birinin sevgilisi olmayı ve biriyle ilgilenmeyi, memnun etmeyi, daima iletişimde olmayı büyük bir güçlük, sıkıntı, yorgunluk, huzursuzluk, keyifsizlik, bunalım olarak gören insandır.

gerçekten de bir insan kafadan kontak olmadığı sürece nasıl böyle bir arzuyla dolup taşabilir ki?
düşünsene her gün hoşnut etmen gereken, nezaketle yaklaşman gereken bir türk kızı var karşında. geceleri ağlayarak uyurdum. ben nasıl hayatıma böyle devam edicem? diyerek..
hatta belki kıza da dökerdim içimi.. ben aşktan, klasik duygusal beklentilerin yarattığı baskıdan korkan bir kuşum, bu olaylar beni huzursuz eder, bunalıma girerim, dert sahibi olurum. bir arkadaş, kardeş, dost gibi ilişkimiz olamaz mı? diye sorardım..

hatırlıyorum da, milli bayramlarımızdan birinde öğretmenimiz istiklal marşını en güzel şekilde okuyabilecek kişiyi seçmek için bir seçmeye soktu bizi...

ben hiç de kendimi yıpratmadan çatır çatır on kıtayı patlattım gitti..
türkçe öğretmenimiz remzi hoca öyle bir mest olmuş ki...
tamaaam! başkasına gerek yooook!
sen okuyacaksın bunu aslanım! dedi. geç hadi bakalım sırana dedi...
övdü, sevdi, beni yerime yolladı.
öğrencisiyle gurur duyduğunu belli eden bakışlarının altında bir süre sonra ezildim tabii..

ulan sen ne yaptın! sınıfta gaza gelip okumaya benzer mi bu iş? neden sonrasını hesap etmeden coştun? diye kendime kızdım.
ama çok da dert etmedim hani...

fakat sonra olanlara bakınca. meğer hiç dostum yokmuş. diye düşündüm. tabii seneler sonra..

anlatayım, o dersten sonra hepimiz tenefüs ziliyle beraber dışarı çıktık. bir iki kız arkadaşım, aferin, çok güzeldi, tebrik ederiz.. dediler. canım kızlar, vicdanlı kızlar... insan kızlar!!!

ama sonra dost yüzlü kıskançlar etrafımı sarıp felaket senaryoları yazdılar... sırf beni korkutup istiklal marşını okumaktan vazgeçmem için, kendilerinde olmayan cesareti ve yürekten okuma gücünü bende görüp kıskandıkları için beni bu yoldan döndürmeye çalıştılar. herkes başka bir felaket senaryosu yazdı... özgüvenimi kırıp beni güçsüz düşürmeye çalıştılar..
tabii çocuksun, safsın, anlayamıyorsun o zamanlar. hak veriyorsun. ve kanıyorsun...

akşam eve gittim. depresyona girdim...
bir hafta ben bu işten nasıl kurtulurum. diye kendi kendimi yedim.
öğretmene gittim. ben yapamayacağım hocam dedim. hoca güldü. yaparsın.. dedi. konu kapandı..
bizim köpekler hala beyin yıkama çalışmasıma tam gaz devam ediyorlar tabii..
neyse okul çıkışında annem de o gün beni almak için okula gelmiş, halim ve durumumdan kadın da endişeli..
bildiğiniz depresyona girdim ben. ne iştah kaldı ne sohbet...
annem hocaya durumumu anlattı...
hoca, bu kadar sıkıntı yaşayabileceğini tahmin etmemiştim... iyi o halde zorlayacak halimiz yok diyerek gülmüştü. hele şükür içimden bir yük kalkmıştı...

ama bir de ne göreyim? benim istiklal şiirimizi okumamam gerektiğini söyleyenlerden bir kaçı hocaya yalvarmaya başladılar..
hocam ben okusam olur mu?
ben okusam olur mu? diyerek..

hoca olmaz deyip konuyu kapattı.
ve o milli bayramımızda on kıta haliyle bu şiir okunmadı...

o gün ben de ışıklardan bir kaç tanesi yansa da insanın k.hpeliğini ve insanın insana verdiği zararı çok daha sonra anlayabildim..

sonuç olarak biriyle sevgili olmak o şiiri okumanın yaratacağı baskıdan, yaşattığı olumsuz duygulardan çok da farklı gelmiyor bana..
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"sevgililik işlerini büyük bir külfet olarak gören insan" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim