benedict cumberbatch
ingiliz kraliyet ailesi tarafından da oldukça sevildiğini düşündüğüm, ingiltere kültürü ve politikalarında önemli olan çoğu yapımda yer alan ingiliz aktördür. inanılmaz güzel bir aksanı olmakla birlikte, penguen kelimesini diyememesiyle insanları güldüren de bir kişidir.
devamını gör...
birini tanımanın en iyi yolu
ancak beş parasız ve yalnızken etrafınızdaki insanları sınayıp gerçek dostlarınızı görebilirsiniz, zira iyi günde herkes yanınızdadır.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının sözlüğü sahiplenmesi
ileride “aaah! ah! ellerimde büyüdü kerata” hissiyle karışacak duygu yoğunluğu.
devamını gör...
kendine kendine konuşurken söylenen ilk söz
sözümü kesmeden dinle.
devamını gör...
jennifer aniston
romantik komedilerin vazgeçilmez oyuncusu. çok güzel olmamasına rağmen çok tatlı ve seksi bir kadındır. milenyuma girerken brad pitt ile evlenmiş olup, 5 sene evli kalmıştır.
devamını gör...
ilk adımı atan kadın
hemen hemen her kız atar ilk adımı da mesele ilk adımı atmaya değecek görüp görmemeleri. şahsım o değerde görülmedi hiç bir zaman.
devamını gör...
ikizler burcu kadını
duygusal değil diyolar ya o bende geçerli değil.
oturup her şeye ağlayasım var.
sanırım sürekli değişen ruh haline sahip olmamızın sebebi bize verilen artı özelliklerin yanına verilmiş bir tür zehirli kokteyl gibi.
ikizler burcu kadınını istediğin kadar kötüle, bildiğim tek şey herkes hayatında bi kez de olsa bi ikizlere kadınına aşık olmuş ya da sevmiştir. *
oturup her şeye ağlayasım var.
sanırım sürekli değişen ruh haline sahip olmamızın sebebi bize verilen artı özelliklerin yanına verilmiş bir tür zehirli kokteyl gibi.
ikizler burcu kadınını istediğin kadar kötüle, bildiğim tek şey herkes hayatında bi kez de olsa bi ikizlere kadınına aşık olmuş ya da sevmiştir. *
devamını gör...
kitap okuyan insanı belli eden detaylar
akışkan konuşabilme , kullanılan kelimeler,
ve sakince gerçekten dinleyip mevzuyu anlayabilme.
ve sakince gerçekten dinleyip mevzuyu anlayabilme.
devamını gör...
dark
almanların netflix için yaptıkları bilim-kurgu temalı popüler dizi.
"what we know is a drop, what we don't know is an ocean"
(diziyi izledikçe yazdığım için açıklamalar başta anlamsız gelebilir ama yazının tamamı okunduğunda bir bütünlüğü olduğu görülecektir. ayrıca ağır 'spoiler' içerdiği için diziyi izlemeden bu yazıyı okumak sakıncalı olabilir.)
-en saçmalıklara bir ek: ulrik oğlu mikkel'in gittiği 1986 yerine, 1953'e gittiğinde oğlunun ve kendinin adını söylemiyor ve 33 yıl boyunca da bu devam ediyor.
-sürekli bir konuşmama durumu (tabii, dizinin devamı açısından senaristlerce bu gerekli.) katherina çocuklarına "durun, size bir şey söylemek zorundayım." diyor, çocukları aylardır onlarla iki kelime etmeyen annelerine; "seni dinlemeyeceğiz." deyip çekip gidiyorlar. vayyy.
-dizide yaratılan en salak karakter ulrik. böyle izleyip izleyip yazıyorum. ama şu ana kadar dark o kadar da bayıldığım bir dizi olmadı. hele anlaşılmaz olması? yok daha neler!
-dizide ulrik'ten sonraki en salak karakteri de seçtim; martha.
-herkes bir yerlere bir şey saklıyor ve nedense o her neyse, saklanırken biri mutlaka izliyor oluyor.
-evet, film olsun diye yapılan saçmalıklardan biri daha; tek bir adamın (adam sadece polis) emir vermesiyle kesinlikle güvenli olmayan şekilde nükleer santralde, nükleer atıkların betonla üzerinin örtüldüğü havuzu kazıyorlar, iki tane matkapla. ve booom! bilinen dünya yok oluyor. allahım sen aklıma mukayyet ol yarabbim.
"we can do what we want but we are not free to choose what we want."
"we can do what we want but we are not free to choose our requests."
(yukarıdaki iki cümle arasındaki fark nedir?)
insan -tabii ki- istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez. (insan belki ne isterse onu yapabilir ama ne isteyeceğini tercih edemez.)
orijinali: der mensch kann wohl tun was er will, aber er kann nicht wollen was er will.
(arthur schopenhauer)
(netflix'te böyle yazılmadı ama hepsi aynı anlama geliyor, almancam bir gün iyi olduğunda bu farkları çözebilecek miyim acaba?)
3. sezona geldim, hala helge'nin karısı kim, onunla kim evlendi, yani peter'in annesi kim, öğrenemedim, bakalım herhalde ilerleyen bölümlerde öğrenirim. sonuç olarak 3. sezon son sezon değil mi? yukarıda yazanlardan birinin de dediği gibi almanlar hiçbir şeyi açıkta komazlar.
-kara madde dünyayı yıkıp geçiyor ama jonas evine döndüğünde raftaki kavanozlar yerli yerinde!
sonunda bitti. güzel bitti. yukarıda yazılanların aksine ben son sezonu diğerlerinden daha iyi buldum.
gelelim mutlu sona. evet, regina'nın aile fotoğrafında, anne ve babası olarak, claudia ve bernd doppler görünüyordu. başta iyi gözükmediği için fotoğraftaki babayı tronte zannettim. epey kafam karıştı. çünkü, "tronte denilen oğlan, noah'ın kızkardeşi agnes'in oğlu değil miydi? o ikisi de regina'nın oğlu bartoş'un (yazılışına bakmaya üşendiğim başka bir ad daha) çocukları değil miydi? o nasıl oldu? hani regina zincirin dışındaydı ve bu nedenle yaşıyordu?" diye düşündüm. sonra internette bir sayfa buldum. paylaşayım, ingilizce bilenler okur:
buradan
sonuç olarak amerikan egemen dizi piyasasında almanlar hiç de fena bir iş çıkarmamışlar. dizi kesinlikle izlenebilir. ama şunu mutlaka eklemeliyim ki, benim 'en iyi beş dizi' listemde yer alamaz.
ek: dizide açıklanmamış, eksik bırakılmış konulardan biri de helge'nin durumuydu. sen o kadar zengin bir aileden gel, başına onca iş gelsin, sadece zeki olmadığın için hayatın boyunca sürün, olmaz böyle şey. hadi anasından gülmemişti, sözde babası ona düşkündü, ne oldu? babasının kurduğu nükleer santrale bekçi olabildi yalnızca. yaa, işte böyle. gördüğümüz üzre orada, buradaki gibi ahbap-çavuş, hısım-akraba ilişkisiyle işler yürümüyormuş. cık cık cık.
son bir ek daha: almanların dizideki mesaj kaygısıyla (da) ilgili. ayrıca bu konuya dikkat çekmek güzel bir şey bence: 'unknown' olarak nitelendirilen martha ve jonas'ın oğullarının (hala- yeğen ilişkisi dolayısıyla) tavşan dudaklı olması. 'unknown', özellikle üç ayrı yaşının bir arada göründüğü sahnelerde oldukça ürkütücüydü.
"what we know is a drop, what we don't know is an ocean"
(diziyi izledikçe yazdığım için açıklamalar başta anlamsız gelebilir ama yazının tamamı okunduğunda bir bütünlüğü olduğu görülecektir. ayrıca ağır 'spoiler' içerdiği için diziyi izlemeden bu yazıyı okumak sakıncalı olabilir.)
-en saçmalıklara bir ek: ulrik oğlu mikkel'in gittiği 1986 yerine, 1953'e gittiğinde oğlunun ve kendinin adını söylemiyor ve 33 yıl boyunca da bu devam ediyor.
-sürekli bir konuşmama durumu (tabii, dizinin devamı açısından senaristlerce bu gerekli.) katherina çocuklarına "durun, size bir şey söylemek zorundayım." diyor, çocukları aylardır onlarla iki kelime etmeyen annelerine; "seni dinlemeyeceğiz." deyip çekip gidiyorlar. vayyy.
-dizide yaratılan en salak karakter ulrik. böyle izleyip izleyip yazıyorum. ama şu ana kadar dark o kadar da bayıldığım bir dizi olmadı. hele anlaşılmaz olması? yok daha neler!
-dizide ulrik'ten sonraki en salak karakteri de seçtim; martha.
-herkes bir yerlere bir şey saklıyor ve nedense o her neyse, saklanırken biri mutlaka izliyor oluyor.
-evet, film olsun diye yapılan saçmalıklardan biri daha; tek bir adamın (adam sadece polis) emir vermesiyle kesinlikle güvenli olmayan şekilde nükleer santralde, nükleer atıkların betonla üzerinin örtüldüğü havuzu kazıyorlar, iki tane matkapla. ve booom! bilinen dünya yok oluyor. allahım sen aklıma mukayyet ol yarabbim.
"we can do what we want but we are not free to choose what we want."
"we can do what we want but we are not free to choose our requests."
(yukarıdaki iki cümle arasındaki fark nedir?)
insan -tabii ki- istediğini yapabilir ama istediğini isteyemez. (insan belki ne isterse onu yapabilir ama ne isteyeceğini tercih edemez.)
orijinali: der mensch kann wohl tun was er will, aber er kann nicht wollen was er will.
(arthur schopenhauer)
(netflix'te böyle yazılmadı ama hepsi aynı anlama geliyor, almancam bir gün iyi olduğunda bu farkları çözebilecek miyim acaba?)
3. sezona geldim, hala helge'nin karısı kim, onunla kim evlendi, yani peter'in annesi kim, öğrenemedim, bakalım herhalde ilerleyen bölümlerde öğrenirim. sonuç olarak 3. sezon son sezon değil mi? yukarıda yazanlardan birinin de dediği gibi almanlar hiçbir şeyi açıkta komazlar.
-kara madde dünyayı yıkıp geçiyor ama jonas evine döndüğünde raftaki kavanozlar yerli yerinde!
sonunda bitti. güzel bitti. yukarıda yazılanların aksine ben son sezonu diğerlerinden daha iyi buldum.
gelelim mutlu sona. evet, regina'nın aile fotoğrafında, anne ve babası olarak, claudia ve bernd doppler görünüyordu. başta iyi gözükmediği için fotoğraftaki babayı tronte zannettim. epey kafam karıştı. çünkü, "tronte denilen oğlan, noah'ın kızkardeşi agnes'in oğlu değil miydi? o ikisi de regina'nın oğlu bartoş'un (yazılışına bakmaya üşendiğim başka bir ad daha) çocukları değil miydi? o nasıl oldu? hani regina zincirin dışındaydı ve bu nedenle yaşıyordu?" diye düşündüm. sonra internette bir sayfa buldum. paylaşayım, ingilizce bilenler okur:
buradan
sonuç olarak amerikan egemen dizi piyasasında almanlar hiç de fena bir iş çıkarmamışlar. dizi kesinlikle izlenebilir. ama şunu mutlaka eklemeliyim ki, benim 'en iyi beş dizi' listemde yer alamaz.
ek: dizide açıklanmamış, eksik bırakılmış konulardan biri de helge'nin durumuydu. sen o kadar zengin bir aileden gel, başına onca iş gelsin, sadece zeki olmadığın için hayatın boyunca sürün, olmaz böyle şey. hadi anasından gülmemişti, sözde babası ona düşkündü, ne oldu? babasının kurduğu nükleer santrale bekçi olabildi yalnızca. yaa, işte böyle. gördüğümüz üzre orada, buradaki gibi ahbap-çavuş, hısım-akraba ilişkisiyle işler yürümüyormuş. cık cık cık.
son bir ek daha: almanların dizideki mesaj kaygısıyla (da) ilgili. ayrıca bu konuya dikkat çekmek güzel bir şey bence: 'unknown' olarak nitelendirilen martha ve jonas'ın oğullarının (hala- yeğen ilişkisi dolayısıyla) tavşan dudaklı olması. 'unknown', özellikle üç ayrı yaşının bir arada göründüğü sahnelerde oldukça ürkütücüydü.
devamını gör...
kişinin 5 yılda yaşadığı değişim
majör depresyondan kurtuldum, ilaçları bıraktım, 2 senesi durduk yere ağlamakla geçti, çok acı çektim ama kendimi buldum, duygularımı düzenlemeyi öğrendim, çok sayıda eğitim aldım, kilo verdim, hayır demeyi öğrendim, etrafımda kimse kalmadı, çok yalnızlaştım ama kendim oldum, zordu ama başardım..
devamını gör...
astral seyahat
düşük bütçeli gezme yöntemi. yalnız geri dönememe ihtimalini de barındırır.
devamını gör...
2023'te ay'a gidiyoruz
bir gök bilimci olarak heyecanlanmadığım haber.
normal bir ülkede olsak böyle adımlar belki hoşumuza gidebilirdi ama biliyoruz ki bu ülkede bu tür olaylar, seçimlerin öncesinde "bakın şunu da yaptık/yapıyoruz/yapacağız" sloganları için kullanılmaktan öteye gidemiyor. bazen de bu söylemlere ek olarak, belirli bir görüşe yakın insanlara istihdam sağlamaktan başka işe yaramıyor. bu yüzden birçok insan bu tür şeyleri hiç inanmadan dinliyor artık.
ülkece inancımızı kaybettik bazı şeylere. üzücü ama gerçek...
normal bir ülkede olsak böyle adımlar belki hoşumuza gidebilirdi ama biliyoruz ki bu ülkede bu tür olaylar, seçimlerin öncesinde "bakın şunu da yaptık/yapıyoruz/yapacağız" sloganları için kullanılmaktan öteye gidemiyor. bazen de bu söylemlere ek olarak, belirli bir görüşe yakın insanlara istihdam sağlamaktan başka işe yaramıyor. bu yüzden birçok insan bu tür şeyleri hiç inanmadan dinliyor artık.
ülkece inancımızı kaybettik bazı şeylere. üzücü ama gerçek...
devamını gör...
hiç bilinen türk ressam olmaması
dünyanın başka hiçbir yerinde olmayan nakkaşların yetiştiği bir coğrafyadayız batıdan resmi alıp kültürümüze yamayamamışız işte ama onlar bizim geleneksel motiflerimizi alıp sanat alanlarında kullanmışlar. bana kalırsa sadece resim açısından bakıldığında haklı bir başlık fakat üst başlıkta sanat açısından bir değerlendirme yaparsak duruma bakışımız değişebilir.
devamını gör...
bir anneye verilecek öğütler
prens veya prenses değil insan yetiştir. ayrıca çok korumacı davranarak çocuğa iyilik yapmıyorsun, bırak sorunlarla kendisi başa çıkmayı öğrensin.
devamını gör...
unutulmayan magazin olayları
sibel can'ın otel balkonunda çıplak fotoğraflanması.
devamını gör...
cemil meriç
zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur. sözünün sahibidir.
devamını gör...
boşanmak
anlaşmalı ve çekişmeli olarak ikiye ayrılır.
anlaşmalı; çok kısa sürede halledilebiliyor iken, çekilmelide en az 1,5 yılı gözden çıkarmak gerekebilir.
anlaşmalıda , avukat nezdinde, protokol imzalanır; nafaka, çocuk paylaşımı, mal paylaşımı vb. konular anlaşmalı olduğundan dolayı yazılı birer başvuru şeklidir.
çekilmelide ise ne olacağını bilemezsiniz. tanıklar, taraflar , nafaka, mal paylaşımı , bulanık sularda berraklığı aramak gibi.
siz siz olun, ne olursa olsun ama, anlaşmalı boşanın.
anlaşmalı; çok kısa sürede halledilebiliyor iken, çekilmelide en az 1,5 yılı gözden çıkarmak gerekebilir.
anlaşmalıda , avukat nezdinde, protokol imzalanır; nafaka, çocuk paylaşımı, mal paylaşımı vb. konular anlaşmalı olduğundan dolayı yazılı birer başvuru şeklidir.
çekilmelide ise ne olacağını bilemezsiniz. tanıklar, taraflar , nafaka, mal paylaşımı , bulanık sularda berraklığı aramak gibi.
siz siz olun, ne olursa olsun ama, anlaşmalı boşanın.
devamını gör...