asil adi roma imparatorlugudur. bizans imparatorlugu ismi ihtira ya da neologismdir. bizans imparatorlugu ismi 16.inci yuzyilda alman tarihci hieronymus wolf tarafindan uydurulmus bir sacmaliktir. bu isim ıstanbul'un, roma imparatorlugunun baskenti olmadan onceki ismi olan byzantium ya da byzantion'dan gelir.

almanlarin bu ismi uydurmasinin bir politik aciklamasi vardir tabii. alman prenslikleri, kutsal roma imparatorlugunun bir parcasi oldugundan ve kutsal roma imparatorlugu, roma imparatorlugunun varisi oldugunu iddia ettiginden dolayi, bu isim bizans imparatorlugunun itibarini sarsmak icin kullanilmaya baslanmis olabilir.

halbuki kutsal roma imparatorlugunun, roma imparatorlugu ile hicbir alakasi yoktur. kutsal roma imparatorlugu, sarlman'in imparatorlugunun devamidir. sarlman, papa tarafindan roma imparatoru ilan edilmistir ancak butun bunlar olurken bizans yuzyillardir, roma imparatorlugunun en zengin topraklarinda, latin kurumlarini devam ettirmekteydi.

peki butun bu bizans ve kutsal roma imparatorlugu arasindaki kavga osmanli'yi nasil ilgilendiriyor? hieronymus wolf, bizans imparatorlugu ismini ilk kez 16.inci yuzyilda kullaniyor. yani bizans coktan tarihe karismis durumda. ancak osmanli kendisini roma imparatorlugunun varisi olarak goruyor cunku bizans'in eski topraklarinda, bizans'tan aldigi bir suru kurumlari olan bir imparatorluk osmanli. "bizans imparatorlugu" isminin amaci, bizans'in itibarini sarsmaktan çok, osmanli'nin roma imparatorlugu'nun varisi oldugu iddiasini sarsmak cunku kutsal roma imparatorlugu ayni zamanda, osmanli'nin en buyuk rakibi.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

...
.
devamını gör...

elektrikli battaniyenin direkt olarak üzerine yatılmaz.
önce elektrikli battaniye yatağın üzerine gergin olarak serilir. bir yerlerinde katlanma olmamasına dikkat edilir.
elektrikli battaniyenin üzerine, üstüne yatabileceğiniz tüysüz bir battaniye sarılır.
elektrikli battaniye en yüksek ısıda açılır ve 1 saat kadar çalıştırılır.
yatağa girerken battaniyenin fişi prizden çıkarılır, sonra yatağa girilir.
yatakta iken elektrikli battaniye çalıştırılmaz.
zaruri bir durum varsa elektrikli battaniye en düşük ısıda çalıştırılabilir.
elektrikli battaniye insanları çarpmaz. eğer battaniyeyi gergin bir şekilde sermezseniz kabloların katlanması nedeniyle kısa devre olup yangın çıkarabilir.
elektrikli battaniyelerden yayılan elektromanyetik dalgalar ve ısı, üreme sağlığını olumsuz etkilemektedir. ısıtıcının yüksek ısıya alınması nedeniyle kadınlarda yumurtlama süresi uzatmaktadır. bunun sonucunda kadınlarda adet düzensizliği oluşmakta, ilerleyen aşamalarda kısırlığa neden olmaktadır.
elektrikli battaniye ile ısınan erkeklerde ise sperm sayısının azaldığı görülmüştür.

uzun süreli radyasyona maruz kalmak nöronları olumsuz etkilediğinden elektrikli battaniye kullanan kişilerde baş ağrısı oluşmaktadır.

eğer bir çocuk elektrikli battaniyede yatarken altına işerse elektrik çarpmaz. çünkü elektrikli battaniyeler özel bir izolasyonla kaplanmaktadır. elektrikli battaniyeler düşük ısıda çamaşır makinesinde yıkanabilmektedir. ama siz yine de yıkamayın,ütülemeyin, kuru temizlemeye vermeyin. sert katlamayın.

daha fazla bilgi için: www.eniyisor.com/elektrikli...
devamını gör...

bir kurtlar vadisi pusu repliği. seneler geçse de unutulmadı, unutulmaz. malum yengelere göz diken polatlar asla bitmez.

olum o senin yengen.
devamını gör...

bu bug mı bilmem ama leke falan oldu sanıp ekranı sildim meğer k harfinin kuyruğu varmış.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...


güzel anılar biriktirdim senden,
dudağıma solgun gülücükler getiren.
özenle sakladım belleğimde,
bir yığın oldu daha şimdiden.
nasıl olsa bir sonu olacaktı bu aşkın
bir gün apansız gerçekleşiveren.

bir terazinin durgun pirinç kefesine
pat diye inince kara kiloluk,
nasıl kalkar havaya birdenbire
boş kalan zavallı kefe.
nasıl titreşir terazi uzun süre,
denge sağlanıncaya kadar başka şeylerle.

anılarla bozdum o dengeyi ben önce,
ikimiz için de yaptım bunu.
yaşadığımız günlerden biriktirdim sessizce,
bir kefede sana hiç sezdiremeden.
koyabilirsin kara kiloyu artık,
bak terazi nasıl kolay gelecek dengeye.

mutluydum ben yine de kendimce.
senin girdilerin, çıktılarım benim
doğrusu uygundu birbirine,
yan yana gelince bir resmi tamamlayan.
vazgeçilmezdi ellerin sonra,
yangınımdan yorgan döşek kaçıran.

ama inan sonludur aşk da,
kovalar sonunu kendi kendinin.
bana bir uçurum gerek şimdilerde,
yeterince dik ve derin.
bir çavlan istiyorum çünkü,
kırmak için kristalini hayatın ve şiirin.


muhteşem dizelerin sahibidir.
devamını gör...

#1144106

bu girinin ardından "neden?" ya da "nasıl yani?" diye düşünenler olacaktir. ben de bunun sebebini açıklayayım:

hindistan'da gerçekten de ineğe tapılmaz. fakat dini olarak kutsal olan bazı canlılar vardır: maymun, kaplan, fare ve inek gibi. fakat bu canlılardan en kutsalinin inek olduğu kabul edilir.

çünkü hindistan'da bir rivayete göre 300 milyondan fazla tanrı vardır. her durumla ilgili ayrı bir tanrı vardır. bu nedenle çok fazla bulunmaktadır. ayrıca tanrılar arasında da aynı hinduizm'deki kast sisteminde olduğu gibi olceklendirme vardır. yani birinci sınıf tanrılar, ikinci sınıf tanrılar vb gibi.

( tanrılar arasındaki sınıfsal farklar ne işe yarar derseniz, halk daha alt sınıf tanrılara tapar. üst sınıf tanrılarla ancak brahman gibi çok dindar olan kişiler muhatap olabilir. halk bu üst sınıf tanrılara ulaşamaz. bu noktada alt sınıf tanrıların işlevi halk için bir tapınma aracı olmasıdır. )

konumuza tekrar dönelim. ineğe tapmiyorlar ama en kutsal hayvan kabul ediyorlar dedik, ayrıca çok fazla tanrıları olduğundan bahsettik. işte bu çok tanrılı dindeki en üst düzeydeki tanrı "brahma"dır. ve brahma bir ineğin vücudunda hayat bulur. bu nedenle inek kutsal kabul edilir.

yani görünürde tapılan şey inek gibi dursa da aslında taptıkları şey brahma'dır. gösterilen saygı ineğe değil brahma'nın ruhuna karşıdır. çünkü brahma evreni yaratmıştır ve evrende var olan her şeyin mutlak sahibidir. ineğin her bir uzvu da brahma'nın ruhuna ait sembolik bir parçadır.


ek: ayrıca inekleri kesmemelerinin ve inek eti yemeklerinin sebebi yalnızca sembolik olarak ona tapiniyor olmaları değil. hinduizmde ineğin kutsallığı şu 5 ürünü insanlığın yararına sunmasindan dolayidir:
1) süt
2)peynir
3) tereyağı
4)idrarı ( şifa niyetine içiyorlar )
5) gübresi. ( dışkısi yakacak olarak kullanılıyordu.)

hinduizm'e göre bu mükemmel hayvanı kesip tek seferde etinden faydalanmak yerine verdiği ürünlerden daha uzun sürede ve daha çok insan faydalanabilirdi.
devamını gör...

xavier h. adlı sanatçının gözünden.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

şanlıurfa merkezden yaklaşık 20 km ötede ören köyü civarında keşfedilmiş tapınak. bir çiftçinin t şeklinde bir kaya bulup bunu müzeye götürmesiyle burada kazı çalışmaları yapılmaya başlanıyor. ve t şeklinde bir çok taş bulunuyor. iki tanesi diğerlerinden daha büyük ve karşılıklı şekilde konumlanmış durumda. digerleri ise iki büyük taşın çevresinde yuvarlak bir biçimde dizilmiş. bu da buranın tapınak olduğu iddialarını güçlendiriyor. göbekli tepeden önce bilinen en eski tapınak 7 bin yıl öncesine ait bir tapınaktı. göbekli tepe 12 bin yıl öncesine ait bir tapınak yani milattan önce 10 binli yıllarda. göbekli tepeyi bu kadar özel ve gizemli yapan detaylardan biri de insanların yerleşik hayata geçmeden önce tapınak yapmaları. bilim adamları insanların önce yerleşik hayata geçip ondan sonra dinlerin oluştuğu görüşündeydiler. bırakın ibadet etmeyi o zamanın insanlarının avcı toplayıcı bir yasam sürdüğü ve belirli bir yerde toplanmadığı düşünülüyordu. ama göbekli tepe tüm bu düşünceleri çürüttü. insanların yılın belirli bir zamanı burada toplandığı ve ibadet ettiği düşünülüyor. yazı bile mö 3200 yılında bulunmuşken bu insanlar nasıl mesajlaşıyordu? neye göre, hangi zaman dilimine göre toplanıyordu? bunu henüz bilmiyoruz. yapılan kazılarda bulunan kafataslarının üzerinde bir takım oyma, kesme ve delik açma gibi bir takım işlemler yapıldığı da ortaya çıktı. eğer bu işlemler kişi ölmeden önce yapılmışsa ilk beyin ameliyatı, kişi öldükten sonra yapılmışsa ilk otopsi ile karşılaştık demektir. işin tuhaf yanı o dönemde insanların basit aletleri bile kullanmada acemi oldukları ve tekniklerinin çok zayıf olduklarını bilinmesiydi. bu da akıllara şu soruyu getiriyor. cilalı taş devrindeki insanlar sandığımız kadar ilkel değil miydi? insan düşündükçe işin içinden çıkamıyor. göbekli tepe, insanların geçmişte bir çok defa gelişip medeniyet kurduktan sonra pik noktaya ulaşıp sıfırdan her şeye başladığını iddia eden kesimin elini de güçlendiriyor. bölgede çalışmalar hala sürüyor. umarım bir çok soruyu cevaplayabiliriz.

ek bilgi: iki büyük t figürünün kadın ile erkeği temsil ettiği görüşü hakim.

ek bilgi2: bu t figürlerinin üzerinde çeşitli hayvan resimleri var. bu hayvanlar aslan, boğa, maymun ve yaban domuzu.

ek bilgi3: milattan önce 8 binli yıllarda bu yapının üstü kasıtlı şekilde toprakla örtülmüş. yani insanlar bazı sebeplerden orayı terketmişler. neden olduğu bilinmiyor.
devamını gör...

sözde antep'te çekiyoruz diye beykoz'da çekiyorlardı çoğu sahneyi.
devamını gör...

her dakikaya tutunuyorum, her saniyeye, her saliseye. onlara tutunduğum her an gücüm biraz daha artıyor, biliyorum.
ne zaman vazgeçmiştim acaba ben?

tam olarak o anı bilsem, o ana gitsem ama şimdiki aklım olsa, tutunma işlemlerini o anda kayıt altına alsam, hangi şarkı çalıyordu acaba o an? kesin bi şarkı dinliyor olmalıyım çünkü böyle boktan kararlar alırken muhakkak bir şarkı olur kulağımda, güzel anların şarkıları daha azdır ama hatırlarım, bunu hatırlamıyorum.

kedi vardı ama bak yanımda, onu iyi hatırlıyorum, mamasını suyunu verdim çünkü bol bol nolur nolmaz diye..
niye bunları yazıyorum, niye böyle berbat bir şekilde, iğrenç bir gramerle yazıyorum ki ben?

hah! o an bir de yazı yazmıştım bak, onu da hatırladım şimdi ama ne yazdığımı değil, hoooop türkçe burada devrildi yine cümleler bazında.. yazıyı da lavaboda yakmıştım zaten, boşver. miş. tim.

lizeta kalimeri'nin sesi ne güzel, keşke benim olsa, keşke dünyanın tüm güzel sesleri benim olsa?
amaan, açar sonsuza kadar dinlerim ki, mis gibi işte?

uyku? gelmedin mi lan daha?
devamını gör...

dokuları besleyen atardamarların yetersizliğine bağlı oluşan doku ölümüdür. dokuların fizyopatolojik bir nedenle yıkımı veya kan akımının kesilmesine bağlı olarak oluşan doku kaybıdır.
devamını gör...

diğer ismi ile; kepir evliliği. türkiye topraklarında hala varlığını sürdüren sapıkca ve istismara dayanan onca gelenekten biridir. özellikle hakkari civarlarında görülen bir evlenme biçimidir. aile arası husumetler, yoksulluk ve diğer sebepler ile iki erkek arkadaş, kız kardeşlerini akşam saatlerinde yanlarına alarak ıssız bir alana giderek* kardeşlerini değiştirirler. değişimin ardından korkunç bir tecavüze maruz kalan kadınlar kardeşlerinin arkadaşları ile gitmek zorunda kalır. bir değişim* durumu söz konusu olduğu için aileler bu duruma rıza gösterir ancak kardeşlerinin namusunun kirletilmesine sebep olan erkek çocuk ile bir süre görüşülmez.
devamını gör...

en güzel sesli sözlük erkeğini de seçeceksek neden olmasın dediğim yarışma. *

erkek yarışmacılar için benim adayım cenk'in arka bahçesi * böyle de açık sözlüyüm.
devamını gör...

sözlüğüm filozofu ve pek sevgili yazarı. kim demiş felsefe sıkıcıdır diye. diyenlerin ağzına biber sürecek bir yazar. eğlenmeyi de mizahı da öğrenmeyi de araştırmayı da seven bir yazar. sözlüğün filozofu denilse de, her çeşit yiyecek bulabileceğimiz açık büfe gibi profile sahip.

ayrıca, ‘allah belanı versin’ şarkısını dinleyen biri nasıl sıkıcı olabilir ki? kendisi bu şarkıyl etrafına söverken, ben de bombabomba.com ile modumu yükseltiyorum*. ifşamın nedeni de yalnız olmadığınızı bilmenizi istememdi*.

#1721446 ile ilgili de felsefenin sadece sorgulama tarafındayım. zamanında çok okudum ve hala da okuyorum. ama yazar veya kitap bazlı değil de, sadece sorgulama kapsamımı genişletsin diye. bu konuda elinize su dökemem, sadece havluyu uzatırım size*.

her gün uğramaya özen gösteriyorum profiline. kafa izninde de neler okuduğunu ve boş geçirmediğini paylaşımlarından da anlıyorum*. daim olun sevgili yazar. sevgilerimle.
devamını gör...

bir durum tespiti.

dönem dönem sayıda azalma olabilir. bazı sınavlardan önce mesela... 1 yıl içerisinde üniversitelerin vize ve final sınavları, ales, kpss, yks ve adını tek tek sayamayacağım bir sürü sınav daha yapılıyor. bunların hepsine de birçok yaş grubundan insan giriyor. sözlük tek yaş grubundan oluşmadığı için, bazılarının sınavı yokken bazılarının olabiliyor ve böylece sürekli bir dalgalanma yaşanıyor olabilir online kişi sayısında.

tamamen alakasız sebeplerden dolayı da yazılmıyor bazen. mesela son 1-2 haftadır gündüz saatlerinde sık sık dışarıda oluyorum, akşamları da evde başka işlerim olduğundan tanım girmeye de okumaya da fazla vakit bulamıyorum. pc de, sekmelerin birinde sözlük de sürekli açık ama ben pc başında olmuyorum. online olarak görünsek de işe yaramıyoruz yani bazen. hal böyleyken, benim gibi farklı gerekçelere sahip olan birçok insan olabileceğini tahmin ederek diyorum ki, geçici bir durumdur büyük ihtimalle. şu an için fazla takılmamak gerek bu konuya. zaten "nicelik mi, nitelik mi?" dersek, düzgün bir ortam isteyen çoğu kişinin hangisini tercih edeceği belli.

***

aynı başlığa sürekli tanım girebilme serbestliği, troll başlıkların sürekli hortlatılması anlamına geliyor. bence yasak olması gayet yerinde bir karar. en azından şahsi fikrim, bu işin böyle devam ettirilmesinden yana. ben de bazen ikinci tanımı girip, ilkinde vermeyi unuttuğum bilgileri eklemek istiyorum. editlemek, daha önce okuyup geçen kişilerin görmemesi anlamına gelebiliyor ama kötü niyetli kullanılacaksa varsın ben de girmeyeyim yeni tanım.
devamını gör...

15,iktisat dersiydi. sen sayfada tek kelimelik yer kadar boşluk bırakma adam sana 15 versin... sorduğu soru da şu : "gazap üzümleri kitabının konusunun in time filminin mekanında geçtiğini düşünün. bu durumda devletin uygulayacağı politikalar neler olurdu?"
ben buna ekonominin 10 temel ilkesiyle, kitabın konusuyla ve hiç olmayan bir politika üretip üstüne bir de hocanın derste anlattıkları ile birleştirip 1 sayfa dolusu cevap verdim ama adam beni bıraktı... ben de ne yaptım? bu sene vize ve finalde 100 alıp resmi bir kapakla dersi verdim.. bir de alaycı alaycı: "muhtemelen seneye de görüşeceğiz bu sene bu dersi alanlarla." demişti. hı hı, bak şu an görüştük.
devamını gör...

tutuldu.

akrep burcu üzerinde tutuldu hem de.
bırak akrebi şimdi oraya sonra geçersin bilim ne diyor bu konuda diyenlere özel:
her yıl birden fazla parçalı ay tutulması görüleceğini ancak tam tutulmaların nadir göründüğünden bahsediliyor. 16 mayıs 2022 de tamı tamına, tas tamam, tamam budur işte diyebileceğimiz tutulma yaşandı.*dünya gölgesi ile ayı tamamen örtmeye başladı. gezegenimizin uydusu rengini kırmızıya boyadı.
biz göremedik tutulmayı o yüzden bir gün sonra medya görüntüleriyle rötarlı geldik.


bu süreçte değişik meteorolojik olaylar olabilirmiş depremler,seller vs.
hobaa başladık mi astrolojiye...

bireysel anlamda bir, iki gündür yüksek gerilim hattı üzerindeyim. böyle şeylere inanmayayım diyorum da nereden geldiği belli olmayan gerginliğin açıklamasını yüksek müsadelerle ay tutulmasına bırakıyorum.
bir dahaki seferi çok kanlı tutulmasın lütfen söyleyin.*gelip benim burcumun üzerine koloni kurmasın. orada başka burçlar var, rengarenk, çeşit çeşit... münkünse siyahı kan kırmızıya boyamasın kendi karanlığına bıraksın -uydumuza ricalarda bulundum-

ciddiyeti yanıma alıyorum ve başlıyorum;
bu tutulmalar aslında değişim habercisiymiş. her sınanmanın sonu bir dönüşümmüş. küllerimizden yine yeniden heykel yapma vakti. malzeme yetesizliğinden iyi eserler ortaya koyamasakta, eldekilerle yola çıkmaktan başka çare bırakmıyor döngü. düş tekrar ayağa kalk diyor. ay tutulurken bizi de tutuklaştırıyor. bu yorum da vişnelojik açıdan oldu.

tutulduk.
devamını gör...

fr. j'accuse...!

emile zola'nın 13 ocak 1898 tarihinde dönemin fransa cumhurbaşkanı félix faure'a hitaben l'aurore gazetesi'nde yayımlanan mektubunun başlığıdır.

söz konusu mektup sadece fransa'da, yahudi kökenli bir subay olan alfred dreyfus'un, haksız yere ve düzmece belgelerle bir casusluk suçuyla suçlanarak yüzeysel bir yargılama sonucunda zindana gönderilme olayına istinaden emile zola'nın aslında herkesin bildiği olayın gerçek faillerini açık ettiği ve yapılan hukuk dışı eylem ve işlemlerin sadece hukuk ve ayrımcılık olayı değil, aynı zamanda başta ordu ve yargı olmak üzere ülkenin tüm kurumlarını derinden sarsan bir olay olduğunu haykıran bir mektuptur. zola, bu mektubuyla "kral çıplak" başlıklı masalda, "kral çıplak" diye haykıran çocuğun rolünü üstlenmiş ve herkesin bildiği ama kimsenin yapamadığı yapamadığı bir durum hakkında haykırışta bulunmuştur. zola, bu konudaki isyanını mektupta şöyle dile getirir:


"borçlar ve suçlar altında ezilmiş kişiler suçsuz ilan ediliyor, buna karşılık onurun ta kendisi, yaşamı lekesiz bir adam cezalandırılıyor. bir toplum bu noktaya geldiği zaman, artık çürümeye başlamış demektir."


zola, mektupla, sahte ve düzmece belgelerle kirli tezgâhı kuranların oyunlarını bozmak adına harekete geçişinin kendisinin de ceza alabilmesine neden olabileceğini bildiğini ama duruşundan da taviz vermeyeceğini söyleyerek tam bir aydın (intellectuel) karakteri sergiler:


“bu suçlamaları yöneltirken, kendimi hakaret suçlarını cezalandıran 29 temmuz 1881 tarihli basın yasasının 30 ve 31. maddelerinin kapsamına soktuğumu biliyorum. bu tehlikeye isteyerek atılıyorum.”


mektup, şu paragraf ile biter:


"...suçladığım insanlara gelince onları tanımıyorum, hiçbir zaman görmedim, kendilerine ne hıncım var ne de kinim. benim için önemsiz varlıklar, toplumsal kötülük ruhlarından başka bir şey değiller. burada yerine getirdiğim edimse, gerçeğin ve adaletin patlamasını çabuklaştırmak için başvurduğum devrimsel bir yol yalnızca. benim tek bir tutkum var, öylesine çok acı çekmiş ve mutluluğu hak etmiş insanlık adına ışık tutkusu. ateşli karşı çıkışım ruhumun çığlığından başka bir şey değil. beni ağır ceza mahkemesine çıkarmayı göze alsınlar ve soruşturma gün ışığında, apaçık yapılsın. bekliyorum."


nitekim düşündüğü şey emile zola'nın başına gelir. zola hakkında hakaret suçlamaları ile dava açılır. zola, yargılama sonucunda 1 yıl hapis ve 3 bin frank para cezasına çarptırılır. birleşik krallık'a kaçmak zorunda kalır.

öte yandan dreyfus olayı ile ilgili tüm mesnetsiz iddialardan açığa çıkması 12 yılı alır ve bu olaylardan geriye masum olduğu halde zulme uğrayan alfred dreyfus ile o'nun masum olduğunu haykıran emile zola'nın isimlerinin tarihe geçmesi; onlar hakkında mahkumiyet kararı kuranların ise esamelerinin okunmaması kalır.

emile zola, suçluyorum, çev. tahsin yücel, can yayınları, istanbul, 2019.

*
devamını gör...

dikkat ederseniz filmin başından sonuna kemal sunal hakime ifade veriyor. lakin bir defa bile hakim gösterilmiyor. filmin sonunda da şöyle bir cümle geçiyor :
" siz söyleyin hakim bey burada suçlu kim ?" yani aslında en başından beri hakim biz izleyicileriz. doğru yada yanlışın taktiri de bize bırakılıyor.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim