herkesin kabul ettiği ama sorgulamadığı bir durumdur.

bağzı diye okuruz ama bazı diye yazarız neden ?
atağyizleri sahneye davet ediyorum hadi bunu da açıklayın.
devamını gör...
gözünü seveyim ya, kongracıleyşıns yazmak varmak varken orjinali çok uğraştırıyor.
devamını gör...
fonetik düzeyde türkçeyi yazıldığı gibi okuduğunuzda herkes anlayabileceği için doğru olan bir önermedir bana kalırsa.
devamını gör...
zaman içinde konuşulan dil ile yazılan dil farklılaştığında geçerliliği kalmayacak olan önerme.

mesela "yapıyorum", "yapıyom" diye okunacakmış gibi geliyor bana nedense...
devamını gör...
değildir.

başta "ğ" den dolayı farklı okuruz. mesela:

ağaç : aaç
doğru : dooru

gideceğim : gidecem

diye okunur.
devamını gör...
aslında türkçe okunduğu gibi yazılan bir dildir. ancak yabancı kökenli sözcüklerin yazımında birtakım değişikler olmuştur. örneğin eskiden bâzı (bağzı), mâdem (mağdem), gâliba (gağliba), emânet (emağnet) şeklinde düzeltme işaretiyle yazılan sözcükler sonradan alışılageldik okunuşlar bilindiğinden düzeltme işareti olmadan yazılmış ve düzeltme işaretinin kullanımı kısıtlanmıştır (yazımı aynı olup okunuşu farklı olan sözcükler için, örn: kar ve kâr gibi; yabancı kökenli sözcüklerdeki ince sesler için, örn: yadigâr, âdeta, kâbe kullanılır olmuş). öte yandan "ğ" harfiyle ilgili büyük bir yanılsama vardır. "ğ" harfi esasında bir ses değildir. üstteki örneklerde olduğu gibi düzeltme işaretinin ve çoğunlukla avrupa dillerinde yer alan aksan işaretlerinin görevini yapar, yani sesi uzatır. örnek vermek gerekirse "dağ" sözcüğü "daa" diye okunur. ancak "değil", "diğer" gibi sözcüklerde "ğ" harfi "y" sesi verir. kısacası yazım dilindeki birtakım anlaşmazlıktan ötürü okunduğu gibi yazılan bir dil değildir denebilir. oysa bu gibi sözcükler türkçe kuralları dâhilinde düzenlendiğinde (bağzı, gağliba, kağtil vs. gibi) o zaman türkçe tam olarak okunduğu gibi yazılan bir dil olur (birtakım eklerin konuşma dilinde yuvarlanması yazım dilindeki okunuşunun kullanılır olduğunu değiştirmez).
devamını gör...
dümdüz olan halkının dümdüz olan dilinin okunma şeklidir, normaldir. ağzı yaya yaya konuşmaya gerek yok. :)
devamını gör...
doğru önerme. türkçe okunduğu gibi yazılır. çünkü yazılmış olanı okuyup aynısı tekrar yazmış oluruz. yanlış okumak bireyin kendi sıkıntısıdır. türkçe konuşulduğu gibi yazılmaz. misal: geliyom, geliyorum

ek bilgi: dil isimlerine gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaz.
devamını gör...
dilbilimsel olmayan bir önermedir. hiçbir dil okunduğu gibi yazılmaz, yazıldığı gibi okunmaz. çünkü sözlü dil ve yazılı dil doğaları gereği birbirinden farklıdır. sözlü dil daha akışkandır, değişime açıktır. kanıt olarak da yöresel ağızları örnek gösterebiliriz. mesela ege bölgesinde çoğu ses söylenmemekte, yuvarlanmakta ya da başka ses değişimlerine uğramaktadır. ("buraya geliver bakalım." cümlesi şöyle seslendirilir " buri gelive bakam") oysa yazılı dil durağandır, standarttır. zaten amacı da bu standardı korumaktır. yeni türk harflerinin kabulünden günümüze kadar geçen süre bir dil açısından çok çok yeni bir süredir. bundan dolayı yazı dili ve konuşma dili arasında (standart türkçe 'istanbul türkçesi' için ) çok az fark bulunmaktadır. genel durum uyumlu olduğundan böyle bir çıkarım yapılmıştır. aksi durumlar mevcuuttur ve olmaya devam edecektir, çünkü doğalı budur. yazıldığı gibi okunmayan sözcüklerde en göze çarpanlar gelecek zaman kipiyle çekimlenmiş fiillerdir. söylemeyeceğim diye yazılı "söylemiycem" diye okunur. değil mi diye yazılır "diil mi" diye okunur. sadece çekimli fiillerde değil örneğin ağabey diye yazılır "abi" diye okunur. bu telaffuzlar doğaldır.

diller, yazı dillerindeki ses karşılıkları olan harflerin bütünü olan alfabelerinden ibaret değildir. zaten dillerde fonetik alfabe diye söylenişle ilgili farklı bir alfabe mevcuttur. yazı dilindeki her harf sözlü dildeki her sesi karşılamaz. bu iki alfabe ne kadar doğalsa bir dilin yazıldığı gibi okunmaması da o kadar doğaldır.
devamını gör...
aslında ingilzce ve diğer dillerde yazıldıpı gibi okunuyor ki buna zor dil denilen latince dahil.

peki abi biz niye kendi dilimizi yazıdlığı gibi okuyabiliyoruz da yabancı dilleri yazıldığı gibi okuyamıyoruz ki !?

yada biz kendi dilimizi yazıldığı gibi okuyabiliyorken bir ingiliz yada alman bizim dilimizi , yani türkçeyi yazıldığı gibi okuyamıyor !?


burada ufak ama önemli bir nokta atlanılıyor.

o da alfabedir. birde harfleri nasıl çıkardığımız var.

şimdi açıklayım durumu

şöyle bir harf gördük ne diyoruz " i ", ingiliz diyor " ay "

çünkü bu latin alfabesindeki harf sana göre bana göre i, bir çok harf onlarda farklı anlamlara geliyor.

mesela ıd, biz yazıldığı gibi okuyoruz " ı dı " şeklinde

onlarda , onlara göre olan yazıldığı şeklinde okuyor yani " aydi "

tüm farklılık aslında bu kadar basit

birde harfın çıkış şekli önemli, nasıl yani

o da şöyle; mesela "r" biz bu harfi nasıl söylyüyoruz dil önde dişlerin arkasında, deneyin r demeyi, dilinizin poziyonu bu şekilde olacak

ama ingilize göre "r" dil geride ve damakta yani yukarı kıvrımlı bir şekilde söyleniliyor

bu da r harfinin duyulmasını azaltıyor

bu yüzden erhan diye birine hitap ederken biz erhan diyoruz, ingilizler eehan gibi bir ses söylüyor gibi geliyor kulağa ilk başta

çünkü o biizm r yi biz onların r sini bilmiyoruz, bu yüzden ingiliz aksanı da aynı şekilde bize amerikan aksanından daha uzak geliyor, r var ama duyulmasj zor.


gibi gibi gibi, aslında böyle bir sürü örnek verebiliriz

daha da merak edenler için youtube da yazıldığı gibi anlayabileceğiniz, yani aslında dillerin yazıldığı gibi okunabileceğini basit müzikler ile anlatan videolar var,, izlemesi de keyifli , bulabilirseniz iyi seyirler.
devamını gör...
anegtar(anahtar)
devamını gör...
evet; türkçe, yazıldığı gibi okunan, okunduğu gibi yazılan bir dildir. hatta cümle sonuna gelen ekler, kısa çizgi ile ayrılır. sıfat, ismi niteler ve addan önce gelir. bu konu ile ilgili (bkz: soyadın addan önce yazılması)
devamını gör...
nadir bir özelliktir.
devamını gör...
müthiş bir şey. farklı ülkelerin insanları da bunu dile getiriyor. ne yazıyorsa o. süper.
devamını gör...
hayır değil, biraz dil bilgisi öğrenirsiniz neden olmadığını görürsünüz ki bunu dil bilgisinden nefret eden ben söylüyorum.
devamını gör...
bizim yabancı dil yazmamızı zorlaştıran özelliktir. en basitinden ingilizce yazarken beautiful kelimesini heceleyerek yazıyorum.*
devamını gör...
gideceğim yazılır gidicem okunur.
devamını gör...
--alıntı--

bütün dillerde ana dile bağlı olarak bir “konuşma dili” bir de “yazı dili” vardır. dünyada mevcut dillerin hiçbirisi, tam olarak, konuşulduğu gibi yazılmaz; yani, konuşma dili ile yazı dili arasında muhakkak ayrılıklar bulunur.

bazı dillerde bu ayrılıklar çok fazla iken, bazı dillerde çok azdır. bazı dillerde öyle kelimeler vardır ki konuşulduğu gibi yazıldığında, konuşulanla yazılan arasında hiçbir benzerlik bulunamaz. özellikle hint-avrupa dillerinin avrupa koluna ait dillerde bu duruma çokça rastlanır. meselâ, ingilizcede “bir” anlamına gelen ve yazılışı “one” olan kelime, konuşmada “van” şeklindedir.

konuşma dili ile yazı dili konuşma dili ile yazı dili ortak malzeme kullansa da aralarında ayrılıklar vardır. konuşulan dil, yazıya aktarılırken bazı değişimlere uğrar ya da bazı kurallara uyar. derler ya “bir elbisenin vitrinde sergilenmesi ile insan üstünde sergilenmesi arasında fark vardır.” bu sözden hareketle denebilir ki sözün ağızdan çıkması ile kalemden çıkması da bir değildir. konuşma dili ile yazı dili arasında, diğer bir deyişle konuşulan ile yazılan arasında, zaman zaman birbirinden çok farklı özellikler, zaman zaman da birbirine çok yakın özellikler vardır.

konuşma dili ile yazı dili arasında bir karşılaştırma yapılacak olursa şu özellikler görülecektir:

1. konuşma, sese; yazı, harfe dayanır.

2. konuşmanın aracı, ağız ve çevresindeki organlar; yazının aracı ise, kalem ya da kalem yerine kullanılan daktilo, bilgisayar, optik yazıcı ve benzerleridir.

3. konuşma dili, samimî; yazı dili, resmîdir.

4. konuşma dili, günlük hayatta kullanılan dil; yazı dili kitap dili, edebî dildir.

6. konuşulan, özel; yazılan, resmîdir.

7. konuşulanda, sübjektiflik; yazılanda, objektiflik ağır basar.

8. konuşulan, dinlenen; yazılan, görülendir.

9. konuşulan, erken; yazılan geç unutulur. çokça söylendiği gibi, “söz, uçucu; yazı, kalıcı”dır.

10. konuşulan, kısa sürede; yazılan, uzun sürede etkileyendir.

11. konuşulan, düşünülmeden, plânlanmadan; yazılan, düşünülerek, plânlanarak ortaya çıkar.

12. konuşulana anında cevap verilebilirken yazılana verilemez.

13. konuşulanı düzeltmek anında yapılabilirken yazılanı düzeltmek sonra da yapılabilir.

14. konuşulan, anında düzeltilebilirken; yazılan, daha sonra da düzeltilebilir.

15. konuşulanı düzeltmede sınırlılık söz konusu iken yazılanı düzeltmede sınırlılık yoktur.

16. konuşulanda, nispeten kontrolsüzlük; yazılanda ise kontrol vardır.
konuşulan kontrole tabi, yazılan kontrolü yapan. yazı, konuşmanın “inceleme kurulu”dur denebilir.

17. konuşulanda değişim hızlı; yazılan da ise değişim yavaştır, hatta değişime kuvvetli bir direnç vardır.

18. konuşulanın gelişigüzelliği söz konusudur, kurallı olması çok önemli değildir; yazılan ise kurallıdır, yazıda kuralsızlığa tahammül edilemez.

19. konuşmada söz dizimi gelişigüzel, yazmada ise kurallıdır.

20. konuşma, kuralları delmeye; yazı, kuralları korumaya çalışır.

21. konuşma, sınırlı sayıda; yazı, sınırsız sayıda insana ulaşır.

22. konuşmanın yayılım alanı dar; yazının yayılım alanı geniştir.

23. konuşulanın anlaşılmasında zorluk çekilmesine rağmen yazılan, daha kolay anlaşılır.

24. zaman zaman konuşan, yazılanı; zaman zaman da yazan konuşulanı konu eder.

25. bazen konuşulan, bazen de yazılan galip gelir. konuşma yazıyı zorlar; değişime, etkilenmeye çok açık olduğu için yazıyı da değiştirmeye çalışır.

26. konuşma, dışa dönük; yazma içe dönüktür.

27. konuşma, açılımcı; yazı, muhafazakârdır. konuşma bağrını her rüzgâra açan, yazı her rüzgârdan korunandır.

28. konuşma, kalıbına sığmayan; yazma, kalıbından çıkmayandır.
konuşma, burçlarını yıkmaya çalışan; yazma, burçları korumaya çalışandır.

29. konuşma, hücum; yazı, savunma.

30. konuşma, isyan; yazı, sükûnet. konuşma, başkaldırı; yazı, itaat.

31. konuşma, canlı; yazı, cansız.

32. konuşma, hareketli; yazma, durgun.

33. konuşma kolay değişen, yazma zor değişen...

konuşma dili ve yazı dili bakımından türkçe

dünyada, tam anlamıyla, hiçbir dil konuşulduğu gibi yazılmaz ya da yazıldığı gibi konuşulmaz. dünya dilleri arasında, diğer dillere nispetle büyük oranda, konuşulduğu gibi yazılma ya da yazıldığı gibi konuşulma özelliğine sahip dillerin en önemlilerinden biri türkçedir. bu özelliği, türkçeyi diğer dünya dillerinden de ayıran en belirgin vasıflardandır.

konuşma dili ile yazı dili arasında yakınlığın çok büyük oranda olduğu diğer diller de, türkçenin mensup olduğu, “ural-altay dilleri”dir. bu ailenin en sistemli dili durumunda olan türkçenin büyük oranda konuşulduğu gibi yazılma özelliğine sahip olan bu dillerin en başında gelmesi de doğaldır.

dr. halit dursunoğlu
atatürk üniversitesi kâzım karabekir eğitim fak. orta öğretim sosyal alanlar eğitimi bölümü öğrt. üyesi

--alıntı--
devamını gör...
valla* hiç de okunduğu gibi yazılmıyor. hele ki yazıldığı gibi okuyanlara ve konuşanlara "70'li yıllardan kalma trt spikeri misin" der gibi garip garip bakılıyor. yüzlerce örnek verilebilir. mesela "kemal" kelimesi; konunun şapkayla da alakası yok, lakin şapkayı "a" nın değil, "l" in üzerine koyarsanız birazcık da olsa okuduğunuza benzer. "elli" ve "şemsiye" kelimelerindeki ilk "e" hecesini türkçe konuşanların yarısı farklı, diğer yarısı farklı okur. çünkü türkçe'de, rusça, ispanyolca ve arapça'daki gibi birbirinden farklı okunan bir sürü "e","a" ve "ye" harfleri yok. "inceltme/kalınlaştırma", "uzatma/kısaltma" veya okunmayan harfler de yok. örneğin "diyeyim", "söyleyeyim" gibi sözcüklerin ilk "ye" hecelerini eksiltilerek okumuyor muyuz? hele ki, "yiyip", "yiyeyim", "deyip", "diyeyim" gibi bir karmaşalar zinciri var ki, çık işin içinden çıkabilirsen. tdk da çıkamamış bu gruba "ünlü daralması" diye mabattan birşey uydurmuş. sorun türkçe'de az kelime olmasından, birçok kelimenin yabancı dillerden yanlış fonetikle türkçe'ye geçirilmesinden ve bu kelimelerin tam olarak yazılabildiği fonetik karşılıkların alfabemizde bulunmamasından kaynaklanıyor.

hamiş-1: dünyada konuşulan herhangi bir dilin, yazılışının ve okunuşunun tamamen aynı olması gramer ve fonetik açıdan mümkün değildir. ben söylemiyorum dilbilimciler (tdk hariç) söylüyor.

hamiş-2: spikerlik, mütercim-tercümanlık gibi bazı meslekleri icra edebilmek için için, bir ton para ödeyerek alınan "diksiyon" kurslarında da zaten size hangi sözcükleri yazıldığı gibi okumayacağınız öğretiliyor.

hamiş-3:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

özçekimdir.


hamiş-4:
(fazla gülecek vaktiniz yoksa 3.dakikadan sonrasını izleyebilirsiniz).
devamını gör...
yazıldığı gibi okunması istenirken okunduğu gibi yazılması da isteniyor. bu bir mecburiyettir. demek ki aslında öyle değil.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"türkçenin okunduğu gibi yazılan bir dil olması" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim