bırakınız paylaşsınlar dediğim başlıktır. yoksa özelden hayırlı cumalar mesajı geliyor.
devamını gör...

medyan sınırın(n.medianus) seyri sırasında oluşan hasara bağlı oluşan durumdur.
yurt dışında maymun eli olarak adlandırılır.
lezyonunda el bir şeyi kavramaya çalışırken ulnar sinirle çalışan sağlam kas grubunun kavrama hareketi yapması sonucu oluşan harekettir.
devamını gör...

"türbanlılar" diyerek fevkalade bir ötekileştirmeye imza atan yazar beyanı.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

dövme, piercing ve çizimdir.
devamını gör...

ne güzel insanlarsınız siz öyle.. ben bile mutlu oldum, bengaripsengüzeldünyaumutlu ne kadar mutlu olmuştur *
edit: bakınız efenim kız söylemiş, ben görmemiştim sorry.. ha ayrıca çocuk korosuna nasıl alınmadığımı henüz anlayamadım. burdan yetkililere sesleniyorum. geçen haftaki performansımın neyi eksikti? hıı? neyi eksikti?
devamını gör...

hemen her türk erkeğinin ilk defa gittiği bir mekanın günlük, aylık ve yıllık olarak hesaplama işlemidir. bu öyle sanıldığı gibi kolay bir işlem değildir.

hesaplama yaparken;
-mekanın bulunduğu muhit,
-ürünlerin fiyatları,
-çalıştırılan personel sayısı (görülen),
-masaların doluluk oranı,
-mekanın dizaynı gibi etkenleri de düşünerek sonuca ulaşır..
devamını gör...

hayatın düşündüğünden çok daha farklı şekillenecek, plan yapma ve akışa bırak. yapamam dediğin, adım atmaya korktuğun her şey olumlu yönde evrildi. kendini sevmeyi öğren, bunun için çabala, sen çok değerlisin.
devamını gör...

paulo coelho’nun 1998 yılında yayımlanan kitabıdır. çok zaman oldu bu kitabı okuyalı ama aklımda kaldı ziyadesiyle çünkü o dönem çok tuhaf bir şey oldu. üniversite hayatımın ilk senesini tamamen kendime ayırmaya karar vererek gittim okula. ve o sene bolca kitap ve kitaptan daha çok filmle geçti. filmden kastım sinemaya giderek film izlemektir. o dönem türkiye’de sinemalarda gösterime giren bütün filmleri izledim. veronika’yı okuyup bitirdiğim gün yine bir sinemada film izlemek için çıktım kafeden ve ne zaman görsem sinema değilmiş de içeride başka karanlık işler dönüyormuş hissi uyandırdığı için daha önce hiç girmediğim bir sinemanın önünde bir afiş gördüm: “ wilbur ölmek istiyor”. daha önce adını bile duymamıştım filmin. hemen cesaretimi toplayıp girdim ve beni çok etkileyen bir film izledim. üç nedenden etkilendim filmden: 1. güzel bir filmdi. 2. veronika yeni bitmişti. 3. o sinemada dönen karanlık işler meğer sanat filmleri, festival filmleri göstermekmiş.

veronika ile böyle bir hikayemiz var bizim. veronika ölmek isteyip başaramayan ve bunu haber alan tanrı tarafından işi kolaylaştırılan bir kadının hikayesi. eduar ise tamamen bir son dilek hakkı veronika için.

okunası bir kitaptır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

“kimse incinmesin” düşüncesi.
hassas insanların kendilerine olan lanetidir.
bu yüzden arsızlar tarafından çantada keklik görülürler.
devamını gör...

gözlenebilen evren için konuşursak, şu an için stephenson 2-18 adlı süperdev yıldız.

scutum olarak da bilinen kalkan takımyıldızı'nda bulunan bu yıldızın tahmini yarıçapı güneş'in yarıçapının 2000 katından biraz daha fazla. bizden yaklaşık 20.000 ışık yılı uzaklıkta bulunuyor.

bu da, şu an hatalı şekilde en büyük yıldız olarak bilinen uy scuti ile boyut karşılaştırması:

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

23 nisan benim için bando takımıdır.
5 para ver 5 para ver, 5 para yoksa 10 para ver ritmi ile saatlerce bando çalardık. *
devamını gör...

1470'li yillarda midilli'de dogdu. annesi yunan, babasi ise (arnavut yahut sirp) devsirme idi. asil ismi hizir'dir. barbaros lakabini ise buyuk kardesi oruc'tan almistir. oruc reis olmeden evvel hizir reis'den daha meshurdu. barbaros ismi italyanca "barba rossa" yani kizil sakaldan geliyor olabilecegi gibi yunanca "barbaros" yani barbardan gelmesi de mumkun. cunku uzun bir sure, oruc ve hizir yunan adalarini hristiyan kole bulup ya gemide calistirmak ya da satmak icin yagmalamistir.

yavuz sultan selim'in vaktinde osmanli'ya bagli bir korsandi (corsaire/ privateer). cezayir'i tekrar fethettikten sonra (evet tekrar fethettikten sonra ama çok uzun hikaye), cezayir sultanligini suleyman'a hediye etti. bunun uzerine kaptan-i derya oldu.

avrupa'da deniz tanrisi olarak gorunen andrea doria'yi birkac defa silkelemesine ragmen en doria karsisindaki en buyuk zaferi preveze'dir. preveze'de hacli donanmasi turk donanmasinin iki katinda daha fazla olmasina ragmen 28 eylul 1538'de barbaros kesin bir zafer almayi basarmistir. preveze deniz muharabesi sonucunda, turkiye iyonya ve ege denizlerindeki butun venedikli ve cenevizli kolonileri ele gecirmistir.

barbaros hayrettin pasa suphesiz en buyuk turk denizcisidir. maalesef ki turkler olarak tarih boyunca aslina bakarsaniz denizde cok basarili olamamisizdir. amma velakin barbaros buna bir istisnadir. abartmadan soyleyebilirim ki, akdeniz'in preveze ve lepanto arasinda neredeyse tamamen turkler tarafindan domine edilmesinin nedeni barbaros'dur.

fun fact: doneminin buyuk turk denizcileri arasinda tek yasliliktan olenidir. emekli olduktan sonra, 1546'da vefat etmistir.
devamını gör...

"usta, bize 2 çay!"
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

01.
devamını gör...

osmanlı ordusunda padişahın hassa ordusunun atlı birliklerini oluşturan, tıpkı yeniçeriler ve diğer kapıkulu ocakları gibi ulufe alan seçkin birliklerin adı. dış görünüş olarak tımarlı sipahilere göre daha ihtişamlı ama kullandıkları silahlar aynıdır. kapıkulu sipahilerinde de bozulma dönemi 17.yüzyıl başlarında başlamıştır.

16. yüzyılın ünlü diplomatlarından busbecq bu sipahileri şu şekilde tarif eder: “üzengileri altın, gümüş ve değerli taşlardan parlayan kapadokya, suriye veya başka cins en soylusundan bir at üzerinde önünden geçip giderken, böyle bir türk şövalyesinden daha ihtişamlı bir görüntü yoktur. üzerine altın ve gümüş işlemeli kumaştan, hafif veya ağır ipekten ya da koyu kırmızı, sarı yahut lacivert renkte değerli başka bir elbise giyiyor. iki yanında birinde yayın durduğu ve diğerinde renkli oklarla dolu olan, partların ülkesindekiler gibi seçkin elişi ile işlenmiş iki sadak taşıyor. sol kolunda taşıdığı, oklara ve kılıç veya topuz darbelerine dayanıklı kalkanı da aynı seçkin işçiliktendir. boş bırakmayı yeğlemediği takdirde, sağ elinde çoğunlukla yeşil renkte hafif bir mızrak taşıyor. kısa ve değerli taşlarla bezenmiş bir kılıç kuşanıyor ve eyerden topuzu sarkıyor.

diyorsunuz ki bu kadar silah niye? öyleyse biliniz ki bu süvari tüm bu silahları kullanmasını gayet iyi biliyor. şimdi de diyorsunuz ki, bir kişi hem yayı, hem de mızrağı nasıl bir arada kullanabilir? yayını ancak mızrağını attıktan veya kırdıktan sonra mı çıkarıyor? hayır, zira mızrağı mümkün olduğunca yanında tutuyor, ama savaşın gidişatı yayı kullanmasını gerektiriyorsa, hafif ve buna göre düzenlenmiş mızrağı eyerinin ve bacaklarının arasına o şekilde sıkıştırıyorlar ki, ucu arkadan yukarı doğru bakıyor, böylece mızrağı dizleri ile istediği kadar sıkıca tutabiliyor. mızrakla savaşmaları gerekiyorsa, yayı ya sadağına yerleştiriyor ya da kalkanının üzerinden sol koluna asıyor. başlığı, ortasından şeritler ile bölünmüş koyu kırmızı bir ipek kumaşın uzandığı bembeyaz ince pamuklu bir kumaştan oluşuyor. birçoğu başlıklarını ayrıca siyah tüyler ile süslüyorlar”.

dünyanın en iyi atlı binicileri olan bu sipahiler, tabii ki çoğunlukla kıymetli olan atlarına çok değer veriyorlardı ve çok iyi bakıyorlardı. bilhassa at cinslerinin ıslahı ile uğraşan hipologlar ve soylu at yetiştiricileri için, busbecq’in çağdaşı olan başka yazarlar tarafından da teyit edilen bu ilgi çekici anlatımından, o dönemlerde bir atın akıllıca ve sevgi ile beslenmesinin osmanlı sipahilerinin hristiyan ülkelerine karşı üstünlük kazanmalarında büyük etkisi olduğunu anlamak mümkün.
sipahiler, tıpkı osmanlı’nın tüm süvari birlikleri gibi, mükemmel atları ile savaş alanında hücumlarının şiddeti ile kendilerini gösteriyorlardı. hücumlarına daima havayı yırtan ve hristiyan süvarilerin demir gibi saflarını bile titreten korkunç bir nara eşlik ediyordu.

uzaktan hala en önemli hücum silahları yaydı. sipahiler tarafından büyük bir çeviklik ve güvenle kullanılıyordu. busbecq, bu hususta mucizevi şeyler anlatır. isterse düşmanın göz bebeği olsun, hedef nadiren ıskalanıyordu. erkek çocuklar 7-8 yaşlarından itibaren kısa ama oldukça güçlü yaylar ile alıştırma yapıyorlardı ve güçlü bir kol gerektiren bu silahla yapılan savaş oyunları, bayram günlerinde erkeklerin ve yaşlıların en büyük eğlencesiydi.

kapıkulu sipahileri hassa ordusu olduklarından, kendileri tımarlı sipahilerin üstünde görüyorlardı. esas itibariyle orhan gazi’nin tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, osmanlı askeri teşkilatının oluşumunda çok büyük hizmetleri geçen kardeşi alaeddin’in bir eseri olarak ortaya çıkmışlardı ve ilk örgütsel yapılanmalarıyla da uyum içinde olupdaha kesin olarak geliştirilmeleri ve teşkilatlandırılmaları ise sultan 1.murad’ın aynı şekilde büyük hizmetleri bulunan beylerbeyi timurtaş paşa sayesinde gerçekleştirilmişti.
başlangıçta saltanat sancağını korumakla görevlendirilen en fazla 2500 kadar seçkin adamdan oluşan bu birlik, zamanla önemli ölçüde takviye edilerek daha geniş bir oluşum ve buna uygun bir sınıflandırma kazandı. kısa bir süre sonra, kapıkulu süvarileri adı altında, özelliklerini belirten farklı isimlerle dört bölüğe ayrıldılar.

*sipahiler

*silahdarlar

*ulufeciler

*garipler.

yavuz sultan selim, bu sipahilerin sayısını 3500 kişiye çıkarmıştı. padişahın süvari hassa ordusunda ilk sıradaydılar, ordugahta daima padişahın yanında bulunmak ve mesela kötü hav şartlarında, yağmur veya kar yağdığında, muhtemelen havada daha uygun bir ısı oluşturmak üzere, padişahın otağında veya otağın önünde uyumak zorunda kalan 500 kişilik bir birlik temin etmek gibi tuhaf bir yükümlülüğü yerine getirmek zorundaydılar. ulufeleri o zamanlar günlük 20 ile 40 akçe arasında değişiyordu ve başlarında günlük 80 akçe ulufeli, rütbe olarak yeniçeri ağasına en yakın sipahiler ağası bulunuyordu. sipahiler, kırmızı sancak ve mızraklarının ucunda kırmızı şeritler taşıyorlardı.

aynı zamanda silahdarlar da 2500 kişiye çıkartılmışlardı. rütbe olarak sipahiler ile aynı seviyede bulunan silahdarlar, günlük 20 ile 40 akçe arasında değişen miktarlarda ulufe alıyorlardı. başlarında bulunan silahdar ağası tıpkı sipahi ağası gibi 80 akçe ulufe alıyordu. sancaklarının rengi ise sarı renkteydi.

kanuni sultan süleyman’ın hükümdarlığı döneminde gerek sayıları, gerekse ulufeleri bakımından bazı değişiklikler meydana geldi. 1534’te sayıları 11500 kişiye kadar çıkmıştı. ilk iki bölükle dördüncü bölükten her biri 3000, üçüncü bölük ise 2500 kişiden oluşuyordu. 20 yıl sonra ilk üç bölük 2000 kişiden oluşurken, dördüncü bölük 1500 kişilikti ve ilk iki bölüğün ulufeleri 15 ile 45 akçe arasında değişirken, üçüncü bölüğün ulufeleri 10 akçe, dördüncü bölüğün ulufeleri ise 8 akçeye kadar indirilmişti.

ilk üç bölüğe çıkanlar o dönemlerde genelde saraydan, savaş sırasında esir alınan hristiyan çocuklarının yetiştirildiği içoğlanı ocaklarından gelen içoğlanlarıydı. dördüncü bölük olan garipler de yine aynı şekilde devşirmeydi ve daha az ulufe alıp daha az itibar görüyorlardı.

3.murad zamanındaki iran seferlerine kadar, kapıkulu süvarilerinin sayısı, her biri 500 kişilik bölükler halinde vezirlerin maiyetine verilen 2500 kişi ve adeta veziriazamın muhafız kıtası gibi doğrudan onun emrinde bulunan 1000 kişi dahil olmak üzere, 14-16 bin kişi arasında sabit kaldı. iran seferleri sonucunda, bilhassa batı kaynaklı 1590 ve 1594 tarihli raporlardan anlaşılabileceği üzere, sayıları yaklaşık 40 bine çıkacak şekilde takviye edilmişlerdi.



halbuki sayılarının bu denli yükselmesi, bu seçkin birliklerin bozulmaya başladığını gösteriyordu. iran seferleri, bu açıdan iki sebepten ötürü osmanlı askeri teşkilatına uğursuz gelmişti. öncelikle sefere bu kadar büyük sayıda birlikler çıkarabilmek için eski asker toplama yöntemlerinden vazgeçmek ve eksik kalan yerleri yalnızca sarayın içoğlanı ocaklarından doldurmak yerine, sipahilerin arasına onlarla aynı hünerlere sahip olmayan ne kadar vasıfsız adam varsa almak zorunda kaldılar. ikinci olarak, bu savaşlarda yalnızca insan olarak değil iyi atlar bakımından da maruz kalınan büyük kayıplar sipahi birliklerini öyle bir hle getirdi ki, o dönemden sonra bir daha eski ihtişamlı günlerine geri dönemediler.

kapıkulu sipahilerinde, tıpkı yeniçerilerde olduğu gibi, mevcut direniş, isyan ve ayaklanma ruhu, böylece gitgide daha fazla beslendi ve oldukça tehlikeli bir girişim gösterdi. zorlu yürüyüş insanlarla atları harap ettiği için, terk ve talan edilmiş topraklarda en iyi ihtimalle hiçbir şey alınamayacağı için iran seferine hiç istemeyerek çıktılar. zira türklerin “kızılbaş” diye adlandırdıkları iran şahının savaş yönetim sistemi, düşman yaklaştıkça sınır eyaletlerini yakarak harap etmek ve halkın tamamını iç kısımlara doğru çekmekti. böylece osmanlı birliklerinin buralarda ihtiyaçlarını gidermesi epey zor hatta imkansız bir hale gelirdi.

kapıkulu sipahileri 1826 yılına kadar varlıklarını sürdürdüler. 1826 yılında sultan 2.mahmud yeniçeri ocağını ortadan kaldırdığında sipahilere dokunulmadı ve anlaşarak yeni kurulan orduya katıldılar.
devamını gör...

bilgi içerikli paylaşım yapınca: entel.
kitap alıntısı paylaşınca: çok bilmiş, kendini göstermeye çalışıyor.
ülke gündemi konusunda konuşunca: terörist.
toplumsal cinsiyet eşitliğini savununca: meriç.

ne yaparsın kafa sözlük böyle bir platform.*
devamını gör...

türkiye gazetesi " bisan " marka bisiklet vermişti.
galiba 100 kupon biriktirmiştim o zaman.
ilk aldığımda çok heyecanlanmıştım lakin sonra ne kadar dandik bir marka olduğunu anlamıştım.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim