1201.
kimseye sevgi anlamında güvenemiyorum. kime “ah tamam bu kesin” dediysem tam tersi çıktı,kime de “bundan olmaz” dediysem zaten olmazdır. sonuc olarak hiçbir türlü olmuyor. karsıma rüyamda bile göremeyecegim kadar huyu suyu güzel insanlar çıktı yalan yok,ama artık sevgi denilen o duygunun gerçeklikten sıyrıldığına körü körüne inanmış durumdayım.
devamını gör...
1202.
annenin babanın ikizler burcu olması ve senin onlara ikizler burcu biri olarak katlanman çok zor sözlük. ikisinin de değişen ruh hallerine adapte mi olayım kendimi gün içinde buna uzuldukten saatler sonra garip hareketlerle oynarken mi bulayım bilmiyorum çok karışık.
o kadar karışık ki, birbirlerine kızıp da ortalık yavaş yavaş kizisiyorken ve ben karşı koltukta yine mi tartisacaklar diye endişeli gözlerle onlara bakarken onların bir anda birbirlerine çak işareti yaptığını ardından da gulduklerini görünce odayı terk ettim dayanamayıp. bu kadarı pes.
devamını gör...
1203.
bu dünyaya seni görmeye gelmişim gibi hissediyorum.
seni sevmeyi artık sevmiyorum.
hala açtığım her telefondan senin sesin gelsin, yürüdüğüm yollarda yanımda sen ol, döndüğüm köşebaşında sen çık karşıma, girdiğim çıkmazlarda beni aydınlat, duyduğum ilginç haberleri sana anlatayım, komik olan şeylere benimle gül, benimle üzül istiyorum.

hep seni istiyorum. çok ağladım az önce bilmedin, bil istedim. düşlerin, gülüşlerin, kederlerin armağan bana.

yolum, yoldaşım sensin.
devamını gör...
1204.
kırılmadım dediğim her şeye aslında kırılıyorum
devamını gör...
1205.
bir gün derse geç kaldım. amfiye girdim hızlı hızlı merdivenleri çıkıyorum. sandalyeyi açmamışım oturmaya çalışıyorum. bir de eğiliyorum eğiliyorum bir türlü sandalye yok. ya insanın aklına hiç gelmez mi kapalı olduğu? sonra kendimi bıraktım ve yere yapıştım. birsürü insanın içinde. bu da böyle bir rezil anımdır.
devamını gör...
1206.
sanırım şu hayatta tek bir yakın arkadaşım kalmıştı, o da artık yakınım değil, kendisinin bundan haberi bile yok.
devamını gör...
1207.
televizyon ünitesinin camının görüntüsünü ben yamulttum. hem de elektrikli sobayla. çocukken çok üşüdüm diye açmıştım sonra kapatamadım. ters çevirince de camı eritmişti.
devamını gör...
1208.
şanslı bir kadınla eminemin süperman şarkısı eşliğinde sevişmek istiyorum. benle sevişen şanslıdan başka bir şey olamaz çünkü.
devamını gör...
1209.
yalnızlık bazen çok koyuyor. oturup adam akıllı konuşabileceği, hayatını paylaşabileceği birine ihtiyaç duyuyor. hani yalnızlıktan şikayetçi değilim de ne bileyim işte canım sıkılıyor işte bu duruma.
devamını gör...
1210.
adını her duyduğumda, duymamış,hiç umrumda değilmiş gibi yapıyorum ama bir gün olmayacak bir yerde,olmayacak bir zamanda gök gürlercesine, bir sağanak patlarcasına çözüleceğimi sanıyorum.
devamını gör...
1211.
cümlelerim hep devriktir benim. nedendir, niçindir bilmem. şunu bilirim ben; kurduğum devrik cümleler üstüme devriliyor altında kalıyorum.
devamını gör...
1212.
başaramadık abi.
devamını gör...
1213.
cuma akşamı 00:30 da yayındayim unutmayın dostlar. gomercan a dinleyici sayısını soruyorum gelin beni rezil etmeyin. *

evet kaygı düzeyi yüksek bir insanım.
devamını gör...
1214.
merhaba sözlük. günlüğüme girişimi böyle yaparım hep"merhaba kendim" diye. bugün elim yine günlüğüme gitti. canım bir şeyler karalamak, içimi boşaltmak istiyor. böyle hissettiğimde bu isteğimi günlüğümle gideririm. ama bugün içimi bu çok sevdiğim yerde boşalmak istiyorum. neden diye soracak olursanız hissettiklerim birileri tarafından okunsun istiyorum. beni dinleyen, anlamaya çalışan birilerinin var olduğunu bilmek beni nasıl mutlu ediyor bilemezseniz. belki hepimizin ortak sorunudur bu; gerçek hayatta kimse bizi bizim istediğimiz gibi dinlemiyor, anlamıyor. o yüzden iyiki varsınız diyorum.

bugün benim için çok kötü bir gündü sözlük. aşırı depresif, karamsar hissediyorum. sürekli evin içindeyim ve bu sanıldığından çok daha zor*. kiminize göre bu normal bir ruh hali gibi gelebilir ama benim için anormal bir durum. her zaman böyle iğrenç hissetmiyorum çünkü. genelde bardağın dolu tarafını görmeye çalışırım, mutlu olmak için hep bir sebep ararım. bugün de bardağın bomboş olduğu ve mutlu olmak için hiçbir sebep bulamadığım bir gündü işte.
aşırı karamsar halimle içinizi karartmak istemem efenim. hatta eğer böyle hissedecekseniz tanımımı okumayın lütfen, kimse benim yüzümden olumsuz hissetsin istemem. buraya hep kendimi yansıttım, ruh halim nasılsa öyle tanımlar girdim. olmadığım biri gibi görünmek en büyük korkularımdandır. bu entryi de bunun için yazıyorum. neyse konuyu dağıttım yine. ne diyordum..ha bugünü anlatıyordum, devam edeyim izninizle.
bugün aslında görmezden geldiğim her şeyin yüzüme bir tokat gibi çarptığı bir gündü. ben görmezden geldikçe, hep öteye ittikçe meğer ne çok şey birikmiş. bugün halının altına sakladığım tüm tozlarla yüz yüze geldim. ama nasıl sinirliyim anlatamam. hayır neye sinirli olduğumu bilsem bari. kendime mi sinirliyim sorunları biriktirdiğim için? ya da tüm bu sorunları ortaya çıkaran etkenlere mi? tüm gün elinde bıçakla dolaşan civciv gibiydim. aynen şu şekil;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
sıfır şaka. neyseki kimseyi kırmadan dökmeden* günü bitirdim. en son muzlu pudingimi açarken* elimi kestim. acısını hissetmedim bile*. sonra hemen uyudum zaten, daha büyük kazalara kurban gitmek istemediğimden. neyseki uyandıktan sonra daha sakinim.
peki ne seni bu kadar sinirlendiren, karamsarlaştıran derseniz çok şey var derim. hayat bu elbette her gün mutlu hissetmeyeceğim. ama bu yaşta yaşadıklarım da ağır gelmeye başladı. bir şekilde diyorum, bir şekilde halledebilirim her şeyi. buna gerçekten inanmak istiyorum.*
neyse efenim çok uzattım. son olarak şunu belirtmek isterim; bu entry dikkat çekmek veya ilgi toplamak için girilmiyor. aksine dikkatlarin üzerimde olması beni çok rahatsız eder. size belki saçma bir girdi gibi gelebilir, hatta ne anlattı bu şimdi bile diyebilirsiniz. hiç kızmam, çünkü ben bile bazen kendime soruyorum bu soruyu*. dediğim gibi günlüğüme yazmak yerine buraya yazdım, boşalttım içimi. ve biliyor musunuz? ne kadar rahatladığımı anlatamam. meğer hislerimizi kelimelere dökmek ne kadar iyi hissettiriyormuş insana.
çok teşekkür ederim kafa sözlük ve taa buraya kadar okuyan çok değerli yazar. musmutlu, bol yıldızlı geceler diliyorum sana. hep mutlu ol, çiçekler gibi.*

saygılarımla..

edit: yazım hatası.
devamını gör...
1215.
sürekli kendi kendime sohbet ediyorum. zaten cevabını bildiğim kendi yaşadığım olayı karşımda başka biri varmış gibi soruyorum sonra saatlerce kendime o olayı anlatıyorum en yakın arkadaşımla dedikodu yapıyor gibi hatta araya espiriler sıkıştırıp kendi kendime dakikalarca gülüyorum sohbetim çok uzun sürdüyse kendimden özür diliyorum sonra tekrar başlıyorum "ayyy geçen gün noldu biliyo musunn" diye herhangi bir olayı anlatıyorum yada "bak benim eski bi sevgilim vardı şöyle severdik birbirimizi" diye anıları yâd ediyorum. bazen o kadar inanıyorum ki biriyle sohbet ettiğimi soru sorup cevap bekliyorum sonra kendime bi tokat atıyorum kendime gelmek için. bunları yalnızkende değil yolda arkadaşlarımla yürürken, kafede biriyle otururken kendi kendime başlıyorum bazen sesimi ayarlamayı da unutup yakalanıyorum. bunları fark eden ailem ve arkadaşlarım delirdiğimi düşünüyor..
devamını gör...
1216.
bu devranı döndüreceğim oğlum! acımı çekeyim şimdi, ağlayarak uyuyakalayım ama bu devran benim için de dönecek. seve seve hem de. ben her düştüğümde ayağımı yere daha sert vurarak kalkmış bir kadınım! yıkılmam, sallanırım en kötü.
devamını gör...
1217.
arkadasim olur sevgilim olur her mesajlastigim kiside kelimeleri bi harf daha uzatiyorum. eger uzatmazsam ondan sogudugumu sanip beni yanlis anlamasindan korkuyorum. uzatmayinca benden uzaklasacagini dusunuyorum. bundan da korkuyorum..
devamını gör...
1218.
sanki beyazın içindeki küçük siyah bir noktayım. görünmemek için çabalarken o kadar gözler önündeyim ki...
uçurtma acısında geçen bir söz vardı:
"çocuklar boyama kitabı değildir. onları sevdiğiniz renklere boyayamazsınız. "
keşke benim bu cümleyle bütünleştiğim kadar yaşadığım çağ da bütünleşebilseydi.
belki o zaman tüm zıt renklerimizle birleşip bir gökkuşağı oluşturabilirdik.
devamını gör...
1219.
bazı zamanlar zihnimin içini kemiren bir düşünce var: hayatta kalmak için her şeyimi verdim, o halde ben gerçekten hâlâ hayatta mıyım? hiçbir şeyin canını yakmadığı bir yerde kısılı kalmış olmak huzursuz edici, ölmeyi bile dilemediğin bir yerde. ölüm için bile bir parça arzu duymuyorsa insan asıl o zaman hiçliğe karışmak gerekmez mi? tamamen gönüllü bir biçimde hiç olmak... özgürce bir şey olsa gerek. tüm bildiğim, mırıldandığım eski bir cümle: "hepiniz şairsiniz, ben ölümden yanayım."
devamını gör...
1220.
bir televizyon programına başvurdum bundan epey bir zaman önce. salak saçma bir form doldurdum kanalın websitesinden, fotoğraf yükledim vs. neden böyle saçma bir şey yaptım bilmiyorum ama yaptım. her neyse itirafım bu değil.

başvurum olumsuz bir dönüşe bile layık görülmedi. aranmadım.

ee ne var bunda değil mi? bence de öyle. öyleydi. ta ki başvurumdan bir süre sonra, günlerden bir gün mezkur yarışma programını izleyene dek.
söz konusu yarışma ülkenin en çok izlenen televizyon kanallarından birinde yayımlanan bir yemek yarışması.
yorgun argın yemek hazırladım kendime eve geldikten bir süre sonra. yalnız yemek yemekten nefret ettiğim için bir ses, bir hareket olsun diye televizyonu açayım dedim. aa baktım program. başladım izlemeye. güzelce bir kız ve bir aşçı abi yarışıyor. keyifli keyifli izledim. puanlama başladı, kız çok sempatik ama abinin yemeği daha güzel. kız kazanamayacak belli ama keşke kazansa diyorum. sevdim kızı. tatlı, bıcır bıcır bi' şey! bir de profesyonel aşçıların zaten böyle yarışmalarda zayi olmasına gönlüm razı gelmiyor falan. tahmin ettiğim gibi abi önde gidiyor ama, son jürinin puanı açıklanmadan en fazla 10 saniye önce…
o nasıl bir an! tarif etmesi çok güç, insan beyni çok acayip bir şey.
kızın, benim kazanmasını istediğim kızın, o sempatik, o şeker şeyin, sevgilimin eski sevgilisi olduğunu anlıyorum kavrayış anı dedikleri, o salisenin kaç milyonda biri olduğunu bilmediğim anda! büyük aşkı. yarası. benden çok uzun zaman öncesine ait bir hikaye. kızın fotoğrafını görmüştüm alakasız bir şekilde bir zamanlar. biraz değişmiş. ama adı, doğup büyüdüğünü söylediği şehir… kısa süreli bir şok yaşıyorum. en fazla 5 saniyemi alıyor kızın o kız olduğundan emin olmam. arıyorum sevgilimi, televizyonu açmasını söylüyorum. neden diye sorma, ben böyleyim. reklam başlıyor. reklam bitiyor. beni onuyor. kız o kız.

beni bırak çağırmayı, aramaya bile tenezzül etmedikleri programda yarışan kızın kaybedişini izliyoruz evlerimizde telefonu kapatmadan. dünyanın en saçma şeyi.
daha bitmedi.

tesadüf bu ya bahsi geçen kızla ilişkileri yaz aşkı olarak başlamış ve istanbul'dan 3 erkek arkadaş gitmişler kızın o zamanlar yaşadığı şehre. o arkadaşlardan biri de o esnada erkek arkadaşımın evinde. öyle her hafta görüşmezler hee, ayda yılda bir. işler güçler işte, klasik hepimizin bildiği hikayeler…
telefonu kapatıyoruz, arkadaşıyla kim bilir neler konuşuyorlar. eski defterlerin açılmamış olması mümkün değil. bok gibiyim. benim kendimi kötü hissettiğimi biliyor, sen bana yemek yapıyorsun, senin yemeklerin en güzeli o yüzden diyor. sinirleniyorum. ne alakası var? kavga ediyorum. ben ediyorum ama, o susuyor. daha da sinirleniyorum. tanıdıkları vardır öyle girmiştir yarışmaya falan diyor. "zaten sektörün içinde. biliyorsun." allahım rezillik...

her neyse itirafım bu da değil. şu;

bir süre geçiyor. sakinleşiyorum. duşa girip çıkıyorum. oturup bir sigara yakıyorum, halıya bakıyorum. ve soruyorum kendime; seni üzen ne miko? beni aramadıkları yarışmada sevgilimin eski sevgilisinin yarışması... bu cevap bir farkındalığa yol açıyor. üzüntü yerini çok daha güçlü başka bir duyguya bırakıyor. bu an en üzüldüğün anın değil. ama düşün bakalım kendinden daha çok utandığın bir anın var mı? yok. yoktu.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"yazarların itiraf köşesi" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim