scaremongering
başlık "lucifer" tarafından 26.08.2021 12:56 tarihinde açılmıştır.
nickaltı sahibi yazar profili: scaremongering
341.
#3540280gitmeden lenny bruce sözümü yerine getirmeye geldim sissy .)
"savaşma seviş" sloganını ilk söyleyen kişi kabul edilen ve "yeraltını başlatan adam" sıfatıyla anılan zat-ı muhterem;50'lerin mitinin odak noktası.
evrensel uyuşum çağında yaşamın tanıdık yüzünün gerisinde,ortasınıf normalarına karşı başkaldırılarının şiddetiyle heroik yoğunluk kazanmış bulunan,acımasızca şehvetli, ahlaksız yaratıkların,anakrostik bir yeraltı dünyasında birer suçlu gibi pusuya yattıklarına inanılıyordu. (a.goldman)
lenny, bebop sololarını andıran monologlarıyla kendisini daima bir "jazzman" olarak takdim etti.onun efsanesi mezbeleli striptiz kulüplerinde doğdu. o dönemde aldığı reaksiyon fiziksel değil, düşünsel düzlemde,lou holtz'un revü kızlarına gösterilen tepkiyle kıyaslanabilir.gerçi amerikan komedisi; burlesk,striptiz öncesi günlerde görmediği denli cüretkar ve küstahtı. bunalımlı, karamsar, bezgin, nihilist mizahı 50'lerin fenomeni yapmayı başardı lenny.
e çarmıha da gerildi elbet hakimler tarafından.)sesini hiç duymamış,kendisini hiç görmemiş bir kuşağın gözünde bu sayede "groovy" bir mesih olarak yeniden doğdu. ha daha yaşlı olanlar içinse bu adam uyuşturucu bağımlısı, tuvaletlerde yaşayan ve orada ölen s.ktr.ci bir amerikan kahramanıydı.
gerçi amerikan yeraltı kültüründe özyıkıma gözü pek koşan bir ton karakter var kuşkusuz. lenny'i bunlardan ayıran ne peki? o, tüm kurumlara* karşıydı. tehdit edici kaosun haberini taşıyan sesiyle, sahnelerin loş ışıkları altında; sınıf ayrımına, ırkçılığa,çoğunluğa,puritanizme,cehalete, ikiyüzlülüğe, inanca karşın eşitliği, aydınlanmayı, hazcılığı, azınlıkları, samimiyeti savundu. o; hoşgörünün bayağılığını ve bakıcı özünü (bkz: marcuse) akademik popülerlik kazanmadan önce ifşa etti.
lenny için hiçbir kurum,lider, tavır hicvedilmeyecek denli kutsal değildi.tüm kurulan sistemler tıpkı şov dünyası gibi kalpazanlar ve şarlatanlarca yürütülen bir avanta düzeninden başka bir şey değildi onun için. kara mizahta fantezi ve gerçekliğin sentezini kotardı. kitle kültürünün popüler kişiliklerini, hitler, papa, eisenhower gibi değişik liderleri karikatürize ederek onları mitik görüntülerinden soydu ve özlerindeki gülünçlüğü açığa vurdu.
her şey yalandı.* herkesin üzerinde hemfikir olduğu yalanlardı bunlar üstelik. sigara içerken viski yudumlayan otorite tipi, uyuşturucudan söz ederken baştan aşağıya yalan söylüyordu, elbette. plastik bir formalite içinde ve rutinlikle peş peşe sıralıyorlardı yalanlarını. oysa lenny, yeraltı dünyasının özel diliyle, hırsız, uyuşturucu delisi, fahişe ve pimplerin parola sözcükleriyle konuşuyordu.*
biraz şamandı bence bu lenny. izleyicilere hayali objeler fırlatıyor,görünmez perdeler açıyordu. şaman ne doktordur ne rahip. en fazla şeytan kovucu falandır sanki.) ruhlardaki utanç, suç ve günahın ağırlığını hafifletiyordu ağır kokular eşliğinde...
o bir ikon kırıcıydı ve bir amerikan gecesinde "kuyruklu yıldız gibi" gösterişle akıp gitti.
çok öpüyorum tatlım seni.
"savaşma seviş" sloganını ilk söyleyen kişi kabul edilen ve "yeraltını başlatan adam" sıfatıyla anılan zat-ı muhterem;50'lerin mitinin odak noktası.
evrensel uyuşum çağında yaşamın tanıdık yüzünün gerisinde,ortasınıf normalarına karşı başkaldırılarının şiddetiyle heroik yoğunluk kazanmış bulunan,acımasızca şehvetli, ahlaksız yaratıkların,anakrostik bir yeraltı dünyasında birer suçlu gibi pusuya yattıklarına inanılıyordu. (a.goldman)
lenny, bebop sololarını andıran monologlarıyla kendisini daima bir "jazzman" olarak takdim etti.onun efsanesi mezbeleli striptiz kulüplerinde doğdu. o dönemde aldığı reaksiyon fiziksel değil, düşünsel düzlemde,lou holtz'un revü kızlarına gösterilen tepkiyle kıyaslanabilir.gerçi amerikan komedisi; burlesk,striptiz öncesi günlerde görmediği denli cüretkar ve küstahtı. bunalımlı, karamsar, bezgin, nihilist mizahı 50'lerin fenomeni yapmayı başardı lenny.
e çarmıha da gerildi elbet hakimler tarafından.)sesini hiç duymamış,kendisini hiç görmemiş bir kuşağın gözünde bu sayede "groovy" bir mesih olarak yeniden doğdu. ha daha yaşlı olanlar içinse bu adam uyuşturucu bağımlısı, tuvaletlerde yaşayan ve orada ölen s.ktr.ci bir amerikan kahramanıydı.
gerçi amerikan yeraltı kültüründe özyıkıma gözü pek koşan bir ton karakter var kuşkusuz. lenny'i bunlardan ayıran ne peki? o, tüm kurumlara* karşıydı. tehdit edici kaosun haberini taşıyan sesiyle, sahnelerin loş ışıkları altında; sınıf ayrımına, ırkçılığa,çoğunluğa,puritanizme,cehalete, ikiyüzlülüğe, inanca karşın eşitliği, aydınlanmayı, hazcılığı, azınlıkları, samimiyeti savundu. o; hoşgörünün bayağılığını ve bakıcı özünü (bkz: marcuse) akademik popülerlik kazanmadan önce ifşa etti.
lenny için hiçbir kurum,lider, tavır hicvedilmeyecek denli kutsal değildi.tüm kurulan sistemler tıpkı şov dünyası gibi kalpazanlar ve şarlatanlarca yürütülen bir avanta düzeninden başka bir şey değildi onun için. kara mizahta fantezi ve gerçekliğin sentezini kotardı. kitle kültürünün popüler kişiliklerini, hitler, papa, eisenhower gibi değişik liderleri karikatürize ederek onları mitik görüntülerinden soydu ve özlerindeki gülünçlüğü açığa vurdu.
her şey yalandı.* herkesin üzerinde hemfikir olduğu yalanlardı bunlar üstelik. sigara içerken viski yudumlayan otorite tipi, uyuşturucudan söz ederken baştan aşağıya yalan söylüyordu, elbette. plastik bir formalite içinde ve rutinlikle peş peşe sıralıyorlardı yalanlarını. oysa lenny, yeraltı dünyasının özel diliyle, hırsız, uyuşturucu delisi, fahişe ve pimplerin parola sözcükleriyle konuşuyordu.*
biraz şamandı bence bu lenny. izleyicilere hayali objeler fırlatıyor,görünmez perdeler açıyordu. şaman ne doktordur ne rahip. en fazla şeytan kovucu falandır sanki.) ruhlardaki utanç, suç ve günahın ağırlığını hafifletiyordu ağır kokular eşliğinde...
o bir ikon kırıcıydı ve bir amerikan gecesinde "kuyruklu yıldız gibi" gösterişle akıp gitti.
çok öpüyorum tatlım seni.
devamını gör...
342.
erkek düşmanı yazar.
devamını gör...
343.
yooo bana bi düşmanlığı olmamıştır.
devamını gör...
344.
devamını gör...
345.
#3562763
tabi canım. zaten olmaz bence de. senin renkli kişiliğin için de çok sade kaldı.
ama fikir annesi olabilir oradan türüyebilir.
ya da olmayabilir de.
tabi canım. zaten olmaz bence de. senin renkli kişiliğin için de çok sade kaldı.
ama fikir annesi olabilir oradan türüyebilir.
ya da olmayabilir de.
devamını gör...
346.
uzun süredir naber demiyordum.
naber?
naber?
devamını gör...
347.
valla sissy kardeşimizi düşündüğümde kısmen the offspring geliyor aklıma. hem deli dolu, hem de zarfı bırakıp mazrufa baktığımızda hem nalına hem mıhına çakan agresif ama iyi bir insan işte. he bi de kaplumbağa seviyor. civcivlerine karşı duyarlı. ve en önemlisi okuldaşım.
devamını gör...
348.
#3563104
sissy fıstığım merhabaaaa,
ah evet yazıyorum bir şeyler işte arada, okuman da hoşuma gidiyor elbet.*
lakin jilet atmak deyince aklıma gelen yegane şahsiyet "özyıkımı için elinden geleni yapan anti kahraman" (bkz: sid vicious) olduğundan, drama ve arabesk olaylarını daha bebelac kalemlere bırakmayı tercih ediyorum her daim. alıcısı çok olur zaten buralarda o mevzuların .p
ben birazdan laura nyro aşkımı yazacağım.müthiş bir ozan bu kadın. bayılıyorum ben. sen de bayıl.p
belki ardından da lsd fantasialarıyla örülmüş bilim kurgu romanlarının yazarı philip k. dick'i yazarım. ya da tom waits yazarım, ki kendisi kerouac yazınının ruh eşidir adeta.
yazarım işte sissym ya.sen okursun, aşkım okur, misss. solmaz bizim kafalardaki çiçekler. hoppidik hoppidik yazarız daima.)
öpüyorum nezaketle.
sissy fıstığım merhabaaaa,
ah evet yazıyorum bir şeyler işte arada, okuman da hoşuma gidiyor elbet.*
lakin jilet atmak deyince aklıma gelen yegane şahsiyet "özyıkımı için elinden geleni yapan anti kahraman" (bkz: sid vicious) olduğundan, drama ve arabesk olaylarını daha bebelac kalemlere bırakmayı tercih ediyorum her daim. alıcısı çok olur zaten buralarda o mevzuların .p
ben birazdan laura nyro aşkımı yazacağım.müthiş bir ozan bu kadın. bayılıyorum ben. sen de bayıl.p
belki ardından da lsd fantasialarıyla örülmüş bilim kurgu romanlarının yazarı philip k. dick'i yazarım. ya da tom waits yazarım, ki kendisi kerouac yazınının ruh eşidir adeta.
yazarım işte sissym ya.sen okursun, aşkım okur, misss. solmaz bizim kafalardaki çiçekler. hoppidik hoppidik yazarız daima.)
öpüyorum nezaketle.
devamını gör...
349.
#3563082 iş yerinde kop kop modundayım.
devamını gör...
350.
sen sözlükte ki canlardan birisin.
devamını gör...
351.
yeni nick güzelmiş, yakışmış.
devamını gör...
352.
senin yeni nickin tatlı olmuş
anlamı ne
tatlı feminist falan mı
anlamı ne
tatlı feminist falan mı
devamını gör...
353.
anaaa sen miydin ya? ben de bu kim diyordum.
demek ki 3 ay kafa iznine çıksam döndüğümde kimseyi tanımayacağım.*
neyse güle güle kullan.
demek ki 3 ay kafa iznine çıksam döndüğümde kimseyi tanımayacağım.*
neyse güle güle kullan.
devamını gör...
354.
ben eskiye dönmek için gün sayarken tanıdığım, sevdiğim sözlüktaşlar yenileniyor.
güzel nik neym sevgili sisican.
seviliyorsun.
güzel nik neym sevgili sisican.
seviliyorsun.
devamını gör...
355.
devamını gör...
356.
#3575154
ne yapayım yalan mı söyleyeyim bugün mevzubahisi geçti de ayı karaciğerinden timsah a oradan kaplumbağa ya kadar herşeyi yemişim aç kalırsam insan,böcek,yarasa fark etmez yerim.
ne yapayım yalan mı söyleyeyim bugün mevzubahisi geçti de ayı karaciğerinden timsah a oradan kaplumbağa ya kadar herşeyi yemişim aç kalırsam insan,böcek,yarasa fark etmez yerim.
devamını gör...
357.
#3577719
bu tanım ile çok çok çoook hoş buldum ♡
bu şekilde doğdum, muhafaza etmelik bir durum yok, inan bana ;) ♡
bu tanım ile çok çok çoook hoş buldum ♡
bu şekilde doğdum, muhafaza etmelik bir durum yok, inan bana ;) ♡
devamını gör...
358.
#3577727
“aslında da” kibar bir bey değil.
yaşadığı travmalar (ya da ‘travma’ diye adlandırmadan direkt ‘yaşanmışlık’ diyeyim) sebebiyle kendini kontrol etmeye çalışıp topluma kanalize olma gayreti teeeee burdan 1278 km öteden görülüyor. ama başaramıyor. kendisini uyarmak istiyorum. “erkekler” tarafından bir şekilde kendi arzusu dahilinde ya da kendi iradesi dışında gelinen ilgi onun düşmanlık beslememesi gereken, çünkü tamamen onun insiyatifi dışında gelişen olgular.
bilemiyorum, bence daha olgun kalmalı. zamanında bana da benzer anlamsız sebeple yüklendiği için kendi adıma konuşmak istedim sadece.
“aslında da” kibar bir bey değil.
yaşadığı travmalar (ya da ‘travma’ diye adlandırmadan direkt ‘yaşanmışlık’ diyeyim) sebebiyle kendini kontrol etmeye çalışıp topluma kanalize olma gayreti teeeee burdan 1278 km öteden görülüyor. ama başaramıyor. kendisini uyarmak istiyorum. “erkekler” tarafından bir şekilde kendi arzusu dahilinde ya da kendi iradesi dışında gelinen ilgi onun düşmanlık beslememesi gereken, çünkü tamamen onun insiyatifi dışında gelişen olgular.
bilemiyorum, bence daha olgun kalmalı. zamanında bana da benzer anlamsız sebeple yüklendiği için kendi adıma konuşmak istedim sadece.
devamını gör...
359.
kadim dostum, dert ortağım sevgili noodle ben bu satırları yazarken seninle birlikte geçirdiğim onca internet savaşının ve freak showların hatırası gözümde canlanıyor.
'' öncelerin sissysi şimdinin scaremongering'i olan bu arkadaşımızın ilişki hayatı herhangi bir televizyon dizisinin 16 sezonluk kaos, drama ve acayiplik ihtiyacını karşılar ve karşıladığının farkına bile varmaz''
'' öncelerin sissysi şimdinin scaremongering'i olan bu arkadaşımızın ilişki hayatı herhangi bir televizyon dizisinin 16 sezonluk kaos, drama ve acayiplik ihtiyacını karşılar ve karşıladığının farkına bile varmaz''
devamını gör...
360.
#3577809
selam sissy! * nefis bulmana dayanarak birazcık daha devam etmek istiyorum o halde...*
burroughs evreninin temel yasası şu cümlesinde özetlenmiş aslında:
“junk, kötü virüsün temel formülünü doğurur: gereksinim cebri. kötünün yüzü daima bütüncül gereksinim yüzüdür. uyuşturucu bağımlısı, bütünüyle gereksinim içinde bulunan insandır. belirli yinelemeler dışında gereksinim hiçbir sınır, denetim tanımaz.”
jean genet “gülün mucizesi” kitabında, hapishane yaşamını koyu bir umutsuzluğun eğretilememesi olarak kullanmıştı. burroughs da morfinmanın tutsaklığını, çağımızda bireyi ezen ona egemen olan bir siyasal sistemin metaforu olarak ele alıyor. cenneti yitiren ve çocukluğunda kovulan “aziz genet” için sartre, “çalan çocuk için var olmak, yetişkinler tarafından görülmek demektir. bu gizli eylemde yalnızlık içinde yaptıklarından dolayı çocuk var olmamaktadır” der ve ekler “…masumiyet içinde çalarken kendisine bir yazgı ördüğünü bilmemektedir.” nasıl ki genet için hırsız olmak, çalmak kişiliğini daha derinliğine çözümlemenin aracıysa, burroughs için de uyuşturucu bağımlılığı kişiliği sorgulama aracıdır bir bakıma.
özünde sömürü bulunan uyuşturuculara böylesine karşı duran az roman vardır. (üstelik kendisi de uyuşturucu bağımlısı olan bir yazar tarafından yazıldığı halde.)
burroughs, morfinmanın dünyasını cehennem olarak tanımlar. eroin/morfin alışkanlığını politize eder. alışkanlığının tutsağı olan junkie sosyal konformistin simgesidir, “pusher”dan polise pek çok güce boyun eğer. bağımlılık insanoğlunun en sefil alçalmalarından biridir ve daha da kötüsü junkie bu alçalmanın ayırdına varamaz.
o, uyuşturucular dünyasıyla baskıcı toplum arasında sofistike bir ilişki kurar. junkie, sitemin kölesidir, bir kurbandır hatta. fakat sisteme yakalanmış bir diğer kimsenin yaşamı da junkieninkinden farklı değildir.) herkes bir şeye bağımlıdır der ama kimse “ben bulmaca çözmeye bağımlıyım” ya da “favlaşmanın tutsağıyım”* falan demez. uyuşturucu bağımlısının dünyası gerçekte, içinde yaşayanların mutlaka bir şeye tutsak düştükleri çok daha geniş bir dünyayı simgeler.
bir de şöyle bir ayrıntı dikkat çeker sissy girl.) ki benim adıma durumu nefis kılan da budur.
burrougs, romanlarında bedeni bir makine olarak tanımlar. “gevşek makine” der hatta. şekilsiz, ıslak, şeffaf bir yığın. kemiksiz bir mumya. kişiler insan derisinden yapılmış üniformalar giymişlerdir. insanoğlunu bedensiz kılarak, dilini sessizleştirerek özgürleştirmiştir o. en çok çoğalttığı obje “iğne”dir* mesela. junkie mükemmel bir tüketicidir. insan bedeni de kullanılıp tüketilecek ve sonra kenara atılacak bir yığındır.
özetle onun yazımında gördüklerim şunlar:
iyi ve kötünün, cennet ve cehennemin kozmolojik döngüsü.
şizofrenik bir dünyanın, mekanik bir çevrenin gerçekliği.
john vernon, burroghs için der ki: “kendisine şizofren tanısı konmuş bir adam, kültürümüzdeki ‘gerçekliğin’ şizofrenik doğasını açığa vuruyor.”
baya yazmışım tatlım.) bayılmadan okursun umarım. "götünü yalama hazırlığındaki kedi" kapağı da ayrıca çok bebelac. bana birilerini anımsattı hatta sdkhajkdajd
love and peace and aveee mariaaaa *
selam sissy! * nefis bulmana dayanarak birazcık daha devam etmek istiyorum o halde...*
burroughs evreninin temel yasası şu cümlesinde özetlenmiş aslında:
“junk, kötü virüsün temel formülünü doğurur: gereksinim cebri. kötünün yüzü daima bütüncül gereksinim yüzüdür. uyuşturucu bağımlısı, bütünüyle gereksinim içinde bulunan insandır. belirli yinelemeler dışında gereksinim hiçbir sınır, denetim tanımaz.”
jean genet “gülün mucizesi” kitabında, hapishane yaşamını koyu bir umutsuzluğun eğretilememesi olarak kullanmıştı. burroughs da morfinmanın tutsaklığını, çağımızda bireyi ezen ona egemen olan bir siyasal sistemin metaforu olarak ele alıyor. cenneti yitiren ve çocukluğunda kovulan “aziz genet” için sartre, “çalan çocuk için var olmak, yetişkinler tarafından görülmek demektir. bu gizli eylemde yalnızlık içinde yaptıklarından dolayı çocuk var olmamaktadır” der ve ekler “…masumiyet içinde çalarken kendisine bir yazgı ördüğünü bilmemektedir.” nasıl ki genet için hırsız olmak, çalmak kişiliğini daha derinliğine çözümlemenin aracıysa, burroughs için de uyuşturucu bağımlılığı kişiliği sorgulama aracıdır bir bakıma.
özünde sömürü bulunan uyuşturuculara böylesine karşı duran az roman vardır. (üstelik kendisi de uyuşturucu bağımlısı olan bir yazar tarafından yazıldığı halde.)
burroughs, morfinmanın dünyasını cehennem olarak tanımlar. eroin/morfin alışkanlığını politize eder. alışkanlığının tutsağı olan junkie sosyal konformistin simgesidir, “pusher”dan polise pek çok güce boyun eğer. bağımlılık insanoğlunun en sefil alçalmalarından biridir ve daha da kötüsü junkie bu alçalmanın ayırdına varamaz.
o, uyuşturucular dünyasıyla baskıcı toplum arasında sofistike bir ilişki kurar. junkie, sitemin kölesidir, bir kurbandır hatta. fakat sisteme yakalanmış bir diğer kimsenin yaşamı da junkieninkinden farklı değildir.) herkes bir şeye bağımlıdır der ama kimse “ben bulmaca çözmeye bağımlıyım” ya da “favlaşmanın tutsağıyım”* falan demez. uyuşturucu bağımlısının dünyası gerçekte, içinde yaşayanların mutlaka bir şeye tutsak düştükleri çok daha geniş bir dünyayı simgeler.
bir de şöyle bir ayrıntı dikkat çeker sissy girl.) ki benim adıma durumu nefis kılan da budur.
burrougs, romanlarında bedeni bir makine olarak tanımlar. “gevşek makine” der hatta. şekilsiz, ıslak, şeffaf bir yığın. kemiksiz bir mumya. kişiler insan derisinden yapılmış üniformalar giymişlerdir. insanoğlunu bedensiz kılarak, dilini sessizleştirerek özgürleştirmiştir o. en çok çoğalttığı obje “iğne”dir* mesela. junkie mükemmel bir tüketicidir. insan bedeni de kullanılıp tüketilecek ve sonra kenara atılacak bir yığındır.
özetle onun yazımında gördüklerim şunlar:
iyi ve kötünün, cennet ve cehennemin kozmolojik döngüsü.
şizofrenik bir dünyanın, mekanik bir çevrenin gerçekliği.
john vernon, burroghs için der ki: “kendisine şizofren tanısı konmuş bir adam, kültürümüzdeki ‘gerçekliğin’ şizofrenik doğasını açığa vuruyor.”
baya yazmışım tatlım.) bayılmadan okursun umarım. "götünü yalama hazırlığındaki kedi" kapağı da ayrıca çok bebelac. bana birilerini anımsattı hatta sdkhajkdajd
love and peace and aveee mariaaaa *
devamını gör...