1.
frankfurt okulu’nun önde gelen kuramcılarındadır. nazilerden kaçarak sürgün hayatı yaşamak zorunda kalanlardan yalnızca biridir. 1969’da hayata veda eden düşünürün, geç de olsa pek çok yapıtı türkçeye kazandırılmıştır.
devamını gör...
2.
"yanlış bir hayat doğru yaşanmaz" demiş kişi. behzat ç.'nin baş karakter olduğu her temas iz bırakır (kitap)'ında çok güzel bir pasaj vardır bu sözle ilgili.
"ben istifa edip idman ocağı'na döndüm. yarın öbür gün, 'gel sana emekli maaş: bağlayalım,' derlerse ne diyeceğimi bilemiyorum, sonuçta idman ocağı'nın durumu malum, bu da benim hakkım sayılır, yirmi bir yılımı verdim cinayet bürosu'na, içim karardı. bahar'ı arayıp, sen haklıymışsın diyeceğim, yanlış bir hayat doğru yaşanmaz. artık bu söz kime aitse o daha iyi bilir, tornalı, pornolu bir adı vardı, işte bıraktım. kendi dişlimi alıp, bu çarktan ayrıldım."
"ben istifa edip idman ocağı'na döndüm. yarın öbür gün, 'gel sana emekli maaş: bağlayalım,' derlerse ne diyeceğimi bilemiyorum, sonuçta idman ocağı'nın durumu malum, bu da benim hakkım sayılır, yirmi bir yılımı verdim cinayet bürosu'na, içim karardı. bahar'ı arayıp, sen haklıymışsın diyeceğim, yanlış bir hayat doğru yaşanmaz. artık bu söz kime aitse o daha iyi bilir, tornalı, pornolu bir adı vardı, işte bıraktım. kendi dişlimi alıp, bu çarktan ayrıldım."
devamını gör...
3.
4.
(bkz: negatif diyalektik)
devamını gör...
5.
horkheimer ile birlikte frankfurt okulunun önde gelen isimlerindendir. aydınlanma fikrini ve kültür endüstrisini eleştirmiştir. bu anlamda pozitivizme karşı çıkarak onun yarattığı toplumsal yozlaşma üzerinde yoğunlaşır;
modern insan için özgürlüğün ve kendilik bilincinin bedeli çok ağır olmuştur... insan teki, özgünlüğünü, biricikliğini kaybetmiştir. mekanik yeniden üretim çağında her özne bir diğerinin aynısıdır. aynı şeyleri yiyen, aynı şeyleri içen, aynı şeyleri dinleyen, aynı şeyleri seyreden özneler aynı şeyleri düşünmeye, aynı şeyleri hissetmeye başlamıştır. herkes aynıdır. herkesin aynı olduğu yerde kimse kalmamıştır. özne bitmiştir, tükenmiştir. *
adorno yalnızca aydılanma fikrini eleştirmekle kalmaz, sahicilik jargonu eserinde alman felsefesi ve düşüncesini de ele alır. ve bu jargonu kendi içinden çıkılmaz bir varoluşçuluk anlayışı yaratmakla suçlar;
dünya üzerinde kendi başına ontik veya ontolojik olan hiçbir şey yoktur; her şey felsefe tarafından yerleştirildiği kümelenim sayesinde olduğu şeye dönüşür.
insanlara dayatılan belirlenimler ortadan kalktığında onlar da doğa üzerindeki tahakkümlerini mutlulukla tersine çevirip, kendi tanımlarıyla barışır.
bu sözleriyle, heidegger , sartre gibi filozofları eleştiren adorno, varoluşçu felsefe, insanın ne olduğunu bildiğine tekrar inanmaya başladığı anda yok olacaktır diyen karl jaspers'a da arka çıkar.
bunların haricinde, düşünürün tüm eserlerinin arasında günlük yaşam, sanat, siyaset, felsefe gibi alanlarında yaptığı tespitleri derlediği minima moralia ön plana çıkar. bu eser onun şaheseri, bütün düşüncelerinin özünü aktaran yapıtıdır;
en güzel düş bile gerçeklikten farklılığını ve bağışladığı şeyin sadece bir yanılsama olduğu bilincini bir leke gibi taşır üzerinde. en tatlı düşlerde hep bir yanık tadı olmasının nedeni de budur.
hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk.
ayrımsızca tüketilen metaların bolluğu büsbütün zararlı ve yıkıcı bir boyuta ulaşmıştır bugün. kişinin kendi yolunu bulmasını imkânsızlaştırmaktadır.
hülasa theodor w. adorno kendinden öncekilerin düşünce izleğini takip etmek yerine içinde bulunduğu çağın yozlaşmış kültürünü, toplumsal bozulmalarını, kabul görmüş kültlerini eleştirerek ortaya koymaya çalışır; felsefi anlamda ne maddeciliği ne metafiziği seçer, bunların arasında bir yerlerde konumlanarak doğrunun farklı yönlerini insanlığa göstermeye çalışır.
modern insan için özgürlüğün ve kendilik bilincinin bedeli çok ağır olmuştur... insan teki, özgünlüğünü, biricikliğini kaybetmiştir. mekanik yeniden üretim çağında her özne bir diğerinin aynısıdır. aynı şeyleri yiyen, aynı şeyleri içen, aynı şeyleri dinleyen, aynı şeyleri seyreden özneler aynı şeyleri düşünmeye, aynı şeyleri hissetmeye başlamıştır. herkes aynıdır. herkesin aynı olduğu yerde kimse kalmamıştır. özne bitmiştir, tükenmiştir. *
adorno yalnızca aydılanma fikrini eleştirmekle kalmaz, sahicilik jargonu eserinde alman felsefesi ve düşüncesini de ele alır. ve bu jargonu kendi içinden çıkılmaz bir varoluşçuluk anlayışı yaratmakla suçlar;
dünya üzerinde kendi başına ontik veya ontolojik olan hiçbir şey yoktur; her şey felsefe tarafından yerleştirildiği kümelenim sayesinde olduğu şeye dönüşür.
insanlara dayatılan belirlenimler ortadan kalktığında onlar da doğa üzerindeki tahakkümlerini mutlulukla tersine çevirip, kendi tanımlarıyla barışır.
bu sözleriyle, heidegger , sartre gibi filozofları eleştiren adorno, varoluşçu felsefe, insanın ne olduğunu bildiğine tekrar inanmaya başladığı anda yok olacaktır diyen karl jaspers'a da arka çıkar.
bunların haricinde, düşünürün tüm eserlerinin arasında günlük yaşam, sanat, siyaset, felsefe gibi alanlarında yaptığı tespitleri derlediği minima moralia ön plana çıkar. bu eser onun şaheseri, bütün düşüncelerinin özünü aktaran yapıtıdır;
en güzel düş bile gerçeklikten farklılığını ve bağışladığı şeyin sadece bir yanılsama olduğu bilincini bir leke gibi taşır üzerinde. en tatlı düşlerde hep bir yanık tadı olmasının nedeni de budur.
hakikat için geçerli olan mutluluk için de geçerlidir: kişi ona sahip olmaz, onun içinde olur. aslında sarmalanmış olma duygusundan başka bir şey değildir mutluluk.
ayrımsızca tüketilen metaların bolluğu büsbütün zararlı ve yıkıcı bir boyuta ulaşmıştır bugün. kişinin kendi yolunu bulmasını imkânsızlaştırmaktadır.
hülasa theodor w. adorno kendinden öncekilerin düşünce izleğini takip etmek yerine içinde bulunduğu çağın yozlaşmış kültürünü, toplumsal bozulmalarını, kabul görmüş kültlerini eleştirerek ortaya koymaya çalışır; felsefi anlamda ne maddeciliği ne metafiziği seçer, bunların arasında bir yerlerde konumlanarak doğrunun farklı yönlerini insanlığa göstermeye çalışır.
devamını gör...
6.
sanatın tüketim malzemesine nasıl dönüştüğü ve arzularımıza hükmeden sistemin beğenilerimizi nasıl etkilediği üzerine argümanlarıyla bilinen adorno, ilginç bir biçimde the beatles'ın yaratıcılarından biri olduğuyla ilgili söylentilerin içerisinde anılmıştır. the beatles, popüler müziğin ilk sosyal deneylerinden biri miydi bilinmez ama adorno fikirleri ile yön verdiği 68 kuşağının kurbanı olmuştur denilebilir. üniversitede ders verdiği bir gün bir grup hippi sınıfını basmış ve herkesin önünde çırılçıplak soyunmuştur. adorno, bu olaydan kısa bir süre sonra kalp krizi geçirip ölmüştür.
devamını gör...
7.
(bkz: theodor wiesengrund adorno)
devamını gör...
8.
hem politik geçmişinin nazilerle olan örtük temasından hem de eserlerindeki yapıcı olmayan yıkımından dolayı öfkesini yapmacık bulduğum almanya yahudisi filozof kişisi. yahu bir de baudrillardlara derler elde avuçta tutunacak şey bırakmıyor diye. hoş ileri sürdüğü fikirlerle tutarlılık bakımından yapıcı olmaması da anlaşılır ama bilemiyorum. sert bir felsefe tarihi okuması girişimi için negatif diyalektik, daha az yorucu fakat yine dolu dolu bir başucu kitabı içinse minima moralia önerilir. daha sakin araçsal akıl önerileri içinse daha bir içime sinen frankfurt okulu kişisi max horkheimer mütüşlü bir seçenektir.
devamını gör...
9.
1930'lardaki cazdan olesiye nefret eden abimiz. ciddiye alamiyorum o yuzden.
devamını gör...
10.
"insanların doğru söyleme pratiğini mümküm kılan yaşam diğru bir yaşamdır ve insanları sahteciliğe sevk eden hayat yanlış bir hayattır.
ve yanlış bir hayat doğru yaşanmaz."
ve yanlış bir hayat doğru yaşanmaz."
devamını gör...
11.
“trende giderken karşı koltukta oturan esmer görünüşlü adama ilişkin ilk espriye katıldınızsa eğer, gülümsedinizse, etrafla iyi geçindinizse, o zaman namussuzluk yönünde rehbere ihtiyaç duymayacağınız bir yola girmişsinizdir, o yol ne kadar dolambaçlı olsa da” sözünün de sahibi, alman felsefeci, toplumbilimci, bestekâr ve müzikbilimci filozof.
devamını gör...
12.
13.
alıntı:
"ataerkil toplumun kadına bıraktığı tek imtiyaz: reddetmenin anlık zaferini yaşadıktan sonra, ikna olup faturayı ödemekten başka
çaresi yoktur. kadın, verici olarak, başından beri "aldatılan" durumunda olduğunu biliyordur. ama kendini vermekten kaçındığında daha da kötü duruma düşecektir. wedekind'in bir oyununda, genelev sahibesinin yeni kızlardan birine verdiği öğüt de bunu anlatır: "bu dünyada mutlu olmanın tek yolu vardır: başkalarını olabildiğince mutlu kılmaya çalışmak." mutluluk deneyiminin koşulu, kişinin kendini sınırsızca savurmaya hazır olmasıdır ki, buna da ne kadının arkaik korkusu, ne de erkeğin kibri ve küstahlığı izin verir. mutluluğun yalnız nesnel imkânı değil, öznel hazırlığı da ancak özgürlük içinde elde edilebilir."
theodor w. adorno
böyle demiştir bir yazısında.
"ataerkil toplumun kadına bıraktığı tek imtiyaz: reddetmenin anlık zaferini yaşadıktan sonra, ikna olup faturayı ödemekten başka
çaresi yoktur. kadın, verici olarak, başından beri "aldatılan" durumunda olduğunu biliyordur. ama kendini vermekten kaçındığında daha da kötü duruma düşecektir. wedekind'in bir oyununda, genelev sahibesinin yeni kızlardan birine verdiği öğüt de bunu anlatır: "bu dünyada mutlu olmanın tek yolu vardır: başkalarını olabildiğince mutlu kılmaya çalışmak." mutluluk deneyiminin koşulu, kişinin kendini sınırsızca savurmaya hazır olmasıdır ki, buna da ne kadının arkaik korkusu, ne de erkeğin kibri ve küstahlığı izin verir. mutluluğun yalnız nesnel imkânı değil, öznel hazırlığı da ancak özgürlük içinde elde edilebilir."
theodor w. adorno
böyle demiştir bir yazısında.
devamını gör...
14.
kötümser ve sert eleştirel edası felsefe camiasında hoş bir seda bırakmıştır.
kendisi günümüzde dahi frankfurt okulunun önemli temsilcilerinden olarak kabul edilir.
kendisi günümüzde dahi frankfurt okulunun önemli temsilcilerinden olarak kabul edilir.
devamını gör...
15.
follos was here
devamını gör...