virginia woolf

hayatına (intihar ederek) son vermesiyle beni dumura uğratan, feminizmin öncüsü sayılan yazarlardan birisidir.

dışa yolculuk adlı roman'ında, evlilik ve işini bir arada götürmeye çalışan kadının yaşadığı gerilimi incelemektedir.

oldukça farklı zamanda yaşamış ama tam anlamıyla zihniyet ortağım gibime gelmekte olan mükemmel insan.

"kendimi sana doğru savuracağım, yenilmeksizin ve boyun eğmeden, ey ölüm" diyerek kendini dalgaların koynunda ölüme bırakışının 80. yıldönümü . selam olsun sana virginia, biz burada hala kendimize ait bir oda için mücadele veriyoruz.

virginia woolf, yahudilerden ve erkeklerle cinsel ilişki yaşamaktan eşit derecede nefret edermiş. kocası leonard bir yahudi'ydi.
virginia ve leonard çifti açık evlilik yaşamışlar. insanlığın geleceğine dair benzeri karamsar görüşleri paylaşıyorlarmış. ilgi duydukları konulardan biri de intiharmış.
virginia manik depresifti. ıı. dünya savaşı’nın patlak vermesi ve nazilerin londra’yı bombalamaya başlamasıyla woolf, sonunu getirecek olan bunalıma ilk adımı attı.
1941 kışında kır evine taşındı. ruh hali daha kötüye gitti. çıldırmak üzere olduğuna inanan yazar, bu düşünceyi kaldıramadı. bir sabah veda mektupları yazarak, ouse nehri’ne gitti. ağırlık yapsın diye cebine büyük bir taş koyup suya girdi. boğuldu. cesedi 3 hafta sonra bulundu.

iki kitabını okuduğum ve kitaplarından en ünlüsü kendine ait bir oda'ya bayıldığım ingiliz asıllı yazar. feminizmin temellerini atmıştır. çok değerli fikirleri var. hele kendine ait bir oda kitabının sonunda kadınlara yaptığı hitabesi öyle güzeldi ki. tekrar tekrar okunası.

şu an kullandığım kitap ayracının üzerinde bir resmi ile beraber şu sözü bulunan yazar:
“başkalarının gözleri bizim zindanlarımız, başkalarının düşünceleri bizim kafesimiz.”

yıllar önce okuduğum bir romanında, damı akıtan bir evin tavanından damlayan suları kalp atışına benzeten, ve düşen her damlanın kulağına huzur, huzur huzur diye fısıldadığını okuduğum çok yönlü yazar.

kız kardeşlerim dahil çevremdeki bir çok kadına kendine ait bir oda isimli kitabını hediye ettiğim yazardır.

orlando'sunu okuduğum, zihin çılgınlığına hayran kaldığım, kitabının önsözünde destek aldığı onca yakınından bahsetmesiyle edebiyatın bir taraftan nasıl bir etkileşim, eleştiri ve yükselme işi olduğunu anladığım yüksek yazar.

en sevdiğim kitap alıntıları:
#ah insanların şu hırsları, yaygaraları ne acınası şeylerdi.
#dünyaya bir çocuk daha getirmeden önce dünyanın nasıl bir yer olduğunu öğreneceğimize yemin etmeliyiz.
#kadınları korumaktan vazgeçmeniz lazım, onları farklı işler ve farklı uğraşlarla baş başa bırakın; izin verin ki asker olsunlar, denizci olsunlar, otomobil sürsünler, liman işçisi olsunlar... "kadınlık korunmaya muhtaç bir varoluş olmaktan çıkınca her şey olabilir."
#"bir kadın olarak, ülkem yok. bir kadın olarak, bir ülkem olsun istemiyorum. bir kadın olarak, bütün dünya benim ülkem.”

"istersen kütüphaneleri kapat, ama benim zihnimin özgürlüğünün üstüne kapatabileceğin ne bir kapı, ne bir kilit, ne de bir sürgü var."
-kendine ait bir oda

zamanında tiyatro hocamızın bana önerdiği ve iyi geleceğini rivayet ettiği yazardır. hiçbir kitapta aksi yaşanmamıştır.

kendine ait bir oda kitabı ile aydınlatan ve bende yeni bir ufuk açan yazar.

1882 yılında ingiltere’de doğdu. kendine ait bir oda kitabında shakespeare’in olası kardeşi judith’i anlatan woolf, 20. yüzyılın en önemli feminist yazarlarında biri haline gelmiştir. woolf, orlando isimli romanını bir aşk mektubuyla beraber o zamanlar âşık olduğu vita’ya adar. ruhsal hastalıklarına yenik düşüp en sonunda intihar eden woolf’un veda mektubunu eşi leonard bulmuştur.

kadının varlığına katlanamayan zihniyet; elbette onun yazmasına, okumasına, düşünmesine de karşıdır. *

bayan dalloway kitabını 5 yıl önce aldım ve hala dilinden dolayı okuyamadım. bana aşırı sıkıcı bir yazar gibi geldi anlatış bakımından.

birçok kitabının kapağını ressam olan ablası vanessa bell hazırlamıştır. kitaplarını genellikle ayakta yazan, karanlığa hapsolmuş bir yazardır.

kendine ait bir oda kitabıyla tanıştığım yazardır. burada son derece akıcı ve açıklayıcı bir üslupla kadının toplumda neden ikinci planda bırakıldığını ve toplumsal cinsiyet meselesini çok güzel anlatır. diğer kitaplarının genel teması da budur ancak romanlarındaki dili daha karmaşıktır ve kolay okunan eserler değildir. fakat roman bittiğinde iyi ki okumuşum hissi yaşatır.

günümüz feministlerine, daha doğrusu feminist olduğunu zannedenlere, benzemeyen kendine has duruşu olan yazar. nehire atlayıp kendisini öldürmeden önce 2 mektup bırakmıştır. birisi eşine diğeri kız kardeşine. leonard woolf'a yazdığı mektup her okuduğumda beni etkiler. mektup
kendine ait bir oda şimdilik okuduğum tek kitabı ama bakış açısını anlamama şimdiden yetti bile.