zaman tüneli

hayvan pazarına gittim de kaçırmışım geç gitmişim ahshs. evet bugün de aksiyon doluydu ahahah.

korona olduğumu öğrenişimin 3. yıldönümü. düşününce bayağı bir insan değişmiş hayatımda o dönemden bu döneme. zalım hayat

özgünü: riddle of steel.

conan the barbarian filminde esas kötünün, uğruna çoluk- çocuk dünyayı kestiği sır. sorunun detayı filmde paylaşılmaz. iyi çelik nasıl yapılır diye mi soruyor, savaşlarda insan silaha nasıl daha iyi alıştırılır diye mi soruyor, tanrılardan birinin dini buyruğu mu? belli değildir. zaten iyi çelik için neden köy köy gezip çoluk çocuk kesiyorsun, eğer derdin köle almaksa bu işgücünün konuya nasıl katkısı olacak falan zorlamayız.



öyküye fazla şey katmayan bu soru (doom altın, gümüş için de yakıp yıksa öykü aynı kalırdı) filmin, gerçek conan öykülerinden en kadar uzakta olduğunu da gösterir. gerçek conan'ın yaşam öyküsünde bunlar yoktur, doom, conan'dan 90000 yıl önce yaşamıştır ve vücudu çoktan çürümüştür.

zaten adamlar filmi ilk post- apokaliptik düşünmüşler. conan'ı mad max'e çevireceklermiş. crom korumuş da vazgeçmişler.

bi ufak deviresim var. hele bir eve revan olalım.

ezgi apartmanının kolonlarını kesen pastane sahiplerinin avukatlığını yapacakmış. ağızlarında hak, hukuk, adalet cart curt. sanırım geçmişte reza zarrab'ın da avukatlığını yaptı. her kritik davada karanlık taraftaki kişilerin avukatı olarak çıkıyor karşımıza ilginç.
buradan

ilaç gibi isimli şarkısı tek seferlikte olsa tam yerine denk geldiydi bir keresinde.

o kadar yakınım olmadı maalesef.

modern ruh sağlığı konusunda bilgili, vizyoner, erkek egemen bir yaşlı beyaz adamdır.

modern toplumda dikkat eksikliği gibi sendromların aşırı teşhişi ve tırnak kadar çocuklarda ilaca abanılması gibi konularda ne kadar haklıysa, çocuk bakımı konusunda o kadar odundur.

"çocuk ağladıysa anne işini gücünü bıraksın, ne yapıp edip sustursun" gibi özünde, koltuğundan kalkmadan "annesi gel sustur şu çocuğu" diye iş buyuran ortalama türk babasından farkı yoktur. siz biraz el atsanız sayın erkek?

anne şefkatinin yerinin doldurulamayacağını, babayı ortadan kaldırıp feminenleştiren "iki anneli aile" dayatmasının zorlama olduğunu savunan biriyim ama "zebuzittin kabilesinde kadınlar çocuklarını sırtına bağlayıp iki sene indirmez, sadece bununla uğraşır" gibi örneklerle ebevenlik önermek bilimsel değildir. (neden tam tersi onbinlerce örnek varken o kabileyi seçtin? ayrıca neden binlerce yılı sallayıp kabilelere öykünüyoruz? -işime öyle geldi.) bu, sorumluluktan kaçmak, "al şu çocuğu ağzımızın tadı kaçmasın, ben hayatıma devam edeyim, kankalarımla muhabbetim bölünmesin, senin de başka hayatın olmasın. yeter ki ben!" demektir.

zıkkım

(bkz: kökünün lezzetli olduğu bilinen bir bitki türü)

dışarıda yağmur var, aldırmıyorum
masamda resmin var, kaldırmıyorum
sevdiğin şarkıyı çaldırmıyorum
duyacaksın diye ödüm kopuyor...

douglas adams 'hayatın anlamı', 'varlığın gizemi', 'çeliğin sırrı' gibi muğlak, çağrışımlardan ibaret, ipe sapa gelmez arayışlarla dalga geçmek için romanına sürpriz sahne koyuyor, karikatürize edilmiş bir soru ve anlamsız bir cevap sunuyor, bu sahne kült oluyor. sonra millet bu sahne üzerinden hakikaten 'hayatın anlamını' çıkartmaya çalışıyor.

rahmetli size daha ne yapsın?

bari kitabı okuyaydınız.

başka işi gücü yok mu bu necip sürünün acaba? din aşağı din yukarı. nereye girsem karşımda dinî ıvır zıvırlar. sözlüklerde sürekli dinle ilgili başlıklar. filanca hoca işkembesinden şöyle buyurmuş; falanca hoca göt temizliğinin nasıl yapılacağını anlatmış. başka hiç mi bir meselesi olmaz yahu bir ülkenin. okumuş geçineninden tutun da en görgüsüzüne kadar hepsinin tek derdi din. dinin de belirli bir yorumu aslında; en gerici ve karanlık biçimi. her türlü uygarlık ürününe ve insanlık birikimine toptan düşman hastalıklı bir sürü bunlar. ayet ne ya? niye sürekli ayet paylaşıyor bunlar? bu nasıl bir seviyesizlik yani. yok tarikattı yok cemaatti. bilmem ne efendi hazretleri. namazı şöyle kıl; karıyı şöyle düz. osuruktan şeyler. ne konuşulursa konuşulsun konuyu dine bir şekilde bağlıyorlar. dünyanın en görgüsüz topluluklarından biri. necip türk ayak takımı. ulan merhaba veya günaydın dediğimde niye imâlı bir şekilde aleyküm selam diyorsunuz. mağara kaçkınları.

30 yaşlarda önemini kavradığım zeka.
başarılı okul hayatı geçiren insanlar üzerinde bir araştırma yapılıyor ve okul başarısı iyi olanların yaşamın ilerleyen yıllarında kendi yaşamlarında aynı başarıyı yakalayamadıkları fark ediliyor.
sayısal zeka ya da okul başarısında etkili olan diğer zekaların hayatta ayakta durabilmek, kötü durumlarla baş edebilmek anlamında bir karşılığı olmadığı bulunuyor.
hayatta uzun vadede başarılı olmanın sosyal zekası yüksek olma ile sağlanabildiği görülüyor.
sosyal zeka kaliteli iletişim ve zorluklar ile baş etme işlerine yarayan bir zeka.



tuba-aydin.com/sosyal-zeka/

rimac - nevera.

• şarj: 25dk. %80
• güç: ~2.000hp
• max speed: ~400km/h.
• geri vites hızı: 275km/h *
• 0-100: 1,82sn

aaaa ilk defa konu erkeklere gelebilmiş. hayret

fakirler ve ruh hastaları için uydurulmuş bir yok yer. dünyada buraya benzer bir yer var aslında: türkiye.

baskılara direnmeyenin, aşırı strese maruz kalanların vücudünun ona bir şekilde dur diyeceğini anlatan psikiyatrist.
şu sıralar favorim olan adam.
kitabı bitireyim, onunla ilgili uzun uzun yazmayı planlıyorum.
bakalım bakalım nasip kısmet..

insanlara hayır diyemediğinizde, duygularınızı uzun süre bastırdığınızda ve sınırlarınızın ihlal edilmesine izin verdiğinizde, bedeninizin çeşitli hastalıklar üretmek suretiyle hayır dediğini muhteşem bir şekilde anlatan ve çocukluktaki duygu durumlarının yetişkinlikte çeşitli hastalıklara yol açtığını ortaya koyan (bkz: vücudunuz hayır diyorsa) adlı kitabın yazarı.

bence weinberg şarabı fazla kaçırmış.

din harici herhangi bir duygu yada fikre saplanmış veya belirli bir örgüt, ideoloji veya otoriteye bağlı olan insanlarda da görülebilir.

iyi insanların kötü şeyler yapması için çıkarlarının sınırlarında kellenizi göstermenizi kafidir...