21.
devamını gör...
22.
birileriyle sohbet ederken 'ne' yerine dediğim sözcüktür.
devamını gör...
23.
bıkmadan usanmadan dinlenebilecek en huzurlu ses.
devamını gör...
24.
ünlü mutasavvuf mevlana'nın mesnevisinde ilk 18 beyitte anlatılmış olan, tasavvuf ehli için bir enstrümandan fazlası olan, kargı kamışından mamul üflemeli.
işte o mevzubahis 18 beyit (farsçadan türkçeye derya öz tarafından çevrilmiştir):
dinle bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor.
(diyor ki): beni kamışlıktan kestiler keseli, feryadımla erkek kadın ağlayıp inledi.
özlem derdini anlatabilmem için ayrılıktan dilim dilim olmuş bir yürek isterim.
kendi aslından uzak kalan herkes, yine kavuşma zamanını arar.
ben her toplulukta inleyip sızladım; bedbahtlara da eş oldum bahtiyarlara da.
herkes kendi zannınca yar oldu bana; (ama kimse) içimdeki sırları alamadı.
benim sırrım iniltimden uzak değil; ama gözde ve kulakta o ışık yok.
beden candan, can bedenden gizli değil; ama canı görmeye kimsenin izni yok.
ateştir bu neyin sesi, yel değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun o.
aşkın ateşidir neye düşen; aşkın coşkusudur şaraba düşen.
ney, bir sevgiliden kopup ayrılanın arkadaşıdır; perdeleri perdelerimizi, yırttı bizim.
ney gibi bir zehri ve panzehri kim gördü? ney gibi bir soluktaşı, özlem çekeni kim gördü?
ney kanla dolu bir yoldan söz ediyor, mecnun'un aşk hikayelerini anlatıyor.
bu aklın mahremi akılsızdan başkası değil; zaten dilin de kulaktan başka müşterisi yok.
günler gamımızla akşam oldu, günler yanışlarla yoldaş oldu.
günler geçip gittiyse gitsin, korkumuz yok. (yeter ki) sen kal ey temizlikte eşi benzeri olmayan!
balıktan başka herkes suyuna kandı; rızkı olmayanınsa günü uzadı da uzadı.
pişkinin halinden anlamaz hiçbir ham, öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselam.
işte o mevzubahis 18 beyit (farsçadan türkçeye derya öz tarafından çevrilmiştir):
dinle bu ney nasıl şikayet ediyor, ayrılıkları nasıl anlatıyor.
(diyor ki): beni kamışlıktan kestiler keseli, feryadımla erkek kadın ağlayıp inledi.
özlem derdini anlatabilmem için ayrılıktan dilim dilim olmuş bir yürek isterim.
kendi aslından uzak kalan herkes, yine kavuşma zamanını arar.
ben her toplulukta inleyip sızladım; bedbahtlara da eş oldum bahtiyarlara da.
herkes kendi zannınca yar oldu bana; (ama kimse) içimdeki sırları alamadı.
benim sırrım iniltimden uzak değil; ama gözde ve kulakta o ışık yok.
beden candan, can bedenden gizli değil; ama canı görmeye kimsenin izni yok.
ateştir bu neyin sesi, yel değil; kimde bu ateş yoksa yok olsun o.
aşkın ateşidir neye düşen; aşkın coşkusudur şaraba düşen.
ney, bir sevgiliden kopup ayrılanın arkadaşıdır; perdeleri perdelerimizi, yırttı bizim.
ney gibi bir zehri ve panzehri kim gördü? ney gibi bir soluktaşı, özlem çekeni kim gördü?
ney kanla dolu bir yoldan söz ediyor, mecnun'un aşk hikayelerini anlatıyor.
bu aklın mahremi akılsızdan başkası değil; zaten dilin de kulaktan başka müşterisi yok.
günler gamımızla akşam oldu, günler yanışlarla yoldaş oldu.
günler geçip gittiyse gitsin, korkumuz yok. (yeter ki) sen kal ey temizlikte eşi benzeri olmayan!
balıktan başka herkes suyuna kandı; rızkı olmayanınsa günü uzadı da uzadı.
pişkinin halinden anlamaz hiçbir ham, öyleyse sözü kısa kesmek gerek vesselam.
devamını gör...
25.
birkaç sazende dışında genellikle iğrenç icra edilen, türk müziği çalgısıdır.daha çok ramazandan ramazana iş bulabilen neyzenler, mevcut iktidar döneminde altın çağını yaşamaktadırlar. iyi icra için(bkz: niyazi sayın)
devamını gör...
26.
güzel ses çıkardığı söylenen islamcı gençlik tarafından kız düşürmek için kullanılan enstrüman. gel gör ki ney vs klarnet desen klarnet ezer geçer.
devamını gör...
27.
en zor enstrümanlar arasında gösterilir. üflemesi bile aylar sürer falan diyorlar. beni de çeken buydu işte. iyi bir hoca buldum sayesinde ilk derste üfledim. 1.5 yıl sonra gösteriye çıktım tek neyzen olarak. ama beni zor olması dışında çeken hiçbir şey yoktu bu yüzden 3 yıl sonra bıraktım. tasavvuf müziği ile özdeşleşmiş gibi düşünülüyor ama neredeyse sadece türk sanat müziği çalıştık hocamla. güzel sazdır aslında ama asıl zor olan üflemek değil, ustalaşmaktır diğer sazlara kıyasla.
devamını gör...
28.
mevlana'nın mesnevisinin ilk 18 beytine verilen isim. bu beyitlerde bir hikmet gizlidir. ney ağzından çok güzel hayat dersleri verilmektedir.
devamını gör...
29.
isminin de benzemesi ile akla ilk neyzen tevfik gelir. kendisinin ney çaldığı da bilinen bir bilgidir.
devamını gör...
30.
hakan mengüç, ben ney'im kitabıyla yapım aşamalarını bile öğrendiğim müzik aleti.
devamını gör...
31.
fakültede çok bir işim gücüm yoktu, bir yerden ney buldum, dur dedim ben bunu öğreneyim. neyse yazıldım üniversitenin kursuna. 8 kişiyiz tek erkek benim. başladık derslere hiç neyi elimize almıyoruz, sürekli nota çalışıyoruz. hayır benim nota eğitimim de var ufaktan, sıkılıyorum.
benim beklentim şöyle üflücen böyle üflücen diyecek, sonrasını ben zaten öğrenirim diyorum.
neyse 2-3 ders sonra hoca sen zaten tıp okuyorsun zor olur sana diye beni kendince kovdu. puşt herif.
neyse ney sevdam da öyle başlamadan bitti. evde denedim biraz internetten bakarak, beceremedim. sonra benim sadık yarim bas gitar diye bıraktım bir köşeye.
benim beklentim şöyle üflücen böyle üflücen diyecek, sonrasını ben zaten öğrenirim diyorum.
neyse 2-3 ders sonra hoca sen zaten tıp okuyorsun zor olur sana diye beni kendince kovdu. puşt herif.
neyse ney sevdam da öyle başlamadan bitti. evde denedim biraz internetten bakarak, beceremedim. sonra benim sadık yarim bas gitar diye bıraktım bir köşeye.
devamını gör...
32.
insanın içini huzur dolduran bir enstrümandır. birincil nefesle ağır tempoda çalınan parçaları dinlemek, klasik müzik tadı vermektedir.
devamını gör...
33.
değil zurna denmeli.
devamını gör...
34.
kamıştan yapılan çalgı. bildiğim kadarıyla ilk kez sümerler kullanmıştır bu çalgıyı.
bundan ilave halk arasında "ne?" anlamında "ney?" de denir.
bundan ilave halk arasında "ne?" anlamında "ney?" de denir.
devamını gör...
35.
çok güzel ses çıkardığı söylenen islamcı gençlik tarafından kız düşürmek için kullanılan enstrüman. gel gör ki ney vs klarnet desen klarnet ezer geçer...
devamını gör...
36.
çaldığını söyleyince anlaşılmıyo tekrar tekrar soruyolar bi de..
devamını gör...
37.
bişnev in ney çün hikâyet mîküned
ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor,
ayrılıkları nasıl anlatıyor.
mevlânâ celâleddîn-i rûmî, altı cilt ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen farsça eseri mesnevî' ye yukardaki beyitle başlar ve ilk on sekiz beyitte de neyden, neyin hikâyesinden bahseder.
ney tasavvuf ehli için önemli bir sazdır. insan-ı kâmil’i sembolize etmektedir, ney. o da, kâmil insan ile aynı kaderi paylaşmaktadır adetâ. ney’in ârif insanı ve insan-ı kâmili temsil ettiğinde, mesnevî’ yi açıklayan bütün yazarlar birleşmişlerdir. ikinci mısrada ayrılıklardan şikâyet eder denmesi, insanların ve âriflerin ruh ve melekût âleminden ayrılıp dünyaya gelmelerinden şikâyet etmesi demektir.
evet... ney ayrılıklardan şikâyet etmededir. neyin derdi aynı zamanda bizim de derdimizdir; neyin hikâyesi aynı zamanda bizim de hikâyemizdir. çünkü biz insanlar bu dünyada yaratılmadığımız gibi bu dünyada kalıcı olmak için de yaratılmadık. bu dünya fânidir ve biz de yaratılış itibariyle, bilsek de bilmesek de, farkında olsak da olmasak da bâki olana özlem duymaktayız.
kez neyistân tâ merâ bübrîdeend
ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend
beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
iniltim kadın erkek herkesi ağlattı.
neyin derdi kopartılmış olmaktan; bir asıl vatanının olduğunun farkında olmaktan kaynaklanıyor. insanların ise ancak bazıları bunu biliyor. çoğunluk ise bu dünyanın asıl vatan olduğu zannına kapılıyor. tıpkı platon’ un mağara metaforunda zincirli esirlerin gördükleri gölgeleri asıl sanmaları gibi, insanların büyük bir kısmı dünyayı gerçek sanma yanılgısına kapılırlar. ney ise feryâd ederek insanlara hakikati bildirmeye, duyurmaya çalışır. neyi ney yapan, hakikat aşkı ve hakikat özlemidir, uzun lafın kısası.
ney’in özlemi kamışının kopartıldığı an başlar. arkeologlar bunun sadece beş bin yıllık kısmını belgeleyebilmişlerdir. sümerlilerin milattan önce 2800-3000 yıllarında imal ettikleri “na” veya “nay” adını verdikleri müzik aleti (ki bu isim farsça’ ya ney olarak geçmiştir) bugün abd’ de philedelphia üniversitesi müzesi’nde sergilenmektedir. ney’in derdi ve feryâdı bu kadar kadimdir işte.
tasavvuf musikimizin baş sazı ve insan-ı kâmil’in sembolü olan ney, sarı renkli, sert ve sık lifli kamıştan yapılır. başka bölgelerde de ney için uygun saz bulunsa da asi ve nil nehri kıyılarında yetişen sazlar ney için en makbul olanlarıdır. ney yapılacak kamışın dokuz boğum olması şarttır. kim bilir belki de akla gelen her şeyin ağızdan çıkmamasına, her sözün ağızdan kolayca çıkmamasına, lafla söz birbirine karışmamasına bir sembol, bir işâret olsun diye, ve bir de belki her ciğeri olanın “nefes”i ney’e yetişmesin diye dokuz boğumlu yapılır ney ... neyden ses çıkarabilmek bile özel bir terbiyeden geçmeyi gerektirir. çünkü kaal yani laf ehlinin değil hal ehlinin işidir neyzen olmak. neyin nidasına, özlemine “nefes” yetiştirebilmek kolay değildir. zaten eskiler “ney üflenmez, üfletir” diye boşuna söylememişler.
ney bütün kültürümüzün anahtar mecazlarından biri olarak karşımıza çıkar. hayatımızda o kadar çok yer etmiştir ki; geçen asırlar boyunca “ney” feryâdı dışında, bir nesne olarak da fazlasıyla atıfta bulunulan bir eşya olarak yer almıştır. neyin mecazlar denizimiz içindeki yerini tesbit etmeye çalışmak bu yüzden heyecan vericidir. çünkü ney şekil itibariyle tekliği ifade eder. birliğin, yani vahdâniyyetin sembolüdür ney.
bir yandan da ney “elif” harfine ve 1 (bir) rakamına benzer. böylece ney hem rakamların hem de harflerin birincisi olarak karşımıza çıktığı içindir ki, diğer sazlar içinde de birinci olur. bu birinciliğin asıl sebebi ise ona “hu” diye üflenmesinden kaynaklanır.
ney üzerinde 6 adet delik vardır. insan nefsinin mertebelerine işâret eder. yedinci delik nefs-i emmâredir ki o da arkadadır. insanın yeyüzündeki seyrini, başka bir deyişle hikâyesini bu neyle anlatmak mümkündür ve neyzen bu hikâyenin doruk noktasında karşımıza çıkar. neyzen; platon’un mağarasındaki zincirlerden kurtulmuş, dolayısıyla gölgenin gölge, yani geçici olduğunu bilen ve hakikatin kendisiyle yani gölgenin, gölgeye yol açan kuklanın ötesinde bütün bunları aydınlığıyla gerçek yapan güneşin farkında olan kişidir.
ez cüdâyîhâ şikâyet mîküned
dinle, bu ney nasıl şikâyet ediyor,
ayrılıkları nasıl anlatıyor.
mevlânâ celâleddîn-i rûmî, altı cilt ve yaklaşık 25.700 beyitten meydana gelen farsça eseri mesnevî' ye yukardaki beyitle başlar ve ilk on sekiz beyitte de neyden, neyin hikâyesinden bahseder.
ney tasavvuf ehli için önemli bir sazdır. insan-ı kâmil’i sembolize etmektedir, ney. o da, kâmil insan ile aynı kaderi paylaşmaktadır adetâ. ney’in ârif insanı ve insan-ı kâmili temsil ettiğinde, mesnevî’ yi açıklayan bütün yazarlar birleşmişlerdir. ikinci mısrada ayrılıklardan şikâyet eder denmesi, insanların ve âriflerin ruh ve melekût âleminden ayrılıp dünyaya gelmelerinden şikâyet etmesi demektir.
evet... ney ayrılıklardan şikâyet etmededir. neyin derdi aynı zamanda bizim de derdimizdir; neyin hikâyesi aynı zamanda bizim de hikâyemizdir. çünkü biz insanlar bu dünyada yaratılmadığımız gibi bu dünyada kalıcı olmak için de yaratılmadık. bu dünya fânidir ve biz de yaratılış itibariyle, bilsek de bilmesek de, farkında olsak da olmasak da bâki olana özlem duymaktayız.
kez neyistân tâ merâ bübrîdeend
ez nefîrem merd ü zen nâlîdeend
beni kamışlıktan kopardıklarından beri,
iniltim kadın erkek herkesi ağlattı.
neyin derdi kopartılmış olmaktan; bir asıl vatanının olduğunun farkında olmaktan kaynaklanıyor. insanların ise ancak bazıları bunu biliyor. çoğunluk ise bu dünyanın asıl vatan olduğu zannına kapılıyor. tıpkı platon’ un mağara metaforunda zincirli esirlerin gördükleri gölgeleri asıl sanmaları gibi, insanların büyük bir kısmı dünyayı gerçek sanma yanılgısına kapılırlar. ney ise feryâd ederek insanlara hakikati bildirmeye, duyurmaya çalışır. neyi ney yapan, hakikat aşkı ve hakikat özlemidir, uzun lafın kısası.
ney’in özlemi kamışının kopartıldığı an başlar. arkeologlar bunun sadece beş bin yıllık kısmını belgeleyebilmişlerdir. sümerlilerin milattan önce 2800-3000 yıllarında imal ettikleri “na” veya “nay” adını verdikleri müzik aleti (ki bu isim farsça’ ya ney olarak geçmiştir) bugün abd’ de philedelphia üniversitesi müzesi’nde sergilenmektedir. ney’in derdi ve feryâdı bu kadar kadimdir işte.
tasavvuf musikimizin baş sazı ve insan-ı kâmil’in sembolü olan ney, sarı renkli, sert ve sık lifli kamıştan yapılır. başka bölgelerde de ney için uygun saz bulunsa da asi ve nil nehri kıyılarında yetişen sazlar ney için en makbul olanlarıdır. ney yapılacak kamışın dokuz boğum olması şarttır. kim bilir belki de akla gelen her şeyin ağızdan çıkmamasına, her sözün ağızdan kolayca çıkmamasına, lafla söz birbirine karışmamasına bir sembol, bir işâret olsun diye, ve bir de belki her ciğeri olanın “nefes”i ney’e yetişmesin diye dokuz boğumlu yapılır ney ... neyden ses çıkarabilmek bile özel bir terbiyeden geçmeyi gerektirir. çünkü kaal yani laf ehlinin değil hal ehlinin işidir neyzen olmak. neyin nidasına, özlemine “nefes” yetiştirebilmek kolay değildir. zaten eskiler “ney üflenmez, üfletir” diye boşuna söylememişler.
ney bütün kültürümüzün anahtar mecazlarından biri olarak karşımıza çıkar. hayatımızda o kadar çok yer etmiştir ki; geçen asırlar boyunca “ney” feryâdı dışında, bir nesne olarak da fazlasıyla atıfta bulunulan bir eşya olarak yer almıştır. neyin mecazlar denizimiz içindeki yerini tesbit etmeye çalışmak bu yüzden heyecan vericidir. çünkü ney şekil itibariyle tekliği ifade eder. birliğin, yani vahdâniyyetin sembolüdür ney.
bir yandan da ney “elif” harfine ve 1 (bir) rakamına benzer. böylece ney hem rakamların hem de harflerin birincisi olarak karşımıza çıktığı içindir ki, diğer sazlar içinde de birinci olur. bu birinciliğin asıl sebebi ise ona “hu” diye üflenmesinden kaynaklanır.
ney üzerinde 6 adet delik vardır. insan nefsinin mertebelerine işâret eder. yedinci delik nefs-i emmâredir ki o da arkadadır. insanın yeyüzündeki seyrini, başka bir deyişle hikâyesini bu neyle anlatmak mümkündür ve neyzen bu hikâyenin doruk noktasında karşımıza çıkar. neyzen; platon’un mağarasındaki zincirlerden kurtulmuş, dolayısıyla gölgenin gölge, yani geçici olduğunu bilen ve hakikatin kendisiyle yani gölgenin, gölgeye yol açan kuklanın ötesinde bütün bunları aydınlığıyla gerçek yapan güneşin farkında olan kişidir.
devamını gör...
38.
yillar önce şu konuşma sonrasi hiç ciddiye alamadığım müzik aleti :
devamını gör...
39.
nefesinize kuvvet
devamını gör...
40.
şuraya bir ney taksimi bırakayım gönüllere şifa olsun.
ney, mevlânâ için önemlidir çünkü onu bir nevi kader ortağı olarak görür. ney sazlıktan koparılmış, üzerinde türlü işlemlerden geçilmiştir, işte bu işlemler onun çilesidir. neye üflendiğinde acı bir ses çıkar, o ses aşktan, bir zamanlar koparıldığı yurdu olan sazlığa duyduğu özlemden kaynaklanır. işte biz insanlar da bir zamanlar mutlu mesut olarak ruhlar aleminde birdik, sonra çilemizi tamamlamak üzere bu dünyaya geldik.
ney, mevlânâ için önemlidir çünkü onu bir nevi kader ortağı olarak görür. ney sazlıktan koparılmış, üzerinde türlü işlemlerden geçilmiştir, işte bu işlemler onun çilesidir. neye üflendiğinde acı bir ses çıkar, o ses aşktan, bir zamanlar koparıldığı yurdu olan sazlığa duyduğu özlemden kaynaklanır. işte biz insanlar da bir zamanlar mutlu mesut olarak ruhlar aleminde birdik, sonra çilemizi tamamlamak üzere bu dünyaya geldik.
devamını gör...