zaman tüneli
geçmiş geçmişte kalsın
mahkemede edilen rica.
- yaptın mı anlatılanları?
- rica ederim geçmiṣ geçmiṣte kalsın sayın hakim.
- yaptın mı anlatılanları?
- rica ederim geçmiṣ geçmiṣte kalsın sayın hakim.
devamını gör...
sevgilisi olmamak
bu konuda aşırı kaderciyim ben. yapacak bir şey yok.
devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
sevgili sevdiceğim çoook güzel iki gün geçirdim. çok tesekkur ederim. seni seviyorum.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının dilekleri
sabahın köründe kombimin su seviyesinin düşük olduğunu farkettim. su seviyesini ayarlayayım derken kolu yalama oldu. su dolmaya başladı kazana patlamasın diye su boşalttim. her yanım ıslandı. sonunda evim suyunu kestim. bunlar 30 dakikada oldu.
dileğim bugün kombiciler gelsin bir daha da kol yalama olmasın.
sabah sabah düşük bütçeli bir korku filmi içinde buldum kendimi. beteri gelmesin dinimiz amin.
dileğim bugün kombiciler gelsin bir daha da kol yalama olmasın.
sabah sabah düşük bütçeli bir korku filmi içinde buldum kendimi. beteri gelmesin dinimiz amin.
devamını gör...
müslüman yazarlara sorular
kendi dilinizde size mesaj gönderme zahmetine girmemiş ilaha neden kulluk ediyorsunuz? inandığınız tanrının mesajını çeviren olmadan anlayamıyorsun bile. o mesajın size gönderildiğine emin misiniz? yoksa arkadaşınız telefonuna gelen aşk mesajını okuyup kendi kendinize gelin güvey mi oluyorsunuz? hayır, iş sizin bildiğiniz gibi değil. bu din size değil.
devamını gör...
geçmiş geçmişte kalsın
yaşadıklarımız iyi kötü bize ait. aslında iyi kötü diye bir kavram da yok. zarar gördüklerin ve sevinç duydukların var. insan yaptıgı eylemlerden mutluluk duysa da ders çıkarmalı ve yolunda yürümeli. sürekli geçmiş üzerinde odaklanan insanlar başkası için bunu yapıyorsa yargıç gibi yargılayıcıdır kendisi için yapıyorsa takıntılıdır.
elbette üzüldüğümüzü sevindiğimizi zarar gördüklerimizi ve zarae verdiklerimizi düşünmeliyiz. onların öz elestrisini yapmalıyız ama geçmişte dönüp durmadan. o ysşadıklarımız bizi biz yaptı bunu unutmada..
her yaptiğim meditssyonda bu cümleyi söylerim. ferahlarım yola devam ederim. ardından gelişiyorum, değişiyorum ve iyileşiyorum derim.
altı üstü insanız sonuçta.
elbette üzüldüğümüzü sevindiğimizi zarar gördüklerimizi ve zarae verdiklerimizi düşünmeliyiz. onların öz elestrisini yapmalıyız ama geçmişte dönüp durmadan. o ysşadıklarımız bizi biz yaptı bunu unutmada..
her yaptiğim meditssyonda bu cümleyi söylerim. ferahlarım yola devam ederim. ardından gelişiyorum, değişiyorum ve iyileşiyorum derim.
altı üstü insanız sonuçta.
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
sabah oldu alüminyum. gececiliği mi kalmış artık.
devamını gör...
uyku düzeni
yeterince bozduktan sonra düzelmesini umduğum düzen.
devamını gör...
17 kasım 2023 metin uca'nın vefat etmesi
haka dansı göndermelerini asla unutmayacağım güzel insan.
huzur içinde ol..
huzur içinde ol..
devamını gör...
retorik
aristoteles’in unlu saheseridir retorik. ıs baskankasi/ hasan ali yucel klasiklerinde yer alan baskisi bende mevcut ama henuz okumadim.
retorik kelime manasiyla suslenmis soylem teknigidir. aslinda aristoteles’e gore ince bir sanattir. ıste bu kitap akici, guclu, dinletimi ust seviyede konusmanin/ hitap tekniklerinin ve ipuclarinin, aristoteles’in derlemesiyle yazilmistir. tek ciltlik kitap gibi gorunebilir ama yanlis bilmiyorsam eger üç ayri bolumu üç ayri kitapmiscasina ayrilmis bir eser.
retorik kelime manasiyla suslenmis soylem teknigidir. aslinda aristoteles’e gore ince bir sanattir. ıste bu kitap akici, guclu, dinletimi ust seviyede konusmanin/ hitap tekniklerinin ve ipuclarinin, aristoteles’in derlemesiyle yazilmistir. tek ciltlik kitap gibi gorunebilir ama yanlis bilmiyorsam eger üç ayri bolumu üç ayri kitapmiscasina ayrilmis bir eser.
devamını gör...
uyku düzeni
tek düzeni oturtabildiğim konudur, işim sağ olsun.
devamını gör...
17 kasım 2023 metin uca'nın vefat etmesi
menajeri vefat haberini twitterdan paylaştı, twiti görünce içime öküz oturdu be sözlük çok üzüldüm.
kendisini de çizgisini de çok severdim. otelde yaşamayı seçenlerdendi o. bir evi, yerleşik düzeni olmadı, o istemedi.
bir gece ansızın sessiz sedasız aramızdan ayrıldı.
kendisini de çizgisini de çok severdim. otelde yaşamayı seçenlerdendi o. bir evi, yerleşik düzeni olmadı, o istemedi.
bir gece ansızın sessiz sedasız aramızdan ayrıldı.
devamını gör...
sevgilisi olmamak
sevgilinin olmaması veya
sevgili olmamak denebilir mi?
bu başlığa gıcık oldummm. (açana bakmadım. o da buna bakmasa? (:)
olabilecek şeyler tabi ama bende rahatsız edici etkisi var o yüzden. kimin sevgilisi olmamak dedirtmedi mi kimseye?..
(düzeltme yapıldığını görünce sileceğim.)
sevgili olmamak denebilir mi?
bu başlığa gıcık oldummm. (açana bakmadım. o da buna bakmasa? (:)
olabilecek şeyler tabi ama bende rahatsız edici etkisi var o yüzden. kimin sevgilisi olmamak dedirtmedi mi kimseye?..
(düzeltme yapıldığını görünce sileceğim.)
devamını gör...
retorik
tüm çağların en büyük adamlarından olan aristoteles'in kitabıdır. retorik sözcüğünü söylev veya hitabet olarak çevirebiliriz. belagat biraz ağdalı kalıyor bana göre ama o da uygun bir karşılık. işin özü etkili söz söyleme, güzel konuşmayı bir sanat olarak icra etme ve ikna edici olabilme. aristoteles pek çok konuda olduğu gibi bu konuda da hocası platon'dan daha farklı düşünmüştür. platon'da retorik sofistlerin türlü soytarılıkları için kullandığı bir araçtır. biraz kötü bir çağrışımı vardır platon açısından. hakikat için yanıltıcı olduğunu düşünüyordu, amaç ikna etmek filan olamaz çünkü. hakikat uzlaşımsal bir şey değildir, retorik güzel konuşarak ikna etmeye dayanır. sofistler özellikle mahkemelerde vesaire hakikate uymadan retorik yoluyla birilerini ikna ederler. etkilerler. retorik sanatının bu yönüne aristoteles platon gibi karşıdır. daha doğrusu mesele sadece ikna olmamalıdır. ama yine de platon'a göre daha önemli görür bu meseleyi ve kapsamlı bir şekilde inceler. her kitabında yaptığı gibi işe kendinden önce söylenen şeylere değinerek başlar. kimilerini eksik görür, kimilerinin bazı noktalarını benimser. kendisine felsefe tarihçisi denmesi boşuna değildir. retorik üç türlüdür: adli, politik ve törensel. üçünü de ayrı ayrı inceler. bunları yaparken sadece güzel söz söylemeye filan odaklanmaz; kitap bunun çok ötesindedir. sözgelimi duyguları inceler. arzu, öfke, utanç vesaire. adli söylevin temelinde yasalar vardır. bu bağlamda yasanın değerine dair önemli şeyler söyler. mahkemede konuşacak hatiplere tavsiyeler verir. hem hatiplerin psikolojisini irdeler; hem de dinleyicilerin. çeşitli tavsiyeler verir. üç tür hitabet için de farklı tavsiyeler öne sürer. her şeyden önce hatipler hitap edecekleri konuda kendilerinden emin ve bilgili olmalıdırlar. muhataplarının bilgi düzeylerini ve beklentilerini dikkate almalıdırlar. adli hatibin işi geçmişledir. yani bir olay geçmişte yaşanmıştır. hatip lehte veya aleyhte bir savunma yapacaktır. ya olayın gerçekleştiğini kabul etmez ve buna göre hazırlanır. bunu kanıtlamaya çalışır. veya olay gerçekleşse bile iddia edildiği gibi bir suç olmadığını savunmaya girişir. politik hatip gelecekle ilgilenir. gelecekte olacak veya olması muhtemel şeylerdir onun işi. kimse imkansızın peşinden gitmez. ikna etmeyi hedefler. bir şeyi destekler veya muhalefet eder. bunlara yönelik sağlam argümanlara sahip olmalıdır. toplumun genel yararını gözetmek gerekir bu meselelerde. törensel hatip ise ya över ya da yerer. işi bunlardır. aristoteles hitabet sanatını dil ve üslup açısından da inceler. bu bence en önemli kısımlarından biridir. metaforlardan bahseder. bir sürü örnek verir. homeros'tan alır örnekleri genelde. aşırı metafordan kaçınmak gerektiğini söyler. alışılmamış sözcüklerin kullanımına karşıdır. hitabetin belirli bir kurguya dayanması gerektiğini savunur. fazla şiirsel olmaktan kaçınılması gerekir. onun yeri hitabet sanatı değildir. dile dair pek çok teknik inceleme vardır. yunan ölçülerini inceler. kitapta konunun dışında öyle bir cümle vardır ki, tüyleri diken diken eder; şöyle buyurmuş üstat: ''acıma duygusunu duyabilmek için dünyada iyi insanların da bulunduğuna inanmamız gerekir.''
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
sabah işe gitmem lazım. sarhoşum ya.
biraz sigara içeyim kedimi de alıp yatağa fiyuuvv.
biraz sigara içeyim kedimi de alıp yatağa fiyuuvv.
devamını gör...
normal sözlük'ün gececi yazarları
evet daha çok geceleri yazıyoruz.
devamını gör...
asla mutlu olamayacak insanlar
bilginler.
"cehalet mutluluktur"
arkadaşlar bu hayat hep ahmaklara güzel.
bilgiden daha kötü bir şey varsa o da iyi bir hafızadır. çünkü iyi hafıza güzel şeyleri değil kötü şeyleri bellekte tutarm
"cehalet mutluluktur"
arkadaşlar bu hayat hep ahmaklara güzel.
bilgiden daha kötü bir şey varsa o da iyi bir hafızadır. çünkü iyi hafıza güzel şeyleri değil kötü şeyleri bellekte tutarm
devamını gör...
gece çalışan buzdolabı sesinin kesildiği an
buzdolabı velinimet kalıyor.
sağ olsun nenemlerde eski, dondurmaların konulduğu tarzda bir dondurucu vardı. onlarda yatarken sesi yatırmazdı. öyle böyle bir ses değil. kafamı yastık aralarına koyuyordum ama yok. 5-6m'ye rağmen dibimdeymiş hissi veriyordu. kesilme süresinde uykuya dalmak için kendimi zorluyordum ama süre çok az. saat 3-5 gibi uykusuzluktan sızardım artık. sonra nenem sabahtan uyanır tv'de çağla şikel'in sağlık programını ya da ismail küçükkaya'yı açardı. ama ne açmak, sesin yüksekliği beni minik düğün salonlarında hissettirdi. odanın penceresi salona bakıyor. onu açıp "neneee, nene ne izliyorsun allah aşkına sabah sabah bu kadar yüksek sesle? uyusan daha çok faydalı, uyu lütfen." derdim sızlanarak. o da "uyanma diye sesini kısmıştım aslında. o kadar fazla mı sesi, çok özür dilerim." demişti. sakinlikle "ya nene ilk kez yatmıyorum ki sizde. migrenim var ve bu hassasiyeti daha çok tetikliyor biliyorsun. gece o dondurucuyu uykusuzluktan dibindeki pencereden aşağı atmaya çalıştım ama çok ağırdı yapamadım. ancak, tv'de iş görebilirim sanki?" diye güleç ama sinir bozucu bir şekilde uğraşmıştım. panikleyip tv'yi kapatmıştı. yüz ifadesine ve bu hareketine kahkaha atmıştım. hayır duyması o sesi bu kadar açtırtacak raddede sıkıntılı değil. 3-4 saat uyuyunca daha çok çekilmez oluyorum.
yanına gidip "günaydınnnn erkenci kuş." deyip sarılırım. "günaydın huysuz/aksi uykucu." der. ama ne şartlar altında yatmaya çalıştığımı sadece ben biliyorum. :/ "kanal seçimlerin özellikle haber olanı çok kötü, gün böyle aymaz. kumandayı uzat bakayım." deyip radyo açmıştım. ve birkaç kereden sonra bu kulaklar sese sinirlense de en azından şarkılarla mutluydu. sabah kokteyl içmeyi seviyor. onunla oynayarak hazırlıyordum. bazen komik komik hareketlerle güldürüyordum ve gülüyordum.
en sevdiği kokteyl; muz, çilek, bal, süt elma karışımı.
donmuş çilekleri görünce şok olmuştum. seviyor ve dondurmuş. benden daha çok organik takıntılı. "maşallah nene hanım, buzluk buzluktan çok manava benziyor. bu çileklerden niye benim haberim yok bakayım? öncekileri çileksiz içtik olmadı yani." diye yapmacık kinayeyle konuşunca nenem gülmüştü. "kız sen normalde çileksizi de içmezsin o kadar ama içtin. benim için mi içtin yoksa çileksiz de lezzetli yaptığım için mi doğruyu söyle?" deyince o da fırsat bulup "tabi ki de senin için içtim. yaptıkların yoksa toprağa bile dökülmez asra." deyip o uğraşan ve hilebaz mimikleriyle bakıyor tabi kimin nenesi? :)) nenemi de bozmuştum. "toprağa bile dökülmez demek, öyle mi nene hanım? bakıyorum bakıyorum bir zehirlenme belirtisi göremiyorum kokteylden, ama benim zehrim bulaşmış sana. anneme böyle şeyler söyleme ha. sonra kafamı ütüler. bir neneni kendine benzetmediğin kalmıştı der. beni kızınla muhatap etme. o sen kadar cici değil. bir de geç öğreniyor hiç zevkli değil." deyince sona istinaden bastonunu popoma indirdi sanmıştım ama olay "söyleme demene gerek yok. ağzın kadar elinde çalışsın. acele et." demek olmuştu. "burada senin için kokteyl hazırlıyorum. sen ise beni dövmeye çalışıyorsun. yazık yazık nerede o eski yaşlılar?" deyip sessizce gülerken bastonuyla kolumdan dürtüp "gülerken titriyorsun sütü dökeceksin. sesli gül başımıza iş açma." demez mi? "ya nene, gülmeme kadar işi ilerletmişsin. bu böyle olmaz sen tehlikeli olmaya başladın. fare zehrinin yerini söyle sen bana?" deyip şakadan ciddi ve tehditkar bakarken "niye lazım oldu şimdi? ilk bunu bitirelim sonra alırsın." dediğinde "bardağına ekleyeceğim. lezzet arttırıyormuş. sonuçta fare zehri insan değil." deyip pis pis gülerken olayı anladı. "seni seniii, annen gelince ona eklemesini diyeyim madem. çok sever belki." deyip rolleri değişince "anneme deme, onun damak zevki bu kadar yüksek(!) değil. boş ver onu sen." dedim. ve ardından "eğer dersen benim sizde kalmama izin vermez. en düşünceli, en vefalı, en eğlenceli, en komik, en minnoş, en hamarat torununun yoluna taş koymuş olursun. diğerleri seni yoruyor. ve pek güldürmüyor. onları şikayet et sen annelerine. ben yüzlerine diyorum ama ohoo kulaksız gibiler. sen de çok yüz verme. anne evine gelmiş gibi kahvaltıya hazır oturmalar? yok öyle, hazırlayacaksan sadece kendine hazırla. kendini yorarsan bastonun yönü sana döner ona göre. şimdi düş önüme içelim bunları." deyince tebessümle bir şey demeden ilerledi. bazı ifadeler laftan daha çok anlamlı.
nenemle ilişkimin iyi kısmı bu. bir de kötüsü de var. o da bir o kadar sinir bozucu...
sağ olsun nenemlerde eski, dondurmaların konulduğu tarzda bir dondurucu vardı. onlarda yatarken sesi yatırmazdı. öyle böyle bir ses değil. kafamı yastık aralarına koyuyordum ama yok. 5-6m'ye rağmen dibimdeymiş hissi veriyordu. kesilme süresinde uykuya dalmak için kendimi zorluyordum ama süre çok az. saat 3-5 gibi uykusuzluktan sızardım artık. sonra nenem sabahtan uyanır tv'de çağla şikel'in sağlık programını ya da ismail küçükkaya'yı açardı. ama ne açmak, sesin yüksekliği beni minik düğün salonlarında hissettirdi. odanın penceresi salona bakıyor. onu açıp "neneee, nene ne izliyorsun allah aşkına sabah sabah bu kadar yüksek sesle? uyusan daha çok faydalı, uyu lütfen." derdim sızlanarak. o da "uyanma diye sesini kısmıştım aslında. o kadar fazla mı sesi, çok özür dilerim." demişti. sakinlikle "ya nene ilk kez yatmıyorum ki sizde. migrenim var ve bu hassasiyeti daha çok tetikliyor biliyorsun. gece o dondurucuyu uykusuzluktan dibindeki pencereden aşağı atmaya çalıştım ama çok ağırdı yapamadım. ancak, tv'de iş görebilirim sanki?" diye güleç ama sinir bozucu bir şekilde uğraşmıştım. panikleyip tv'yi kapatmıştı. yüz ifadesine ve bu hareketine kahkaha atmıştım. hayır duyması o sesi bu kadar açtırtacak raddede sıkıntılı değil. 3-4 saat uyuyunca daha çok çekilmez oluyorum.
yanına gidip "günaydınnnn erkenci kuş." deyip sarılırım. "günaydın huysuz/aksi uykucu." der. ama ne şartlar altında yatmaya çalıştığımı sadece ben biliyorum. :/ "kanal seçimlerin özellikle haber olanı çok kötü, gün böyle aymaz. kumandayı uzat bakayım." deyip radyo açmıştım. ve birkaç kereden sonra bu kulaklar sese sinirlense de en azından şarkılarla mutluydu. sabah kokteyl içmeyi seviyor. onunla oynayarak hazırlıyordum. bazen komik komik hareketlerle güldürüyordum ve gülüyordum.
en sevdiği kokteyl; muz, çilek, bal, süt elma karışımı.
donmuş çilekleri görünce şok olmuştum. seviyor ve dondurmuş. benden daha çok organik takıntılı. "maşallah nene hanım, buzluk buzluktan çok manava benziyor. bu çileklerden niye benim haberim yok bakayım? öncekileri çileksiz içtik olmadı yani." diye yapmacık kinayeyle konuşunca nenem gülmüştü. "kız sen normalde çileksizi de içmezsin o kadar ama içtin. benim için mi içtin yoksa çileksiz de lezzetli yaptığım için mi doğruyu söyle?" deyince o da fırsat bulup "tabi ki de senin için içtim. yaptıkların yoksa toprağa bile dökülmez asra." deyip o uğraşan ve hilebaz mimikleriyle bakıyor tabi kimin nenesi? :)) nenemi de bozmuştum. "toprağa bile dökülmez demek, öyle mi nene hanım? bakıyorum bakıyorum bir zehirlenme belirtisi göremiyorum kokteylden, ama benim zehrim bulaşmış sana. anneme böyle şeyler söyleme ha. sonra kafamı ütüler. bir neneni kendine benzetmediğin kalmıştı der. beni kızınla muhatap etme. o sen kadar cici değil. bir de geç öğreniyor hiç zevkli değil." deyince sona istinaden bastonunu popoma indirdi sanmıştım ama olay "söyleme demene gerek yok. ağzın kadar elinde çalışsın. acele et." demek olmuştu. "burada senin için kokteyl hazırlıyorum. sen ise beni dövmeye çalışıyorsun. yazık yazık nerede o eski yaşlılar?" deyip sessizce gülerken bastonuyla kolumdan dürtüp "gülerken titriyorsun sütü dökeceksin. sesli gül başımıza iş açma." demez mi? "ya nene, gülmeme kadar işi ilerletmişsin. bu böyle olmaz sen tehlikeli olmaya başladın. fare zehrinin yerini söyle sen bana?" deyip şakadan ciddi ve tehditkar bakarken "niye lazım oldu şimdi? ilk bunu bitirelim sonra alırsın." dediğinde "bardağına ekleyeceğim. lezzet arttırıyormuş. sonuçta fare zehri insan değil." deyip pis pis gülerken olayı anladı. "seni seniii, annen gelince ona eklemesini diyeyim madem. çok sever belki." deyip rolleri değişince "anneme deme, onun damak zevki bu kadar yüksek(!) değil. boş ver onu sen." dedim. ve ardından "eğer dersen benim sizde kalmama izin vermez. en düşünceli, en vefalı, en eğlenceli, en komik, en minnoş, en hamarat torununun yoluna taş koymuş olursun. diğerleri seni yoruyor. ve pek güldürmüyor. onları şikayet et sen annelerine. ben yüzlerine diyorum ama ohoo kulaksız gibiler. sen de çok yüz verme. anne evine gelmiş gibi kahvaltıya hazır oturmalar? yok öyle, hazırlayacaksan sadece kendine hazırla. kendini yorarsan bastonun yönü sana döner ona göre. şimdi düş önüme içelim bunları." deyince tebessümle bir şey demeden ilerledi. bazı ifadeler laftan daha çok anlamlı.
nenemle ilişkimin iyi kısmı bu. bir de kötüsü de var. o da bir o kadar sinir bozucu...
devamını gör...
geceye bir ispanyolca şarkı bırak
manolo garcia - pájaros de barro
devamını gör...