türk halkının kitap okumama nedenleri
başlık "miteherik" tarafından 24.11.2021 20:03 tarihinde açılmıştır.
1.
yine develi söylemi akla getiren başlıktır. neremiz düzgün ki, kitap okuma oranımız yüksek olsun. yıllardır öğretmenlik yapan biri olarak bu konuda gerçekten çok çabaladığımı söyleyerek başlamak isterim.
öğrencilerime özellikle roman -türk ve dünya edebiyatının kendi seçkimce en kolay okunur ve nitelikli eserleri- okutabilmek için listeler hazırladım *. özel sorular düzenledim, sınavlar yaptım ve bunları not olarak işledim. şurası önemli; (bu konuyu (bkz: türk eğitim sistemi) içinde ayrıca yazacağım) birey olarak öğrencinin yaradılışı ve o güne kadar onu var eden her şey.
kimi öğrencim bu listeyi neredeyse kutsal bir saygıyla korur, listedeki kitapları okur ve her fırsatta yanıma gelip okuduklarını benimle paylaşmak isterken, kimi öğrencim (büyük çoğunluk) hep işin dalgasında, hep katakulli çevirerek kaçış peşinde, yaptığım roman sınavlarında da kopya çekme derdindeydi. bu o kadar saçmaydı ki, roman seçimi sene başında yapılıyor, seçtikleri romanları satın almaları isteniyor (maddi durumunu uygun olmayan öğrencilere seçtikleri kitapları ben sağlıyordum.), dönem sonuna kadar bekleniyor, romanları okuyup okumadıkları sürekli takip ediliyordu. (ve sınavda kitapları yanlarında getirip takıldıklarında bakabiliyorlardı.)
belki yararlanabilecek birileri çıkar, ben de kendimi faydalı hissederim diyerek bu sınavların bir örneğini burada paylaşayım:
okunan romanların değerlendirilmesi
1. okuduğunuz romanın adı ve yazarı:
2. hatırladığınız kadarı ile okuduğunuz roman yaklaşık kaç sayfadır? okumanız ne kadar sürdü? hangi aralıklarla, hangi zamanlarda okudunuz? özellikle tercih ettiğiniz bir zaman dilimi var mıydı?
3. romanın başkahramanı ve yardımcı kahramanlardan birisi arasındaki ilişkiyi kısaca yazınız.
4.romanın başkahramanının ya da yardımcı kahramanlardan birinin fiziksel ve ruhsal portresini detaylarıyla anlatınız. (dış görünüş ve karakter özellikleri)
5.romanın geçtiği mekan(lar); ülke(ler), şehir(ler), romanda en çok karşılaşılan mekan(lar) (okul, ev, apartman, dükkan, kahve……….vb gibi) ne(ler)dir?
6.roman hangi yüzyıl içinde, hangi mevsim(ler)de, ay ve günlük zaman dilimi olarak özellikle hangi zamanlarda geçmektedir?
7.romanın en çok etkilendiğiniz bir sahnesini kısaca anlatınız.
8.romandaki karakterlerden en çok hangisini beğendiniz, neden?
9. siz ‘kahraman’ın yerinde olsanız ne yapardınız?
10.yazarın öykünün baş kişisine ve diğer kişilere bakış açısı nasıldı? (yazar, sizi kişileri sevme ya da nefret etme konusunda yönlendiriyor muydu?)
11.romanın genel anlamda okuyucusuna iletmek istediği bir ‘mesaj’ı var mıydı, genel anlamda bir ana düşüncenin varlığından söz edilebilir mi, cevabınız ‘evet’se bu ana düşünce nedir?
12.romandan çıkaracağınız yargılardan hangisini ya da hangilerini kendi yaşantınıza uygulayabilirsiniz?
(bu soruyu, romandan çıkardığınız bu yargı ya da yargıları yazarak “evet, yaşantıma uyguladım ya da uygulamayı düşünüyorum.” şeklinde de cevaplayabilirsiniz.)
13.romanı dil ve anlatım yönünden nasıl buldunuz? kısaca değerlendiriniz.
14.romanın anlatımı (ben merkezli anlatım; '1.tekil kişi anlatımı’, 3. kişi anlatımı, yani; a) fotoğrafik anlatım b) ilahi bakış açılı anlatım--> kahramanların kafalarının içinden geçenleri bile bilen anlatım) hakkında bilgi verin.
15. romanın türü hakkında bilgi verin. (tarihi roman, köy romanı, töre romanı, macera romanı, polisiye roman, aşk romanı,…….vb. gibi.)
16.romanın oluşturulma şekli nasıldır? (anı, günlük, mektup, yer yer geri dönüşler, klasik akış içinde…..vb. gibi.)
17.romanı genel anlamda nasıl buldunuz? romanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönlerine ait somut iki tane örnek vererek anlatınız.
18.romanı siz yazsanız böyle mi yazardınız, böyle mi bitirirdiniz ve neden?
19.romanı, okumaları için başkalarına da önerir misiniz, neden?
(bu çalışma; sizin, bilgi, kültür, anlama, anlatım, yorumlama, değerlendirme becerilerinizde daha iyi ve daha ‘zengin’ bireyler olabilmeniz, hayatı daha kolay algılayıp daha doğru kararlar verebilmeniz, ilişkilerinizde daha tutarlı ve daha ‘adil’ olabilmeniz, ‘empati’ kurabilmeniz ve bunu gündelik yaşantınız içinde kullanabilmeniz, ……………….. ve daha sayılamayan pek çok nedenle yaptırılmıştır. umarım bunun farkındasınızdır ve size gerçekten yararlı olabilmiştir ve dilerim ‘okumak’ sizde bir alışkanlık yapar, sizler bu ‘eylem’i hiç bırakmadan, sevgiyle ve isteyerek devam ettirirsiniz. inanın bana, okursanız, daha iyi anlarsınız, daha iyi yazarsınız ve ‘derd’inizi daha rahat anlatırsınız.sevgilerimle.. )
diyerek de bitiriyordum sınavı, ertesi ders soruyordum; "sonunda sizin için yazdığım satırları okudunuz mu?".
cevap yüzde seksen beş "hayır" oluyordu. (haa, bakın şöyle de bir şey var, siz öğrenciyi korkutmamışsanız, size karşı her zaman dürüsttür.) okuyanlar belliydi zaten; soruların altındaki onlara seslenen satırların altına minik yorum cümlelerinden, ilginç çizimlerden -gülen surattan tutun da, 'sıkıntıdan geberttiniz hocam'a kadar- ve bazen de 40 dakikada bu sorularla hala derdini tam olarak anlattığına inanmayıp devam etmek için ek süre isteyip, buna izin vermezsem kızanlardan.....
birey....birey....
keşke sınıflar o kadar kalabalık, ders saatleri o kadar arka arkaya ve angarya işler o kadar çok olmasaydı..
öğrencilerime özellikle roman -türk ve dünya edebiyatının kendi seçkimce en kolay okunur ve nitelikli eserleri- okutabilmek için listeler hazırladım *. özel sorular düzenledim, sınavlar yaptım ve bunları not olarak işledim. şurası önemli; (bu konuyu (bkz: türk eğitim sistemi) içinde ayrıca yazacağım) birey olarak öğrencinin yaradılışı ve o güne kadar onu var eden her şey.
kimi öğrencim bu listeyi neredeyse kutsal bir saygıyla korur, listedeki kitapları okur ve her fırsatta yanıma gelip okuduklarını benimle paylaşmak isterken, kimi öğrencim (büyük çoğunluk) hep işin dalgasında, hep katakulli çevirerek kaçış peşinde, yaptığım roman sınavlarında da kopya çekme derdindeydi. bu o kadar saçmaydı ki, roman seçimi sene başında yapılıyor, seçtikleri romanları satın almaları isteniyor (maddi durumunu uygun olmayan öğrencilere seçtikleri kitapları ben sağlıyordum.), dönem sonuna kadar bekleniyor, romanları okuyup okumadıkları sürekli takip ediliyordu. (ve sınavda kitapları yanlarında getirip takıldıklarında bakabiliyorlardı.)
belki yararlanabilecek birileri çıkar, ben de kendimi faydalı hissederim diyerek bu sınavların bir örneğini burada paylaşayım:
okunan romanların değerlendirilmesi
1. okuduğunuz romanın adı ve yazarı:
2. hatırladığınız kadarı ile okuduğunuz roman yaklaşık kaç sayfadır? okumanız ne kadar sürdü? hangi aralıklarla, hangi zamanlarda okudunuz? özellikle tercih ettiğiniz bir zaman dilimi var mıydı?
3. romanın başkahramanı ve yardımcı kahramanlardan birisi arasındaki ilişkiyi kısaca yazınız.
4.romanın başkahramanının ya da yardımcı kahramanlardan birinin fiziksel ve ruhsal portresini detaylarıyla anlatınız. (dış görünüş ve karakter özellikleri)
5.romanın geçtiği mekan(lar); ülke(ler), şehir(ler), romanda en çok karşılaşılan mekan(lar) (okul, ev, apartman, dükkan, kahve……….vb gibi) ne(ler)dir?
6.roman hangi yüzyıl içinde, hangi mevsim(ler)de, ay ve günlük zaman dilimi olarak özellikle hangi zamanlarda geçmektedir?
7.romanın en çok etkilendiğiniz bir sahnesini kısaca anlatınız.
8.romandaki karakterlerden en çok hangisini beğendiniz, neden?
9. siz ‘kahraman’ın yerinde olsanız ne yapardınız?
10.yazarın öykünün baş kişisine ve diğer kişilere bakış açısı nasıldı? (yazar, sizi kişileri sevme ya da nefret etme konusunda yönlendiriyor muydu?)
11.romanın genel anlamda okuyucusuna iletmek istediği bir ‘mesaj’ı var mıydı, genel anlamda bir ana düşüncenin varlığından söz edilebilir mi, cevabınız ‘evet’se bu ana düşünce nedir?
12.romandan çıkaracağınız yargılardan hangisini ya da hangilerini kendi yaşantınıza uygulayabilirsiniz?
(bu soruyu, romandan çıkardığınız bu yargı ya da yargıları yazarak “evet, yaşantıma uyguladım ya da uygulamayı düşünüyorum.” şeklinde de cevaplayabilirsiniz.)
13.romanı dil ve anlatım yönünden nasıl buldunuz? kısaca değerlendiriniz.
14.romanın anlatımı (ben merkezli anlatım; '1.tekil kişi anlatımı’, 3. kişi anlatımı, yani; a) fotoğrafik anlatım b) ilahi bakış açılı anlatım--> kahramanların kafalarının içinden geçenleri bile bilen anlatım) hakkında bilgi verin.
15. romanın türü hakkında bilgi verin. (tarihi roman, köy romanı, töre romanı, macera romanı, polisiye roman, aşk romanı,…….vb. gibi.)
16.romanın oluşturulma şekli nasıldır? (anı, günlük, mektup, yer yer geri dönüşler, klasik akış içinde…..vb. gibi.)
17.romanı genel anlamda nasıl buldunuz? romanın beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönlerine ait somut iki tane örnek vererek anlatınız.
18.romanı siz yazsanız böyle mi yazardınız, böyle mi bitirirdiniz ve neden?
19.romanı, okumaları için başkalarına da önerir misiniz, neden?
(bu çalışma; sizin, bilgi, kültür, anlama, anlatım, yorumlama, değerlendirme becerilerinizde daha iyi ve daha ‘zengin’ bireyler olabilmeniz, hayatı daha kolay algılayıp daha doğru kararlar verebilmeniz, ilişkilerinizde daha tutarlı ve daha ‘adil’ olabilmeniz, ‘empati’ kurabilmeniz ve bunu gündelik yaşantınız içinde kullanabilmeniz, ……………….. ve daha sayılamayan pek çok nedenle yaptırılmıştır. umarım bunun farkındasınızdır ve size gerçekten yararlı olabilmiştir ve dilerim ‘okumak’ sizde bir alışkanlık yapar, sizler bu ‘eylem’i hiç bırakmadan, sevgiyle ve isteyerek devam ettirirsiniz. inanın bana, okursanız, daha iyi anlarsınız, daha iyi yazarsınız ve ‘derd’inizi daha rahat anlatırsınız.sevgilerimle.. )
diyerek de bitiriyordum sınavı, ertesi ders soruyordum; "sonunda sizin için yazdığım satırları okudunuz mu?".
cevap yüzde seksen beş "hayır" oluyordu. (haa, bakın şöyle de bir şey var, siz öğrenciyi korkutmamışsanız, size karşı her zaman dürüsttür.) okuyanlar belliydi zaten; soruların altındaki onlara seslenen satırların altına minik yorum cümlelerinden, ilginç çizimlerden -gülen surattan tutun da, 'sıkıntıdan geberttiniz hocam'a kadar- ve bazen de 40 dakikada bu sorularla hala derdini tam olarak anlattığına inanmayıp devam etmek için ek süre isteyip, buna izin vermezsem kızanlardan.....
birey....birey....
keşke sınıflar o kadar kalabalık, ders saatleri o kadar arka arkaya ve angarya işler o kadar çok olmasaydı..
devamını gör...
2.
bizim halkımız uzun vadeli süreçleri zaman kaybı olarak görüyor. kısa yoldan zengin olmak, köşeyi dönmek gibi düşünceleri her zaman el üstünde tutuyor. yani aslında olay adalet duygusunu çocuklara veremiyor oluşumuz. çocuklar, kıymetli olanın zengin ve dolayısıyla da nüfuz sahibi biri olmak olduğunu içselleştirerek büyüyor.
sosyal medyada fenomen olmak gibi hedeflere ulaşmak en büyük hayali oluyor. böyle bir ortamda okuyup kendini neden zorlasın.
düşünmek, insanın sorumluluk alması demek. sorumluluk da bu dünyanın farkındalık ile birlikte belki de en büyük laneti.
kırmızı hap / mavi hap muhabbetinde olduğu gibi, beni ünlü ve zengin biri olarak matrix'e geri koyarsanız size herkesi veririm diyen bir karakter vardı.
(bkz: cypher)
sosyal medyada fenomen olmak gibi hedeflere ulaşmak en büyük hayali oluyor. böyle bir ortamda okuyup kendini neden zorlasın.
düşünmek, insanın sorumluluk alması demek. sorumluluk da bu dünyanın farkındalık ile birlikte belki de en büyük laneti.
kırmızı hap / mavi hap muhabbetinde olduğu gibi, beni ünlü ve zengin biri olarak matrix'e geri koyarsanız size herkesi veririm diyen bir karakter vardı.
(bkz: cypher)
devamını gör...
3.
çünkü toksikler ve farkına varmak istemiyorlar.
devamını gör...
4.
kitabı anlamlı bir şey olarak görememek.
vereceği para karşılığında aldığı şeyin değerini tahayyül edememek.
şu an ben dostoyevskinin bilinmeyen bir öyküsünü okumak için neler neler verirdim.
bu o nesneye verilen kıymetle ilgili bir şey.
çok geç başladım okumaya ama çok iyi bir okuma sağaltım süreci yaşadım.
ebeveynlerimin en fazla yapabilecekleri şey beni bir okula göndermekti, ki bunu basarabildiler.
kitap okumak gibi bir durumun bana onlardan gelmesi imkansizdi.
okulda ise tek gaye devlet dersini öğretmekti. kitap okuyun diyen bir hoca varsa o da genelde türkce edebiyat hocaları olurdu diğerlerinin üstüne vazife değilmis gibi.
okuyun diyen türkce edebiyat hocaları da türklük, kahramanlık kitapları okuturlardı.
cünkü onlar nezdinde iyi bir öğrenci olmaktan önce iyi türklesmis bir kürt olmak basarıydı.
ne ben asimile oldum, ne onlar kazandı.
odamda iki bini aşkın kitap var. türkçe, kürtçe, biraz ingilizce.
hüseyin rahmiden, simone de beauvoire, balzactan samipaşazade sezaiye, bulantıdan araba sevdasına, suat dervisten gülten akına...
melaye ciziri'den, celile celile, jan dosttan, arjen ariye.
okumak ne yüce şey değil mi?
her yere gidebiliyorsun.
*
şimdi bir kitap dükkanindayim bunu yazarken. bir kitapcidayim.
üç beş kişi var ya da yok.
bunu eklemeden geçemeyeceğim;
kasada biri öğretmen indirimi var mı? diye sordu.
yapmayın, etmeyin.
migrosta bir şey alırken bunu söylüyor musunuz?
ya da herhangi bir pazarda domates alırken? bir kg muz ile iki tane sabahattin ali kitabı alabiliyorsunuz ya.
yapmayın gözünüzü seveyim.
asgari ücretle çalışan ben, size seve seve alırım. yapmayın, bu kadar küçük düşürmeyin kendinizi
vereceği para karşılığında aldığı şeyin değerini tahayyül edememek.
şu an ben dostoyevskinin bilinmeyen bir öyküsünü okumak için neler neler verirdim.
bu o nesneye verilen kıymetle ilgili bir şey.
çok geç başladım okumaya ama çok iyi bir okuma sağaltım süreci yaşadım.
ebeveynlerimin en fazla yapabilecekleri şey beni bir okula göndermekti, ki bunu basarabildiler.
kitap okumak gibi bir durumun bana onlardan gelmesi imkansizdi.
okulda ise tek gaye devlet dersini öğretmekti. kitap okuyun diyen bir hoca varsa o da genelde türkce edebiyat hocaları olurdu diğerlerinin üstüne vazife değilmis gibi.
okuyun diyen türkce edebiyat hocaları da türklük, kahramanlık kitapları okuturlardı.
cünkü onlar nezdinde iyi bir öğrenci olmaktan önce iyi türklesmis bir kürt olmak basarıydı.
ne ben asimile oldum, ne onlar kazandı.
odamda iki bini aşkın kitap var. türkçe, kürtçe, biraz ingilizce.
hüseyin rahmiden, simone de beauvoire, balzactan samipaşazade sezaiye, bulantıdan araba sevdasına, suat dervisten gülten akına...
melaye ciziri'den, celile celile, jan dosttan, arjen ariye.
okumak ne yüce şey değil mi?
her yere gidebiliyorsun.
*
şimdi bir kitap dükkanindayim bunu yazarken. bir kitapcidayim.
üç beş kişi var ya da yok.
bunu eklemeden geçemeyeceğim;
kasada biri öğretmen indirimi var mı? diye sordu.
yapmayın, etmeyin.
migrosta bir şey alırken bunu söylüyor musunuz?
ya da herhangi bir pazarda domates alırken? bir kg muz ile iki tane sabahattin ali kitabı alabiliyorsunuz ya.
yapmayın gözünüzü seveyim.
asgari ücretle çalışan ben, size seve seve alırım. yapmayın, bu kadar küçük düşürmeyin kendinizi
devamını gör...
5.
türk halkı zaten her şeyi biliyor zaten (!) ilgisini çekebilecek yeni bir potansiyel bilgi yok.
devamını gör...
6.
çünkü eksikliğini hissetmiyolar ama biz hissed..
devamını gör...
7.
çünkü romantizm kasmak yerine gerçek hayatta 12 saat çalıştıkları için. canı çıkıyor üstüne bir de kitap mı okuyacak ? hadi abim siz baba parasıyla d&r'ı turlamaya devam edin. bırakın toplum cahil kalsın.
devamını gör...
8.
türk edebiyatının gelişimini düşünecek olursak; sözlü kültür döneminin bir mirası olabilir okuyarak değil de sözle, dinleyerek, izleyerek öğrenmeyi seviyoruz bence genel olarak. tabii kitap sadece öğrenmek amaçlı okunmuyor ama ihtiyaç olarak görmüyor pek çoğu okumayı. bir de kendinle baş başa kalmak demek kitap okumak bi anlamda kimse özüyle kalmak istemiyor, biraz kalabalık seviyor toplum.
devamını gör...
9.
lan adamlar anlamadıkları şeyi neden okusun?
anlamıyorlar. anlamak gibi bir dertleri de yok ayrıca. neden okusun öyleyse? onlar böyle mutlu.
anlamıyorlar. anlamak gibi bir dertleri de yok ayrıca. neden okusun öyleyse? onlar böyle mutlu.
devamını gör...
10.
nolacak okuyacak da? evet de bakalım nolacak?
koca bir hiç. okuyanların da hali ortada.
umrumda olsa nolur? yine koca bir hiç!
salın şu okumayanları yaw yeter!
yok mu tatlı bişeyler yanına da kahve...
koca bir hiç. okuyanların da hali ortada.
umrumda olsa nolur? yine koca bir hiç!
salın şu okumayanları yaw yeter!
yok mu tatlı bişeyler yanına da kahve...
devamını gör...
11.
şuan anlatılanlara böyleyimdir :
devamını gör...
12.
çok okumanın komünist alâmeti sayılması. mürekkep yalayan çoluk çocuğa "çok okuyup komünist mi olcan lan!" derler.
devamını gör...
13.
isteseler bile okuyamıyorlar ki... ne vakit var ne de nakit...
devamını gör...