zaman tüneli

hayat ne garip, vapurlar filan;)

bununla ilgili bir şeref düzyatanlar tespiti var ama çok absürt.

vakit kaybı olan film. senaristliğini ibrahim büyükak yapmış. 100 tane reels videosun peş peşe birleştir böyle basit ve vasat film yapılabilir.

insanların böyle kökeni ile ayrılmamasından yanayım ama biri söyleyince sanki diğeri de söylemek zorunda hissediyor bence ki ben öyle yapıyorum. neyse kürt kızına gelirsek o da insandır ve normal bir kızdır.



bir consumer ukdesi.

ben ilk dinlediğimde bu şarkıyı söyleyen kişinin feridun düzağaç olduğunu düşünmüştüm. yıllar geçti halen o söylüyormuş gibi dinliyorum. özür mfö, özür mazhar alanson. bu şarkıyı feridun düzağaç söylemeli!!

çatalca, yüzölçümü bakımından istanbul'un en büyük ilçesi olup aynı zamanda avrupa yakası olan çatalca yarımadası'na ve marmara bölgesi'nin çatalca-kocaeli bölümü'ne adını veren ilçesidir.
çatalca'nın haritadaki coğrafi konumu
istanbul'un çatalca ilçesi

ben ama ağaçta beni cezbeden bi meyve olması lazım.
şu an hiç bir ağaca çıkmam, alayı boş.

faydalariyla birlikte size kalsin. tskrler.

son iki:
king de son iki eli almamaya calistigin bir oyun.

ben asla guzel oynayamaz bu oyunu, hep yenilirdim.
bende mukemmelliyetcilik var. her seyin en dogrusunu, en guzelini, en iyisini yapmaliyim. biz assolist gibi acilis yapiyoruz. cevrede beklenti hayli yukseliyor. kim o kadar tepede kalabilir. sonra insanlarda yavas yavas hayalkirikligi oluyoruz.

bir arkadasin en basindan itibaren kartlari idareli ve duruma uygun kullanmayi ogretti sagolsun.
o gunden beri son ikide hic yenilmem;)

al sana çevrecilik.

(blood of zeus)

heron'un typhoon'un kafasini koparmasi ve kendisinin de ölmesi..(final sahnesi)

farzet ki, öyle kabul edelim ki anlamlarında kullanılan klasik varsayım sözü.

sadece geralgine-k recete edebilecek bir nörolog iken , cinsellik kartini oynayip kendi masalsı sistemini kurunca , dünyaca ünlü bir bilim adamina (!) evrilen avusturyali yahudi doktor.

kitap okumayan kişi paragrafı hiç okumaz. ikinci cümleden sonrasına bile bakmaz.

diyelim ki o bunu okuyordaki o olmak, "o" için yazmak zahmetine katlanılmış olmak demek. değer mi o zahmete? değmez esasen ama lanet olsun içimdeki adalet duygusuna ki haksızlığa uğramaya tahammülümü sıfıra indiriyor.

alt metni çok yanlış okudunuz bayım. sebebi net; bozuk zihniyetinizle ve kötü niyetinizle anlamak istediğinizi anladınız, manayı saptırdınız, kim bilir belki de olmasını isteyip de olduramadığınız yerden vurmaya çalıştınız. kaba, kırıcı ve hadsizdiniz. oysa ki; ne sandalyenizde ne de yanınızdaki sandalyede gözüm olmadı hiç.

niyetim bir tokuşturma bahanesiyle sağlık dilemekti; anlaşılmadı. o halde sağlık olsun der geçerim ben de. umarım mukabele yapmak lüzumsuzluğuna girişmezsiniz.

insan, doğası gereği duygusal bir varlıktır. hayatta kalmak için akla ihtiyaç duyar ama yönünü duygularla bulur. sevgi, korku, güven, utanç, arzu, öfke… tüm bu hisler yalnızca iç dünyamızı değil, davranışlarımızı, seçimlerimizi ve ilişkilerimizi de şekillendirir.

duygular, insan zihninde bilgiden çok daha hızlı işler. bunun sebebi, duyguların evrimsel olarak çok daha eski olmasıdır. beynin en ilkel katmanları—örneğin limbik sistem—duyguları yönetir. bu yapılar, mantıklı düşünme becerisinden çok önce oluşmuştur. atalarımızın ormanda bir çıtırtıyı tehdit mi yoksa zararsız bir ses mi olduğunu düşünmek için vakti yoktu; bedenin anında tepki vermesi gerekirdi. bu yüzden duygular, saniyeler içinde yargıya varır ve harekete geçirir.

bu hızlı yargılama sistemi bugün hâlâ çalışır. biriyle ilk tanıştığımızda "güvenilir" ya da "tehlikeli" gibi etiketleri birkaç saniyede yaparız. bu yargı her zaman doğru değildir ama etkilidir—çünkü beyin, önce hissetmek üzere programlanmıştır.

görüntü ve ses de bu duygusal sistemi doğrudan etkiler. renkler, yüz ifadeleri, tonlamalar… beynimiz bu uyaranları işlemek için evrimleşmiştir. yazı ise çok daha yenidir ve daha yavaş işler. bu yüzden bir videodaki ses titremesi ya da gözlerdeki yaş, okuyucunun satırlar arasında arayacağı duyguyu doğrudan verir.

üstelik duygular yalnızca zihinsel süreçler değildir; fizyolojik etkileri de güçlüdür. korku anında kalp atışı hızlanır, nefes değişir, adrenalin salgılanır. öfke kan basıncını yükseltir, beden savaşmaya hazırlanır. güven ve sevgi ise oksitosin salgısını artırır, kalbi yatıştırır. mutluluk, serotonin ve dopamin gibi “iyi hissettiren” kimyasalları devreye sokar ve bedene pozitif bir enerji verir.

kısacası, insanlar bilgiyle ikna olur ama duyguyla harekete geçer. çünkü duygu, zihni aydınlatan bir ışık değil; bedeni uyandıran bir alarm gibidir. hissetmek, düşünmekten daha hızlıdır. bu yüzden bazen üç kelimelik bir espri, sayfalarca yazıdan daha çok iz bırakır.

izlediğiniz sahneden etkilenmenin film versiyonudur burada etki dizideki gibi uzun süren bir izlemenin ardından gelmese de etkisi ona yakındır.

film sahnesi olarak yani örnek olarak yenilmezler sonsuzluk savaşı izle (2018) filminde thor'un stormbreaker ile gelip bana thanos'u getirin dediği sahne olabilir. bu sözü arada bana mazlumu getirin gibi kullanıyorum.



bir yaprak sarma fan kılap ukdesi.

(bkz: çok saçma)

ne alaka ya, türkü bar müdavimi sarı solcuların lafları bunlar.
kötülük çaya, rakıya, türküye, şiire vs başka bir şeye bakmaz, kötülük saftır, herkeste vardır.
vicdan denen zımbırtı kötülüğü bastıracak kadar güçlüyse ne mutlu.

yahudi terör örgütünün bir başka korsanlığı, bir başka o evlatlığıdır. yahudi terör örgütü sorununu çözmenin tek yolu devlet dedikleri şeyi içinde tek yahudi kalmayacak şekilde boşaltmaktır.