımını devlete iade etmemesi üzerine, açılan davaya bu isim verilmiştir. davada müfettişlerin yaptığı incelemelerde, paranın sahte belgelerle harcanmış gibi gösterildiği iddia edilmiştir.
dava sonucu rp başkanı necmettin erbakan 2 yıl 4 ay hapse mahkûm olmuştur. yine rp'nin 68 yöneticisi 1 yıl ile 1 yıl 2 ay arası hapis cezası almıştır.
devamını gör...
bir önceki yazımda özellikle necmettin erbakan'ın eğitim hayatına değinerek yavaş ilerlemek istedim. erbakan hoca dediğimiz kişinin ne denli bir zekaya sahip olduğunu, okullarını nasıl büyük bir başarı ve birincilikle bitirdiğinin daha net bir şekilde anlaşılması iyi olur diye düşündüm. çünkü laf olsun torba dolsun diye konuşup 'gerici' yaftası yapanlar daha onun gram seviyesine bile ulaşamamış kişilerdir. ki o seviyeye bile gelmek için önce vatan millet ve iman inancıyla çalışan akıl lazım.

şimdiyse necmettin erbakan'ın çalışmaları ve ortaya koyup gerçekleştirdiği projelerini yazıya dökmek istiyorum.

1948-1951 yılları arasındaki bu üç yıllık asistanlık döneminde, -o zaman doktora tezine tekabül eden- yeterlilik tezini hazırladı. 1951 yılında yeterlilik tezindeki başarısından dolayı, üniversite tarafından, aachen teknik üniversitesi'nde ilmi araştırmalar yapmak üzere almanya'ya gönderildi.

almanya ordusu için araştırma yapan dvl araştırma merkezi'nde prof. schmidt ile birlikte çalıştı. 1.5 yıllık bu çalışma sürecinde alman üniversitelerinde geçerli olan "doktor" unvanını aldı.
2.dünya harbi'nden sonra alman üniversitelerindeki ilk türk ilim adamı oldu.
aachen teknik üniversitesi'nde çalışmalarını sürdürdüğü sırada biri doktora tezi, biri teknik üniversite için doçentlik tezi ve bir diğeri de alman iktisat bakanlığı için "motorlarda ekonomi" tezi olmak üzere, 3 ayrı tez hazırlayan erbakan, alman üniversitelerinde geçerli olan doktor mühendis (dr. ing.) unvanına hak kazanır.

necmettin erbakan'ın tezleri almanya'da yayınlanınca, bilim çevrelerinde büyük ilgi görür. özellikle de "dizel motorlarda püskürten yakıtın nasıl tutuştuğunu matematiksel izah eden" tezi, deutz fabrikaları ( khd-klocknor humbolt deutz a.g.) genel müdürü prof.dr. flatz'ında ilgisini çeker ve bu zat, leopard tanklarının motorları ile ilgili olarak araştırma yapmak üzere necmettin erbakan'ı, deutz'a davet eder.

necmettin erbakan, 1953'te deutz'da çalışmaya başlamadan önce türkiye'ye gelerek doçentlik imtihanlarına girer ve kazanır.

teknik üniversiteye 17 sinde giren ve 22 sinde bitiren erbakan 27'sinde doçent olmuş; almanya'da en genç doktora yapan kişi olma özelliğine, istanbul teknik üniveriste'sinde en genç yaşta doçent olan kişi özelliğini de eklemiştir...

doçent olduktan sonra tekrar almanya'ya dönen doç.dr.necmettin erbakan, deutz fabrikaları'nın leopard tankları ile ilgili kısmında araştırma başmühendisi olarak görev yapmaya başlar.

bugün bile en gelişmiş tanklardan birisi olan leopard'ın, 1. dünya savaşı sırasında karşılaşılan yakıtların donması ile ilgili problemlerin giderilmesi ve her türlü hava şartlarında mükemmel çalışabilecek hale getirilmesi işlemi, doç. dr. necmettin erbakan'ın başmühendisliğini yaptığı ekip tarafından gerçekleştirilmiştir.

deutz'da bulunduğu sırada, alman ekonomi bakanlığı'nca ruhr sahasındaki fabrikalar üzerine araştırma yapmak üzere görevlendirilen heyete erbakan da dahil edilir ve sanayi açısından almanya'nın hatta avrupanın en gelişmiş bölgesi olan ruhr havzası'ndaki bütün ağır sanayi fabrikalarını gezip inceleme imkanı bulur.
hocam, bu çalışmalar sırasında kendisini etkileyen ve üzen bir olayı şöyle anlatıyor:
" biz o fabrikalarda bir yandan çalışıp bir yandan araştırmalar yaparken, türkiye zirai donatım kurumu'nun, alman fabrikalarına verdiği motor siparişlerini gördük. bu görüntü, bizim türkiye'de bir "milli motor sanayi" kurma kararlılığımızı iyice pekiştirdi. bunları bizim milletimiz tamamen kendi imkanlarıyla yapabilirdi."

mayıs 1954 - ekim 1955 arasında istanbul- kağıthane'de altı ay yedek subay; halıcıoğlu'nda altı ay asteğmen, sonra altı ay teğmen unvanıyla askerlik görevini ifa etti.

askerlik görevleri sırasında, askeriyenin o güne kadar istediği kazma, kürek vs isteklerine karşı, teğmen necmettin'in askeriyede ki makineler için yedek parça istemesi komutanların da dikkatini çekmiştir.

o zamanlar istanbul kağıthane'de bulunan istihkam okulu'nda askerliğine başlayan erbakan, ilk altı aydan sonra, aynı okulda yedek subay olarak motor hocalığı ve bunun yanında, okulun emrindeki istihkam bakım birliği'nde de teknik müdür olarak görev yapar.

askeriliği bitip üniversiteye tekrar dönen erbakan, bir yandan hocalık faaliyetlerini sürdürürken, bir yandan da aslında som derece kolay olmasına rağmen kendi motorlarını üretemeyen türkiye gerçeğini nasıl değiştirebileceği üzerine kafa yormaktadır. bu arada teknik üniversite'nin motorlar laboratuvarında yürüttüğü çalışmalar sonunda, yüzde yüz yerli bir motoru yapmaya da muvaffak olmuştu.

1956 ilk milli ağır sanayi örneği
1956 yılında türkiye'nin ilk milli sanayi örneği olan, gümüş motor fabrikası, memleketini ve milletini seven 200 ortakla kuruldu. 1 temmuz 1956'da, bugün "pancar motor" adıyla çalışan fabrikanın temelini attı.

1960 gümüş motor'da seri imalat
1 mart 1960 tarihinde gümüş motor fabrikası'nda seri imalat başladı. "yeni hedef, otomobillerin türkiye'de yapılmasıdır" fikri ortaya atıldı.
bizim insanımıza "şeftaliden başka bir şey üretemeyiz" diyenlere inat; inancın ve çalışmanın sonucunda neler yapılabileceğini gösterdi.
o zaman yönetimde olan askerler tarafından revaç bulan bu fikir üzerine, eskişehir demiryolları cer atölyelerinde "devrim otomobili" adıyla ilk yerli otomobil erbakan'ın öncülüğünde imal edilmiştir.

"kendi motorumuzu kendimiz yapmalıyız"
işte gümüş sanayi ve türk ticaret anonim şirketi bu düşünceyle, 23 ocak 1956 tarih 29-8737 no'lu sicilli ticaret gazetesi ve piyasa cetveline göre, 9 ocak 1956 tarihinde tescil olunarak resmen kurulmuştur.

1956'da, 6 milyon sermaye ile necmettin erbakan'ın öncülüğünde; türkiye'nin ilk yerli motorunu imal edecek şekilde kurulan gümüş motor, 20 mart 1960'ta maliye vekili hasan polatkan, milletvekilleri, teknik üniversite temsilcileri, basın mensupları ve kalabalık bir vatandaş topluluğuyla beraber işletmeye açılmıştır.


(bkz: vazgeçmeyen lider erbakan)
devamını gör...
yarınlar farkında tarih farkında seni seviyoruz savunan adam:

devamını gör...
necmettin erbakan başlığı altında ki 3. ve son yazım siyasete neden ve nasıl girdiği, karşılaştığı zorluklar ve engellemeler neticesinde yine de neden asla taviz vermediği, ne tür bir siyaset benimsediğiyle ilgili olacaktır.

gümüş motor tecrübesi, üniversitede anlattıklarının dört duvar arasında kalmasına razı olamayacağından, memleketi için bir şeyler yapma kararıyla yola çıkıp sanayiye girerek türkiye'de işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili bilgilerini iyice artırmıştır.
memleketin kalkınması için yürekleri yananların yanında, kalkınmayı önlemek için gayret edenler de vardır. anlaşılan bunlar, kalkınma için kaynak oluşturulabilecek hemen bütün köşe başlarını da tutmuş durumdadırlar. o halde onlarla mücadele edebilmesi için yeni mevziler kazanmak gerekmektedir.

gümüş motor'la ilgili gelişmeler sırasında, olabilecek suistimalleri önceden hisseden erbakan, 1959 da, istanbul sanayi odası makine imalatçıları sanayi meslek komitesi'ne girmiş ve burada başkanlığa kadar yükselmişti. ancak tecrübeler göstermişti ki, ithalat ve kotalar meselesinde odalar birliği çok önemli rol oynamaktadır ve eğer türkiye'nin sanayileşmesinin önü açılmak isteniyorsa, odalar birliği'nde mutlaka varlık göstermek gerekmektedir.

erbakan'ın, millet tarafından oluşturulan imkanların ülke genelinde yaygın bir sanayileşme için kaynak olarak kullanılması yolundaki iyi niyetli çalışmaların, üretmek değil, dışarıdan satın alıp üzerine kâr koyup satmak niyetinde olanlarca oluşturulmuş bir duvara çarpıp geri döndüğünün farkına varması, uzun sürmedi.
türkiye'nin mevcut durumumdan hareketle, erbakan'ın fabrika kavramından anladığı şey, fabrika yapan fabrikalar kurulmasıydı ve ülkenin ancak bu şekilde ayağa kalkabileceğine inanıyordu.
ancak türkiye odalar birliği'nin uyguladığı sistem, tüketime yönelik imalatı destekleyen; kola, kolonya, bira fabrikalarını teşvik etmeye yarayan bir sistemdi ve bunlar da ancak belli bir çevreye mensup insanlarca yapılabiliyordu.

hedef odalar birliği başkanı olmak..

odalar birliği'nin 1969 yılı mayıs'ında yapılacak genel kurulu için hazırlıklara başlayan erbakan, sıkı bir çalışmaya girişti. iktidarda bulunan adalet partisi ve muhalefetteki chp, mevcut yönetimi ve adayını destekleme kararı almışlardı. böylelikle erbakan, tek bir kişi olarak iktidara ve muhalefete karşı savaş vermek durumundaydı.
genel kurul yaklaştıkça, erbakan'ın faaliyetleri yoğunlaşıyor ve tabi onu takip edenlerin telaşı da artıyordu. çeşitli toplantılar yapıyor ve odalar birliği'nde yaşananları ve bunların ne manaya geldiğini; gidişata dur demesi gereken hükümetin de çeşitli menfaat bağlantıları sebebiyle, yapması gerekeni yapmadığını açıklıkla delegelere aktarıyordu.

erbakan'ın kararlı olduğunu ve işlerin arzu etmedikleri bir noktaya varacağını anlayan başbakan demirel, bakanlar kurulu'ndan bir karar çıkartarak, mevcut mevzuata aykırı olmasına rağmen odalar birliği genel kurulu'nun seçim maddesi için ileri bir tarih açıkladı.

alınan bakanlar kurulu kararı hukuken yok hükmündeydi ve odalar birliği genel kurulu yapıldı. prof. dr. necmettin erbakan, 25 mayıs 1969'da yapılan kongrede oyların %75'ini alarak odalar birliği genel başkanı seçildi.

ancak o zamana kadar odalar birliği'nin uhdesinde bulunan kredi kotaları yetkisi, siyasi bir kararla, aniden odalar birliğinden alınarak sanayi bakanlığı'na verildi.

bakanlar kurulu kararı'nın geçerli olduğu, genel kurulda seçim yapılmaması konusunda ısrarlı olan başbakan süleyman demirel, içişleri bakanlığı marifetiyle emniyet güçlerine emir verdirerek genel başkanı prof. dr. necmettin erbakan'ı türkiye odalar birliği'nden çıkarmaya kararlı idi.

bir süre devam eden mücadele sonrası, demirel'in arzu ettiği gerçekleşti ve her türlü kanuni hükümleri hiçe sayarak, erbakan polis gücüyle türkiye odalar birliği makamından çıkarıldı...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

bir ağır ceza reisinin oğlu olup, istanbul erkek lisesi ve teknik üniversite'yi üstün başarılarla bitirdikten sonra almanya'da araştırmalarda bulunan ve önüne serilen bütün imkanları görmezden gelerek, ülkesine dönüp zahmetli olacağından zerre şüphesi olmadığı halde, türkiye'nin sanayileşmesi, gelişmesi derdine düşen ve bu uğurda başına gelmedik sıkıntı kalmayan bir insan olan erbakan, işlerin düğümlendiği yerin siyaset kurumu olduğunu anladı. demek ki siyasete atılmak ve böylelikle millete hizmet etmek gerekiyordu.

1969 yılında konya'dan "bağımsız aday" olarak meclise girdi.
girdiği ilk seçimden zaferle çıkan prof. dr. necmettin erbakan, yeni bir siyasetçi profili ve kimliği ortaya koyuyordu.
tacettin çetinkaya anlatıyor:

"1972 yılında, imam-hatipten mezun 8-10 arkadaşla beraber istanbul'a üniversite giriş sınavlarına gitmiştik. yemek için bir lokantadan içeri girmeden önce kapıda müşteri davet eden lokantacıya, lokantanın içkili olup olmadığını sorduk. lokantası 'içki var!' dedi.
bunun üzerine lokantaya girmekten vazgeçtik. geri döndük gidiyoruz. lokantacı arkamızdan, dükkanın önünde oturan komşusuna 'bunlar erbakancı. bunlar içkili yerdde yemek yemezler'. diyordu"

milli görüş hareketinin çıkışından -1969'dan 1972'ye kadar- üç yıl gibi kısa bir sürede herkesin saygı duyduğu bir kimlik oluşmuştu.

kimlik "erbakancı" olmaktı.

siyaset erbakan hocamız için ne anlama geliyordu?
bu dava ne ile başladı?
"biz bu kuşun canlısını istiyoruz" ile başladı.
nedir bu? kırk sene evvel bu hareket konya'da başladığında insanlar akın akın milli görüş davasına geliyordu.

prof. dr. necmettin erbakan:

demirel'e konya'daki bu durum anlatılınca demirel, van'daki konuşmasını iptal edip konya'da miting düzenliyor ve diyor ki:

"ey konyalılar! bu erbakan benim sınıf arkadaşım. kendisi gelip maneviyata hizmet edecekmiş. arkadaşlar namaz kılıyorsunuz, kılma diyen mi var? oruç tutuyorsunuz, tutma diyen mi var? manevi alanda yapılacak ne hizmet var ki, ne hizmet yapacakmış? ne istiyor? ne eksik kalmış? sorun kendisine." diyor.

biz başka bir yerde mitingdeydik. arkadaşlar demirel'in ne dediğini anlattılar. bir de "erbakan, demirel'e cevap verecek" diye kağıt dağıtmışlar. akşam vakti bir geldik ki konya şeker kahvesi'nin önündeki muazzam meydan demirel'in gündüz ki mitinginin üç katı dolmuş taşmış. çıktık, vatandaşa dedik ki:

"arkadaşlar biz buraya ne için geldik? demirel'in sorduğu sorulara cevap için. ne sormuş bize? namaz kılıyorsunuz, kılma diyen mi var? oruç tutuyorsunuz, tutma diyen mi var? bakın şimdi cevap veriyorum allah'ın lütfuyla.

demirel kendi dediği gibi benim sınıf arkadaşım, sıra arkadaşım ama her zamanki polemiklerinden birini yapmış. gelmiş size içi saman dolu bir kuş göstermiş. avcılar iyi bir kuş avladığı zaman bunu kaybetmemek için içini temizler ve içine saman basarlar süs olarak dursun diye. işte size saman dolu bir kuş gösterdi.
size sordu:
- bu kuşun gagası var mı?
-vaaaar!
- gözü var mı?
-vaaaar!
- kanatları var mı?
-vaaaar!
- eee daha ne istiyor bu adam? dedi

bakın cevap veriyorum: biz bu kuşun canlısını istiyoruz canlısını! adam mı aldatıyorsun sen?"


türkiye'de istediğiniz kadar ilim adamı olun iş göremezsiniz. önce almanya'da leopard tanklarının dizel ve benzinle çalışan yeni nesil motorlarını yaptım. bizim köylünün kullandığı küçük tarım motorlarının burda yapıldığını gördükçe yüreğim kan ağlıyordu.

biz bunlara tank motoru yapıyoruz, ama kendi köylümüzün sulama motorumu yapamıyoruz. böylece kendi motorumuzu yapalım dedik ve gümüş (pancar) motor fabrikası'nı yüzde yüz yerli imalatla kurduk.

ancak ithalatçılar hükümeti etkileyip dışarıdan getirmek istiyorlar ve 'yerli motor türkiye'de satılmasın' diye bizi engelliyorlar.
onlara, 'bizimkileri siz satın' dedik. 'hayır, ille de dışardan getireceğiz' dediler.

sırf yabancı kotaları odalar birliği hazırlıyor diye oraya sanayi idaresi başkanı oldum.

bu sefer genel sekreter, ithalatçıların istediklerini yapıp beni engelliyor. böylelikle genel sekreter oldum. sonra idare heyeti gene ithalatçıları koruyor. bu sefer ise gidip tümünü yöneten odalar birliği başkanı oldum. ve beni engelleyecek kimse kalmadı.

fakat sınıf arkadaşım başbakan demirel, odalar birliği'ndeki kota yetkisini elimizden aldı. bunun üzerine 'demek ki hükümet olmak gerekiyormuş' deyip arkasından hükümete ortak olduk. ancak bu sefer de diğer ortaklar sorun çıkarıyor..

nihayetinde türkiye'nin sanayi ülkesi olması için başbakan olmak zorunda kaldım. 60 milyon ve 6 milyar insanın refahı için bilimi bırakıp siyasete atıldım.


evet, erbakan hocamız "dünya çapında bir bilim adamı olmak varken neden siyaseti tercih ettiniz?" diye sorduklarında;
"memlekette yapılacak çok şey var. bunları gerçekleştirmenin tek yolu siyaset görünüyor." diyerek olağanüstü fedakarlık isteyen bu çetin yola girmişti.

kendisini milletinin ve bütün alem-i islam'ın hizmetine adamış "dava adamı" bir siyasetçiydi o.

onun siyasetinin tek bir amacı vardı: "yeryüzünde hakk'ın hakim kılınması."


(bkz: vazgeçmeyen lider erbakan)
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"necmettin erbakan" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim