insan yaşamının devamı için en mühim şeydir . eğer unutmasaydık her gün yeni bir hayata başlayamazdık .her gün güneş doğmazdı bize . sıkılırdık bunalırdık .yani diyecegim o ki unutmak güzel şeydir .tüm kötü günleri unutmamız dileğiyle.
devamını gör...

(bkz: sözlük nereye gidiyor sorunsalı)
devamını gör...

fark ettiniz mi bilmiyorum ama ebeveynlik ilişkisi dışında(ki artık o bile şüpheli) kimse birbirine çıkarı olmadan yardım etmiyor. aksi durumlarında ise zaten yapmamız gereken bir yardımı yerine getirdiğimizde kahraman ilan ediliyor; sosyal medyada ,televizyonlarda yapılan şeyin ne kadar olağanüstü bir davranış olduğu konuşuluyor. toplum, gittikçe birbirinden uzaklaşıyor...
devamını gör...

gayet normal olan bir durumdur. ülkedeki her etnik kökenin dilini ayrı ayrı tanıyıp ona göre düzenlemeler yapılsa tabelalar yerine kitapçıklar koyulması gerekir her yere. kendi ailesi de farklı bir etnik kökene sahip, kendi içlerinde farklı bir dil konuşulan bir ortamda büyümüş biri olarak herkesin yaşadığı ülkenin dilini öğrenmesi gerektiğini düşünüyorum. he yaşlıdır, öğrenemeyebilir yanında türkçe bilen refakatcisiyle birlikte halleder islerini. ama ben türkçe bilmiyorum siz benim dilimde konuşun yaklaşımı tümüyle yanlıştır.
devamını gör...

neden her şeyi bir genelleme çabasındasınız, anlamış değilim. etrafınızdaki her şeyi tek bir olguya bağlamak çok mu zevkli geliyor ya da çok mu faydalı bir eylem? hani öyleyse biz de yapalım.

ama bence siz beni dinleyin ve bu tür genellemelerden uzak durun. size hiçbir artısının olmayacağı gibi kocaman bir önyargı hediye edecektir. bu benim naçizane tavsiyem.
devamını gör...

gittim gezdim birkaç alternatifi denedim sende karar kıldım demektir. memnuniyetsizce bir mağazada biz biraz daha bakalım deyip diğer mağazaları dolaşıp en uygun fiyatların ve kalitenin o beğenmediğin mağazada olduğunu idrak etmeye benzer, sırıtan bir suratla dönersin o mağazaya. yerlerde yuvarlanın, gidin bir iki ay mazhar osman'da falan yatın gerekirse ama yine de dönen sevgiliyi affetmeyin. önce kendinize sonra sizi büyüten aileye saygısızlık olur bu inanın.
devamını gör...

ego tabanlı vahşet yönünden insanlarla kıyaslandığında kat be kat masum kalacak canlılardır.

hayvan, kendi canına, yavrularına, barınağına ve beslendiği alanlara açık tehdit olmadıkça saldırmaz. açlık haricinde -birtakım istisnalar hariç- avlanmaz ya da kendi türünden bir canlıyı öldürmez.

insan ise sırf kendi zevki uğruna doğayı katleder, savaşlar çıkarır, kendi türü de dahil olmak üzere her tür canlıya "zevkine" işkenceler yapar. belli ve yeterli bir alanı değil, tüm dünya alanlarını kendine ait bilir…
devamını gör...

galata kulesinin önünde tek başıma içiyordum . öyle canım sıkılıyor öyle konuşmak istiyorum ki kalkıp sürekli birilerinden çakmak istiyorum , oysa çakmağım var . derken evsizler ,şarapçılar ,tinerciler her ne diyorsanız o arkadaşlardan istedim bir tanesi gelsene kardeş yanımızda otur dedi . benim için evsiz ,şarapçı,tinerci filan değillerdi o sırada hikayelerini merak ettiğim insanlardı . konuşan insanlardı ,ağız dolusu kahkahalar atıyorlardı ,mutlulardı . neyse oturdum dört beş kişiler onlar içiyoruz beraber . içkiler bitti ben ısmarlarım dedim bir arkadaş eşlik etti beraber aldık geldik . birkaç defa daha gittik geldik , herkes küfelik sarhoş . o sırada yurtta kalıyorum , çıkış yaptığım için gece o saatte üstelik sarhoş olarak dönme şansım yok . sabaha karşı üç dört gibi etraftaki birkaç kişinin haricinde kimse kalmamıştı . her şey yolunda gibiydi ama bir ara iki tanesi tartışmaya başladı ve kavgaya döndü mevzu . ben sırtımı duvara dayayıp sağlam durmaya çalışıyorum ama şarap kötü çarpmıştı . sonra bunları ayırdı iki tanesi ve polis geliyor gitmemiz lazım filan dediler . hakikaten ışıklı bir şeyler de yaklaşıyor ama seçemiyorum tam olarak . sesler filan yükseliyor . hızlandık ilerde tekel vardır bir tane galiba o sokaktan girip biraz koştuk . sonra bir kapının önünde durduk kapıyı açtı bizden biri ve içeriye attık kendimizi . korkunun etkisiyle biraz ayılmıştım , terk edilmiş bir binadayız . önceden oralarda gezinirken gördüğüm ahşap harabe binalardan biri . çıktık yukarıya bu gece burda yatarsın dediler , meğer barındıkları yaşadıkları yermiş . telefonun ışığını açıyorum etrafta şırıngalar ,kovalar var . her tarafta çöp var ,bok var . bana sen yukardaki yatakta yatarsın diyor gösteriyor çıkıyorum . demir bir ranza var ,sonra bir şişe uzatıyor , buraya işersin diyor . kafamı kaldırıyorum üzerimde çatı yok odanın yukarısı olduğu gibi açık . titreyerek uyumaya çalışıyorum müthiş bir yağmur başlıyor . bardaktan boşanırcasına üzerime serpiliyor . dışarda siren sesleri içerde donuyorum . o gece ölmediğim için çok ama çok mutluyum .
devamını gör...

selamün aleyküm değerli kafacılar, günaydın sayın sevgili takipçilerim.
yine hafta sonunun ışık hızıyla bitmesi sonucunda bu nursuz gudubet pazartesi gününe ulaşmış bulunmaktayız.
bir amele pazartesi günü ne kadar mutlu olabilirse o kadar mutluyum, uykum var ve kahvaltıda çorba içmek zorunda kaldım.
güne puanım sıffır sıffır sıffır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ama nasıl bir yaşamak? bir dağ başında da nefes alıp verebilir insan.
türkiye'de ölmekten, -hele bir kadınsan- öldürülmekten, daha zor türkiye'de yaşamak.
devamını gör...

şuuru kapalı hastaya tedavi ister misin diye sorulmaz.
laiklik düşmanları sinirinden kudurangillerden olmaya devam etsin.
devamını gör...

evet sözlük, bugün gene karın boşluğumda tam yumruğum kadar bir taş var sanki! dönüyor kafasına göre bazen hızlı bazen yavaş. içim sıkılıyor o döndükçe, hızına göre verdiği azapta artıyor. dışardan ite kaka eylemeye çalıştığın hayatın içine attığın katran kısmının birike birike zamanla taşlaşması olabilir bu belki de. yıllardır böyle; insanların seni, her şeyi bu kadar kolay unutup bu kepaze hayatın akışına kapılabilmeleri dehşete düşürüyor beni! bu yaşa geldim daha geçmedi ya ona hayret ederim. işte bu kadar kıymık kıymık düşünen bir insan olunca da içindeki o katran topu kor oluyor...
devamını gör...

ip atlamak, yakar top oynamak.
devamını gör...

hoş geldiniz allah'ın adamları hoş geldiniz. çok özlemiştik yaa. *
devamını gör...

belirsizlik ilkesini bulan zat. 1932 de nobel fizik ödülünü aldı
devamını gör...

sahte hayatlar yaşamaya çok alıştık internet alemine daldık dalalı. daimi bir takip edilme hevesiyle kendi özel hayatımızı gözler önüne sermekten büyük bir keyif duyar olduk. hayatımıza dair ne varsa, paylaşım sitelerinde ayan beyan ortaya döktük ve bu, bizim popülerlik yolundaki en büyük adımımız oldu. halbuki git gide yalana dönen, sahteliğe meyleden bir yaşam döngüsünde yol alıyorduk, bilemedik. bir kafede otururken “sıkıldım” desek hiç kimse dönüp bakmazken bize, bu sözü internette bir siteye yazınca onlarca yorum almaktan dolayı göğsümüz kabardı. 500 – 1000 sanal arkadaşımız olunca kendimizi sosyalleşmiş saydık fakat bir sinema filmini yalnız izlemek zorunda kaldığımızda bile o arkadaşların sahteliğinden şüphelenmek aklımıza gelmedi. işte bu bizim takip edilme, izlenme isteğimizdendir. büyük biradere gönüllü köleliğimizdendir.


bir başka ve daha evvel bir zamana ait olan televizyon ise başka bir yönümüzü ortaya koydu. başka insanların hayatına olan merak. televizyonla birlikte, kendi hayatımızı yaşamaktansa, başka insanların yaşadıklarını izlemeye koyulduk büyük bir iştahla. insanlarıın en özeline kadar soktuk burnumuzu, yetmedi eleştirmeye, akıl vermeye bile başladık. onlar yaşadılar biz izledik. onların hayatındaki her şeyi merak etmeye başladık. bir adam hayal kurdu mesela, biz o hayale ondan fazla inandık. eve gelince ilk iş televizyonu açtık dünyada neler olmuş diye bakmak için. ama aslında dünyada neler olduğunu, eve gelmeden az evvel kendi gözlerimizle görmekteydik. işte bu da bizim takip etme, izleme isteğimizdendir. büyük birader olmaya yeltenişimizdir.
bu iki isteğin bileşimi bizi yavaş yavaş “truman burbank kompleksi”ne doğru sürüklemeye başladı. her an bir film setinde gibi yaşamak adet oldu artık. kulağımızda kulaklıklarla yürürken, çalan müzik “clint mansel”e aitse bir de, kendimizi bir filmin başrolünde hissettik. fonda çalan müzik eşliğinde bize biçilen rolü oynuyorduk, çevremizdeki herkes gibi. bu yanlış değildi aslında, çünkü zaten herkes, bir kamera olsun ya da olmasın, clint mansel çalsın ya da çalmasın kendine yazılmış bir senaryoyu hayata geçirmekteydi. acı çeker gibi yapmak, gülümser gibi, acıkır gibi, sevişir gibi, yaşar gibi yapmak oldu işimiz. ve tabii sonunda ölür gibi yapmak… ta ki bir gün gökyüzünden bir spot ışığı önümüze düşüp bize bir şeyleri ayrımsatana kadar.


truman burbank, bir şirket tarafından evlat edinilen ve doğumundan itibaren her saniyesi dev bir film setinde geçen, farkında olmasa da yaşamı bir dizi olan bir adamın hikayesidir. tanıdığı herkes profesyonel oyunculardır, karısı, annesi, babası, en yakın arkadaşı… istinasız herkes. sahip olduğu hobiler ve dahi fobiler dizinin devamı için ona zorla kabul ettirilmiştir. ve otuz yaşına kadar truman bu olayın farkına varamaz bir türlü. andrew niccol’ün yaratıcılığın da bir sınırı olduğunu kabul edemeyen pırıl pırıl zihninin bir örneğidir bu film. niccol’ün zihninin ne kadar sınır tanımaz olduğunu anlamak için gattaca, simone, the terminal’i de izlemeniz yeterlidir sanırım. tabii bu yaratıcı kalem üstadının gözü kulağı olan yönetmen peter weir’i de unutmayalım. “dead poets society”de harikalar yaratan yönetmenin “the truman show”da yaptığı ise bir başka harikadır. jim carrey, oynadığı her rolün hakkını verebilen bir adam olduğu için de film büyük bir başarı sağlamıştır. izlemeye değer bir film olduğunu söylemeye gerek duymuyorum. izlemeye ve izlenmeye devam edin, sadece spot ışığı ya da bir dekor parçası düşerken kendinize dikkat edin. ölümünüzün “rating”i ne kadar yüksek olursa olsun, öldüğünüzde yayından kaldırılacaksınız…
devamını gör...

ne olursa olsun, başına ne gelirse gelsin, ne yaptıysa yapsın yardıma ihtiyacı olduğunda ilk size gelmesini sağlayın. nasıl olur? koşulsuz sevgi göstererek.
devamını gör...

benim, her hangi bir şey yerken su içerim , başka birşey içmem, çayı yemeklerden yarım saat, bir saat sonra içiyorum, kahvaltı dahil.
devamını gör...

çok partili ve bol koalisyonlu bir meclise doğru gidiyoruz. böylesi daha iyi olacak. hiç değilse birileri artık tek başına ben yaptım oldu diyemeyecekler.
devamını gör...

ikaz sensin güreş de sana şey etsin dediğim söylem.*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim