tiyatro

insanların başka insanlar gibi davranması etrafında dönen sanat türü.

hayran olduğum sanattır. tiyatro oyuncularına da ayrıca hayranım. şehrimde izlenmeye değer oyunlar olmamasından ötürü fazla izleyemdiğim gosteridir ayrıca. *

saygıyi hak edecek sanattır.

izlemeyi çok sevdiğim,özlediğim sanat dalı.

çok basitçe insanı, insana, insanca ve insanla anlatan sanat dalıdır diye tanımlanır. hem oyuncuları hem de izleyicileri için bir hobiden , keyiften ziyade statü göstergesi olarak da bilinir. oysa ki, en klasiğinden en modernine yazılan tiyatro oyunlarının en temel dertlerinden biri de toplumdaki bu statü farkının insanları nasıl ayrıştırdığıdır.

antik yunan mimarisine göre dağa yaslanarak, roma mimarisine göre kendi başına ayakta durabilecek şekilde inşa edilen, çeşitli etkinliklerin sergilendiği yapılardır. yunan mimarisinde dağa yaslanmasının sebebi henüz mimarinin gelişmemesidir fakat romalılar bunu çözmüş, tek başına ayakta durabilecek şekilde inşa etmeyi başarmışlardır. tiyatrolarda sadece temsili gösteriler değil; gladyatör dövüşleri, venatio, idam/infaz gibi olaylar da gerçekleştirilirdi. hatta antik yunan döneminde çeşitli dini festivallerin gerçekleştirildiği de bilinenler arasındadır (bkz: dionysia).

yapısal olarak tiyatronun (antik bina olanın) oturma bölgelerine (koltuklarına diyelim) cavea, oturma sıralarını kesen merdivenlere de diazom denir, bu da ek bilgi olarak dursun, ortamlarda hava atarsınız.

tiyatro (bina olan) tarihsel açıdan insanoğlunun çok değişik yönlerine şahit olmuştur. bu yüzden, günümüzde oynanan tiyatro oyunları için "insanı insana insanca (insanın gözünden) anlatma sanatıdır" diyebiliriz.

ayrıca (bkz: radyo tiyatrosu)

wagner tiyatro için gesamtkunstwerk demiş. tükçesi toplu sanat yapıtı efem...
tiyatronun bütün sanat dallarını bir araya topladığını savunmak için wagner'in ortaya attığı bir terim.

burada anlattım efendim.
buradan

istanbul’un fatih’inde konuslanmis, ışıl kasapoğlu’nun onderliginde kurulan; serkan keskin, sezin bozacı, mustafa kırantepe, sarp aydınoğlu gibi oyunculari bunyesinde barindiran minnos tiyatro ekibi.

sahnelenen tum oyunlarini izleme sansina eristigim icin kendimi sansli sayanlardanim.

pandemi oncesine kadar mis gibi seyler yapiyorlardi, online sisteme gectilerse de sahane tabii.

nasıl da özledim. şöyle soğuk bir ankara akşamı işten çıkmışım bir şeyler atıştırıp geçeyim tunalıya diyorum. şinasi'nin önünde buluşacakmışız bizimkilerle. oyun tabi ki 8'de. köşeye kestaneci gelmiş buram buram tütüyor. oyuna girmeden alıyorum 5 liralık. oyunun heyecanı, oyuna gelmiş kalabalıkta tanıdık insanlarla karşılaşma, yeni oyun izlemenin heyecanı, çıkışta oyunu konuşa konuşa kızılaya yürüme. ah be sözlük...

türk edebiyatında ki ilk tiyatromuz şinasi’nin şair evlenmesidir. ilk sahnelenen tiyatromuz ise namık kemal’in vatan yahut silistre eseridir.

insanı, insana ,insanla, insanca anlatmaktır.
sinema da çok güzeldir ancak iki defa sinemada ayni filmi izlersek aynı filmdir izlediğimiz . ama tiyatroda aynı oyunu ikinci defa izlersek başka birşey izlemiş oluruz. her defasında.

oyuncunun sanatı. sahnedeki adamın kokusunu alabilmek ve gerçekliğe bir kol uzatma mesafesi kadar uzak olmak, gözyaşlarını hissetmek. yaşamın ve yalanların sahnelenme yeri.

yunanca theatron sözcüğünden gelen, 2500 yıl öncesinde dionysos için yapılan bağbozumu şenliklerinden başlayıp aiskhylos, sophokles, euripides, aristophanes ve thespis den bu yana devam eden sanat dalı tiyatro sanatı ve doğuşu. shakespeare sen daha 2000 yıl sonrasın ama anmasam gönlüm kalır.

bir dönem amatör olarak tiyatro ile ilgilenmiştim. kurslara gittim, oyunlar oynadım. geçmişte kaldı tabi şimdi. tiyatro yoğun bir çalışma ve disiplin isteyen bir alan.

helenistik dönemde tiyatrolarda başarılı bir akustik elde edebilmek adına oturma sıralarını ikiye ayıran yolların yani diazomaların arkalarına bronz küpler yerleştirilirmişti. roma döneminde bunun yerini ilk bölümün son sırasını arkalıklı koltuklar ile doldurmak almıştır

içinde bir oyun. ama bana öyle kötü bir rol biçilmiş ki oynayamıyorum. yerim dar.

izlemesi ayrı oynaması ayrı yazması ayrı zevkli olan sanat dalı.

kim ya da ne olursanız olun sizi kendine aşık eder. daha çocukken bile 'evcilik', 'doktorculuk' adı altında başlarsınız 'oynamaya'

bana kalırsa en güzel performatif sanattır.

yaşadığımız hayatın sahnedeki canlı temsilidir. konusu insandır, canlandıranlar insandır, canlandırılan insandır, en insânî sanat dalıdır.