kibar olmayan insanlar tarafından keriz yerine konulan inssnlardır.
devamını gör...

kafavıvor açacağım yazarları türlü türlü oyunlarda oynatacağım. kafa konseyi kafa ödüllü oyunlar falan derken akıp gideceğim.
ayağıma terlik popoma kapri çekeceğim takılacağım.
t: benimde merak ettiğim sorunsaldır.
devamını gör...

hastanın trambolini yükselmiş.
devamını gör...

acele başlığa moderatör karışır.
devamını gör...

herhalde anlam arayışının en çaresiz anı hiçbir anlam olmadığını anlatmaya çalışma durumudur. anlamsızlığı yalnızca anlatarak açıklamak başlı başına biçim ve içeriğin örtüşmediğinin kanıtıdır. eğer anlam yoksa konuşmayacaksın.
gerçek nihilist susandır; çırpınan değil.
devamını gör...

anadolu'nun türkleşme döneminde ahmet yesevi öğretisiyle topraklarımıza yayılan tasavvufun en mükemmel sonucu. öyle ki türk tasavvufunun doğudaki temsilcisi ahmet yesevi kabul edilirken, batıdaki temsilcisi de yunus emre kabul edilir. herkese hikaye gibi geliyor buralara göç etmemiz ama o dönem müthiş bir buhran vardır. insanlar bu tekkeler sayesinde yeni bir hayat tarzına evrilir. buralar onların hem sosyalleşme hem de rahatlama yeridir. eski tekkeler kalmadı. bi de şimdikilere bak. kan emici hepsi.

bir de şöyle bir durum var ki yunus'un insan sevgisi yine yaratandan gelir. vahdet-i vücud inancı budur, gördüğümüz her şey allah'tan bir parça taşır. ben de allah'ım, sen de allah'sın, bir kedi de allah. hepimiz ondan bir zerreyiz. bundandır ki yaratanı seviyorsan, yaratılanı da seveceksin.
devamını gör...

pilotlar uçak kullanan otobüs şöförleridir.
devamını gör...

şimdi dinlediğim habere göre samsun’da bulunuyormuş.
20 dönümlük araziye kedinin ihtiyacı olan her şey yerleştirilmiş. yaklaşık 200 kedi bulunuyormuş.
bayıldımmm.
devamını gör...

(bkz: hypatia) iskenderiye kütüphanesinde çok önemli eserleri olan yunan filozof .
o dönem hristiyan olan mısırda şeytan ilan edilmiş darp edilerek vahşice öldürülmüştür.
*eserleri de yağmalanmıştır.
devamını gör...

bu savaşın kuzey amerika versiyonu olan fransa ve kızılderili savaşı'ndan sonra kanada britanya imparatorluğuna bağlandı.
devamını gör...

kadınlarla ilgili ise psg
küfür ile ilgili ise psg
devamını gör...

taşın altına el koyma hissi uyandıran açıklamadır.
devamını gör...

ördekleri pistten alalım.
devamını gör...

evrensel temel gelir universal basic income yani ubi bir sistem teorisi.

ben ekonomiden anlamam, o yüzden ekonomiden anlamayanların anlayabileceği şekilde anlatacağım.

benim kör cahilliğim olabilir ben bu teoriyi kendi fikrim sanıyordum, pandemi zamanı insanların açlıktan kırılışına ve batışına çok üzüldüğüm için “keşke böyle olsa” derken kendim bir sistem uydurdum sandım. halbuki zaten varmış hatta uygulanıyormuş bazı pilot bölgelerde bu sistem.

en basit hatta sığ anlatımı, devletin herkese ama herkese temel bir maaş vermesi. çalışan çalışmayan, bekar, çocuklu, öksüz, hiç fark etmeden yalnızca vatandaş olmanın getirisi olarak (bir de reşit olman şart) devlet sana temel ihtiyaçların için bir maaş bağlıyor. e devlete bu para nereden gelecek, böyle olursa insanlar çalışmaz basic income’la idare eder, insanlar tembelliğe sürüklenir, yalnızca ürer falan gibi sorular var. zaten bu sığ anlatımdı, şimdi oralara geliyorum.

şöyle düşünelim, insanların çalışmak için tek motivasyonu yemek yemek, fatura ve kira ödemek değil bu bir. yani kimse mesleğini “benim kiram 2000, faturalarım 700 geliyor, market de 1000 dersek ben 3700 maaşlı bir işe gireyim” şeklinde seçmemiştir. sonuçta bu ülkede 2500 lira asgari ücretle yaşayan aile de var, ama sen ne yaptın, örnek veriyorum çok maaş vadettiğini düşündüğün bir meslek seçtin. belli başlı örneklerden gideceğim, örneğin doktor oldun. sekreter olup telefonlara bakabilirdin, yıllarca okuyup çok zor bi meslek yapmayı seçtin, neden, çünkü sekreter olup bulgurla da doyabilirdin doktor olup kebap yemek istedin, sekreter olup derme çatma evde 1000 lira kiraya yaşayabilecekken doktor olup site içinde havuzlu ev istedin, 1 tane ayakkabıyı çürütene kadar giymek de ayaklarını yerden koruyacakken kıyafetine uygun farklı farklı ayakkabılar aldın. kira ödememek için kendine ev aldın, ama bu kiralar birilerine ödeniyor, demek ki insanların 1’den fazla evi var. halbuki 1 evle barınma ihtiyacı bitiyordu. o zaman amacın karnının doyması, barınmak, ısınmak gibi temel ihtiyaçlara yetecek para kazanmak değil. zaten öyle olsa herkes yapabileceği en basit işi yapıp 3000 lirayla geçinmeye bakar. fakat görüyoruz ki 20.000 lira maaş alıp geçinemeyecek insanlar var. sadece kendimden örnek veriyorum 3 yıl önce 800 lira kira verip küflü bodrum kat dairede yaşarken de yaşıyordum, ölmemiştim, şu an site içinde ev aldım, hala yaşıyorum. insanlar standartlarını yükseltmek isterler, bu içgüdüsel bir şey. kapitalizm anlatıyormuşum gibi görünüyor ve ubi denen teori de sosyalizmmiş gibi görünüyor. değil. geliyorum.

bu sistemde demin de belirttiğim gibi minimum düzeyde yardım yapılıyor. yiyecek ve barınma, ısınma gibi çok çok temel ihtiyaçlar karşılanacak kadar. ama sen yılda 2 kez tatile gitmek isteyebilirsin, bu çok doğal bir istekken yaşamsal bir ihtiyaç değil mesela. burada istek ve ihtiyaç farkı söz konusu. sosyalleşmek, iyi giyinmek, sağlıklı beslenmek, kendine yatırım yapmak (örneğin dil öğrenmek için bütçe ayırmak), tatile gitmek, iyi arabaya binmek... bunlar ihtiyaç değil istektir. senin olmayabilir, insanların yatları jetleri var, bunlar birer ihtiyaç mı mesela? hayır. istek. doyumsuzluk sözkonusu. insanımız doyumsuz. suçlayıcı şekilde söylemiyorum, yat istemekte bir sakınca yok. varmaya çalıştığım nokta ubi’ın insanları tembelliğe itmeyeceği. bu gelir insanların sadece açlıktan veya donarak ölmemelerini sağlayacak. bu bana yeter diyen adam da zaten çalışmasın, kendine iyi davranmayan adamın ülkeye katacağı bir şey yoktur. yani ubi’la yalnızca ihtiyaçların karşılanırken sen ubi üstüne çalışıp bir de maaş alırsan isteklerini yerine getirebilirsin. kapitalizm eleştirisi veya sosyalizm övgüsü değil dedim, sebebi buydu. kapitalist yaşamaya devam edebilirsin. adam kendine temel ihtiyacı için sağlanan meblağ ile 1 tane 30 liralık kazak alıp 3 yıl giyebilir sen çalışarak her yıl 400 liralık kazaktan 4 tane alabilirsin.

başında söylediğim gibi pilot bölgelerde uygulandığında da kimseyi tembelliğe ittiği, işsizliği arttırdığı, üremeye yönelttiği gözlemlenmemiş. bazı iskandinav ülkelerinde, kanada’nın bir bölgesinde ve hollanda’nın bir bölgesinde denenmiş bu sistem. ispanya’da da çok ciddi şekilde konuşuluyor.

şimdi devletin parayı nerden bulduğuna geliyoruz; ubi’ın tek bir tanımı yok, bu yüzden bu kısım biraz değişken. mesela bir görüş şöyle; devlet herkese minimum bir para veriyor, çalışan bunun üzerine ekstra maaş alıyor. fakat bu maaş şu an aynı meslekten aldığın maaşın aynısı olmuyor. diyelim sen özel sektörde yöneticisin, 8000 lira alıyorsun şu an. ubi sistemine geçildi devlet sana 2000 lira ateşliyor sallıyorum, şirket senin temel ihtiyaçlarının karşılandığını bildiği için sana aynı title’da olmana rağmen daha az para veriyor. böylece şirket karlılık oranını arttırıyor ve ekonomik anlamda daha fazla geliştiği için daha fazla vergi veriyor, hoop devlete para. bu bi tanesi. diğeri mesela ubi var, ama bi insan çalışıyorsa ubi’dan çıkıyor. yani çalışan sadece maaş alıyor, şu an olduğu gibi, sadece işsizler ölüm ölüm ölmemiş oluyor. bu da diğeri. bu tembelliğe evet itebilir, ama yine yetinmeyecektir insanlar.
neyse devlet parayı nereden buluyor, şöyle, devletler zaten sosyal devlet olma çabasıyla (bizim ülkeyi baz almayın lütfen yazının bu kısmında) vatandaşlarına zaten genel olarak para veriyor. fakat bunu bürokratik bir çok işlemle yapıyor. işsizlik maaşı, engelli maaşı, dul aylığı, yetim aylığı, yaşlı bakım parası, emeklilik, bla bla bir sürü yollarla devlet vatandaşına para veriyor zaten. ama bunu bürokratik şekilde yapıyor, yani senden başvuru, kağıt kürek, kanıt birçok şey talep ediyor. ubi bürokrasiyi kaldırıyor. emekli maaşı, ssk falan gibi şeyler de dahil. sen bir emekli maaşı istiyorsan gidip bireysel emeklilik sistemine giriyorsun, ücretsiz sağlık hizmeti istiyorsan kendini sigortalatabiliyorsun, bunlar ayrı, cebinden ödeyeceksin. bunlar için de ubi üzerine maaş almış olman gerekiyor, ubi’ı sadece barınma ve yiyeceğe yettirebildiğin için, hoop geldik tembelliğe itilmemeye yine. yani devlet sizin brüt maaşınıza vergi şeklinde attığı kesikleri atmayacak artık, ama sağlık güvencesi emeklilik güvencesi de vermeyecek. çünkü zaten ubi veriyor ve sen de üstüne çalışıp maaş alıyorsun, kendine sigortanı yaptır, emekliliğini öde diyor. yani sosyal devlet anlayışı tamamen kalkıyor burada. ama bi yandan da sosyal devlet anlayışının bir üst seviyesi gibi. ama burda da yine devlet tavan bir fiyat belirliyor, sağlık için mesela. hani tamamen elini eteğini çekmiyor da, vatandaşımı kazıklamayacaksınız gibi bir müdahalede bulunuyor. çünkü diğer türlüsünde hastaneler fahiş fiyatlar biçebilir ve yalnızca ubi’la geçinip yaşayıp yuvarlanıp ölmek isteyen adam sağlık sisteminden dışlanıyor olur. o yüzden devlet, özel sağlık sigortası kuruluşlarına diyor ki ben sağlık sigortasından vergi almayayım, siz de fiyatını düşük tutun, vatandaşım sigortasını yaptırabilsin.

özetle ubi’la kimse aç açıkta kalmıyor, temel yaşam gereklilikleri devlet tarafından sağlanıyor, kimse kimseye muhtaç kalmıyor, kimse dilenmiyor. bu, hadi yarın ubi’a geçelim gibi bir şey değil zaten gördüğünüz üzere o yüzden tutar, tutmaz, sürekliliği vardır, yoktur, bunlar tamamen zamanla gözlemlenebilecek şeyler.

sayın merhaba poğaçacı, sen bunu denyo gibi anlatmışsın, ben gideyim de kendim öğreneyim derseniz;
ingilizce
türkçe
devamını gör...

tanımlarımla destekleyeceğim etkinlik. hoş o kadar kitap, film ve bilgi girdisi yapan yazarların yanında kaplumbağa misali kalacağım ama olsun, en azından bu uğurda çabaladım derim*.
teşekkürler sözlüğün kanatsız savaşçıları.
devamını gör...

italyan futbolcu roberto baggio'nun kariyerine odaklanan netflix filmidir.

uzun zamandır bekliyordum ama maalesef hayal kırıklığına uğradığım bir film olmuş. daha çok baggio ve babasının ilişkisine odaklanılmış.
baggio ve budizm ilişkisi anlatılmış. o klasik finalde penaltı kaçırma olayı fazla dramatikleştirilmiş. tamam penaltıyı kaçırmak onun ve italya futbolu için baya ağır oldu ama filmde gösterilen kadar ağır değildi.
baggio çok büyük bir futbolcuydu kariyeri o penaltıdan sonra başarılı şekilde devam etti.

aynı zamanda futbolcunun sakatlıklarıyla boğuşması çok gerçek şekilde aktarılmış. bir futbolcu için sakatlığın ne kadar büyük bir yıkım olduğunu capcanlı şekilde izleme fırsatı sunulmuş. budizm ile olan ilişkisi abartılmadan çok güzel şekilde aktarılmış. baggio için budizm öncesi ve budizm sonrası olarak ikiye ayrılmış.
ayrıca bir futbolcu için ülkesinin milli formasını terletmek ne kadar önemli filmi izlerken görebiliyoruz. italya için bir kahraman olan baggio o formayı giymek için bir sürü fedakarlıklar yapıyor. kaderin cilvesi finalde penaltıyı kaçırıyor.
ayrıca dünya futbolunun bilerek kaçırdığı bir nokta var baggio o penaltıyı atsaydı sonuç pek değişmeyecekti çünkü avantaj brezilyadaydı. tabi dramatik bir hikaye çıkarmak isteyen dünyalılar olayı böyle lanse ettiler yıllarca.

filmin kurgusu ise çok eksik ve hatalıydı bence. baggio: ilahi at kuyruğu diye bir film çekip bu kadar eksik ve hızlı kurguyla film yapamazsınız yapmamalısınız. sürekli bir yerden bir yere atlayarak seyirciyi sinir etmeyi hedeflemişler.
keşke 1 saat 32 dakikalık bir film yerine 2 saatlik bir film olsaymış daha keyifli ve daha tam bir film olurmuş.

her şeye rağmen roberto baggio ve onun hayatını izlemek çok güzeldi. baggio futbol seyircisi için çok önemli bir futbolcudur. garip kişiliği ve garip tarzıyla gelmiş geçmiş en iyi 10 numaralardan birisidir. film bunu pek yansıtamamış filmin eksikliği olmuş.
ayrıca son sahne ve çalan müzik her futbolseveri duygulandıracaktır.
devamını gör...

ziya hurşit adlı herifin son sözleri çok havalıdır.
beni o kadar yükseğe asın ki beni asanlar ayağımın altında kalsın.
devamını gör...

jenny ve ben patates ve kötfe gibiydik
devamını gör...

ahh imperactus,
gitar çalıyorumdan sonra bir şüphe olmuştu ama harika olmuş bu yahu!
behzat ç. deyince şunu da şuraya bırakayım. *
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

geneli, erkeğe ve çocuklarına ve ana babalarına hizmet etmekten köle gibi kullanılmaktan, ne düşünmeye ne resim yapmaya ne de başka şeyler yapmaya vakit bulamamışlardır. vakit bulabilenler arasında iyi filozoflar fazlasıyla vardır.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim