3641.
hak ettim diyorum. ne var ne yoksa hepsini hak ettim. mahvettim seni de. sen de beni... yarım ve eksiğim. tam olmaz artık. avutulmam artık. geçti yaşım da avunmak için. aynı cümleleri duymak istemiyorum. geniş olduğum kadar da daraldım artık. katlanamam. düşüncelerim uygunsuz. uyamam artık. tutamam kendimi bir yerden patlak veririm. yeter ki üstüme gelinsin. son bir defa dahaya mahsus beklerim. sonrası cehennem. bu ben değilim. ben olmak istiyorum. bu ben değilim. sen de değilim. uyum sağlamak istemiyorum. uyumsuz aklı bir karış havada olmak istiyorum. sövmek istiyorum. avare olup, ordan oraya savrulmak istiyorum. yine aynı sahilde aynı gökyüzünün altında ve aynı odada bağımsız hissetmek istiyorum. ben ben olduğum kadar artık bir o kadar da sonsuz hissetmek istiyorum.
devamını gör...
3642.
fazla detay vermek istemiyorum ama bu yaz güzel bir yaz olacak
devamını gör...
3643.
hislerime tercüman...


... hayat bir yarış insana koşulan
koştukça kendini kazanır, kaybedersin
ne oyunlar biter, ne sen vazgeçersin
vaktinden önce bırakıp gidemezsin

ama bazen
yetmiyor gücü insanın
bitmiyor derdi bu dünyanın

yol bi' garip, yolcu bi' garip
dönüyor dünya, o da bi' garip
el bi' garip, alem bi' garip
devamını gör...
3644.
bazen duyguların ifadeyle dışa vurumu kadar sessizce yaşanması da onların ihtiyaç duyduğu bir var oluş biçimidir.
bu yüzden insanların bazen arkasını dönüp omzunu duvara yasladığı anları kurcalamakla her zaman iyi bir şey yapmıyorsunuz.
"anlat lütfen" lütufları bile, kimi durumlarda bir kaz yumurtasını tavuk kıçıyla çıkarmak durumunda bırakabiliyor insanları. kelimeler, her zaman her şeye yaramıyor ve içlerine ite kaka sığdırılmaya çalışılan şeylerin o kelimelerden ibaretmiş gibi algılanması, istemsiz de olsa bir kendi gerçeklik algınız üzerinden sınanmayı, bir azımsamayı beraberinde getirebiliyor. bazen de ne kadar anlayışlı olduğunuzun ispatıyla inatlaşıp daha kör ve sağırlaşmanız işten bile olmuyor.
insanları dürtmeyin ve sularının kendi çatlağını bulacağı doğal akışlarına müdahele etmeyin.
söyledikleriniz veya yaptıklarınızla değil, niyetlerinizle varsınız ve bu niyetler, hiç de öyle görünmeyen şeyler değil. kimsenin gözüne bir şey sokmayın.
devamını gör...
3645.
evet yine ben yazar birey kişisi ve çavdar ekmek sapık kişiliği. yine alamadık 46'lık raporumuzu doktor yine vermedi artık düşünmeye başladık acaba doktor kepekizm tarikatının gizli bir ajanı mı diye.

dün bahsetmiştik üst komşumdan gelen seslerden. çavdar ekmek sapık kişiliği sürekli kulağıma adama bak gül imalı imalı laflar et diyor. bu çavdar ekmek sapık kişiliği bugün bozmaya başladı ama düzelir yarın arada yapıyor bunu ve ben yazar birey kişiliği zor durumlara sokuyor.

iguana olarak bugün bir evden sahiplenme isteği aldık ve evi gezmeye gittik herşey iyiydi hoştu ta ki mutfakta olan kepek ekmeğini görene kadar. öyle bir kaçtık ki en hızlı iguana olarak guinness rekorlar kitabına ismimizi yazdırdık.

dün rüyamızda ben yazar birey kişisi ve çavdar ekmek sapık kişiliği amazon kadınlarının ortasına düştük tabii ki çavdar ekmek sapık kişiliği sayesinde kadınların hışmına uğrayarak kafamıza, kalbimize, midemize ve totomuza aldığımız mızrak darbeleri ile yine öldük.

yine tek haneli iq sahibi değişik ofis canlıları ile toplantı yaparken 'ayyy buse' gibi bir ses ile sinir katsayımız tavan yaptı. çok önemli bir ihalenin toplantısında 'ayyy buse' sesi beynimizin gereksiz sesler kısmında 1985547852.ses olarak yerini buldu. toplantıdan sonra o 'ayyy buse kişisi' ve buse kişiliğine pazar günü ek masaisi kitledim.

gecenin bu saatinde çavdar ekmek sapık kişiliği ve ben yazar bireyi kişisinin kafasında bu sefer hadi gir ruhuma sar beni al fikrimi deli et beni çalıyor anlamladıramadık. çavdar ekmek sapık kişiliğinin playlisti işte ne yaparsın. buradan selam olsun 90'lar pop seven yazar birey kişilerine.


zaman makinamı kurdum tam düğmeye basacaktım ki çavdar ekmek sapık kişiliğinin oyunları ile sadece 1 dakika geriye gitmişim. 1 dakika önce kate upton ve eva green resimlerine bakıyordu çavdar ekmeği sapık kişiliği o anı tekrar yaşamak istemiş .
devamını gör...
3646.
nefret ediyorum. içinde bulunduğum şu hissiyattan artık tiksiniyorum. ama bu mereti sıyırıp atamıyorum içimden. sanırım bir sonraki evreye geçişim yavaş yavaş oluyor. korktugum başıma gelmemeli. ilaç kullanmak kendimi uyuşturmak istemıyorum birazdan gelecek histerik krizlerden sonra gelen kitlenmeden sonra yine diyeceğim ki, al artık şu nefesi benden. ben taşıyamıyorum. yoruldum. o hayalimdeki yğkselikten yere çakılıp parçalanma eyleminden sonra rahatlayacağımı hissediyorum.. ama.. neyse.
devamını gör...
3647.
oley gençlerin gönlünü aldım şimdi uyumaya.
devamını gör...
3648.
zehrimi içip yatmışım bugün
rüyamın baş rolünde silüetin
yine. bir daha. tekrardan.
döngüye alınan bir kemoterapi gibi
kurtulmaya çalışıyorum
yüzünden,
saçlarından,
kedi gülümsemenden,
geçen şu iki yıla rağmen
saçlarımın seyrekliği
belli ediyor
bu denli sensizliği.

zehirlenerek yatmışım yine;
her bir noktanla çıkmışsın karşıma,
benim mi yarattığım, yoksa
senin tanrılaştığın mı bu hülya?
bilemiyorum, bilemedim...
her yere gittim ama bu yükü
düşüremedim.
ben yaratıyorum
sen tanrısın
ben tanrıdan artık çok uzaktayım.
çok uzakta.
ama
bir o kadar da yakında
tek heceli ızdırap kadar küçük
ama delip geçiyor içimi.

bugün de kanıyorum
siyah kapüşonlu
silüetine
“hadi gidelim buralardan”
dediğim için.
tanrısal bir hayal çerçevesinde
yani yokluğunda
olmayışında.
devamını gör...
3649.
yaz henüz bitmiş, seneleeer sonra belediye ekiplerince motorlu ve gürültülü testerelerle kesilecek olan sokağımızdaki kavak ağacı, daha henüz kesilmemişti o zamanlar. kesilmemişti ama; sonbahar da gelip kapımıza dayandığından, yapraklarını top oynadığımız beton zemine dökmüştü. sanırım bu yüzden biraz hışırtılı bir sonbahardı…

yedi yaşımdaydım…

yedi yaşımdaydım ve yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi sokaktaydım. o zamanlar yedi yaşındaki çocuklar ne yaparsa onu yapar, ne yapmazsa onu yapmazdım. mesela yedi yaşındayken peşinde koşabileceğiniz şeyler bellidir. karmaşık değildir. mesela ben, o zamanlar yedi yaşında olan her erkek çocuğu gibi top peşindeydim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuk kadar terli, yedi yaşındaki her çocuk kadar yaramazdım. mütemadiyen… yedi yaşındaki her çocuğun korktuğu şeylerden korkar, yedi yaşındaki her çocuğun alabileceği kadar risk alabilirdim. dolayısıyla da yedi yaşındaki her çocuğun kazandığı kadar sporcu kartı kazanır; yedi yaşındaki her çocuğun kaybedebileceği kadar misket kaybederdim… yedi yaşındaki her çocuğun sevdiği kadar çizgi film severdim, belki susam sokağı’nı biraz daha fazla severdim. evet… 90’lı yıllardı o zamanlar. lee cooper reklamlarını severdim. bir keresinde o markadan amcam kot pantolon almıştı bana yedi yaşımdayken. çok da güzel çıtçıtlı düğmeleri olan bir oduncu gömleği ile beraber. pantolonu her giydiğimde reklamlarındaki gibi tüm akrabalarıma döner ve markayı görsünler diye götümü gösterirdim. reklamları da öyleydi çünkü… yedi yaşımdaydım işte. yedi yaşındaki her çocuk kadar televizyon izler, yedi yaşındaki her çocuk kadar reklama maruz kalır ve yesi yaşındaki her çocuk kadar tüketim meraklısı olabilirdim. bu yüzden de yedi yaşındaki her çocuk kadar marka düşkünü, yedi yaşındaki her çocuk kadar burjuva, yedi yaşındaki her çocuk kadar şakacıydım…

yedi yaşımda, o zamanlar yedi yaşındaki tüm çocukların yaptıklarını yapıp, yapmadıklarını yapmadığım bir esnada; adres sormak için yanaşan bir arabanın ön koltuğuna oturdum… beni tam 11 sene ileriye götürdü… arabadan inip başka bir arabaya bindiğimde 18 yaşımdaydım.

on sekiz yaşındaki her genç gibi aklım bir karış havadaydı o zamanlar, çoğunlukla. bindiğim arabaya binmeden önce başka hayallerim vardı. yahut arabaya bindikten sonra başkalaştı belki de o hayaller, emin değilim… biraz para kazanırsam, kazanabilirsem belki geri dönebilirim diyordum ama, bir süre sonra bindiğim arabadan dışarısını seyrederken anladım ki; bu sefer bu araba gitmiyor. araba durduğu yerde duruyor da sokaklar, insanlar, manzaralar, zaman camımızdan öyle geçip gidiyor… bazen şoförleri değişiyor arabanın bu sefer… şoförleri değişiyor ama istikamet hiç değişmiyor. sorunca aldığın cevap aynı… yol+yemek+sigorta… bazen bazı şoförler prime de uğruyorlar ama istikamet işte, hiç değişmiyor…bunu anladığımda 21 yaşımdaydım…

hala aynı arabanın içindeyim biliyor musunuz?
ve hala aynı arabanın içinde milyonlarcamız, aynı durumun içindeyiz… aynı arabanın içinde hayaller kuruyoruz, bir çoğumuz inmenin hayaliyle o koltukta oturuyoruz… ama çoğunlukla inemiyoruz işte…

umarım bir gün inmeyi dileyen, inmeyi isteyen, inmenin hayaliyle o sefere devam eden herkes, o arabadan inebilir de; kendisine çok çok daha iyi gelecek başka başka arabalara binebilir.

bence mümkün…
devamını gör...
3650.
bugün bir keyifsizlik vardı üstümde. emin değilim, birkaç günlük de olabilir. amaçsız çıktım evden, sigarayı taşıyan elimin aksine cebimdeki elime gıcıklandım bir ara. zırt bırt kendini sinsice cebe sokuşturmaları battı gözüme. bu kaçamak hallerden midir nedir, şekli falan da değişmiş bi. diğerine göre daha az yıpranmış, daha bakımlı görünüyor. çıkarıp boş boş beklettim öyle, hala daha gözüme çarptıkça ashabım bozuluyor.
ne unutulmaz bir anım var bununla ilgili ne başka bir mevzusu. herifin ömrü hayatı böyle geçmiş. hayır, adelet gibi bir mefhumu, daha kendi bedenimde sağlayamamış olmama sebep bu haytalık senin ne haddine?
aman diyeyim, yoklayın arada kendinizi. insanın hiçbir tarafı boş bırakmaya gelmiyor.
devamını gör...
3651.
zormuş be!
devamını gör...
3652.
sıkılıyorum sabri, bunalıyorum...
devamını gör...
3653.
nedensizce kafamın içinde zafer peker- kafayı taktım sana çalıp duruyor hayır kafayı taktığım birisi olsa anlayacağım ip ve kuşak bağlantılı olarak yaşayan ben nereden taktım bugün bu şarkıya anlam veremiyorum. dünde belkıs akkaleden ilvanlım türküsü çalıp duruyordu beynimin içinde genelde ya çok iyi birşey olacağı vakit ya çok kötü birşey olacağı vakit çalar bu şarkılar ama hayat mottosu şarkım bellidir kendimi kontrol edemiyorum bütün cinler tepemde hep cinleri tepesinde bir adam olarak dolaştığı için beni en iyi anlatan şarkı olduğunu söyleyebilirim.
devamını gör...
3654.
hayatımız bir sinema filmi, nice seyirciler gelip geçiyor hayatımızdan. en sona kalacak olansa yalnızca bizleriz, ona göre izlemek lazım hayatı aslında.
devamını gör...
3655.
canım kendim, daha küçüksün. minicik bir bebek gibisin. çok kırılacak ve çok güleceksin. hayatın tadını çıkarmaya çalış. elinden geldiğince aklındaki fikirleri hayata geçir.

hataların olacak elbette. hepsinden ders almaya bak. bazen aynı hataları ikinci üçüncü defa yap ki iyice akıllan.

kendini, doğayı, hayvanları, insanları sev ve say. iyi ol ki iyilik seni bulsun. *
devamını gör...
3656.
şunu anladım ki kendi benliğimin derinliklerine inip bilinç altımda yatan kötülüklerin farkına varmadan kimseyi iyi veya kötü olarak yargılayamam. buna karşılık felsefeden de edindiğim vasıf şudur ki: başkalarının kanun korkusuyla veya sorgusuz düz inanç yoluyla yaptıklarını ben emir verilmeden ve bir çıkar beklemeden yerine getirmeye çalışıyorum. ideal bir insan hayatın karşısına getirdiklerini metanet ile karşılar ve elinden gelen gayretin en iyisini göstermeye çalışır. çünkü kanunların sertliği, maddi manevi cezaların şiddeti insanları iknaya ve fikirlerini değiştirmeye bile yetse de ruhlarının kurtuluşuna asla yardımcı olamayacaktır.
devamını gör...
3657.
kimseyi affetmeyişimin tek sebebi kendimi affetmemem. biri bi yanlış yaptıysa tek sebebi ve tek sorumlusu benim. izin vermek büyük kabahat...
devamını gör...
3658.
ilk tanıma baktım şimdi, ilk tanım, silinmiş. ancak onun ötesinde yine ilkte kalan tanımda şöyle bir ifade geçiyor:

hayatım olan defter.
hakikaten öyle... burası, sözlük yazarlarının hayatı ve kendiyle buluşma noktası...*
...
bir 5 dakika öncesine kadar yazacağım şeyler çok farklı olacaktı. lakin internetim o kadar gel-gitler yaptı ki zihin bulanıklığım geri geldi... oysa bir beş dakika öncesine kadar ne kadar berraktı...
...
sanırım yazamayacağım.. varsın, bugün de böyle sığ bir kalabalık bırakayım ve bir de zihin duvarımı aşmayı başarmış şu şarkıyı... ajda pekkan ne kadar güzel, öyle değil mi?..
devamını gör...
3659.
yöneticime ters gittim bakalım nolacak
devamını gör...
3660.
bir şeyler gidiyor fakat doğru mu gidiyor, bilmiyorum. kafam karışık ve zihnimde bazı şeyleri oturtamadığımda huzursuz oluyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim