ilhan berk
korkuyorum, birgün biri çıkıp "ey insanoğlu !" diyecek ve kimse üstüne alınmayacak. sözünün sahibi üstad.
devamını gör...
yazarların sevdikleri tablolar

1937 yılında nazi uçakları ispanya'da guernica kasabasını bombalayarak yerle bir eder. 1500' den fazla sivil hayatını kaybeder.
bunun üzerine picasso bu olayı ölümsüzleştirir ve birkaç ay içinde guernica adlı bu tabloyu yapar.
tablo savaşın geride bıraktığı siyah ve kül rengiyle yapılmış, bazılarına göre 20. yüzyılın en büyük sanat eseridir. savaş karşıtı bir tablodur.
ayrıca söyle bir olay yaşanmış:
katıldığı bir sergide alman bir general picasso’ya yaklaşır ve sorar;
''bu tabloyu siz mi yaptınız''
picasso’da;
''hayır, siz yaptınız'' der.
devamını gör...
varlığım alman varlığına armağan olsun
düşünün; almanya'da yaşayan bir türksünüz ve her sabah bu metni okumak zorundasınız. negzel dimi?
devamını gör...
evlenince kocanın kütüğüne geçmek
hayatını birleştiriyorsun, kütüğe mi takıldın, herif kütük olmasında, diğerlerine alışırsın.
devamını gör...
murphy kanunları
herkesin bir ucundan tuttuğu yasalardır. herkes için bir murphy yasası mutlaka vardır.
devamını gör...
lev nikolayeviç tolstoy
--- alıntı ---
"gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir."
--- alıntı ---
sözünün sahibi insan. rus olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde... belki de gelmiş geçmiş en iyi roman olan anna karenina'nın kaşifidir (bkz: kaşif)
kendisi gözümde gerçek denilen algoritmayı çözebilen nadir kişilerdendir. zekası büyüleyicidir. bir dostoyevski tutkunu olarak söyleyeyim: belki dostoyevski'den bile zekiydi. tabii bana kalsa dostoyevski daha güzel yazıyor, o ayrı... hayatı çözmüştür kendince tolstoy. hem acı verici olduğunun farkındaydı da hep. optimistliğinin altında yatan neden sosyeteye mensup olmasıdır diyecekler olacaktır, lakin haksızdırlar. tolstoy'un hayatı her ne kadar dostoyevski'ninki kadar olmasa da, bir trajedidir. shakespeare'in o güzide trajedileri gibi.
"gerçek aşk daima kişisel yarar duygusundan vazgeçme temeli üzerinde yükselir."
--- alıntı ---
sözünün sahibi insan. rus olduğunu söylememe gerek yoktur herhalde... belki de gelmiş geçmiş en iyi roman olan anna karenina'nın kaşifidir (bkz: kaşif)
kendisi gözümde gerçek denilen algoritmayı çözebilen nadir kişilerdendir. zekası büyüleyicidir. bir dostoyevski tutkunu olarak söyleyeyim: belki dostoyevski'den bile zekiydi. tabii bana kalsa dostoyevski daha güzel yazıyor, o ayrı... hayatı çözmüştür kendince tolstoy. hem acı verici olduğunun farkındaydı da hep. optimistliğinin altında yatan neden sosyeteye mensup olmasıdır diyecekler olacaktır, lakin haksızdırlar. tolstoy'un hayatı her ne kadar dostoyevski'ninki kadar olmasa da, bir trajedidir. shakespeare'in o güzide trajedileri gibi.
devamını gör...
en sevilen yalın şarkısı
her şey sensin.
devamını gör...
uranüs
27 uydusundan 24'ü, isimlerini shakespeare oyunlarındaki karakterlerden almıştır.
devamını gör...
evet
bazen söylemesi ve söyletmesi deveye hendek atlatmaktan daha zordur. kısa ama hayatı değiştirebilecek kadar güçlü bir olumlu onaylama kelimesi.
devamını gör...
dünyanın en pis hissi
dışlanmak. sevilmemek.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
(bkz: run forrest run)
devamını gör...
sabah namazı
günün ilk ahitleşmesi. isra suresinde (78) allah (cc) bu namazı "şahitli namaz" diye niteler.
en kıymetli ibadetler arasındadır. müslüman ile münafık arasında ki en ince çizginin; sabah namazı alışkanlığı olduğu hadis yolu ile belirtilmiştir.
en kıymetli ibadetler arasındadır. müslüman ile münafık arasında ki en ince çizginin; sabah namazı alışkanlığı olduğu hadis yolu ile belirtilmiştir.
devamını gör...
the serpent
üzerinde bayaa çalışılmış, ince ince işlenmiş dizi.
öncelikle gerçek bir hikayeyi izleyici ya da okura sunmak bence zor iş. neresinde hayal ürünü kullanıp neresinde gerçeklere sadık kalacaksınız iyi belirlemek gerekiyor çünkü hayal ürününü fazla kacirdiginizda hitap ettiğiniz kitle hayal kırıklığına uğrayabilir ve ya tam tersi gerçeklere fazla sadık kaldığınızda belgesel kıvamına gelebilir. dizi bittikten sonra internette okuduklarim bana gayet uygun bir ayar verildiği izlenimi oluşturdu.
6 bölümde bitebilecekken 8 bölüm biraz uzatılmış. sanırım hollanda'lı diplomatın tutkusu daha net anlaşılsın diye bu yola gidilmiş ki bu da diziyi basit bir polisiyeden kurtarmış oluyor.
dizide diğer yazarların da belirttiği döneme ait ayrıntılar çok çok güzel kullanilmis. kullanılan bardaklardan bikinileri, kağıtlara, mobilyalara kadar... ayrıca çekim kalitesi ya da tekniği de gercekten 70'li yıllarda hissetmenizi sağlıyor. sırf bu yüzden bile izlenebilir.
başrol oyuncusu tahar rahim'in fransızca konuşurken ağzının aldığı hal, gerginlik ve korku başta olmak üzere duyguları soğukkanlılıkla gostermesi beni etkileyen bir başka nokta oldu.
itiraf etmeliyim ki; ilk bölümü izledikten sonra aşırı hem de çok aşırı sigara kullanımı özendirici olduğu düşüncesi ile beni rahatsız etmişti. son bölüme gelindiğinde ise artık sigara kullanımı öyle bir boyuta gelmişti ki; çocuklardan ve eşimden gizli ara ara tutturen benim bile midemi bulandırdı.
yine dizide karakterlerin nesneleri tutma biçimi, konuşurken istemsiz yapıldığı izlenimi verilmeye çalışılmış tikleri ya da tepkileri, anne eksikliği ve ya duygusal istismarın insan psikolojisinde etkileri çok güzel vurgulanmış.
kafama yatmayan tek şey; juliet'in son aşamada yaptığı aptallık oldu.
dizi ile ilgili minik ve önemsiz bir sürpriz; daha önce yine netflix'te izlediğimiz bodyguard dizisinin başrol oyuncusurichard madden* eskiden serpent'in moniqe'i jenna louise coleman!* ile sevgili iken, 5 yıllık ilişki bitince yine serpent'in angela'sı* ellie bamber ile aşk yasamiş. yani aynı diziden iki kadınla da çıkmış. *
öncelikle gerçek bir hikayeyi izleyici ya da okura sunmak bence zor iş. neresinde hayal ürünü kullanıp neresinde gerçeklere sadık kalacaksınız iyi belirlemek gerekiyor çünkü hayal ürününü fazla kacirdiginizda hitap ettiğiniz kitle hayal kırıklığına uğrayabilir ve ya tam tersi gerçeklere fazla sadık kaldığınızda belgesel kıvamına gelebilir. dizi bittikten sonra internette okuduklarim bana gayet uygun bir ayar verildiği izlenimi oluşturdu.
6 bölümde bitebilecekken 8 bölüm biraz uzatılmış. sanırım hollanda'lı diplomatın tutkusu daha net anlaşılsın diye bu yola gidilmiş ki bu da diziyi basit bir polisiyeden kurtarmış oluyor.
dizide diğer yazarların da belirttiği döneme ait ayrıntılar çok çok güzel kullanilmis. kullanılan bardaklardan bikinileri, kağıtlara, mobilyalara kadar... ayrıca çekim kalitesi ya da tekniği de gercekten 70'li yıllarda hissetmenizi sağlıyor. sırf bu yüzden bile izlenebilir.
başrol oyuncusu tahar rahim'in fransızca konuşurken ağzının aldığı hal, gerginlik ve korku başta olmak üzere duyguları soğukkanlılıkla gostermesi beni etkileyen bir başka nokta oldu.
itiraf etmeliyim ki; ilk bölümü izledikten sonra aşırı hem de çok aşırı sigara kullanımı özendirici olduğu düşüncesi ile beni rahatsız etmişti. son bölüme gelindiğinde ise artık sigara kullanımı öyle bir boyuta gelmişti ki; çocuklardan ve eşimden gizli ara ara tutturen benim bile midemi bulandırdı.
yine dizide karakterlerin nesneleri tutma biçimi, konuşurken istemsiz yapıldığı izlenimi verilmeye çalışılmış tikleri ya da tepkileri, anne eksikliği ve ya duygusal istismarın insan psikolojisinde etkileri çok güzel vurgulanmış.
kafama yatmayan tek şey; juliet'in son aşamada yaptığı aptallık oldu.
dizi ile ilgili minik ve önemsiz bir sürpriz; daha önce yine netflix'te izlediğimiz bodyguard dizisinin başrol oyuncusurichard madden* eskiden serpent'in moniqe'i jenna louise coleman!* ile sevgili iken, 5 yıllık ilişki bitince yine serpent'in angela'sı* ellie bamber ile aşk yasamiş. yani aynı diziden iki kadınla da çıkmış. *
devamını gör...
gücendirmesin sana yazacaklarım
6 ay sonra yeni bir güncelleme. bilinsin ki içim soğumuyor. yazmak eskisi kadar keyif vermediği gibi kendi başıma oynadığım kum havuzuma da el koydular. neden? kime ne zararı oldu? büyük hayallere kapılmadım burada hiç. vaat edilen de olmadı. anlaşılmayı umdum. en çok da anlaşılamamaktan korktum. korkularımın üzerine gidecek cüret bende hiç olmamıştı zaten. durmaksızın sırtımı dönüp yürüyorum fakat gölgesi, karşımda dikiliyor. ondan ne kadar uzaklaşırsam uzaklaşayım işte tam karşımda korkumun gölgesi. iri ve bana meydan okumakta. gölgeye sırt çevirsem bu kez de korkum orada. beklemekte beni. buraya kadarmış. insanlara kendimi anlatamamaktan yoruldum. halbuki anlatacağım daha çok ne vardı. bilyelerimden bahsedecektim. onlara sıra gelmedi. okuyorsan halen burayı, sana dürüst davranmadım. bil istedim. bu sözlük, bana rahat nefes almayı vaat etti aslında. işte şimdi o nefesi alamıyorum. politikacıdan betersin sözlük ve sansürcüsün. hem de büyük sansürcü. eleştiri olmayan kuralına uygun olanı daha önce sildin. önünde at koşturanlara gözünü kaçırdın şimdi çok az kişinin bakıp göreceği başlıkları anında kaldırıyorsun sol akıştan. son gördüklerim yeterli artık. öcüme bıçak doğrultmayacağım belki ama s2mde de olmayacak. bu kez ve son kez sözlüğü kendime muhatap aldım. sözlük, gücendirmesin sana yazdıklarım zaten bırakıyorum yazarlığı...
devamını gör...
halkımızın uzman olduğu konular
siyaset, ekonomi ve futbol.
devamını gör...