sinir bozan insan tipi.
(bkz: ruh emici)

duvara toslarsınız bu kişilerle her konuştuğunuzda. etkisi böyledir söylediklerinin. siz sürekli "ama bak şöyle düşün..." diyerek kapı aralamaya çalışırsınız, o yine başka bir duvarı, örümcek çevikliğiyle örüverir fikrinizin karşısına.

ben artık -yaşlılıktan mıdır bilmem- tahammül edemiyorum bu tip insanlara. kimseyi polyanna saflarına katılmaya zorlamakla geçiremiyorum değerli vaktimi. herkes akıllı olsun, biraz da kendileri çabalasın düştükleri olumsuz potansiyel kuyularından kurtulmak için. benden bu kadar!..
devamını gör...

imlâ kuralları hiç edilerek, yedi kelimeyi geçmeyen tanımlar yazan güruhun istilasından daha hallicedir.
kısa bir not: 35 yaşında değilim.
devamını gör...

samsun'da yaşanan olaydır. gayet komiktir.
devamını gör...

o da olmasa entrylerimi kim beğenecek bilmiyorum...
devamını gör...

1914 yılında doğmuş bir '' garip '' şair adam. şiire kasket giydiren, onu sivilleştiren, sokağın dilini kendi diliyle birleştirip unutulmamayı başarmış ender insanlardan sadece biri. yaşamı da erken ölümü de hep sırlarla örülü, üzücü. kapanışı da kendisinin bir şiiriyle yapalım o halde.

şaheserim

âşık olduğum zamanlarda
şiir yazmak âdetim değildi.
halbuki asıl şaheserimi
onu en çok sevdiğimi
anladığım zaman yazdım.


onun için bu şiiri
ılk önce ona okuyacağım.

mehmet ali sel adıyla , ankara, eylül 1937.
devamını gör...

işte sanırım hayatımın en zor şeyi de bu. ilk anneannemi kaybettim küçüktüm o zaman ölüm ne bilmiyorum daha. evde ben ablam ve nenemin iki kardeşi bulunuyordu. haber geldi herkes sustu. ölüm sessizliği işte oydu. o an düşündüm şimdi ben bir daha nenemi göremeyecek miydim yani sonsuza kadar gitmiş miydi? köyde onun bana sobada patates yapışını özlerdim ama. gülen yüzünü bana kürtçe maniler okumasını -anlamasam da çok severdim- bunları özlerdim ama ben.
her şey o yıl başladı ben artık köye gittiğimde hep bir eksiktim.

daha sonra birkaç yıl sonra bu sefer dedemi kaybettik o kadar hızlı oldu ki kimse nasıl oldu hala pek anlayamıyor. kanser denen illet benim çakı gibi delikanlılara taş çıkartan dedemi bulmuştu. bir ay... bir ayda gözümüzün önünde o dağ gibi adam eriyip gitti. o gece çok fırtına vardı ve elektrikler sürekli gidip gelince solunum cihazı doğru düzgün çalışamamış ve dedemi kaybetmiştik. o gece halalarım ortalığı ayağa kaldırmış feryat etmişler. uykum ağırdı ben duymadım. sabah öğrendim. ve bir kez daha eksildim. artık bize tahtadan oyuncaklar yapan, şiirler yazan, hep yanımızda olan dedem gitmişti.

daha sonra en acısı belki de amcam. her şey bu sefer dakikalar hatta saniyeler içinde oldu. oysaki o gün çok güzel başlamıştı. köyde toplanmış bütün sülale gidiyoruz piknik yapmaya. doluştuk traktöre ama nasıl mutluyuz. gitti, eğlendik, buğday yıkadık. amcam aşağıdaki küçük havuza bakacaktı. gitti ve geldiğinde elinde bir arı kuşuyla döndü. ama ne güzel bir kuştu o. böyle rengarenk bir kuş. ama kuş ıslaktı sanki yaşamıyordu. amcam havuzda iki kuş görmüş ve onları kurtarıp sudan çıkarmış. biri zaten çoktan ölmüş. ama biri hala yaşıyordu. koydu güneş alan bir taşa kuşu açtı kanatlarını kurusun diye. hepimiz başındaydık merakla bekliyorduk. biraz yemek verdik kuşa. biraz sonra da kanatlandı ve uçtu. önce teşekkür eder gibi etrafımızda uçuştu biraz sonra da gitti. bir canlının hayatını kurtaran amcam nasıl olmuştu da kendi hayatından olmuştu. daha sonra amcam tarlalara bakacağını söyledi ve yokuştan aşağı inerken onu son kez gördüğümüzü kimse bilmiyordu. keşke diyorum keşke amcama dur deseydim ne bileyim en olmadı bir kere sarılsaydım. sonra amcam kalp krizi geçiriyor. tabii diğer amcam motoruyla ona ulaşıyor bir yandan da ambulansı çağırdık ama köydeyiz öyle hemen gelemez. işte amcam, küçük amcamın kollarında vefat ediyor bir nevi. ambulansta yaşatmaya çalışıyorlar ama çok geç. amcam da son günlerde sol tarafım ağrıyor derdi. o olay olmasaydı birkaç gün sonra hafta başında hastaneye gidecekti. hayat işte... o gün anladım dostlar kötü haber tez yayılır sözü gerçekmiş. babam eve bizi son sürat getirdi. traktörde öyle hızlı geliyorduk ki kimse römorkta ayağa kalkmaya bile yeltenemezdi. biz eve geldik annem, babam ve amcamın eşi hastaneye gittiler. babaannem geldi. garibim öyle hüzünlü öyle şaşkın kalmış ki, anlatamam o anki halini. daha on dakika olmadan bütün köy bizim kapıdaydı biz yeni öğrenmiştik herkes nereden duymuştu böyle. ama işte amcam kurtarılamadı ve ben ilk defa babamın ağladığına şahit olmuştum. amcamın cenazesinde ağlamıştı. babasının cenazesinde ağlamayan adam kendine hakim olan adam bir çocuk gibi ağlıyordu kardeşi için. o zaman ölümün acılığını daha iyi kavradım. herkesin babası kendine koskoca görünür ya benim koskoca babam ağlıyordu. hem de nasıl şiddetli. o gün ben bir kez daha eksildim. artık böyle rakı içip çakırkeyif olunca bize hikayeler anlatan bizi gülmekten kıran, benim en sevdiğim amcam artık yoktu.

ahh dostlar bitti mi dersiniz hayır biter mi hiç hepimiz ölümlüyüz sonuçta işte bu ölüm bu sefer de altı ay sonra babaannemi buldu.
canım nenem önce kocasını sonra oğlunu kaybetmenin acısına ancak o kadar dayanabildi. biz daha şehirdeydik. haberi aldık. bir kez daha yıkıldık. nenemi de uzun zamandır görmüyordum. arada arıyorduk. sesimizi duyunca bir sevinişi var anlatamam. benim gururlu, başı hep dik kendime örnek aldığım, gülüşüyle kanadı kırık kuşları bile uçarabilecek olan nenem de artık yoktu. ben bir kez daha eksilmiştim.

dedemlerin evi de amcamlara kaldı. artık o günden sonra oraya pek gitmez oldum. artık dedemle nenem yok ki oranın neşesi yok. ne zaman gitsem sanki her şeyin boynu bükük. bir hüzünlü her şey onları bekliyor belli.
yazım çok uzun oldu ama yazmasaydım da içimde kalırdı bunlar aslında benim kimseye anlatmadığım şeyler. anlatınca gözlerimin dolmasına engel olamadığım her hatırladığımda bir kere daha ağladığım şeyler.
birini kaybetmek çok zor şey. o yüzden hazır hayattayken sevdiklerinize sarılın onları sevdiğinizi hissettirin. çünkü bir gün çok geç olabilir. benim de hep keşke dediğim tek şey onlara son bir kez sarılabilmek olmuştur.
devamını gör...

üst başlık: (bkz: merdivenaltı_müzisyen ile müzik teorisi 101)
müziğe yeni başlayanlar için hep kafa karıştıran bir konudur. en basite indirgemek gerekirse, parçanın "rengini" belirler. biraz daha detaya girersek o müziğin hangi notada yükseldiğini, hangi notada durgun olduğunu, hangi notada "eve varmış" hissettirdiğini belirleyen şeydir. donanımdaki diyez ve bemoller tonaliteyi belirtir. diyezlerin sıralanışı fa'dan başlayarak beşliler çemberini saat yönünde takip ederken, bemoller si'den başlayarak çemberi saat yönünün tersine takip eder.


en son konulan diyezden bir sonraki nota o donanımın majör tonudur.
en son konulan bemoldedn bir önceki bemol o donanımın majör tonudur.
her majör tonun bir minör altılısı ise o tonun minör tonudur.

peki nedir bu majörler minörler hocam?

en basite indirirsek, parçanın "eve varmış" hisettirdiği, gerilimin çözüldüğü akor eğer majör bir akor ise o parçanın tonalitesi de majördür. minör ise de minördür. veya, parça mutlu ise majör, depresif ise minördür.


yan bilgi: minör tonu da genelde doğal minör, armonik minör ve melodik minör olarak üçe ayırırız ama onları saygıdeğer başlıklarında inceleyelim, kafa karışmasın daha fazla.

yan yan bilgi: barok müziğine kadar, yani rönesans dahil rönesans dönemine kadar tonalite hep mod [müzik] üzerine dayalı olmuştur. bu modlardan iki tanesi günümüze majör ve minör olarak gelmiştir ama yine, onları da saygıdeğer başlıklarında inceleyelim, çok derin konular.


ayrıca bkz:

(bkz: gam)
(bkz: majör gam)
(bkz: minör gam)
devamını gör...

bir kere uçurtması kaçtı diye gökyüzüne küsenlerin yaptığıdır.
devamını gör...

az evvel kategori başlıklarını tek tek inceleyerek bir çıkarım yaptığımda en çok tanımı kürk mantolu madonna kitabının aldığını gördüm. bunu ikinci sırada sadakatsiz dizisi ve üçüncü sırada behzat ç. dizisi takip ediyor. durum böyle fakat kategori başlıkları arasında henüz tek tanım ile kalmış çok değerli bulduğum kitaplar ve az izlenmiş olduğunu tahmin ettiğim kaliteli filmler mevcut. umarım zamanla onlar da faydalı tanımlar alır ve keyifle okuyabiliriz.
devamını gör...


herkes ne diyecek! herkesten ne gördüm ki?
bu herkes dedikleri şey beni üzmekten, hayatımı manasız hale sokmaktan başka ne yaptı?
-sabahattin ali
devamını gör...

benim için kafa sözlük'ün en iyi yazarıdır
devamını gör...

bir erkek bana " şunu giyin ya çok iyi oluyor" dese muhtemelen " sen giysene o zaman" derdim. bu yüzden başlığa kadın erkek fark etmeksizin ; canınız neyi giymek isterse, aynaya baktığınız zaman kendinizi nasıl iyi hissediyorsanız onu giyin diyeceğim başlıktır.
devamını gör...

özlemek değil de ben;
-bu yakışıklı da kim?
-aaa benmişim.
diyaloğunu yaşıyorum.
devamını gör...

edit 2: usta şöyle bir açıklama yapıp "hatasız insan olmaz" demiş. bize de tanımı güncellemek düşer.

şaşırarak öğrendiğim, beni hayal kırıklığına uğratan haberdir.

evet, yanlış okumadınız. cumhurbaşkanlığı sözcüsü ibrahim kalın'ın sözlerini yazıp bestelediği ve klibini de çektiği "hiç oldum" adlı türkünün düzenlemesini erkan oğur yapmış.

muhalif olduğunu konserlerinde dile getiren bir sanatçıydı. bana düşmez elbet ama ne oldu da böyle bir şey yaptı anlayamadım. şu dijital müzik çağında albümlerinin fiziksel kopyasını aldığım nadir sanatçılardandı. artık kendisini bu yaptığıyla da hatırlayacağım ne yazık ki.

edit 1: ohooo, iyi ki sözlükte küfür yok, olsaydı halim yamanmış. sığ düşünmekle, kutuplaştırıcılıkla eleştirenler olmuş. erkan oğur'u asalım demedim, benim gibi düşünen arkadaşlar da dememiş zaten. kendisini sevdiğimizden eleştirdik. sakin olun.

rejimin ne hale geldiği hepimizin malumu, şimdi burada uzun uzun anlatıp birbirimizi yormanın anlamı yok. ibrahim kalın da bu siyaset içinde olan en becerikli isimlerden biri belki de ama yine de bunca acıya sebep olan siyasetin bir parçasıdır benim gözümde. sanatın politik olmadığını söylemişsiniz ama sanat politiktir. biraz sanat felsefesi, biraz sanat tarihi okursanız ne demek istediğimi anlarsınız. böyle bir durumda eleştirimin gayet yerinde ve dozunda olduğunu düşünüyorum. olmadık ithamlarınızı da kınıyorum :(
devamını gör...

bağımlı olunan her hangi bişeyin olmaması durumunda yaşanan sendrom.
bu bir eylemde olabilir,alkolde
uyuşturucu da olabilir,sevgili de
kimisinde psikolojik ve atlatılması kolay yaşanabilirken kimisinde fiziksel ve yıkıcı bir şekilde yaşanır.
psikolojik ve tıbbi destek alınmalıdır.
devamını gör...

twitter'a, sözlüğe, instagrama duyurmadan da aylık döngümü sorunsuz yaşayabiliyorum. sürekli konuşmaya mecbur değilsiniz yani sıktı çünkü. vücutta gerçekleşen normal bir olay. sindirmek tuvalete gitmek gibi. ne ayıplayıp ezikçe bir şeymiş gibi muhabbetini yapın ne de insanlara saldıran bir tavırla yüceltin.
devamını gör...

#495450

parmaklarınıza sağlık efendim.

emrinize amadeyim.
devamını gör...

latinceden türeyen bir sözcüktür. sonlardan kaçmak, korkmak, herhangi bir durumun sonunu öğrenmekten çekinmek, öğrenmek istememek anlamına gelmektedir.
devamını gör...

tüik, 2020 yılı ekim ayı işsizlik oranını geçen yıla kıyasla 0,7 puan azalışla %12,7 açıkladı.
disk-ar tarafından tüik verilerinin ayrıntılarına dayanarak hesaplanan geniş tanımlı işsizliği %27 olarak beyan etti.
disk-ar yayımladığı raporda dikkat çeken husus "tüik’in dar danımlı işsizlik hesaplaması salgın döneminde iş kaybını yansıtmıyor." ifadesi.
kaynak
devamını gör...

öyle bir yağar ki içiniz huzurla dolar. çıkıp yürümeliyim dersiniz. yürüyorsanız yürümeye devam etmek istersiniz. rahatsız etmez.
başınızı okşar, ben diğerleri gibi değilim benden korkmana benden saklanmana gerek yok der.
siz de bu şefkatli damlalara kendinizi bırakırsınız.
yağmur dediğimiz işte budur.

diğerleri de aslında teknik olarak yağmurdur fakat onları ifade ederken başka kelimeler kullanırız.
bardaktan boşanırcasına yağıyor deriz,
hay mübarek ne yağdı ama deriz,
aman aman yağsın allah'ın rahmetidir deriz,
koştur koştur evin yolunu tutarız,
başımızı sokacak bir evimiz olduğuna şükrederiz.
çaresizlik bu ya , dışarıda olanlara da hayır duası ederiz.

ama yağmur öyle mi?
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ne zaman yağsa, kapatsana o şemsiyeyi der içimdeki ses. aklıma yağmur için söylenen ve eskiden beri hoşlanmadığım o yakıştırma gelir: ahmak ıslatan. dünyanın en güzel ahmaklığıdır oysa.
şanslı hissedersiniz ıslanırken. bilirsiniz ki sırılsıklam yapacaktır, ama kendinizi alamazsınız.

çok da nadir denk gelir. hazırlıksız yakalar sizi.
şöyle bir şey duymazsınız yani: önümüzdeki günlerde romantik yağmurlar yurtta etkisini gösterecek. kulaklığınızda güzel müzikler zihninizde güzel düşünceler eksik olmasın, keyifli yürüyüşler dileriz.

yağmur budur işte.

o yüzden yağmur ismi bir kadına çok yakışır.
o yüzden yağmur kelimesini söylemek mutluluk verir.
o yüzden yağmur tüm kötülüklerden uzaktır.

yağmur.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim