kayıp tanrılar ülkesi
sevgili polisiye yazarımız (bkz: ahmet ümit) 'in haziran 2021'de yayımlanan son kitabıdır.
kitap, berlin emniyet müdürlüğü'nde başkomiser olan türk asıllı yıldız karasu ve yardımcısı komiser tobias becker'in, bir yazılım firmasında çalışan ve hunharca katledilen cemal ölmez’in cinayetini soruşturmaları ile başlamaktadır.
kitabı çok beğendiğimi söylemeden edemeyeceğim. spoiler vermeden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum…
öncelikle içerisinde arkeolojiden, yunan mitolojisinden, neo-nazi eylemlerinden, bergama kazılarından kaçırılan yahut dönemin padişahları, paşaları tarafından kaçırılmasına göz yumulan eserlerden bahseden ve bunlardan bahsederken de asla okuyucuyu sıkmayan, yağ gibi akıp giden, hatta bana sorarsanız mitolojiye giriş 101 olarak da çok rahat tanımlayabileceğim bir kitap…
yunan mitolojisine çok meraklı değildim bu kitabı okuyana kadar. kulaktan dolma, sağdan soldan duyduğum birkaç şey dışında, çok bir bilgim de yoktu açıkçası. lakin ahmet ümit, kurgusunu mitoloji ile o kadar güzel harmanlamış ki, yakın zamanda mitolojiyle ilgili birkaç metin edinip, ilgilenme isteği doğurdu içimde bu kitapla…
kitaptaki cinayetleri, olay örgüsünü ve kurguyu beğendim.
final zaten çok iyiydi…
yani birkaç yerde kıllandım okurken katil hakkında ama, kitabın sonuna kadar katilin kim olduğundan emin olamadım açıkçası…
mesela kitapta zeus'un ağzından konuşulanları okumaktan dolayı çok memnunum. çok sevdim ara ara zeus'un bize hitap ettiği bölümleri...
fakat şöyle bir şey var kitapta beni rahatsız eden…
ana dili türkçe olan bir yazarın, yabancı bir ülkede geçen kurguda, üstelik o ülkenin vatandaşını konuşturduğu diyalogları maalesef ki gözüme çok çiğ geliyor. yani adamın adı tobias becker, ama diyaloglara bakıyorsun, bildiğin 13 yıldır traş olduğun berber muhittin… yani o kültüre ait deyimlerden uzak, gramerden uzak, çok tatsız tuzsuz bir şey oluyor yani. çok yapay geldi okurken bana…
ha diyeceksiniz ki, ‘’ulan almanca mı biliyorsun? ne bu tatava?’’
haklısınız belki evet, ama bir yabancılık çekmedim okurken, anlatmak istediğim o…
berlin’de geçmiyor da daha çok acıbadem’de, kadıköy’de geçiyormuş gibi hissettim yani.
mesela başkomser nevzat’ın ve ekibinin peşine düştüğü bir cinayet olsa idi baştan sona, 10 üzerinden 10 verirdim, çok rahat…
kitapla ilgili tek olumsuz görüşüm budur…
ama polisiye seven her okura tavsiyemdir. beğenileceğinden de adım gibi eminim…
kitap, berlin emniyet müdürlüğü'nde başkomiser olan türk asıllı yıldız karasu ve yardımcısı komiser tobias becker'in, bir yazılım firmasında çalışan ve hunharca katledilen cemal ölmez’in cinayetini soruşturmaları ile başlamaktadır.
kitabı çok beğendiğimi söylemeden edemeyeceğim. spoiler vermeden birkaç şeyden bahsetmek istiyorum…
öncelikle içerisinde arkeolojiden, yunan mitolojisinden, neo-nazi eylemlerinden, bergama kazılarından kaçırılan yahut dönemin padişahları, paşaları tarafından kaçırılmasına göz yumulan eserlerden bahseden ve bunlardan bahsederken de asla okuyucuyu sıkmayan, yağ gibi akıp giden, hatta bana sorarsanız mitolojiye giriş 101 olarak da çok rahat tanımlayabileceğim bir kitap…
yunan mitolojisine çok meraklı değildim bu kitabı okuyana kadar. kulaktan dolma, sağdan soldan duyduğum birkaç şey dışında, çok bir bilgim de yoktu açıkçası. lakin ahmet ümit, kurgusunu mitoloji ile o kadar güzel harmanlamış ki, yakın zamanda mitolojiyle ilgili birkaç metin edinip, ilgilenme isteği doğurdu içimde bu kitapla…
kitaptaki cinayetleri, olay örgüsünü ve kurguyu beğendim.
final zaten çok iyiydi…
yani birkaç yerde kıllandım okurken katil hakkında ama, kitabın sonuna kadar katilin kim olduğundan emin olamadım açıkçası…
mesela kitapta zeus'un ağzından konuşulanları okumaktan dolayı çok memnunum. çok sevdim ara ara zeus'un bize hitap ettiği bölümleri...
fakat şöyle bir şey var kitapta beni rahatsız eden…
ana dili türkçe olan bir yazarın, yabancı bir ülkede geçen kurguda, üstelik o ülkenin vatandaşını konuşturduğu diyalogları maalesef ki gözüme çok çiğ geliyor. yani adamın adı tobias becker, ama diyaloglara bakıyorsun, bildiğin 13 yıldır traş olduğun berber muhittin… yani o kültüre ait deyimlerden uzak, gramerden uzak, çok tatsız tuzsuz bir şey oluyor yani. çok yapay geldi okurken bana…
ha diyeceksiniz ki, ‘’ulan almanca mı biliyorsun? ne bu tatava?’’
haklısınız belki evet, ama bir yabancılık çekmedim okurken, anlatmak istediğim o…
berlin’de geçmiyor da daha çok acıbadem’de, kadıköy’de geçiyormuş gibi hissettim yani.
mesela başkomser nevzat’ın ve ekibinin peşine düştüğü bir cinayet olsa idi baştan sona, 10 üzerinden 10 verirdim, çok rahat…
kitapla ilgili tek olumsuz görüşüm budur…
ama polisiye seven her okura tavsiyemdir. beğenileceğinden de adım gibi eminim…
devamını gör...
ülkücüleri eğitip topluma kazandırmak
beyhude bir çabadır.
eğitilmeleri i-m-k-a-n-s-ı-z-d-ı-r!
eğitilmeleri i-m-k-a-n-s-ı-z-d-ı-r!
devamını gör...
ali lidar
"ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim"
şeklinde alengirli şiirin sahibidir kendileri. severek takipteyiz.
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet'i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pezevenk vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir boka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi,barışması,ayılması,bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim"
şeklinde alengirli şiirin sahibidir kendileri. severek takipteyiz.
devamını gör...
okuduğun bölümü söylediğinde sorulan garip sorular
- hadi ingilizce konuş.
- turistlerle konuşuyosun yani?
- (tv'yi göstererek) sen şimdi bunun ne dediğini anlıyo musun?
- turistlerle konuşuyosun yani?
- (tv'yi göstererek) sen şimdi bunun ne dediğini anlıyo musun?
devamını gör...
güne bir sanat eseri bırak
devamını gör...
ankara'da 2.5 yaşındaki kız çocuğuna pitbull saldırması
sokak hayvanlarına karşı değiliz ama belediyeler bir zahmet bu ırkları toplasınlar. nedir bu kardeşim? o köpeği kim saldıysa sokağa sahibini bulup yapıştıracaksın cezayı.
devamını gör...
bir erkeğin en savunmasız olduğu an
parasız olduğu andır.
devamını gör...
zeki olmanın dezavantajları
hiçbir zaman zeki olduğunu kabul etmemek bunlardan biridir.
devamını gör...
32 yaş sendromu
sendromsuz nazsız niyazsız gidecem bu dünyadan.
ne çocukluk sendromum oldu ne ergenlik ne de 32 yaş.
pazartesi sendromum bile yok.
hayat size güzel.
her dakka sendrom icat et dur.
ne çocukluk sendromum oldu ne ergenlik ne de 32 yaş.
pazartesi sendromum bile yok.
hayat size güzel.
her dakka sendrom icat et dur.
devamını gör...
yaş ilerledikçe katlanılması zor şeyler
yaşamak, hayatın ta kendisi yani.
devamını gör...
içi boşaltılmış kavramlar
(bkz: adalet)
devamını gör...
her sene ramazan ayında oruçsuz olduğu için dayak yiyen ilk kişinin konya'dan çıkması
bu konuda erzurum, trabzon ve konya birbirleri ile yarışıyor diyebilirim. ama konya liderliği kimseye kaptırmıyor vesselam.
artık bu yıldan itibaren diğer şehirlerimizinde bu döngüye girmesini istiyoruz. eyyy yozgat, eyyy çorum duy sesimizi.
artık bu yıldan itibaren diğer şehirlerimizinde bu döngüye girmesini istiyoruz. eyyy yozgat, eyyy çorum duy sesimizi.
devamını gör...
hans-georg gadamer
2002'de 102 yaşında vefat eden hermeneutikçi alman filozof. heidegger'in öğrencisi idi bir zamanlar. 'truth and method' adlı eseriyle ismini duyurmuştur. gadamer'e göre metinle okuyucunun arasında dinamik bi ilişki vardır. önyargı metni anlamak için bir araçtır ve daha sonra dil aracılığılyla aşılabilir*. yani anlam aktif olandadır, okuyucudadır. yorum farkı burdan kaynaklanır. aslında gadamer*hermeneutiği felsefenin içine sokan kişidir. klasik epistemoloji ve ontoloji anlayışını da reddeder.* genel kesinlik anlayışını reddederek kendine alan açsa da, kendisi yeni bi kesinlik şablonu(method)getirir koyar önümüze. bu yeni şablon, eskisinden daha kabul edilebilir de değildir.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
halk adamıyız yapmayız hece
peşini bırakmam artık gündüz gece
sevdim seni dost çıktın cengaverce
kimler geçti bu yoldan senin gibi nice
peşini bırakmam artık gündüz gece
sevdim seni dost çıktın cengaverce
kimler geçti bu yoldan senin gibi nice
devamını gör...
memati
yeni rütbemdir.
bir hayırlı olsun favı alırım.
bir hayırlı olsun favı alırım.
devamını gör...
rüyada rüya görmek
bilinçaltı'nın seninle kafa bulması.labirent'den bir an önce çıkmak isterken yolları başka yerlere çıkarır.uyandığınızda acaba psikolojim mi bozuldu bu nasıl bir kafa dedirtir.dışardan iyi içerden gerilim türü beyin fırtınası.bir nevi beynin gece mesai'si.
devamını gör...
bu yazara yakın zamanda çok fazla beğeni yaptığınız için oyunuz kaydedilmedi
yıkıldım, sözlük. kırıldım, sözlük. okuyup okuyup beğeniyordum. onu da çok gördün bana. hiç mi için sızlamadı diye sorarlar ama.
devamını gör...