zaman tüneli

olm, sert gelmiyor mu ya. ben, yastık altında uzaktan kumanda kalsa rahatsız oluyorum. 4500 ton altınla nasıl uyuyor insanlar hiç anlamıyorum. zenginlik gerçekten zor iş.
devamını gör...

nasıl zannetmesin ki?

çalışanın yılda 2 hafta izni var, işveren ona da karışıyor. neymiş efendim? blok halinde kullanamazmış, işler aksarmış çünkü.

ulan bırak da çalışan 2 hafta da olsa o iğrenç dünyadan bir kopsa. öyle berbat bir sistem var bu ülkede işte.

e haliyle bütün sene o 1 haftayı bekliyor çalışan da. çünkü 2 hafta izne çıkacak maaşı da yok, bu da başka bir yönü.
devamını gör...

hayatta herkese karşı artı bir saygı seviyesiyle iletişime başlamak zorunlu olmalıdır.

genel anlamda toplum içerisinde saygı sınırları içerisinde kalmak için harcanan çaba; kişinin kendisiyle alakalı bir şeydir, karşısındakiyle değil. aksi halde size, çevresine saygı duymayan ipsiz sapsızın nesine saygı duyacağım.

olabildiğince az etkileşim.
kafi.
devamını gör...

adam mart ayından beri yaşadığı kadar baskı ve zorbalık yaşadı, yetmedi arkadaşı şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi. lâkin sırf yıllardır haksız şekilde cezaevinde olan birine selam gönderdiği için onu hedef tahtasına koyuyorsunuz.
neden? çünkü siz rezil bir trollsünüz.
devamını gör...

şimdi herkes date yapıyor ya, ne olacak bu işin sonu?*
devamını gör...

yani; the terminator vs terminator 2: judgment day

gün içinde açtığım geleceğe dönüş vs geleceğe dönüş 2 başlığından çok daha rahatım burada zira terminatör 2 filmini ilkinden çoook daha fazla seviyorum.
devamını gör...

cidden çok yazık. ahlaksızlık her yerde aşırı bariz. fuhuş almış başını gitmiş. uyuşturucu/alkol/sigara kullanmayan insan kalmamış. alkol içme yaşı 15’lere kadar düştü. insanlarda allah korkusu kalmamış. ahlaklı esnaf yok denecek kadar az. herkes kolay yoldan zengin olma derdinde.

“date” kültürü türkiye’de çok rastlanmayan bir şeydi, üniversiteli gençler bir şekilde hoşlaşıp birbirini tanırdı mezun olunca da nişanlanırdı. şimdi herkes “date” yapıyor ve işin boku çıkmış. vıcık vıcık olmuş. 15-16 yaşında kızlar 25 yaşında adamlarla çıkıyor. onu da geçtim hepsinin 15-20 tane sevgilisi/flörtü olmuş. sevdiğin oğlanla yemeğe vs. gidebilirsin ama bunu bir hobiye dönüştürmek çok yanlış. allah gelecekteki kocalarına sabır versin. ekstrem derecede açık giyinmek çok yaygınlaşmış. liselisi de böyle üniversitelisi de. her gün selülitli kalça ve kıllı sırt görmekten midem bulandı. ben senin göbek deliğini görmek zorunda mıyım?

inanın amerika’da bile böyle bir şey yok. bizim türk karılarının okulda giydiği kıyafetleri amerikalılar plajda giyiyor. ben kampüse adımımı attığım anda 50 tane meme görmek zorunda mıyım?
devamını gör...

bir soluklan yiğidim gibi sanki,
insan olma hatırlatıcısı gibi,
ya da bilemiyorum,
sonu olan hiçbir şey ödül olamaz.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

öyle bedava tavsiye veremem arkadaşlar. profesyonel olarak bakıyorum bu konuya. maça kızı restoranda bir yemek yerken detayları konuşuruz.
devamını gör...

ados'un gülümsetmediği şarkısı.

odam şarap kokar, seninle paylaşamam
seninle anlaşamam, seninle tartışamam
ben seninle yalın ayak yürümem, çünkü kalkamam yerimden
kalkmak istemeden kaldıramazlar

zamanda çatlak oluşturdum, hep vakitsizim
biraz da yalnız olmak istedim, budur bencilliğim
silinir kimliğim, kaplanan defterler gibi
ben bildiğim yoldan giderken, silinmektir isteğim

yüzün gülerse belki anlayamam kalbini
belki tutar yırtarım, gözünde gördüğüm beni
sövdüğün beni bil, ben de aynı sen gibi
insan gibi var oldum, yok olmaktayım insan gibi

"inandığın her şey yalan dimi?"
öyle söyleyip de çaldılar mı kalbini?
teninde gezmeyen bi' bıçaktan korkar gibi saçma
elinde tutmadan, kanıtlayamazsın beni

orada ne yaprak düşer, ne yaprağın sesi
umutlar ellerinde, tükenmiştir ekseri
suretinde darpın en yürekten izleri
kol girdi sanki, hislerin alçaldı, şimdi diptesin

anlamak isterken olmadığın yerdesin
eminim ki karışmıştır, akıllı ve embesil
fark edip anında kaçmak bile istedin
fakat geç artık her şey için gebermişti cümlesi


gülümse... çünkü başka hiçbir bokun yok
paradan umduğun medet zaten seni hiç bulmuyo'
biliyorsun ki insan hiç dilimden düşmüyo'
ben dilimden de uzaklaştım, insan içine çıkmıyo'm


dünya'ya mahcubum, onu çok dışladım
onu yok saydım, bazen sonu yok sandım
yanımda ağladı, üzgündü, önce şaşırdım
sonra dertleşip aldım gönlünü, çok rahatladı

çay ve sigara, birden muhabbeti harladı
o anlatırken dinledim sessizce, hiç karışmadım
ismimle hitap ederken kankaya atladı
sonra elini omzuma attı ve tekrar anladım

dünyadan hiçbir bok olmaz, herif düzenbaz
sana yaklaşmak için defalarca fırsatı kollar
bi' de borç ister, her muhabbetinin sonunda
gidecek yerim olsa, bi' dakika durmam bu gavatla

ruhunu sakla, ruhun batakta
çektiğin bütün sıkıntıların şimdi makatta
şu halinin bi' farkı yoktur hiç sakatattan
yakalanmaz zaman, kaçar elden, bu garip yalanda
devamını gör...

doğrusunu isterseniz ben tanımlarla, bir şey hakkında yazılanlarla ilgileniyor ve oyluyorum. (bu diğer yazdıklarına katılmadığım, eleştirip karşı çıktığım biri de olabilir kuşkusuz. nitekim benim kimi yazdıklarımı olumlu oyladığı halde genelde çok karşıt düşüncelerde olduğumuz arkadaşlar var.)
sözlükler de bir anlamda bu iletişim için var zaten. kendi adıma bu durumda bir gariplikte görmüyorum.
devamını gör...

elektrikli otomobil tamir ve bakım teknisyenliği, geleceğin mesleğidir.
devamını gör...

adam nefretin sözlük karşılığı olmuş. ceza-i ehliyeti yoktur diye tahmin ediyorum. 46lı olabilir.
devamını gör...

hısım akraba ile aranı iyi tut. çevre edin falan. bu memlekette iş bilmek değil tanıdık olmak önemli. ha bir de çevre sahibi olman tek başına yeterli değil. bu çevreni dibine kadar kullanacak kadar yüzsüz ve onursuz biri olmayı öğrenmen daha önemli. insanlar arsız ve talepkar kişileri görünce "he bu kendinden çoh emin bu yapar" deyip işi sana veriyorlar. sürekli sana maruz kaldıkları için cılız bilinçlerine hemen kazınabiliyorsun. bazı şeylerin formülü aslında basit. atıyorum belediyede emmin falan mı var tıpkı bir gurursuz gibi gidip "emmii beni belediyeye aldırıvesene yaav eheh" dersen işsiz kalmazsın.

bunun dışında ne okuduğun falan bunları s... et. boş şeyler. başarı belli formüller veya belli bir sistematik kurallar zinciriyle elde edilmiyor (en azından bizim ülkemizde böyle gördük). kişisel ilişkilerin tüm yetilerinin üzerinde olduğu bir realite burası. burası survivor.
devamını gör...

türkiye’nin altın rezervi dört yüz’le 600 ton arasında resmi.

4500 ton nasıl bir rakam
devamını gör...


yâr gidiyor musun?
gitme, içimde bir korku var
biliyor musun?
böyle başlar ayrılıklar




/ ben bir karaağaç gölgesi buldum, cebimde ümitlerim /
devamını gör...

zannederim 12-13 yaşlarımdayken okuduğum, reşat nuri güntekin'in 1930’larda kaleme aldığı "aile nedir, ne değildir, ne hale gelir?" sorularına vintage bir cevap niteliğindeki toplumsal çöküş romanı.
başlangıçta ideal bir baba, ahlak timsali bir anne ve "çocuklarım okusun diye ciğerimi satarım" temalı bir orta sınıf hikayesi gibi görünse de, sayfalar ilerledikçe aile yapısının yaprak gibi döküldüğüne şahit oluruz. gerçek anlamda. adeta "toplumsal erozyonun edebi karşılığı".

romanın başrolü ali rıza bey; osmanlı'dan cumhuriyete geçen "ama ben hep doğruyu söyledim" jenerasyonunun kayıp temsilcisi. emekli mülkiyeli, ahlak dersi dendi mi gözleri dolar, kapitalizm lafı geçince tansiyonu çıkar. modernleşme denen çılgın dalgaya sandalını ters çevirerek karşı koymaya çalışırken çocukları jet skiyle miami’ye doğru açılır. kızlar evlenmeden erkek arkadaş edinir, oğlan giyimini bozar, hayat pahalıdır ve ev halkı babaya karşı birleşir: klasik türk ailesi biyografisi.
yaprak dökümü, cumhuriyetin ilk yıllarında batılılaşma, ahlaki dönüşüm ve şehirleşme gibi travmaları fonda işleyen bir türk ailesi otopsisidir. bir tarafta pompalanan asri hayat çekiciliği diğer tarafta gelenekçi, keskin köşelere sahip, doğrucu davut bir baba...
ahlaki değerlerle ekonomik gerçekler çarpışır ve kazanan asla "değerler" olmaz. bugün aynı senaryo tiktok vb uygulamalarda yaşanıyor sık sık.

kanal d’de yayınlanan halil ergün’lü, deniz çakır’lı dizi versiyonu ise romanın dram dozunu abartıp onu adeta bir "dram dizi evreninin avengers’ı"na çevirmiştir. kitapta birkaç sayfada geçiştirilen ferhunde karakteri, dizide "kaosun yürüyen manifestosu" olurken; leyla’nın aşk hayatı ise aşk üçgenini bırakıp trigonometri problemlerine evrilmiştir. dizi, her bölümünde "bir yaprak daha gitti" dedirtir. hayriye'nin tülbenti, ali rıza bey'in kalp krizi, ferhunde'nin entrikaları derken; artık ağaçta dal kalmaz ama reytingler yaprak gibi yeşerir.
yaprak dökümü’nü okuduktan sonra, ailenize biraz daha şefkatle bakabilir, ya da "beni bu hale getiren ailem utansın" diyebilirsiniz. her iki duygu da romanı amacına ulaştırabilir bence.
devamını gör...

birçok çalışanın içinde bulunduğu elim hadise. koca bir sene çalışıp bir iki hafta tatil yapma hayaliyle motive oluyorlar. ha motive olabilmek güzeldir. motivasyon olsun da taştan olsun bunlar eyvallah. gerekli şeyler...

lakin bu motivasyon tatil denen hadisenin s...koluğunu azaltmaya maalesef yine de yeterli değil. öncelikle tatil, yani dinlenme araları da sisteme dahildir. sistem seni ödüllendirmek için veya mutlu olasın diye bu molaları vermiyor sana. dinlenme araları yalnızca çarkın devamlılığı için işleyişin bir parçası. yani aslında tatil için çalıştığını zannedenler esasen daha fazla çalışabilmek için tatile girdiklerinin çok da farkında değiller. veya bu iğrenç realiteyle haşır neşir olmak istemiyorlar.

ha niye bahsettim bundan? çözüm önerim falan mı var? yoo. öyle bir şey yok. çözüm ne arar la sistemde? maksat canınız sıkılsın...
devamını gör...

taktiksel gidiyor. o da beni oylasın kârda olalım demiş olabilir :3
devamını gör...
daha fazla yükle

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim