#ödüllü filmler
#netflix filmleri
2019 yılı etkileyici netflix filmidir. baş karakter olan goreng, farklı bir sistemi olan hapishaneye kendi isteği ile girmiştir. platform adı verilen bu hapishanede, 333 kat vardır ;her katta iki mahkum vardır ve her ay bulundukları platform değiştirilir. imdb 7/10.
yönetmeni: galder gaztelu-urrutia
oyuncular:
ıvan massague
antonia san juan
zorion eguileor
emilio buale
alexandra masangkay
oyuncular:
ıvan massague
antonia san juan
zorion eguileor
emilio buale
alexandra masangkay
* goya en iyi özel efekt ödülü
* gaudí award for best visual effects
* european film award for best visual effects
* días de cine awards 2020
somos cine award
* festival abycine 2019
festival prize
* gaudí award for best visual effects
* european film award for best visual effects
* días de cine awards 2020
somos cine award
* festival abycine 2019
festival prize
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "vanderwaals" tarafından 28.09.2021 07:25 tarihinde açılmıştır.
1.
konusu güzel lakin klişe, sonunda verilmek istenilen mesaj da güzel ama fazla yüzeysel olmuş. çok kanlı ve rahatsız edici sahneleri vardı midemin bulandığıyla kaldım pek değmedi.
devamını gör...
2.
2019 yapımı, bilimkurgu- gerilim-korku
türünde -ki dram da var içinde- yayınlanan bol mesaj içerikli ispanyol filmi. ayrıca bir distopya.
dünyada üç tür insan vardır: yukarıdakiler, aşağıdakiler, düşenler
film bu sözler ile başlıyor.

son zamanların en popüler filmlerinden. anlatım biçimi oldukça sarsıcı. ama bazen mesajı daha net verebilmek için sinemada, kitapta bu yollara başvurulur. rahatsız edici görüntülerin yer aldığı filmde istenende rahatsız olmamız. mesela 1984 romanını okurkende aynı etkiye kapılıyorsunuz.
yukarıdakiler böyle olmamı istedi suçlu yöneticiler. onlar kendilerine düşen payın fazlasını yediler. bize pay vermediler. bize birbirimizi yiyin dediler. sosyal adaletsizliğin insan'ı nasıl kötü birey'e dönüştürdüğüne şahit oluyoruz. film karakteri gibi don kişot olsan bile çirkin sistem'in içinde iç güdülerine yenik düşebiliyorsun. bu çirkin düzenin içinde hayatta kalmak için insan'ın temel ihtiyacı olan yemeği yemesi gereklidir. filmde yemek sofrasının asıl mesaj'ı taşıdığını düşünüyorum. çünkü insan bu dürtüyü bastıramaz. onu bu temel dürtü üzerinden sınava tabi tutan üsttekilerdir. toplumdaki suç artışının temelinde insanın uygun olmayan koşullarda iç güdüleriyle hareket ettirilmelerine neden olup, vahşileşmesini sağlayan adaletsiz sistemdir.
filmde alt katmandaki insanların tanrı vurgusu yapması, don kişot romanına atıfta bulunulması çok yerindeydi.
bir kremalı pudingin hazırlandığı hassasiyet en alt katmadaki küçük bir çocuğa verilmiyor. ama o puding film sonunda bir don kişot sayesinde yine o çocuğun oluyor.
bir çok kişi filmin sonunu beğenmemiş ama benim için kafiydi. bence film süresince zaten anlatılmak istenen anlatılmış. ayrıca ben çocuk ile ilgili vurguyuda beğendim.
kendi çıkarlarını koruyanlar toplum'a hiçbir zaman fayda sağlayamayacaktır. ben biraz filmin mesajlarıyla ilgilendim. belki izlerken mideniz bulanacak, gerileceksiniz ama anlatılmak istenen için değer. ayrıca distopyalar vahşi gerçeklerle yüzleşmek içindir..
türünde -ki dram da var içinde- yayınlanan bol mesaj içerikli ispanyol filmi. ayrıca bir distopya.
dünyada üç tür insan vardır: yukarıdakiler, aşağıdakiler, düşenler
film bu sözler ile başlıyor.

son zamanların en popüler filmlerinden. anlatım biçimi oldukça sarsıcı. ama bazen mesajı daha net verebilmek için sinemada, kitapta bu yollara başvurulur. rahatsız edici görüntülerin yer aldığı filmde istenende rahatsız olmamız. mesela 1984 romanını okurkende aynı etkiye kapılıyorsunuz.
yukarıdakiler böyle olmamı istedi suçlu yöneticiler. onlar kendilerine düşen payın fazlasını yediler. bize pay vermediler. bize birbirimizi yiyin dediler. sosyal adaletsizliğin insan'ı nasıl kötü birey'e dönüştürdüğüne şahit oluyoruz. film karakteri gibi don kişot olsan bile çirkin sistem'in içinde iç güdülerine yenik düşebiliyorsun. bu çirkin düzenin içinde hayatta kalmak için insan'ın temel ihtiyacı olan yemeği yemesi gereklidir. filmde yemek sofrasının asıl mesaj'ı taşıdığını düşünüyorum. çünkü insan bu dürtüyü bastıramaz. onu bu temel dürtü üzerinden sınava tabi tutan üsttekilerdir. toplumdaki suç artışının temelinde insanın uygun olmayan koşullarda iç güdüleriyle hareket ettirilmelerine neden olup, vahşileşmesini sağlayan adaletsiz sistemdir.
filmde alt katmandaki insanların tanrı vurgusu yapması, don kişot romanına atıfta bulunulması çok yerindeydi.
bir kremalı pudingin hazırlandığı hassasiyet en alt katmadaki küçük bir çocuğa verilmiyor. ama o puding film sonunda bir don kişot sayesinde yine o çocuğun oluyor.
bir çok kişi filmin sonunu beğenmemiş ama benim için kafiydi. bence film süresince zaten anlatılmak istenen anlatılmış. ayrıca ben çocuk ile ilgili vurguyuda beğendim.
kendi çıkarlarını koruyanlar toplum'a hiçbir zaman fayda sağlayamayacaktır. ben biraz filmin mesajlarıyla ilgilendim. belki izlerken mideniz bulanacak, gerileceksiniz ama anlatılmak istenen için değer. ayrıca distopyalar vahşi gerçeklerle yüzleşmek içindir..
devamını gör...
3.
çok değerli bir insanın bana tavsiye vermesi üzerine izlemeyi daha çok istediğin gerilim filmi.
filmin içerisinde gerilimle beraber pek çok mesaj ve çarpıcı eleştiriye rastlamak mümkün. kısaca konusuna değinmek isterim. hapisane tarzında bir yerin orta kısmında bir platform var ve bu platform günde bir kere en yukardan aşağıya doğru iner platformun üzerinde ince işçilikle yapılmış birçok yiyecek vardır. en yukarda kalanların hunharca yediği ve altta kalanların ise ölüme terk edildiği bir yerdir burası. kısaca devleti, insanlar arasındaki iletişimi ve geçilmez duvarları gösteren muhteşem bir filmdir.
dikkat burdan sonrası spoiler içerir!
bunun dışında biraz spoiler vererek filmi anlatmak istiyorum.
filmi izlerken bazı detaylar gözüme çarptı onlara değinmek isterim.
aslında bu hapishane tarzındaki yeri tamamen içinde yaşadığımız toplum olarak düşünebiliriz. filmde her katta iki kişi oluyordu. baş kahramanımız her şeye ok çekmiş nerdeyse. herkes bir şey beraberinde getirebiliyorken baş kahramanımız bir kitap getiriyordu ve bunu katını paylaştığı iki kişi de soruyor neden kitap diye neden kitap olmasındı ki? her şeyin yiyecek ve mertebe olduğundan ibaret sayanları gösteriyordu. yanında bir bıçak getiren vardı veya çok sevdiği köpeğini. üst kattakiler yiyeceklere tükürürdü. bunu aynı katı paylaştığı adam da yapınca iğrenmişti baş kahramanımız. neden bunu yapıyorsun diye sormuştu.
-üsttekiler alttakilerle konuşmaz.
-neden?
-çünkü onlar üstteler.
aşağıdakilere de seslenme çünkü onlar da aşağıdalar.
en tepedekiler yani maddi olarak yüksekte olanlar aşağıdakilerle konuşmaz. aşağıdakiler üstten kalanların artıklarını yerdi. bu toplumu yansıtıyordu.
ıki tip insan olacaktı üsttekiler ve alttakiler.
dikkatimi çeken bir diğer husus da şuydu:
daha öncede yönetimde çalışan kadın kendisi girmişti bu sefer herkesi gönderdiği yere. aslında 200 kat olduğunu söylemesine karşın 333 kat olduğunu görüyoruz. ayrıca 16 yaşından küçük kimseleri almadıklarını söylemişti ancak sonda olduğu gibi asıl mesajın küçük kız olduğunu görüyoruz.
burda onun bile yani yönetimde çalışanların bile bazı şeylerden bihaber yönetimi yaptığını vurguluyor.
baş karakterimiz orda bir düzen kurulabileceğine inanıyor. alttakiler buna inandırıldı ancak önemli olan üsttekilerdi çünkü yiyecek ordan geliyordu.
kahramanımız katları indikçe daha kolay oluyordu ikna etmesi nitekim üsttekiler daha önce altta kaldıkları sürede yaşadığı zorluğu unutuyordu. ve her bir üst seviye gözlerine bir perde daha indiriyordu.
birilerini hatırlamıyor mu sizce de?
aynen biz değil mi? her bir üst seviye kapatır gözlerimizi gerçekliğe. insan yaşadıklarını bile unutuyor. geldiğimiz yeri unuturuz, unutturuverir içinde olduğumuz bolluk. niyeyse şükretmesini bilmeyiz. nerden geldiğimizi unuturuz bunun da nedenini bilmeyiz.
bunlarla beraber birçok mesaj var filmin içinde dediğim gibi her şeye ok çekmiş baş karakterimiz.
zaten filmin sonu da son gibi değildi böyle bitsin istemezdim. mesajın küçük kız olduğuna inanır ve mesajla beraber yukarıya çıkacaktır. burda da film boyunca yakasını bırakmayan halisünasyonları yine karşısına çıkar ve en zeminde olan karakterimiz orda platformdan iner ve belki de orda ölüme terk eder kendisini.
aklıma gelen ise şu:
ilk başkaldırıyı ve farkındalığı yapan kendisini kurban eder aslında sonra da düzen kurulur.
kısaca diyeceğim şu ki izleyin izlettirin!.. *
filmin içerisinde gerilimle beraber pek çok mesaj ve çarpıcı eleştiriye rastlamak mümkün. kısaca konusuna değinmek isterim. hapisane tarzında bir yerin orta kısmında bir platform var ve bu platform günde bir kere en yukardan aşağıya doğru iner platformun üzerinde ince işçilikle yapılmış birçok yiyecek vardır. en yukarda kalanların hunharca yediği ve altta kalanların ise ölüme terk edildiği bir yerdir burası. kısaca devleti, insanlar arasındaki iletişimi ve geçilmez duvarları gösteren muhteşem bir filmdir.
dikkat burdan sonrası spoiler içerir!
bunun dışında biraz spoiler vererek filmi anlatmak istiyorum.
filmi izlerken bazı detaylar gözüme çarptı onlara değinmek isterim.
aslında bu hapishane tarzındaki yeri tamamen içinde yaşadığımız toplum olarak düşünebiliriz. filmde her katta iki kişi oluyordu. baş kahramanımız her şeye ok çekmiş nerdeyse. herkes bir şey beraberinde getirebiliyorken baş kahramanımız bir kitap getiriyordu ve bunu katını paylaştığı iki kişi de soruyor neden kitap diye neden kitap olmasındı ki? her şeyin yiyecek ve mertebe olduğundan ibaret sayanları gösteriyordu. yanında bir bıçak getiren vardı veya çok sevdiği köpeğini. üst kattakiler yiyeceklere tükürürdü. bunu aynı katı paylaştığı adam da yapınca iğrenmişti baş kahramanımız. neden bunu yapıyorsun diye sormuştu.
-üsttekiler alttakilerle konuşmaz.
-neden?
-çünkü onlar üstteler.
aşağıdakilere de seslenme çünkü onlar da aşağıdalar.
en tepedekiler yani maddi olarak yüksekte olanlar aşağıdakilerle konuşmaz. aşağıdakiler üstten kalanların artıklarını yerdi. bu toplumu yansıtıyordu.
ıki tip insan olacaktı üsttekiler ve alttakiler.
dikkatimi çeken bir diğer husus da şuydu:
daha öncede yönetimde çalışan kadın kendisi girmişti bu sefer herkesi gönderdiği yere. aslında 200 kat olduğunu söylemesine karşın 333 kat olduğunu görüyoruz. ayrıca 16 yaşından küçük kimseleri almadıklarını söylemişti ancak sonda olduğu gibi asıl mesajın küçük kız olduğunu görüyoruz.
burda onun bile yani yönetimde çalışanların bile bazı şeylerden bihaber yönetimi yaptığını vurguluyor.
baş karakterimiz orda bir düzen kurulabileceğine inanıyor. alttakiler buna inandırıldı ancak önemli olan üsttekilerdi çünkü yiyecek ordan geliyordu.
kahramanımız katları indikçe daha kolay oluyordu ikna etmesi nitekim üsttekiler daha önce altta kaldıkları sürede yaşadığı zorluğu unutuyordu. ve her bir üst seviye gözlerine bir perde daha indiriyordu.
birilerini hatırlamıyor mu sizce de?
aynen biz değil mi? her bir üst seviye kapatır gözlerimizi gerçekliğe. insan yaşadıklarını bile unutuyor. geldiğimiz yeri unuturuz, unutturuverir içinde olduğumuz bolluk. niyeyse şükretmesini bilmeyiz. nerden geldiğimizi unuturuz bunun da nedenini bilmeyiz.
bunlarla beraber birçok mesaj var filmin içinde dediğim gibi her şeye ok çekmiş baş karakterimiz.
zaten filmin sonu da son gibi değildi böyle bitsin istemezdim. mesajın küçük kız olduğuna inanır ve mesajla beraber yukarıya çıkacaktır. burda da film boyunca yakasını bırakmayan halisünasyonları yine karşısına çıkar ve en zeminde olan karakterimiz orda platformdan iner ve belki de orda ölüme terk eder kendisini.
aklıma gelen ise şu:
ilk başkaldırıyı ve farkındalığı yapan kendisini kurban eder aslında sonra da düzen kurulur.
kısaca diyeceğim şu ki izleyin izlettirin!.. *
devamını gör...
4.
2019 yapımı gerilim korku filmi.
film "çukur" adı verilen bir binada geçiyor. her katta 2 kişi var ve 1 ay boyunca burada kalmak zorundalar.
işletme her gün özenerek binada herkese yetecek kadar yemek yapıyor ve tek bir masaya (platforma) konuluyor.
platform üst kattan aşağı doğru iniyor.
üsttekiler her şeyi yiyebildikleri kaldı, alt kattakiler üsttekilerden kalanları yemek zorunda.
filmin sonunda anlatılmak istenen mesajı anlamadım ama genel olarak verilmek istenen mesaj,
açgözlü insanları doyuramadığımız için açlık, kıtlı gibi sorunlar var.
herkes hakkına düşeni yese dünya çok daha yaşanabilir bir yer olurdu.
film verilmek istenen mesaj anlamında güzel olsa da bazı saçma noktaları var.
toplam 333 kat var, bu da 666 kişi yapar (666 bilerek seçilmiş, şeytani bir sayı)
ancak masada 666 kişiye yetecek kadar yemek yok. bu sebeple ya masa daha büyük olmalıydı.
veya kat sayısı daha az olmalıydı.
ilk 50 kat ancak yemek yiyor, geri kalan birbirini yiyor.
yani insanların %15'i ancak doyuyor, geri kalan %85 aç kalıyor.
her ay en az 666-100 /2 kişi yani 280 kişinin açlıktan ölmesi veya öldürülmesi demek.
bu kısım saçma geldi.
film "çukur" adı verilen bir binada geçiyor. her katta 2 kişi var ve 1 ay boyunca burada kalmak zorundalar.
işletme her gün özenerek binada herkese yetecek kadar yemek yapıyor ve tek bir masaya (platforma) konuluyor.
platform üst kattan aşağı doğru iniyor.
üsttekiler her şeyi yiyebildikleri kaldı, alt kattakiler üsttekilerden kalanları yemek zorunda.
filmin sonunda anlatılmak istenen mesajı anlamadım ama genel olarak verilmek istenen mesaj,
açgözlü insanları doyuramadığımız için açlık, kıtlı gibi sorunlar var.
herkes hakkına düşeni yese dünya çok daha yaşanabilir bir yer olurdu.
film verilmek istenen mesaj anlamında güzel olsa da bazı saçma noktaları var.
toplam 333 kat var, bu da 666 kişi yapar (666 bilerek seçilmiş, şeytani bir sayı)
ancak masada 666 kişiye yetecek kadar yemek yok. bu sebeple ya masa daha büyük olmalıydı.
veya kat sayısı daha az olmalıydı.
ilk 50 kat ancak yemek yiyor, geri kalan birbirini yiyor.
yani insanların %15'i ancak doyuyor, geri kalan %85 aç kalıyor.
her ay en az 666-100 /2 kişi yani 280 kişinin açlıktan ölmesi veya öldürülmesi demek.
bu kısım saçma geldi.
devamını gör...
5.
verdiği mesaj itibariyle ciddi modern - sosyal toplum eleştirisi olan bir film. işin en sevdiğim yanı; bunu yüksek sesli yapabiliyor olması. filmin diyaloglarına açık seçik toplumu yerden yere vuran cümleler iliştirilmiş.
filmde sosyal gerçeklikten- tanrıya kadar uzanan derin bir mesaj sistemi var.
film ciddi şekilde toplumun devlet kavramını eleştiriyor hatta eleştirmek az kalır, içinden geçiyor. kat sistemi üzerinden burjuvazinin çarpıcı şekilde eleştirildiği kanısındayım. burjuvazinin lükslerine aşırı odaklanan, sınıf kavramının yanlışlığının izleyicinin gözüne sokulduğu bir kurgu türü oluşturulmuş. aslında burada ana amaç'ın orta ya da işçi sınıfına nitelikli bir uyanış sağlamaktan öte, toplumda var olan üst kesimin utanmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. " bu güce nasıl sahip olduğunuzu hepimiz biliyoruz" çıkışı var. ilk katta daima şanslı olanların yer alması ve onların artıklarına toplumun geri kalanının ( alt tabakanın) mecbur bırakılması hatta bunca bolluğa rağmen üst sınıfın gösterdiği bencilliği sonucunda oluşan açlığın, diğerlerine canlı canlı birbirini kıydırması inanılmaz tenkit içeren bir mesaj.
üstelik koşullar değiştiğinde, yani " ayakların baş olması " durumunda da ( alt katlarda bulunan insanların, üst katlara çıkartılması) duyarsızlığın devam ettiğini ve herkesin kendisini burjuvazi olmanın ayrıcalıklarına kaptırdığını üstüne alt tabakadan gelse bile, geldiği yerdeki " diğerlerini" önemsemediğini izliyoruz. bunu da değişen kat olgusu üzerinde bolca görüyoruz film boyunca. herkes alttan geldiğinde dahi, bir yemek dolusu masaya sahipken; haddiden fazla tüketiyor ve 1 gün önce kendisiyle beraber açlıktan ölen diğerlerinin kaderine duyarsızlık sergiliyor. yemek masası aslında bir metafor. "eline fırsat geçtiği anda, standartların tamamını sadece kendi lehine çevirme " durumunu inanılmaz yaratıcı şekilde servis etmişler. biraz vicdanı olan, bu fllmi izledikten sonra hayatının geri kalanı boyunca uyuyamaz.
evet! çok rahatsız edici detaylar var filmde ama tüm bunlar öylesine sakin bir atmosferde verilmiş ki çarpıcılığı +2 oluyor özellikle insanların sadece kendisine seçtiği tek bir şeyle çukur'a girebiliyor olması kapitalizmin kendisinede çok büyük darbe indiriyor aslında. her şeye sahipken, aslında bunların bizim hayatta kalmamıza etken olmadığını, insanın fiziksel dünyada sahip olduğu her şeyin koşullar değiştiği anda sadece "faydasız harcamalar/ uğraşlar" olduğu göze sokuluyor. eninde sonunda 1 t-shirt ve bir pantolonla kalıp, hayatın için savaşıyorsun. dolaplar dolusu kıyafetlerin, statülerin, son model arabaların veya telefonların faydasız. hayatını kurtarmak için savaşırken hangisi hayatını kurtarmana araç olabilir?
sadece herkese şu öğretiliyor aslında;
" insanları deli- sadist ya da katil yapan içine doğdukları sistemin kendisidir. kimse durup dururken cani olmaz. hele ki hayatta kalman gerekiyorsa, her türlü limit ortadan kalkar.
bu eşitsizliğin sonu tek bir şeyle gelir ; ihtiyacın kadar tüket, haddin kadarına el uzat"
filmde sosyal gerçeklikten- tanrıya kadar uzanan derin bir mesaj sistemi var.
öncelikle filmde genel nüfusun 666 kişi olarak tasarlanmasının bir sebebi var. 666 şeytanı kodlamakta kullanılan matematiksel bir algoritmadır ve bu açıktan açığa bütün büyük günahları barındıran insanlar topluluğunu sembol ediyor olabilir. hepimiz biliyoruz ki günümüz dünyasında tanıştığın 3 insandan 2'si potansiyel suçlu. ayrıca platform'un dikine şekilde aşağı inmesi bana dante'nin infernosunu anımsattı. yani dibi gelmeyen bir cehennem algısı mevcut ve her katına günah ağırlığına göre yerleştirilmiş insanlar bütünü var..
film ciddi şekilde toplumun devlet kavramını eleştiriyor hatta eleştirmek az kalır, içinden geçiyor. kat sistemi üzerinden burjuvazinin çarpıcı şekilde eleştirildiği kanısındayım. burjuvazinin lükslerine aşırı odaklanan, sınıf kavramının yanlışlığının izleyicinin gözüne sokulduğu bir kurgu türü oluşturulmuş. aslında burada ana amaç'ın orta ya da işçi sınıfına nitelikli bir uyanış sağlamaktan öte, toplumda var olan üst kesimin utanmasını sağlamak olduğunu düşünüyorum. " bu güce nasıl sahip olduğunuzu hepimiz biliyoruz" çıkışı var. ilk katta daima şanslı olanların yer alması ve onların artıklarına toplumun geri kalanının ( alt tabakanın) mecbur bırakılması hatta bunca bolluğa rağmen üst sınıfın gösterdiği bencilliği sonucunda oluşan açlığın, diğerlerine canlı canlı birbirini kıydırması inanılmaz tenkit içeren bir mesaj.
üstelik koşullar değiştiğinde, yani " ayakların baş olması " durumunda da ( alt katlarda bulunan insanların, üst katlara çıkartılması) duyarsızlığın devam ettiğini ve herkesin kendisini burjuvazi olmanın ayrıcalıklarına kaptırdığını üstüne alt tabakadan gelse bile, geldiği yerdeki " diğerlerini" önemsemediğini izliyoruz. bunu da değişen kat olgusu üzerinde bolca görüyoruz film boyunca. herkes alttan geldiğinde dahi, bir yemek dolusu masaya sahipken; haddiden fazla tüketiyor ve 1 gün önce kendisiyle beraber açlıktan ölen diğerlerinin kaderine duyarsızlık sergiliyor. yemek masası aslında bir metafor. "eline fırsat geçtiği anda, standartların tamamını sadece kendi lehine çevirme " durumunu inanılmaz yaratıcı şekilde servis etmişler. biraz vicdanı olan, bu fllmi izledikten sonra hayatının geri kalanı boyunca uyuyamaz.
evet! çok rahatsız edici detaylar var filmde ama tüm bunlar öylesine sakin bir atmosferde verilmiş ki çarpıcılığı +2 oluyor özellikle insanların sadece kendisine seçtiği tek bir şeyle çukur'a girebiliyor olması kapitalizmin kendisinede çok büyük darbe indiriyor aslında. her şeye sahipken, aslında bunların bizim hayatta kalmamıza etken olmadığını, insanın fiziksel dünyada sahip olduğu her şeyin koşullar değiştiği anda sadece "faydasız harcamalar/ uğraşlar" olduğu göze sokuluyor. eninde sonunda 1 t-shirt ve bir pantolonla kalıp, hayatın için savaşıyorsun. dolaplar dolusu kıyafetlerin, statülerin, son model arabaların veya telefonların faydasız. hayatını kurtarmak için savaşırken hangisi hayatını kurtarmana araç olabilir?
sadece herkese şu öğretiliyor aslında;
" insanları deli- sadist ya da katil yapan içine doğdukları sistemin kendisidir. kimse durup dururken cani olmaz. hele ki hayatta kalman gerekiyorsa, her türlü limit ortadan kalkar.
bu eşitsizliğin sonu tek bir şeyle gelir ; ihtiyacın kadar tüket, haddin kadarına el uzat"
devamını gör...
6.
genel olarak bakınca güzeldi. içerik değil tabi ki eleştiri ve işlenmesi çok iyiydi.
gereksiz birkaç şey vardı ve de vahşet sayılabilecek yerleri. izledikleriniz insandan çok canavar hissi veriyor. bu sistemden mi yoksa zaten kendileri böyle miydi?
cevabım; kendileri böyleydi. orada insan gibi davranan bir kadını hatırlıyorum çünkü.
§§§ biraz spoilii§§
bıçak reklamı yapan cani ve sadist adamın bıçak hikayesi ve de diplerde yemek olmayınca/yetişmeyince birbirlerini yemeleri. işte burada bir kadın birini öldürüp yemektense kendini öldürmüştü diye hatırlıyorum. (o kadar zaman geçmesine rağmen bunu hatırlama nedenim de benimde vereceğim kararın aynı şekilde olmasıydı. cani gibi yaşamaktansa insan gibi ölmek her şeye rağmen daha önemli...)
psikolojik olarak iyiyseniz, kan ve vahşeti de kaldırabiliyorsanız izleyin. aksi türlü önermem...
gereksiz birkaç şey vardı ve de vahşet sayılabilecek yerleri. izledikleriniz insandan çok canavar hissi veriyor. bu sistemden mi yoksa zaten kendileri böyle miydi?
cevabım; kendileri böyleydi. orada insan gibi davranan bir kadını hatırlıyorum çünkü.
§§§ biraz spoilii§§
bıçak reklamı yapan cani ve sadist adamın bıçak hikayesi ve de diplerde yemek olmayınca/yetişmeyince birbirlerini yemeleri. işte burada bir kadın birini öldürüp yemektense kendini öldürmüştü diye hatırlıyorum. (o kadar zaman geçmesine rağmen bunu hatırlama nedenim de benimde vereceğim kararın aynı şekilde olmasıydı. cani gibi yaşamaktansa insan gibi ölmek her şeye rağmen daha önemli...)
psikolojik olarak iyiyseniz, kan ve vahşeti de kaldırabiliyorsanız izleyin. aksi türlü önermem...
devamını gör...
7.
sağlam psikoloji lazım bu filmi izlemeye. gerçi içindeki şeyler normal hayattada olan şeyler, sadece biraz abartılmış ve hepsi bir araya getirilmiş o ayrı konu ama şunu söylemek lazım ki etkileyici bir film. hayatın kendisini güzel gösteriyor bize.
benim filmden çıkarımım herkes kendine kadar yese kimse aç kalmaz ve herkes mutlu yaşar. fakat film kendi içinde bir çok mesaj veriyor. izlenir kesinlikle ama dikkatli olmak lazım.
benim filmden çıkarımım herkes kendine kadar yese kimse aç kalmaz ve herkes mutlu yaşar. fakat film kendi içinde bir çok mesaj veriyor. izlenir kesinlikle ama dikkatli olmak lazım.
devamını gör...
8.
insanoğlunun ne kadar açgözlü olduğunu, istediğini alsa da yetinmeyip hep daha fazlasını istediğini, zorda olan kendisi olmadığı sürece empatiden yoksun ve bencil olduğunu gösteren metafor filmi. bence türünde başyapıtlardan biri.
devamını gör...
9.
bir galder gaztelu urrutia filmidir.

filmin senaryosunu david desola ve pedro rivero birlikte yazmıştır. filmde ivan massague, zorion eguileor, antonia san juan, emilio buale, alexandra masangkay, zihara llana, mario pardo, algis arlauskas ve eric goode rol almıştır.
film bazı film festivallerinden ödüller ve adaylıklarla dönmüştür.
insanlara farklı geldiği için ciddi bir hayran kitlesi yakalayan bu filmin kısa zaman sonra ikincisi de çekilde. henüz izlemedim. çünkü ilk film bende o kadar büyük bir heyecan yaratmadı.
bu filmin senaristlerinin ve yönetmeninin ise denis villeneue tarafından 2008 yılında çekilmiş olan next floor isimli kısa filmden esinlendiklerine ise neredeyse emin gibiyim.
filmde deneysel bir hapishanede tutulan mahkumlar için verilen yemek aslında tam bir ziyafettir. ancak en üst katta kallavi bir masa olarak başlayan yemek aşağı doğru inen bir platformla alt katlara ulaşırken yemekler git gide azalır ve masa artık bir ziyafet masası olmaktan çok uzaktır.
kötü bir film değildir ancak kazandığı üne yakışacak kadar iyi bir film de değildir benim için.

filmin senaryosunu david desola ve pedro rivero birlikte yazmıştır. filmde ivan massague, zorion eguileor, antonia san juan, emilio buale, alexandra masangkay, zihara llana, mario pardo, algis arlauskas ve eric goode rol almıştır.
film bazı film festivallerinden ödüller ve adaylıklarla dönmüştür.
insanlara farklı geldiği için ciddi bir hayran kitlesi yakalayan bu filmin kısa zaman sonra ikincisi de çekilde. henüz izlemedim. çünkü ilk film bende o kadar büyük bir heyecan yaratmadı.
bu filmin senaristlerinin ve yönetmeninin ise denis villeneue tarafından 2008 yılında çekilmiş olan next floor isimli kısa filmden esinlendiklerine ise neredeyse emin gibiyim.
filmde deneysel bir hapishanede tutulan mahkumlar için verilen yemek aslında tam bir ziyafettir. ancak en üst katta kallavi bir masa olarak başlayan yemek aşağı doğru inen bir platformla alt katlara ulaşırken yemekler git gide azalır ve masa artık bir ziyafet masası olmaktan çok uzaktır.
kötü bir film değildir ancak kazandığı üne yakışacak kadar iyi bir film de değildir benim için.
devamını gör...
"platform (film)" ile benzer başlıklar
platform
4
the platform
65