sözlük radyosu aşk acısı çeken yazarlar gecesi
başlık "arnella" tarafından 29.08.2022 02:01 tarihinde açılmıştır.
61.
böyle bir huyum yok çok şükür. hayat mottom "rota yeniden hesaplanıyor".
devamını gör...
62.
insan çok kere seviyor. yalnız ilk aşk, ilk olduğu ve bu nedenle de yabancı bir duygu olduğu için fazla çarpıyor yerden yere insanı.
sonra gittikçe alışılıyor o duyguya ve daha sakin tepkiler vererek sevmeyi öğreniyor insan. o yüzden ilkinde olduğu gibi aşırı bir heyecan ve coşku hâli olmuyor ve insanlar sanıyor ki ilki aşktı, diğerleri ise daha sıradan duygular. oysa hepsi aynı... sadece kontrollü olmayı öğreniyoruz yaşlandıkça. öğrenemeyen odunlar da var. onlar ne ilişkiyi ilişki gibi yaşıyor ne de ayrılığı ayrılık gibi...
sonra gittikçe alışılıyor o duyguya ve daha sakin tepkiler vererek sevmeyi öğreniyor insan. o yüzden ilkinde olduğu gibi aşırı bir heyecan ve coşku hâli olmuyor ve insanlar sanıyor ki ilki aşktı, diğerleri ise daha sıradan duygular. oysa hepsi aynı... sadece kontrollü olmayı öğreniyoruz yaşlandıkça. öğrenemeyen odunlar da var. onlar ne ilişkiyi ilişki gibi yaşıyor ne de ayrılığı ayrılık gibi...
devamını gör...
63.
kendimizi kendimize ifade etmenin kısa yolu gibi bu şarkılar. dinlerken bir yerlere dokunduğunu anlıyoruz. üzülmeyi belki de katlıyoruz ama onun yanında olanı biteni göz önünden geçirip düşmüş olmaya rağmen bazı konuşmalar yapılıyor içten içe. meja'nın değindiği konu benim açımdan bu. kendi kendime omuz olma, tercüman olma şeklinde.
devamını gör...
64.
aşk acısı çekilecek dert değil. illa çekeceğim diyorsanız kendinizi motive edin bariii.
devamını gör...
65.
çok üzülerek dinkeyemiyorum.. ama dinleyenler için isteğimizi yaptık ..evelallah. güzel yayınlar olsun..
devamını gör...
66.
nazende sevdiğim'i isteyen arkadaştan özür dileyerek parçayı üzerime alınabilir miyim acaba? çok severim de.
devamını gör...
67.
nazende. kim yolladıysa benden ona meyve tabağı.
devamını gör...
68.
tum ask acısı cekenler, terk edilenler icin istiyorum.
grup vitamin - al askını sok gozune.
grup vitamin - al askını sok gozune.
devamını gör...
69.
yayına şimdi geldim. geç kaldım ama yazalım ki farklı hayatların yansıması olsun:
özlem diye bir sınıf arkadaşım vardı. hayatımda birçok sınıfı, birçok yazı tahtasını, birçok öğretmeni hatırlarım ama özlem'in sıradaki oturma pozisyonunu, sıranın üzerindeki yazıları, saçının tokasını, sıra arkadaşı ile sohbetini, evinin sokağını, binasının kapısını, binanın altına gelince şöyle biraz sola eğilip yukarı bakıldığında sağ tarafta kalan penceresinin yansımasını, aptal diyenler olacak; o pencerenin mevsimsel yansımalarını, sokaktan ben o sokaktayken geçen çöp kamyonunu, akılda kolay kalacak marka arabaları, okuluma ve ona veda edeceğim zaman yazmayı düşündüğüm ama hiçbir zaman yazamadığım mektubu tam da 5 dakika önce yaşamış, 5 dakika önce tecrübe etmiş gibi hatırlarım. çocukluk için boşuna demezler "sünger gibi hafızaya girer birçok şey" diye. bir daha hiçbir kelime, hiçbir sevgili ismi, kısacası hiçbir şey bu şekilde hafızamda yer etmemiştir. hafızamda kalanlar ile ilgili ayrıntı versem "terapiye git" dersiniz o yüzden çok ileri gidip aptal saptal ayrıntılardan bahsetmiyorum. sınıfta solumda oturan kürşat'ı, sağımda oturan burak'ı, onlarla yaptığım sohbetleri hatırlarım ama bu kadar net değil. bir çocuğun boş ve sünger gibi herşeyi çekecek çağda iken aşık olmasındaki en büyük acı, 10 yıl sonra 18-19 yaşında bir gece ansızın uyanıp gece vakti sanki uzun ilişki sonucu ölümün ayırdığı bir sevgiliyi, rüyada tutacakmış gibi olmuş ta tutamamış ve her gün sarıldığı ve doyamayıp ölüm sebepli ayrılmak zorunda kaldığı bir sevgiliyi rüyasında görmüş gibi hissetmesi; ki o platonik sevgiliyi tıpkı sınıfın soldan 6. sırasında otururken hatırladığı gibi, yıllar sonraki o rüyayı gördüğü yatağın nevresim takımını ve o günkü psikolojisine kadar da herşeyi hatırlaması. kısacası sadece anları değil, yıllar sonra o anları hatırladığı anları bile hatırlayacak kadar hastalıklı seviyede olması. aşk acısı vardır hepimizin anlatacağı, ama çocukluğunda feci bir şekilde gerçek aşka tutulmuş insan sayısı çok azdır. filmlerde beni iki yetişkin sevgilinin ayrılması ya da iki sevgilinin ilişkilerinin sonuçları pek ağlatmamıştır. ama ne zaman iki tane çocuğun, güzel işlenmiş ilk aşkını görürsem bir şekilde o filmi ileri sararım. çocukluktaki platonik ve beni sosyopatlığa vardıran aşkımı kısa kesmeye çalışarak böyle anlattım, bir de bunun yetişkinlik tarafı var ki oradaki yarayı açarsam çok baş ağrıtır ve fazla subjektif anlatırım. yetişkinlik acısı içeride kalsa daha iyi olur.
özlem diye bir sınıf arkadaşım vardı. hayatımda birçok sınıfı, birçok yazı tahtasını, birçok öğretmeni hatırlarım ama özlem'in sıradaki oturma pozisyonunu, sıranın üzerindeki yazıları, saçının tokasını, sıra arkadaşı ile sohbetini, evinin sokağını, binasının kapısını, binanın altına gelince şöyle biraz sola eğilip yukarı bakıldığında sağ tarafta kalan penceresinin yansımasını, aptal diyenler olacak; o pencerenin mevsimsel yansımalarını, sokaktan ben o sokaktayken geçen çöp kamyonunu, akılda kolay kalacak marka arabaları, okuluma ve ona veda edeceğim zaman yazmayı düşündüğüm ama hiçbir zaman yazamadığım mektubu tam da 5 dakika önce yaşamış, 5 dakika önce tecrübe etmiş gibi hatırlarım. çocukluk için boşuna demezler "sünger gibi hafızaya girer birçok şey" diye. bir daha hiçbir kelime, hiçbir sevgili ismi, kısacası hiçbir şey bu şekilde hafızamda yer etmemiştir. hafızamda kalanlar ile ilgili ayrıntı versem "terapiye git" dersiniz o yüzden çok ileri gidip aptal saptal ayrıntılardan bahsetmiyorum. sınıfta solumda oturan kürşat'ı, sağımda oturan burak'ı, onlarla yaptığım sohbetleri hatırlarım ama bu kadar net değil. bir çocuğun boş ve sünger gibi herşeyi çekecek çağda iken aşık olmasındaki en büyük acı, 10 yıl sonra 18-19 yaşında bir gece ansızın uyanıp gece vakti sanki uzun ilişki sonucu ölümün ayırdığı bir sevgiliyi, rüyada tutacakmış gibi olmuş ta tutamamış ve her gün sarıldığı ve doyamayıp ölüm sebepli ayrılmak zorunda kaldığı bir sevgiliyi rüyasında görmüş gibi hissetmesi; ki o platonik sevgiliyi tıpkı sınıfın soldan 6. sırasında otururken hatırladığı gibi, yıllar sonraki o rüyayı gördüğü yatağın nevresim takımını ve o günkü psikolojisine kadar da herşeyi hatırlaması. kısacası sadece anları değil, yıllar sonra o anları hatırladığı anları bile hatırlayacak kadar hastalıklı seviyede olması. aşk acısı vardır hepimizin anlatacağı, ama çocukluğunda feci bir şekilde gerçek aşka tutulmuş insan sayısı çok azdır. filmlerde beni iki yetişkin sevgilinin ayrılması ya da iki sevgilinin ilişkilerinin sonuçları pek ağlatmamıştır. ama ne zaman iki tane çocuğun, güzel işlenmiş ilk aşkını görürsem bir şekilde o filmi ileri sararım. çocukluktaki platonik ve beni sosyopatlığa vardıran aşkımı kısa kesmeye çalışarak böyle anlattım, bir de bunun yetişkinlik tarafı var ki oradaki yarayı açarsam çok baş ağrıtır ve fazla subjektif anlatırım. yetişkinlik acısı içeride kalsa daha iyi olur.
devamını gör...
70.
mutlu musunuz şimdi sözlük kızları ağlıyor. gelin kızlar yamacıma.(bkz: swh)
devamını gör...
71.
katılıyorum yayına kaptan, elbette ki takıntılı olduğum gökcan sanlıman'ın şarkısıyla...
şu olsun * ve iyi yayınlarının devamı olsun:
şu olsun * ve iyi yayınlarının devamı olsun:
devamını gör...
72.
ben de şimdi geldim. allah aşk acısının da komiğini nasip etsin. çok iç bayıcı şarkılar bunlar. silkelenip kendinize gelin.
benim şarkım ilişkinin sonunda maneviyi hadi geçtim maddi dolandırılan çiftler için olacak.
bunu ithaf edecek ayrılık yaşanmamıştır diyen insan gençliğinin baharındadır. orta yaştan sonra görün bir de ilişkileri.
benim şarkım ilişkinin sonunda maneviyi hadi geçtim maddi dolandırılan çiftler için olacak.
bunu ithaf edecek ayrılık yaşanmamıştır diyen insan gençliğinin baharındadır. orta yaştan sonra görün bir de ilişkileri.
devamını gör...
73.
öyle şarkılar istediniz ki benim mod "siz beni insanlıktan, saffetten, samimiyetten, sevdadan iğrendirdiniz" sekline gecti.
devamını gör...
74.
hay ecelin gelsin ne acıklı şarkıymış bu be kendi başını ye işsallaa şarkıyı isteyen. allah sevdiğine kavuştursun da kurtulalım tüm sözlükçe
devamını gör...
75.
buradan
at bey, bu şarkıyı çalar mısın bilmem.
melişo (bkz: rigby is the new cool) mahlasıyla aramızda.
at bey, bu şarkıyı çalar mısın bilmem.
melişo (bkz: rigby is the new cool) mahlasıyla aramızda.
devamını gör...
76.
mellisho'yu az önce sözlük sekmesi semalarında gördüm.
devamını gör...
77.
aşk acım yok şarkı bulamadım. yani geçmişte oldu ama şimdi yok. sonra mutlaka olmuştur diye tutturuyor atçığım.
o zaman aşk acısına merhem olmayacak mahvedecek bir şarkı istiyorum.
funda arar - senden öğrendim.tüm öğrenenlere gelsin.
not: okumazsan ve şarkımı çalmazsan kedimi keserim.
o zaman aşk acısına merhem olmayacak mahvedecek bir şarkı istiyorum.
funda arar - senden öğrendim.tüm öğrenenlere gelsin.
not: okumazsan ve şarkımı çalmazsan kedimi keserim.
devamını gör...
78.
hiç çekmedim, allah çektirmesin lakin aşk acısı çekmiş gibi hüzünlü müzikler dinlediğim oluyor arada.nedenini bende bilmiyorum .
devamını gör...
79.
isteğimi dinledikten sonra yayını dinlemeye biraz ara verdim çünkü aşkınızın ızdırabı içimi bayılttı aşkzedeler. dayanamadım geri geldim. bu kadar salmayın kendinizi.
o yüzden benden herkese gelsin:
aylin aslım- ben kalender meşrebim
ayrıca unutmayın hanım kızlar, erkeğin güzeli çirkini olmaz efendisi; olur iti kopuğu olur.
o yüzden benden herkese gelsin:
aylin aslım- ben kalender meşrebim
ayrıca unutmayın hanım kızlar, erkeğin güzeli çirkini olmaz efendisi; olur iti kopuğu olur.
devamını gör...
80.
oooo! birine "muhabbetini çok sevdiğim yazar" diğerine "çok saygı duyduğum yazar" berikine "ankara'nın vazgeçilmezi" falan... biz saksı mıyız burada? erol büyükburç'um ben, saksı değilim!
kıskanmadım ki. acımadı kii...
kıskanmadım ki. acımadı kii...
devamını gör...