2281.
" yorgunum, hiçbir şey bilmiyorum. tek istediğim yüzümü kucağına koymak, başımın üzerinde dolaşan elini hissetmek ve sonsuza dek öyle kalmak. "
devamını gör...
2282.
pazar günlerinden nefret ediyorum aşkolar. evet.
devamını gör...
2283.
...
devamını gör...
2284.
eskiden evrendeki tüm canlıları sadece var olmaları itibariyle bile saygıdeğer bulurdum. artık herkesin ve her şeyin saygıya layık olmadığını, saygının hak edilen bir şey olması gerektiğini düşünmeye başladım.
devamını gör...
2285.
merhaba leylim.

yine hastayım. sana bunları anlatabilmek için neler vermezdim ki? ama ancak rüyalarımda anlatabiliyorum. hala kabullenmedim sana ulaşamamayı. uyanıyorum hemen elim telefona gidiyor diyorum bir umut. ama hep sonu hüzünçlü.
rüyamda burdaydın yanımda. bana naz yapıyordun. nazına niyazına amenna yeter ki gel. istanbul'a gelmişsin hayat enerjin gelmişti. sonra buraya akraban varmış gelmişsin. ben yalvar yakar dibindeyim. ne yapsam dönersin diye. sanma ki yaşıyorum seninle ben bir başka yaşarım. bayıldığım tek çürüğü olmayan dişlerine tel takmışlar. dünyada başka kimseye bu kadar yakışmazdı sanırım. benim dişimin ağırıyor olmasının bu detayda çok büyük etkisi vardır zannımca. bir naz bir niyaz sen hafif hafif yumuşuyorsun bana. akrabana soruyorum diyor ki hataya geldiğinde niye gelmedi in yanına?
ben hiç hataya gelmedim. ama senin yanına gelirim. bir gün şehrine gelip ben geldim demek istiyorum sana. sana geldim. bütün ünvanlarımdan sıyrılıp.

terliklerimle gelsem sana sonunda aşkı bulmuş gibi...
devamını gör...
2286.
varoluşun kendisinin kaygısı yetmezmiş gibi bir de sırf "o şekilde" ya da "bu şekilde" varız diye üstümüze yıkılmaya çalışılan tüm kaygı türlerini sırtlanmayı reddediyorum. yaratılan ve yeniden üretilmeye devam edilen bu korku ve kaygı atmosferinde yaşamak istemiyorum.

başlı başına varoluşlarımıza dahi cani bi tavırla hükmeden zihniyetlere karşı başımızı kaldırıp bağıramadığımız her bir 'çekingen' tavır, bana sadece daha onursuz hissettiriyor. ayriyeten "karanlığın içinde umutlu kalabilme" durumunu anlamsız bulmak, umut'un ne zaman/neden beslenen bi şey olduğu üzerine düşünememiş olmak demek. bu, sadece o karanlık atmosfere hizmet eden verimsiz bir boyun eğme türü.

ben bu karanlığın içinde umutsuz olmayı reddediyorum.
devamını gör...
2287.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

dün bir yazıya denk geldim. bir hocanın yazısı. beni uhrevi dünyama döndürdü.
yazı özet olarak, her canlının kendi rızkını yiyebileceğini söylüyordu. rızık bizim için çok anlaşılır bir kavramdır.
rızık konusunu bu kadar iyi bilen bir toplum olarak, bakalım bu günlere. her şeye hemen her gün zam geliyor. çoğu ürün geçen seneki fiyatının iki katı kadar olmuş. bazıları üç katı kadar olmuş. yakıt ve kira fiyatları da keza.
her gelen zama, saymak dışında, elimizden bir şey gelmiyor. aslında, onu yapınca da elimizden bir şey gelmiyor. elimize fırsat gelse biz zam yapmaz mıyız? yaparız, çünkü biz de aldığımız para ile ihtiyaçlarımızı gidermek zorundayız.
hayat pahalılığı dönemindeyiz. normal bir pahalılık değil hem de, normal üstü bir pahalılık. sadece bizim ülkemize mahsus bir pahalılık değil. global bir pahalılık. bir tür ekonomik kriz. dünyanın gördüğü ilk ekonomik kriz değil, muhtemelen göreceği son ekonomik kriz de değil.
eskiden beri zamlar olurdu ve her yeni gelen zamla önceki durumun iyi olduğunu düşünürdük. çocukluğumdan beri anlayamadığım bir durumdur bu. zamdan önceki fiyatla mutlu mu idik? geçen sene yakıt fiyatları bizi ne kadar mutlu ediyordu. istediğimiz her şeyi yapabiliyor muyduk?
korona ilk çıktığında, bazıları bunun dünyadaki ekonomik krizi öteleme oyunu olduğunu söylemişlerdi. bahsedilen hastalık bir tür gripti ve grip binlerce yıldır öldürücü bir hastalıktı, binlerce yıldır çok hızlı bulaşan bir hastalıktı.
buradan, korona ile olduğunu düşündüğüm komple teorilerine girmeye niyetim yok. canı isteyen, canı istediği şeye inansın.
ben 3 doz aşımı oldum, maskesiz mesafesiz yaşıyorum. isteyen aşısını olsun, isteyen olmasın, isteyen maske taksın, isteyen takmasın.
maske bile başlı başına bir ekonomi çırpınması oldu aslında. 3 sene önce hayatımızda olmayan, şu an her yerden çıkan, sentetik tek kullanımlık bir eşyamız oluştu. bunun için bir sektör oluştu. ekonomi azıcık canlandı. ekonomi ölmek üzere idi, birazcık canlandı.
internet alışverişi, eskiden mağaza gezmekten hoşlanmayanların işi idi. internet üzerinden alışverişe güvenmeyen insanlar vardı. pandemi, herkese internet alışverişini işledi.
pandeminin işsiz bıraktığı insanları, e ticaret işine soktu. sokaklar motorlu kurye ile doldu.
dünya ciddi bir değişim geçiriyor. 20 sene sonra, bu günleri adı koyulmuş bir krizle okuyacağız.
krizin içindeyiz ve hala her şey normal olsun diye söyleniyoruz.
savaşlar bitmemiş bilakis onlara yenileri eklenmiş. birkaç ay önce bizim gibi hayat pahalılığı olan insanlar, şu an can güvenliği ile ilgili korkular yaşıyorlar. daha yeni, model olan bella hadid, savaşlar ile ilgili açıklama yaptı. “ eğer bu son yıllarda savaşı ilk fark edişinizse, bu dünyadan değilsiniz. kaç tane müslüman ülke alevler içinde.” müslüman bir model ve dünyada olana bitene karşı yaptığı açıklama.
dünyaca ünlü bir modelin açıklamasından, okuduğum yazıya döneyim tekrar. yazıdaki final kısmı bana çok dokundu. “insanların alım gücünü ekonomiler değil, rezzak’ı alem olan allah belirler. endişeyle değil istiğfarla geçen vakit kazançtır”. yazıyı paylaşan hasta bir arkadaşımdı. belki de o yüzden o kadar anlamlı geldi bana.
psikolojide bir söz vardır. psikoloji insanların değiştirebileceği şeyler için mücadele etmesini uğraşmasını ister, değiştiremeyeceği şeyler için de kabulleniş ister. tıp dilinde kabulleniş olarak geçen durum, manevi anlamda teslimiyete karşılık gelir.
zamlar ile ilgili, bir şey yapamayacağımız noktaların farkına varıp, alabildiklerimiz için şükretmeliyiz. güvenli bir şekilde sokakta yürüyor olmaktan, canımızın istediği bazı şeyleri alabiliyor olmaktan dolayı şükretmeliyiz. maaş için, sağlıklı çocuklar için, huzur dolu yuva için şükrettiğimiz gibi.
şükür sebepleri değişti ama dünya gene aynı dünya. minimalist olup hayata bir kağıt toplayıcısı gözünden baksak mesela. günlük topladığı kağıda verilen fiyat arttı. ekmek fiyatı arttı, tavuk fiyatı arttı. kağıt toplayıcısı için bir şey değişmedi. kağıt toplayarak kazandığı para ile zengin olmayı ummuyordu.
denk geldiğim yazıya kadar, zamlarla ilgili düşünüyordum. birkaç günlük alışveriş yaptım ve 400 lira civarı para ödedim. aldığım şeyler sadece ihtiyaç duyduğum şeylerdi. zam gelecek diye bir şeylerden fazla almadım. fazla aldığımız şeyler bozulabilir. çöpe gidebilir.
yarınla ilgili hiçbir fikrimizin olmadığı ömrümüzde, 1 aylık yiyecek stoklama mantığını hiçbir zaman anlayamadım. stok yapanlar, bilerek ya da bilmeyerek zamları yönetiyor. market çalışanları, insanların zam geldikten sonra daha fazla alışveriş yaptığını söylüyor.
modern insan yaşamak için para kazanmaktan, para kazanmak için yaşamaya geçti. o yüzden olanlar canını sıkıyor. çok para kazanarak, olmadığı bir sosyal sınıfa dahil olmaya çalışıyor. çok çalışıyor ve tüketerek kendini göstermeye çalışıyor. tüketerek kendimiz yeterince gösterdik bence. zamlar bize bunu söylüyor, tekrar yaşamak için para kazanmaya geri dönmeliyiz.
devamını gör...
2288.
sözlük aslında kafamızdaki düşüncemidir yoksa okuyup ezberlediğimiz şey midir?
devamını gör...
2289.
hissizlik...
hissettiğim tek şey hissizlik.
devamını gör...
2290.
bazen diyorum ki kendime tek düşüncene bakar gitmen zaten yorgunsun zaten bitmişsin niye nefes alıyosun ki çek git bu sahtelikten.
devamını gör...
2291.
yok olmak istiyorum. ikinci bi hayatı kaldırıcak takatim yok.
sadece yok olmak çok mu zor...
artık ölmekte istemiyorum yok olmak istiyorum
devamını gör...
2292.
"karalama" defteri değil hayat...
sayfalarını yırtıp atamazsın...
yaşadığın her anı yok sayamasın..
dün "asla" dediğin gerçeği...
gün gelir yaşarsın...
sabır...
damla damla işlendiğinde,
"ruhuna"
kelimeleri yutkunur..
"susarsın"
devamını gör...
2293.
özledim be baba seni..
ne kadar oldu görüşmeyeli? 1 ay ? 2 ay? 3 ay?
en son ne zaman duydum sesini? bunun cevabını biliyorum. bana “git” derken ..
bilmiyorum bu zamana kadar hiç sarılmadım ama sana çok sarılmak istiyorum. çok ihtiyacım var baba..
nolur duy.
lütfen.
devamını gör...
2294.
evin her yerinde onlarcası bulunan içlerinde yüzlerce yeni fikir karakter mekan olan defterlerim bütünlüğü ...
devamını gör...
2295.
herkesin içinde bir deli yatar. gerçek bir deli. bazılarımızda uykudadır, bazılarımızda ise uyanıktır.
hani böyle bazen yürürken birine rastlarsınız ve yaptığı bir davranışı taşkınlık olarak yorumlar başınızı çevirsiniz ya iyi bakın o insanlara;
bir gece balkona çıkıp şarkı söyleyenlere, yağmurda yağmurla dans edenlere, arabanın camından ayaklarını uzatanlara, evlerin çatılarında dolaşanlara, bazen bağıra bağıra ağlayan ortalığı birbirine katanlara...
onlar içlerindeki deliyi uyandırmışlardır. ve delice dediğimiz her şeyi kolayca yapıyorlardır. içinizdeki o deliyi uyandırın zaman zaman. çünkü herkesin biraz kontrolü kaybetmeye, belki birine olan sevgisini avaz avaz bağırmaya, belki bir yağmurlu havada kaldırıma uzanmaya hakkı vardır bazen..
bir an olsun bırakın şu kontrolcülüğü, biraz özgür bırakın içinizdeki deliyi. delice dediğiniz ne varsa az da olsa yapın. çünkü o içinizde uyuyan deli bazen dışarı çıkıp damarlarınızı yaşama sevinciyle ve hayatın heyecanıyla doldurmak için orada...
devamını gör...
2296.
yeni eve geçtiğim için bir süre fotoğraf atamadım. özel takipçilerimin olduğunu ve hatta sırf benim için sözlüğe giriş yapan insanların olduğunu biliyorum. yaşanan gecikme için özür dilerim.

1+1 evde kalıyordum. şimdi allahın izniyle 2+1 oldu. daha ötesi olur mu? olur. kısmet.
devamını gör...
2297.
benim ilk üyeligim, başka sözlüge üye degilim. umarim iyi bir yerdir. diger sözlukler hakkında iyi şeyler duymadim
devamını gör...
2298.
aylardır kitap okuyamıyorum, film izleyemiyorum. garip bir sıkıntı içerisinde gibiyim. mutsuz da değilim de ne bileyim. insanların hayatlarını izlemekten gına geldi şu sıralar. konuştuğum birkaç kişi dışında pek de kimseler yok. ne kadar garip. insanlar değişiyor... bir zamanlar en yakın olduğunuz kişileri gün geliyor bir yabancı gibi izliyorsunuz. herkes değişebilir tabi de ne bileyim kaybolmuş hissettiriyor. alışılıyor ama. sadece kalbinizin bir köşesine binbir güçlükle almışsanız onları o zorlukla çıkarmaya çalışıyorsunuz. nasıl böyle değişebiliyorlar? beni korkutuyor değişim. düşününce bile daraldım. nefes alamıyorum. şehirler, evler, insanlar... ne kadar çok ev ne kadar çok insan gelip geçmiş hayatımdan. dedim ya alışılıyor.
devamını gör...
2299.
peki ya gece de bizi dinlemeyecek kadar yabancılaşırsa . . .
devamını gör...
2300.
kendime yapabileceğim en büyük iyiliğin kendimi teselli etmek kendimle dertleşmek olduğunu fark ettiğim an yaptığım şey. yazmayı sevdiğimi fark ettiğim andır. dertlerimi yazdım isteklerimi yazdım içimden geçenleri yazdım birçok şey yazdım yazmayı sevdim. bence hayatımızın bir alanında olmalı karalama defteri içimizi döktüğümüz kendimizi rahatlattığımız sonrasında birer anı olarak kalıyor hepsi.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim