zeki müren'in lgbt'yi artırdığı düşüncesi
zeki müren gerçekten sanat güneşiymiş, ölümünün üzerinden geçen 25 yıla rağmen, hala onun üzerinden prim kasmaya çalışan embesilleri bizlere tüm açıklığıyla gösterebiliyor.
bir lafımda buradan özdemir erdoğan denen enayi dümbeleğine; amcacım, g***nün kılları pişmaniye olmuş aliminyum, bir ayağın çukurda toprak seni çağırıyor, ne uğraşıyorsun lan ölmüş adamla değişik!*
bir lafımda buradan özdemir erdoğan denen enayi dümbeleğine; amcacım, g***nün kılları pişmaniye olmuş aliminyum, bir ayağın çukurda toprak seni çağırıyor, ne uğraşıyorsun lan ölmüş adamla değişik!*
devamını gör...
sözlükten kız ayarlamaya çalışacaklara tavsiyeler
(bkz: kafası iyiyken sözlükte takılan yazarlar)*
yine hangi meriç kırdı kalbini ermolettinim, gel anlat abine*
yine hangi meriç kırdı kalbini ermolettinim, gel anlat abine*
devamını gör...
erdoğan'ın bir sonraki seçimde kazanamayacak olması
bu önerme, başlığı açan sevgili yazar kardeşimizin oldukça naif olduğunu göstermiştir. akp hükümetinin seçim ile gideceğini düşünmek tam anlamıyla bu naifliği gösteren bir durumdur. buna kanıt olarak ise 21 aralık 2020 tarihli şu haberi gösterebilirim. ayrıca daha önceki seçimlere neler yaşandığını hepimiz çok iyi biliyoruz.
devamını gör...
yoklama kaçağı
bir dönem içinde bulunduğum liste. ama fazla değil 2-3 ay kadar yoklama kaçağı konumunda kalmıştım, para cezası kesicez falan demişlerdi, ama öyle bir şeyde olmadı.
devamını gör...
medyen
medyen kelimesinin kökeni hakkında farklı görüşler ileri sürülmektedir. hz. şuayb’ın ve gönderildiği kavmin arap, dolayısıyla bu kavmin adı olan medyen’in “ikamet etmek” anlamındaki müdûn veya “hükmetmek” mânasındaki dîn kökünden türemiş arapça bir kelime olduğu ileri sürüldüğü gibi arapça olmadığı da ifade edilmektedir.
kitâb-ı mukaddes’e göre medyen (ibrânîce’de midyan/midian, tevrat’ın yunanca tercümesinde madian/madiam) öncelikle bir şahıs adı olup hz. ibrâhim’in üçüncü eşi keturah’tan olan dördüncü oğlunun (tekvîn, 25/2; ı. târihler, 1/32), aynı zamanda bu kişinin soyundan gelen ve midyânîler (midyanim, madianites) denilen halkın ve onların yaşadığı bölgenin adıdır. tevrat’ta, hz. ibrâhim ve keturah’ın üçüncü çocuklarının adı olan medân’ın medyen’in farklı yazılmış şekli olup ikisinin aynı kişi olduğu da ileri sürülmüştür.
kur’an’da hz. şuayb ve mûsâ kıssaları dolayısıyla on yerde geçen medyen kelimesi, şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği (a‘râf, 85; hûd, 84; ankebût, 36) ve hz. mûsâ’nın mısır’dan çıktıktan sonra evlenip yıllarca aralarında kaldığı kavmin yaşadığı (tâhâ, 40; kasas, 22-28) bölgeyi ifade etmekte, bu kavimden de ashâb-ı medyen (tevbe, 70; hac, 44) ve ashâbü’l-eyke (hicr, 78; şuarâ, 176; sâd, 13; kaf, 14) diye bahsedilmektedir.
kur’ân-ı kerîm’de verilen bilgiye göre medyen halkına mensup olan ve bu halka peygamber olarak gönderilen hz. şuayb kavmini çok tanrıcılıktan uzaklaştırıp allah’a tapmaya çağırmış; ölçü ve tartıda, alışverişte haksızlık yapmak, ülkede bozgunculuk çıkarmak, tehditle insanları allah’ın yolundan alıkoymak gibi tutum ve davranışlara son vermelerini istemiştir (a‘râf, 85-86; hûd, 84-87). ancak kavminin önde gelenleri şuayb’ı yalancılıkla itham etmiş, isteklerine karşı çıkmış, ona inananları tehdit etmiş, kendisini ve ümmetini ülkeden sürme tehdidinde bulunmuştur. bunun üzerine şuayb onlara ilâhî azabın geleceğini bildirmiş, nitekim şiddetli deprem ve korkunç bir gürültü onları helâk etmiştir (a‘râf, 85-92; hûd, 84-95).
(öte yandan yukarıda da belirttiğimiz gibi kur’an’da hz. şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği bir eyke halkından da söz edilmektedir (eş-şuarâ 26/176-189). eyke kelimesinin “sedir ağacı, sık ve bol ağaçlıklı yer” anlamına geldiği, kelimenin leyke şeklinde de okunduğu, bu takdirde şehrin adı olduğu söylenebilir. nitekim ashâb-ı medyen (ehl-i medyen) ve ashâbü’l-eyke’nin kur’an’da anlatılan vasıfları birbirine uymaktadır; hz. şuayb’ın bu kavme tebliği de medyen halkına olan tebliğinin aynıdır (şuara, 177-183). ancak bazı müfessirler, kur’an’da şuayb’dan medyenliler’in kardeşi diye söz edilirken eykeliler hakkında böyle bir nitelemenin bulunmadığını dikkate alarak bunların iki ayrı kavim olduğunu ileri sürmüşlerdir (ibn kesîr, tefsîrü’l-kur-âni’l-azîm, ııı, 346). bize göre de kur’ân-ı kerîm’de medyen halkının deprem, sarsıntı veya gürültü ile, eyke halkının ise “gölge günü”nün azabı ile (gündüzü karartan korkunç kasırga) cezalandırıldığını belirtilmiş (a‘râf, 91; hûd, 94; şuarâ, 189; ankebût, 37) olması nedeniyle medyen ve eyke halkları farklı kavimlerdir. ancak hz. şuayb’in, her iki kavme de tebliğde bulunmuş bir peygamber olduğu hususu tartışmasızdır.)
medyen halkının ticaret işleri ile uğraştığı eski ahit’ten de (tevrat) anlaşılmaktadır: eski ahid’e göre medyen, mısır ve ken‘ân ile ticaret yollarını elinde tutan yerleşik ve göçebe kabilelerin hâkimiyetindeydi (sayılar, 31/10). (eski ahid, midyânîler’den ilk defa hz. yûsuf dolayısıyla bahsetmektedir. tüccar olan ve mısır’a mal satan midyânîler kuyuya atılan yûsuf’u oradan çıkarıp bir rivayete göre 20 gümüş karşılığında ismâilîler’e vermiş (tekvîn, 37/28), diğer bir rivayete göre ise bizzat kendileri mısır’a götürüp potifar’a satmışlardır (tekvîn, 37/36).
meydenliler, ticaret yollarının üzerinde olan bir bölgede yaşamakta ve ticaret aracılığı ile zengin olmuş bir kavimdi. ancak putlara tapmakla birlikte kendilerine verilen sayısız nimetler onları şımartmış/azgınlaştırmıştı. çeşitli hileler, alışverişte ölçü ve tartıya dikkat etmeme gibi yöntemlerle zulmün içine batmışlardı. halkın malını kötü gösterip düşük ücretlerle satın almak, onlar için övünç kaynağıydı. halkın içinde fesat çıkarıyorlardı. bir tarafta hakkını alamayan mazlumlar, diğer tarafta zenginlikleriyle şımarmış, küstahlaşmış ve yaptıklarını marifet gören zalimler kitlesi vardı:
“medyen’e kardeşleri şuayb’ı (gönderdik). dedi ki: "ey kavmim! allah’a kulluk edin; sizin o’ndan başka tanrınız yoktur. size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların mallarının değerini düşürmeyin, düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır. inananları tehdit edip allah yolundan alıkoyarak ve onu eğri göstermek maksadıyla her yolun başında (pusu kurup) oturmayın. düşünün ki, siz az sayıdaydınız, sonra o sizi çoğalttı. bozguncuların sonunun nasıl olduğunu da düşünün! eğer içinizden bir grup bana gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, artık allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin! o, hükmedenlerin en iyisidir." (a’raf, 85-87).
aynı durum hud suresinde de zikredilir: şuayb (as) kavmine; “ey kavmim! allah’a kulluk edin. sizin o’ndan başka ilâhınız yoktur. ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum. ey kavmim! ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. halkın malının değerini düşürmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak başkalarına zarar vermeyin. eğer mümin iseniz, allah’ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim.” (hud, 84-86) diyordu. kavminin ileri gelenleri ise cevaben “dediler ki: ‘ey şuayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana dinin mi emrediyor? oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.” (hud, 87). şuayb dedi ki: ‘ey kavmim! şayet ben rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, o kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. ben sadece gücümün yettiği kadar sizi ıslah etmeye çalışıyorum. başarım da ancak allah’ın yardımı ile olacaktır. ben yalnızca o’na dayandım ve ancak o’na döneceğim.’” (hud, 88).
ancak toplumda baskı, zulüm ve menfaat çetesini kurmuş olan medyen’in “ileri gelenleri”, düzenlerinin bozulmasını istemiyorlardı. hz. şuayb, elinden geldiği kadar onları tek olan yaratıcıya inanmaya çağırıyorsa da toplumdaki zalimler, tebliğe uymak şöyle dursun onu ve ona inananları kendilerine benzetmeye çalışıyor, aksi takdirde beldelerinden çıkaracaklarını açıkça ilan ediyordu. ancak hz. şuayb, bütün bu tehditlere rağmen allah’a dayanmayı sürdürüyor ve nihayetinde kavmi ile kendisi ve ona inanalar arasında allah’ın adil hükmün verilmesini diliyordu:
“kavminden büyüklük taslayan önderler kesimi şöyle dediler: "ey şuayb! ya seni ve seninle beraber inananları kesinlikle şehrimizden çıkaracağız veya mutlaka dinimize döneceksiniz!" şuayb dedi ki: "istemesek de mi? doğrusu allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek allah hakkında yalan uydurmuş oluruz. rabbimiz allah dilemedikçe sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir! rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. biz sadece allah’a dayanırız. ey rabbimiz! kavmimizle bizim aramızda adaletli hükmünü ver. sen hüküm verenlerin en hayırlısısın." (a’raf, 88-89).
en sonunda hz. şuayb: “ey kavmim! sakın bana karşı muhalefetiniz sizi, nûh kavminin veya hûd kavminin yahut sâlih kavminin başlarına gelenlerin benzeri bir musibetin başınıza gelmesine sebep olacak günahlar işlemeye sürüklemesin! lût kavmi zaten sizden uzak değildir. rabbinizden bağışlanmayı dileyin, sonra o’na tövbe edin. muhakkak ki rabbimin merhameti ve sevgisi boldur" (hud, 89-90) dedi. devamında medyenliler, "ey şuayb! söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz, ayrıca aramızda seni zayıf görüyoruz! eğer kabilen olmasaydı, seni mutlaka taşlayarak öldürürdük. bizim karşımızda sen güçlü biri değilsin" dediler. şuayb da, "ey kavmim! size göre benim kabilem allah’tan daha mı hatırlı ki o’nu arkanıza atıp unuttunuz. şüphesiz ki rabbim yaptıklarınızı kuşatmıştır. ey kavmim! elinizden geleni yapın! ben de yapacağım! kimin başına aşağılayıcı bir azap geleceğini ve (böylece) yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! bekleyin! ben de sizinle beraber beklemekteyim" (hud, 91-93) dedi.
hz. şuayb (as) bütün bunlara rağmen ısrarla hakkı anlatmaktan geri durmuyor fakat azgın ve sapkın olan ileri gelen zalimler hz. şuayb’i tehdit etmek bir yana yolları keserek halkın o’nun yanına gidip bir şey öğrenmesine engel olmaya da çalışıyor ve halka, “…‘eğer şuayb’a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.’” (araf, 90) diyerek, öne sürdükleri tehditlerle insanları caydırma, gözlerini korkutmaya çalışıyorlardı. hz. şuayb (as) atalarının başına gelenleri, kavminin yaptıkları işlerin kötülüğünü bu gidişin sonun nereye varacağını anlatıyordu ama dinleyen yoktu. ahiretteki acıklı azabın hatırlatılması, medyen’in ileri gelenlerine bir şey ifade etmiyordu. sonunda onlara tanınan mühlet doldu ve vaat edilen helak günü gelip çattı:
“nihayet o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında yere serilip kaldılar. şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yurt tutmamış gibi oldular. böylece asıl hüsrana uğrayanlar, şuayb’ı yalanlayanlar oldu.” (a’raf, 91-92).
“ne zaman ki, emrimiz geldi, şuayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar. sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi. dikkat edin, semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse medyen de öyle yok olup gitti.” (hud, 94-95)
medyen kavmi, kâfirlerin kaçınılmaz sonu olan helake maruz kaldıktan sonra, şuayb (a.s)'ın üzüntüsü, kur'an'da şöyle bildirilir: “o da onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: "ey kavmim, muhakkak size rabb'imin mesajını, tebliğ ettim ve size öğüt verdim. şimdi ben, inkâra sapan bir topluluğa nasıl üzülebilirim?" (a’raf, 93).
işbu çalışma, lut kavmine (örtülü) gönderme yapılarak “lgbtli sapkınlar” ifadesinin kullanıldığı ve bolca yorumlandığı bir dönemde, medyen halkının neden helak olduğuna dair bir hatırlatma yapmak amacıyla derlenmiştir. bugün kime sorsanız detaylarını bilmeden üstelik bilmediğini de bilmeden ve bütün bu eksik bilgisine rağmen lut kavminin eşcinsellik nedeniyle helak edildiğine dair açıklama yapmakta beis görmez. üstelik bu güruh içinde yer alanların pek çoğu, lut kavminden bahis geçtiğinde ağızlarını doldura doldura “haa şu ib..ler!!!” de derler ancak lafı lut kavminden alıp, medyen kavmine getirirseniz ne bu kavmin adını, ne işledikleri günahları ne de neden helak olduklarını bilirler. bir başka deyişle medyen kavminin başta şirk ve adaletsizlik olmak üzere her türlü zulüm, ölçü ve tartıda hile, alışverişte (satın alırken) malın değerini düşürerek ve (satarken) fahiş fiyattan satarak haksızlık yapmak, zenginlikten şımarmış olmak, (toplumun ileri gelenlerinin sahip oldukları yönetsel güç sayesinde) mazlumları ezmek, ülkede bozgunculuk çıkarmak ve tehditle insanları allah’ın yolundan alıkoymak gibi nedenlerle helak olduklarından bihaberdirler. günümüz koşullarında pek çok paralellik taşıması nedeniyle medyen kavminin yaşamı ve hazin sonu daha da ibretliktir. toplumun ileri gelenlerinin kendi deyişleri ile “lgbtli sapkınları” dillerine pelesenk etmek yerine ve/veya aynı zamanda medyen halkını ve ibretlik sonunu da anmaları, bu doğrultuda kendilerine çeki düzen vermeleri, akabinde toplumu doğru yola sevk eden tedbirler almaları, ezcümle medyen halkına da en az lut kavmi kadar atıfta bulunmaları elzemdir. aksi takdirde hafazanallah insanların ve insanlığın sonunun medyen halkı gibi olması işten bile değildir, çünkü her şey bir anda o’nun “ol demesiyle olur” (bakara, 117) ve unutulmamalıdır ki “allah emrinde galiptir. fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (yusuf, 21).
kitâb-ı mukaddes’e göre medyen (ibrânîce’de midyan/midian, tevrat’ın yunanca tercümesinde madian/madiam) öncelikle bir şahıs adı olup hz. ibrâhim’in üçüncü eşi keturah’tan olan dördüncü oğlunun (tekvîn, 25/2; ı. târihler, 1/32), aynı zamanda bu kişinin soyundan gelen ve midyânîler (midyanim, madianites) denilen halkın ve onların yaşadığı bölgenin adıdır. tevrat’ta, hz. ibrâhim ve keturah’ın üçüncü çocuklarının adı olan medân’ın medyen’in farklı yazılmış şekli olup ikisinin aynı kişi olduğu da ileri sürülmüştür.
kur’an’da hz. şuayb ve mûsâ kıssaları dolayısıyla on yerde geçen medyen kelimesi, şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği (a‘râf, 85; hûd, 84; ankebût, 36) ve hz. mûsâ’nın mısır’dan çıktıktan sonra evlenip yıllarca aralarında kaldığı kavmin yaşadığı (tâhâ, 40; kasas, 22-28) bölgeyi ifade etmekte, bu kavimden de ashâb-ı medyen (tevbe, 70; hac, 44) ve ashâbü’l-eyke (hicr, 78; şuarâ, 176; sâd, 13; kaf, 14) diye bahsedilmektedir.
kur’ân-ı kerîm’de verilen bilgiye göre medyen halkına mensup olan ve bu halka peygamber olarak gönderilen hz. şuayb kavmini çok tanrıcılıktan uzaklaştırıp allah’a tapmaya çağırmış; ölçü ve tartıda, alışverişte haksızlık yapmak, ülkede bozgunculuk çıkarmak, tehditle insanları allah’ın yolundan alıkoymak gibi tutum ve davranışlara son vermelerini istemiştir (a‘râf, 85-86; hûd, 84-87). ancak kavminin önde gelenleri şuayb’ı yalancılıkla itham etmiş, isteklerine karşı çıkmış, ona inananları tehdit etmiş, kendisini ve ümmetini ülkeden sürme tehdidinde bulunmuştur. bunun üzerine şuayb onlara ilâhî azabın geleceğini bildirmiş, nitekim şiddetli deprem ve korkunç bir gürültü onları helâk etmiştir (a‘râf, 85-92; hûd, 84-95).
(öte yandan yukarıda da belirttiğimiz gibi kur’an’da hz. şuayb’ın peygamber olarak gönderildiği bir eyke halkından da söz edilmektedir (eş-şuarâ 26/176-189). eyke kelimesinin “sedir ağacı, sık ve bol ağaçlıklı yer” anlamına geldiği, kelimenin leyke şeklinde de okunduğu, bu takdirde şehrin adı olduğu söylenebilir. nitekim ashâb-ı medyen (ehl-i medyen) ve ashâbü’l-eyke’nin kur’an’da anlatılan vasıfları birbirine uymaktadır; hz. şuayb’ın bu kavme tebliği de medyen halkına olan tebliğinin aynıdır (şuara, 177-183). ancak bazı müfessirler, kur’an’da şuayb’dan medyenliler’in kardeşi diye söz edilirken eykeliler hakkında böyle bir nitelemenin bulunmadığını dikkate alarak bunların iki ayrı kavim olduğunu ileri sürmüşlerdir (ibn kesîr, tefsîrü’l-kur-âni’l-azîm, ııı, 346). bize göre de kur’ân-ı kerîm’de medyen halkının deprem, sarsıntı veya gürültü ile, eyke halkının ise “gölge günü”nün azabı ile (gündüzü karartan korkunç kasırga) cezalandırıldığını belirtilmiş (a‘râf, 91; hûd, 94; şuarâ, 189; ankebût, 37) olması nedeniyle medyen ve eyke halkları farklı kavimlerdir. ancak hz. şuayb’in, her iki kavme de tebliğde bulunmuş bir peygamber olduğu hususu tartışmasızdır.)
medyen halkının ticaret işleri ile uğraştığı eski ahit’ten de (tevrat) anlaşılmaktadır: eski ahid’e göre medyen, mısır ve ken‘ân ile ticaret yollarını elinde tutan yerleşik ve göçebe kabilelerin hâkimiyetindeydi (sayılar, 31/10). (eski ahid, midyânîler’den ilk defa hz. yûsuf dolayısıyla bahsetmektedir. tüccar olan ve mısır’a mal satan midyânîler kuyuya atılan yûsuf’u oradan çıkarıp bir rivayete göre 20 gümüş karşılığında ismâilîler’e vermiş (tekvîn, 37/28), diğer bir rivayete göre ise bizzat kendileri mısır’a götürüp potifar’a satmışlardır (tekvîn, 37/36).
meydenliler, ticaret yollarının üzerinde olan bir bölgede yaşamakta ve ticaret aracılığı ile zengin olmuş bir kavimdi. ancak putlara tapmakla birlikte kendilerine verilen sayısız nimetler onları şımartmış/azgınlaştırmıştı. çeşitli hileler, alışverişte ölçü ve tartıya dikkat etmeme gibi yöntemlerle zulmün içine batmışlardı. halkın malını kötü gösterip düşük ücretlerle satın almak, onlar için övünç kaynağıydı. halkın içinde fesat çıkarıyorlardı. bir tarafta hakkını alamayan mazlumlar, diğer tarafta zenginlikleriyle şımarmış, küstahlaşmış ve yaptıklarını marifet gören zalimler kitlesi vardı:
“medyen’e kardeşleri şuayb’ı (gönderdik). dedi ki: "ey kavmim! allah’a kulluk edin; sizin o’ndan başka tanrınız yoktur. size rabbinizden açık bir delil gelmiştir. artık ölçüyü tartıyı tam yapın, insanların mallarının değerini düşürmeyin, düzene sokulduktan sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın. eğer inananlar iseniz bunlar sizin için daha hayırlıdır. inananları tehdit edip allah yolundan alıkoyarak ve onu eğri göstermek maksadıyla her yolun başında (pusu kurup) oturmayın. düşünün ki, siz az sayıdaydınız, sonra o sizi çoğalttı. bozguncuların sonunun nasıl olduğunu da düşünün! eğer içinizden bir grup bana gönderilene inanmış, bir grup da inanmamışsa, artık allah aramızda hükmünü verinceye kadar sabredin! o, hükmedenlerin en iyisidir." (a’raf, 85-87).
aynı durum hud suresinde de zikredilir: şuayb (as) kavmine; “ey kavmim! allah’a kulluk edin. sizin o’ndan başka ilâhınız yoktur. ölçeği de, teraziyi de eksik tutmayın. ben sizi hayır (bolluk) içinde görüyorum. bununla beraber yine de sizi kuşatacak bir günün azabından korkuyorum. ey kavmim! ölçerken ve tartarken adaleti yerine getirin. halkın malının değerini düşürmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak başkalarına zarar vermeyin. eğer mümin iseniz, allah’ın helâlinden size ihsan ettiği kâr sizin için daha hayırlıdır. bununla beraber ben sizin üzerinize gözcü değilim.” (hud, 84-86) diyordu. kavminin ileri gelenleri ise cevaben “dediler ki: ‘ey şuayb, atalarımızın taptıklarını terk etmemizi veya mallarımızda dilediğimizi yapmaktan vazgeçmemizi sana dinin mi emrediyor? oysaki sen yumuşak huylusun ve aklı başında bir adamsın.” (hud, 87). şuayb dedi ki: ‘ey kavmim! şayet ben rabbimden ispat edici bir delil üzerinde bulunuyorsam ve şayet bana, o kendi katından güzel bir rızık ihsan etmişse, söyleyin bakalım ben ne yapmalıyım? ben size karşı çıkmakla sizi menettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum. ben sadece gücümün yettiği kadar sizi ıslah etmeye çalışıyorum. başarım da ancak allah’ın yardımı ile olacaktır. ben yalnızca o’na dayandım ve ancak o’na döneceğim.’” (hud, 88).
ancak toplumda baskı, zulüm ve menfaat çetesini kurmuş olan medyen’in “ileri gelenleri”, düzenlerinin bozulmasını istemiyorlardı. hz. şuayb, elinden geldiği kadar onları tek olan yaratıcıya inanmaya çağırıyorsa da toplumdaki zalimler, tebliğe uymak şöyle dursun onu ve ona inananları kendilerine benzetmeye çalışıyor, aksi takdirde beldelerinden çıkaracaklarını açıkça ilan ediyordu. ancak hz. şuayb, bütün bu tehditlere rağmen allah’a dayanmayı sürdürüyor ve nihayetinde kavmi ile kendisi ve ona inanalar arasında allah’ın adil hükmün verilmesini diliyordu:
“kavminden büyüklük taslayan önderler kesimi şöyle dediler: "ey şuayb! ya seni ve seninle beraber inananları kesinlikle şehrimizden çıkaracağız veya mutlaka dinimize döneceksiniz!" şuayb dedi ki: "istemesek de mi? doğrusu allah bizi ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin dininize dönersek allah hakkında yalan uydurmuş oluruz. rabbimiz allah dilemedikçe sizin dininize dönmemiz bizim için olacak şey değildir! rabbimizin ilmi her şeyi kuşatmıştır. biz sadece allah’a dayanırız. ey rabbimiz! kavmimizle bizim aramızda adaletli hükmünü ver. sen hüküm verenlerin en hayırlısısın." (a’raf, 88-89).
en sonunda hz. şuayb: “ey kavmim! sakın bana karşı muhalefetiniz sizi, nûh kavminin veya hûd kavminin yahut sâlih kavminin başlarına gelenlerin benzeri bir musibetin başınıza gelmesine sebep olacak günahlar işlemeye sürüklemesin! lût kavmi zaten sizden uzak değildir. rabbinizden bağışlanmayı dileyin, sonra o’na tövbe edin. muhakkak ki rabbimin merhameti ve sevgisi boldur" (hud, 89-90) dedi. devamında medyenliler, "ey şuayb! söylediklerinin çoğunu anlamıyoruz, ayrıca aramızda seni zayıf görüyoruz! eğer kabilen olmasaydı, seni mutlaka taşlayarak öldürürdük. bizim karşımızda sen güçlü biri değilsin" dediler. şuayb da, "ey kavmim! size göre benim kabilem allah’tan daha mı hatırlı ki o’nu arkanıza atıp unuttunuz. şüphesiz ki rabbim yaptıklarınızı kuşatmıştır. ey kavmim! elinizden geleni yapın! ben de yapacağım! kimin başına aşağılayıcı bir azap geleceğini ve (böylece) yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz! bekleyin! ben de sizinle beraber beklemekteyim" (hud, 91-93) dedi.
hz. şuayb (as) bütün bunlara rağmen ısrarla hakkı anlatmaktan geri durmuyor fakat azgın ve sapkın olan ileri gelen zalimler hz. şuayb’i tehdit etmek bir yana yolları keserek halkın o’nun yanına gidip bir şey öğrenmesine engel olmaya da çalışıyor ve halka, “…‘eğer şuayb’a uyarsanız o takdirde siz mutlaka ziyana uğrarsınız.’” (araf, 90) diyerek, öne sürdükleri tehditlerle insanları caydırma, gözlerini korkutmaya çalışıyorlardı. hz. şuayb (as) atalarının başına gelenleri, kavminin yaptıkları işlerin kötülüğünü bu gidişin sonun nereye varacağını anlatıyordu ama dinleyen yoktu. ahiretteki acıklı azabın hatırlatılması, medyen’in ileri gelenlerine bir şey ifade etmiyordu. sonunda onlara tanınan mühlet doldu ve vaat edilen helak günü gelip çattı:
“nihayet o şiddetli deprem onları yakalayıverdi de yurtlarında yere serilip kaldılar. şuayb’ı yalanlayanlar sanki orada hiç yurt tutmamış gibi oldular. böylece asıl hüsrana uğrayanlar, şuayb’ı yalanlayanlar oldu.” (a’raf, 91-92).
“ne zaman ki, emrimiz geldi, şuayb ve beraberindeki müminler, tarafımızdan bir rahmet sayesinde kurtuldular. ve o zalimleri korkunç bir gürültü yakaladı da oldukları yerde çöküp kaldılar. sanki orada hiç güzel gün görmemişlerdi. dikkat edin, semud kavmi nasıl helâk olup gittiyse medyen de öyle yok olup gitti.” (hud, 94-95)
medyen kavmi, kâfirlerin kaçınılmaz sonu olan helake maruz kaldıktan sonra, şuayb (a.s)'ın üzüntüsü, kur'an'da şöyle bildirilir: “o da onlardan yüz çevirdi ve dedi ki: "ey kavmim, muhakkak size rabb'imin mesajını, tebliğ ettim ve size öğüt verdim. şimdi ben, inkâra sapan bir topluluğa nasıl üzülebilirim?" (a’raf, 93).
işbu çalışma, lut kavmine (örtülü) gönderme yapılarak “lgbtli sapkınlar” ifadesinin kullanıldığı ve bolca yorumlandığı bir dönemde, medyen halkının neden helak olduğuna dair bir hatırlatma yapmak amacıyla derlenmiştir. bugün kime sorsanız detaylarını bilmeden üstelik bilmediğini de bilmeden ve bütün bu eksik bilgisine rağmen lut kavminin eşcinsellik nedeniyle helak edildiğine dair açıklama yapmakta beis görmez. üstelik bu güruh içinde yer alanların pek çoğu, lut kavminden bahis geçtiğinde ağızlarını doldura doldura “haa şu ib..ler!!!” de derler ancak lafı lut kavminden alıp, medyen kavmine getirirseniz ne bu kavmin adını, ne işledikleri günahları ne de neden helak olduklarını bilirler. bir başka deyişle medyen kavminin başta şirk ve adaletsizlik olmak üzere her türlü zulüm, ölçü ve tartıda hile, alışverişte (satın alırken) malın değerini düşürerek ve (satarken) fahiş fiyattan satarak haksızlık yapmak, zenginlikten şımarmış olmak, (toplumun ileri gelenlerinin sahip oldukları yönetsel güç sayesinde) mazlumları ezmek, ülkede bozgunculuk çıkarmak ve tehditle insanları allah’ın yolundan alıkoymak gibi nedenlerle helak olduklarından bihaberdirler. günümüz koşullarında pek çok paralellik taşıması nedeniyle medyen kavminin yaşamı ve hazin sonu daha da ibretliktir. toplumun ileri gelenlerinin kendi deyişleri ile “lgbtli sapkınları” dillerine pelesenk etmek yerine ve/veya aynı zamanda medyen halkını ve ibretlik sonunu da anmaları, bu doğrultuda kendilerine çeki düzen vermeleri, akabinde toplumu doğru yola sevk eden tedbirler almaları, ezcümle medyen halkına da en az lut kavmi kadar atıfta bulunmaları elzemdir. aksi takdirde hafazanallah insanların ve insanlığın sonunun medyen halkı gibi olması işten bile değildir, çünkü her şey bir anda o’nun “ol demesiyle olur” (bakara, 117) ve unutulmamalıdır ki “allah emrinde galiptir. fakat insanların çoğu bunu bilmezler.” (yusuf, 21).
devamını gör...
üniversite mezunlarının iş bulamaması
ülkemizde sıkça karşılaştığımız durumdur. bu kadar üniversite kontenjanı açılırsa olacağı buydu tabii.
devamını gör...
trt belgesel'de hep fakirlik belgeselleri yayınlanması
ne yapsınlar avrupayı gösterseler insanların ne diyeceğini biliyorlar o yüzden afrikayı gösterip halinize şükredin demeye getiriyorlar. bence biz millet olarak daha kaliteli bir hayatı hakediyoruz, yanlış anlamayın şükretmeyin demiyorum ama daha iyi bir seçenek varken niye kötüsünü yaşayıp şükredelim daha iyisini elde edersek belki hem kendimize hem de başkalarına daha fazla yararımız olur. o yüzden bu fakirlik edebiyatını bırakıp bu bizim imtihanımız demeyi bırakmalı daha fazla çalışmalı daha fazla bilim ve teknoloji üretmeliyiz.
devamını gör...
7 mart 2021 ankara'da eşi tarafından öldürülen kadın
gerçekten artık cinsiyetimden utanıyorum. bu insanların ben erkeğim diye gezmesinden utanıyorum...utanıyorum.
devamını gör...
vampirlerin haçtan korkması
dindar vampirlerin korkusudur. inançsız olsalar kokmayacaklardı. neye inanırsan gerçeğin o olur.
devamını gör...
normal sözlük fenomeni olacağını düşündüğünüz yazarlar
şu anda cehaletleriyle dikkat çeken birkaç arkadaş dışında benim dikkatimi çeken, öne çıkan birisi yok. kafa sözlük'ün geleceği olursa ama fenomen yazarları da olacaktır muhakkak.
*
*
devamını gör...
etik dinleyici ile akvaryum radyo yayını

ey, selamlar ahali!
ben etik dinleyici, her salı -umuyorum- 22:30-23:30 arası kulaklarınız aracılığı ile sizlerle iletişim kurmayı planlıyorum. şimdilik çalacağım genre olarak rap ve türevleri ağır basıyor ancak blog "eşeleme" işlerini sevdiğimden ara ara farklı sound veya konseptler ile de karşınızda olabilirim, öyle umut ediyorum en azından.
yayının ismi için de küçük bir bir şeyler düşünmüştüm aslında felsefi bir yaklaşım ile, "koca evrende dünya isimli akvaryum içerisinde yaşamaya, nefes almaya çalışıyoruz..." falanfilan. bu gibi şeyler. ancak herhangi bir anlam ifade etmesi de gerekmiyor aslında.
öyle işte.
ilk yayının günahı olmaz diyerekten belki bu müzik türüne pek aşina olmayan dostlar da olabileceğinden biraz ortaya karışık bir şeyler oldu, zamanla daha spesifik çalma listeleri hazırlamayı düşünüyorum.
biraz da böyle şeyler.
görüşmek üzere.
* * * * * * *
11.05.2021 tarihli yayında çaldıklarım,
youtube
spotify
devamını gör...
başka bir şehirde yeni bir hayata başlamak
kafanın içindekiler değişmedikçe yeni bir hayata başlanmıyor, yerler, kişiler değişse bile, senaryo yine aynı oluyor. bu sefer farklı bir yerde, farklı kişilerle aynı olayları yaşıyorsun, yani tarih, tekerrür ediyor ama zihindeki bakış açısı değişirse, aynı şehirde aynı kişilerle farklı bir senaryo yaşayabilmek mümkün oluyor.
devamını gör...
yazarların hayalleri
ruhumun iyileşmesi sonrasında da mezun olup kendi ayaklarımın üzerinde durabilmek. öyle fazla hayalim yok artık bu bataklıktan çıksam yeterli.
devamını gör...
ders çalışırken kronometre tutmak
düzenli olarak yapılmasını ayrıca konuşmak gerekir ama bana sorsan günde 8 saat çalışıyorum (mesela) ama kronometre benimle aynı fikirde değil.
devamını gör...
haklıyım ama mutlu değilim
kendisi uyurken nickaltına giriş yapmış bulunmaktayım. (saat 05.48 yazmıştım) sabah uyanınca okuyup, hunharca sırıtacağını düşünmekteyim. haklı olup mutlu olmamak bize göre. bazen haklı çıkmak istemediğimiz konular olabiliyor, üzülüyoruz. iki derbeder birbirini bulduğu için sevinsem mi yoksa ağlama odası yapacağımız için üzülsem mi bilemedim. naifliği, aşırı komik oluşu ve düşüncelerin ortaklığı ve zıtlığına rağmen güzel anlaşabildiğim yazardır kendisi. bilgilerini, kendini ifade ediş tarzını, düşüncelerini bu denli sözlüğe aktardığın için teşekkür ederim sana sevgili mutsuzum.
devamını gör...
bir öğrencinin gece 12'de öğretmenine soru sorması
birincisi, gece 12 o kadar da geç bir saat değildir ama bir an için hocanın ballı sütünü içip, dişlerini fırçalayıp ninni eşliğinde akşam 9'da yatağa girdiğini varsayalım. o zaman hoca 12'de nasıl cevap verebiliyor. hayır, gördüysen bile cevap vermezsin yani. bu kadar sorun edilecek bir şey değil. madem uykuna bu kadar düşkünsün ve rahatsız edilmek istemiyorsun, yarın cevaplayıverirsin olur biter. öğrenci hemen şimdi cevapla diye bir şey dememiş.
ikincisi, hocanın verdiği cevaplar çok terbiyesizce.
üçüncüsü, öğrenci haklı olsa bile hocasına ironi amaçlı kalp atmamalı, (!) bu işareti kullanmamalı. her ne olursa olsun karşısındaki bir öğretmen ve kendisinden yaşça büyük.
bence, öğrenci haklıyken haksız duruma düşmüş.
edit: ben de ahlaki olarak 12'de yazılmasını doğru bulmuyorum, fakat yetişkin bir bireyin ortalama uyku süresi 6-8 saat. böyle düşününce çok da şey olmuyor tabii.
başka bir edit: ikna oldum. herkesin hayatını bilemeyebiliriz, hocanın attığı mesajları saymazsak öğrenci kesinlikle haksız.
ikincisi, hocanın verdiği cevaplar çok terbiyesizce.
üçüncüsü, öğrenci haklı olsa bile hocasına ironi amaçlı kalp atmamalı, (!) bu işareti kullanmamalı. her ne olursa olsun karşısındaki bir öğretmen ve kendisinden yaşça büyük.
bence, öğrenci haklıyken haksız duruma düşmüş.
edit: ben de ahlaki olarak 12'de yazılmasını doğru bulmuyorum, fakat yetişkin bir bireyin ortalama uyku süresi 6-8 saat. böyle düşününce çok da şey olmuyor tabii.
başka bir edit: ikna oldum. herkesin hayatını bilemeyebiliriz, hocanın attığı mesajları saymazsak öğrenci kesinlikle haksız.
devamını gör...
4t kuralı
bütçenin temel ögelerini oluşturan ve hepsi t harfi ile başlayan elemanlar için kullanılan bir terimdir. aşağıdaki ögelerin baş harflerinden gelir:
1-tahmin: bütçede gelir gider tahmini,
2-tasdik: yürütmenin hazırladığı bütçeyi yasama onaylar,
3-tevzin: bütçede gelir ve giderlerin birbirine denk olması, ( tevzin;
burada denkleştirme ya da dengeleme demektir).
4-tahdit: bütçenin belli bir süre geçerli olması ( tahdit; burada süre demektir).
1-tahmin: bütçede gelir gider tahmini,
2-tasdik: yürütmenin hazırladığı bütçeyi yasama onaylar,
3-tevzin: bütçede gelir ve giderlerin birbirine denk olması, ( tevzin;
burada denkleştirme ya da dengeleme demektir).
4-tahdit: bütçenin belli bir süre geçerli olması ( tahdit; burada süre demektir).
devamını gör...
merdumgiriz_
açılışı yapayım.* tanımlarını okurken kendimi bulduğum yazar arkadaşımız. yaptığı çıkarımlarda da kendisini haklı buluyorum. kaleminiz daim olsun efenim.
devamını gör...
herkes mahlasına yakışanı yapsın
aşşırı sevimliyim daha ne olayım. *
devamını gör...
eyluling
kıl kuyruğunu özlemiş olabilecek yazar. geldim geldim patlama.
devamını gör...