zaman tüneli

bir tencerede 5 sarma varsa neden olmasın.

sarmaların boyutunu siz tasavvur edin artık.

haklıyken susuyorsa dikkat et, neticesi ağır olur.

böylece vardiya sayısı azalacak, dolayısıyla işçilik maliyetleri de. mâlum, tatil bölgelerindeki fiyatların yerli turistleri pes ettirmesinden sonra düşen kâra çözüm bulmak gerekiyordu, hükumet hemen yetişmiş patronların imdadına.

ama böyle bir yasa anayasaya aykırıdır. eğer, 10 gün çalışılması gereken bir sektör olduğu iddiası varsa o hâlde çalışanlar için ek kolaylıklar ve güvenceler getirilmeli. izin yapmayacakları günler için verilen ücretten daha fazlası kastediyorum.

umarım mecliste hâlâ insanların köleleştirilmesini dert edinen birileri vardır da kanun anayasa mahkemesine gönderilir. mahkemeye gidecek olursa da çok muhtemelen iptal edilecektir. en azından öyle umuyorum.

(bkz: âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde)

türk insanının genel özellikleri miydi neydi bir başlık vardı hatırlayamadım şimdi
oraya (bkz: ahlaksızlık) yazmıştım. buna ek olarak şimdi de fırsatçılı'ğı eklemek isterim.
şu ortamlarda ki azılı akepe düşmanlarından, mehepe düşmanlarına biri sayılırım ama tüm samimiyetim ile söylüyorum zerre kızmıyorum şu konuda.
bak kardeşim senin fikrin ne ise zikrinde o dur!
senin halkının çoğunluğu ne ise hükümetin de o dur. bu zaten açıkça ortadadır.
buna en başta karşı çıkması gereken iş veren kesimidir. çünkü sen zaten bu adamı mesai saatleri harici bu iş yerinde esnek çalışma saatleri vardır diye ücretsiz olarak çalıştırıyorsun o......u ç.....u!
zaten mevcut esnek çalışma saatlerinden dolayı çalışanın anası ağlıyor. çalıştığım yerde 56 kişiyiz 45'i iş bakıyor bende dahil.
çünkü ben bu hafta pazartesi sabah 8.30 geldim işe. salı günü öğlen 2 de çıktım. 2 saat sandalye üstünde it uykusu ile yaklaşık 28 saat çalıştım. ve bütün hafta böyle gitti geceye döndük.
şimdi sen benden, beni bu koşullardan daha ağır koşullara maruz bırakarak nasıl performans almayı düşünüyorsun acaba?
bugün turizm, yarın inşaat derken özel sektöre dalga dalga yayılacak bir saçmalık onaylandı mecliste. bu ülke de zaten kölelik vardı da artık tamamen resmileşmiş oldu.
bu yasanın tüm sorumlusu da patronlar denilen o o.....u evlatlarıdır. çalışanların, hükümetin hiçte şeyinde olduğuna zerre miktar inanmıyorum çünkü. bi sabah kalkıp bu işçiler kaç gün, kaç saat çalışıyor lan deyip toplanmazlar çünkü.
ama merak ediyorum çalışacak insan kalmayınca ne olacak? bu nasıl hesaplanmaz? bu nasıl öngörülmez?
diyelim ki yüzbinlerce insanın çalıştığı tekstil sektörü örgütlendi ve iş bıraktı ne yapacaksınız ulan? sokarım borcuna da, derdine de dedi ve iş bıraktı ne yapabileceksiniz?
hasıl-ı kelam...
neresinden tutsan elinde kalan saçma sapan bir ülke olduk. ben, bu ve bunun gibi alınan birçok salakça kararın tamamen iç savaş çıkartma amaçlı olduğunu düşünüyorum.

iyi yayınlar dilerim etik beyciğim

hep o mikelencelo yüzünden hep kaplumbağaların suçu sanki çok şey yani. *
allahtan lahmacunuma keko yiyeceği diyorlar da az dokunuyorlar. hiç dokunmuyorlar değil az dokunuyorlar. ninjaların suçu ama onu biliyorum bu pizza sorunu.

sevdiceğiniz size sesli mesaj yollamaya çalışırken şunu yazmayın mesela, ben yollar yollamaz pişman oldum ama artık çok geçti.
tamam, biraz uzun sürmüş olabilir, n'olacak ki?

niye öyle diyorsunuz? belki onlar talep etti bunu?
buna sevinen turizm çalışanları yok muydu, hepsi olley demiyor muydu?
ben bu işte bir ipnelik var diyorum.
ne güzel işte, marmaris'teki dızolar 10 gün direk dansı yapar. oooh allah bereket versin.

çıldırmayın efenim, evde yapın. dışarda her şeye fahiş fiyat çekip kalitesiz malzemeler kullanan çakal işletmecilere para kazandırmayın. şuraya bir tarif bırakıyorum.

pizza gerçekten de pideden pahalı olmamalı. italyanın köylülerinin yediği bir şeye fine dining muamelesi gösterelim istiyorlar. alt tarafı hamurun üstüne domates sosu, peynir, sucuk falan koyuyorsunuz. biraz fazla basite indirgemek gibi olacak ama temelde salçalı, kaşarlı sucuklu tost gibi bir şey yani.

evde yaparsanız daha kaliteli malzemelerden daha sağlıklı bir şey yemiş olursunuz. hem de daha ucuza gelebilir. 2-3 kere yaptıktan sonra alışmaya başlarsınız. evde yemek yapmak gerçekten insanı iyi hissettiriyor. bir de sosunu balkonda kendi yetiştirdiğiniz domatesler ve fesleğenle yaparsanız, çok daha keyifli olur.

hâlin dili, sözün dilinden üstündür.

bazı insanlar çok güzel konuşur. lisan-ı kâl ustasıdır.
ama hâlleri onları ele verir.
çünkü lisan-ı hâl yalan söyleyemez.
o yüzden insanı değerlendirirken, sadece söylediklerine değil;
neye ağladığına, neye güldüğüne, neye sabrettiğine, neyi savunduğuna bakın.. daha da önemli başka bir unsurda varsa; topluluk karşısında olan davranışlarına değil birebir size nasıl davrandığına bakın..

lisan-ı kâl olup bal yapmaz arı gibi dolaşacağınıza,
lisan-ı hâl olun ve dağ gibi durun...

otel işletmesine verilen teşfiklere karşı bi turizm işçilerin yasal ve sosyal haklarına düpedüz tecavüzdür bu.
tatile gelecek olanları şimdiden uyarıyorum!

bir şey söylediğimiz de (biz para verdik, paramızla rezil oluyoruz, sizi şikayet edicez) gibi saçma sapan sözler ederseniz.
bu zamana kadar saygıda kusur etmediğim centilmenliği kibarlık ve saygıyı arka background'a bırakır ağız burun dalarım haberiniz olsun.

hasta ettin sen beni hasta
hasta olan sendin aslında
yeni reçeteme seni yazmadı doktor
kullanma diyor onu bir daha asla *

@ d ¿ ¥m¥|<!

turizm sektörü zaten çalışılması en zor sektörlerden biriymiş. hep duyardım. yaz boyu izinsiz kötü şartlarda çok yoğun çalışıp kışın işlerin az olması nedeniyle işsiz kalırlar. şanslı olanlar ürgüp vs gibi otellere geçermiş.
hep anlatırlardı arkadaşlar. millette sanıyor sabah akşam turist götürüyorlar.
yine de insanlar bu sektörü bırakmıyordu. sürekli gidip çalışmak istiyorlardı.
bildiğin kölelik yav.
ben bir ara yol boyu bir tesiste çalıştım. çalışanların hiç izni yokmuş. 15 yıl boyunca hiç izin kullanmayanlar vardı. haftanın her günü çalışmışlar. neden dedim itiraz etmediniz.
herkes böyleydi dediler. onun yerine az bir para verdiler. iş yoktu bırakamadık.
bu insanlar hangi ara yaşayacak. kölelik resmen.

"halıya kusmak" diye okudum ilk anda.

boş bıraklayayım bali;
"nehrin başında yeterince beklerseniz düşmanlarınızın cesetlerinin yüzerek geçtiğini görebilirsiniz."

2 meksikalı.

ruh hastaları mesaiye bıraktı ama olsun. seviyorum bu manyakları

başrol oyuncusuna boşuna para harcamışlar filmi
çünkü bu filmde kim oynasa olurdu.
film baştan sona kolay bir tahminle ilerliyor.
komşunun haylaz çocuğu siyahi genç zorla konmuş sanki zaman doldursun diye.
en kötü kısmı kasırga içinde çatışmaları. bu kısım zaten saçma neden diyor insan.
film olsun diye yani. çerezlik bir film
ikinci kez bakılmaz.

kuzey suriye'de pkk'nın silah bırakma tiyatrosu oynanırken meclisten sessiz sedasız bir yasa geçirdi ak parti mhp koalisyonu. yasaya göre turizm işçileri bundan böyle 10 gün çalışacak 1 gün tatil yapacak. yani şu ana kadar 6 gün çalışıp 1 gün tatil yapan emekçilerin her 3 günü devlet tarafından gasp edilip işverene veriliyor. bu fazla çalıştırma normal çalışma olarak kabul edilip fazla mesai ücreti de ödenmeyecek.
böyle bir yasa, emekçiye doğrudan bir saldırı olmasının yanı sıra turizm sektörünün bağrına sokulmuş bir hançerdir. turizm çalışanlarının çoğu genç. bakalım bir iki yıl içinde turizmde çalışacak eleman bulabilecekler mi.
yasa çıkınca inşaat sektörünün sırtlanları da "biz de isterük" demeye başlamış. onlara da verir bu devlet.
kapitalizm insan ve insanlık düşmanıdır derken boşuna konuşmuyoruz.

1972 yılında müzik yaşamına başlamış isveçli topluluk.
2 erkek ve 2 kadın sanatçıdan oluşmuştur. grubun adı üyelerinin ilk isimlerinin baş harflerinden alınmıştır (agnetha, björn, benny, anni-frid). topluluk tüm şarkılarını ingilizce okuduğu halde, üyelerinin ingilizce bilmediği, şarkıları kalıp halinde ezberleyerek sahneye çıktıkları şeklinde yoğun bir söylenti vardır.
topluluk 1973 eurovision yarışması elemeleri için hazırladıkları ama elemeyi kazanamadıkları ring ring adlı parça ile isveç'te tanındı, sonra da 'sos' ile ünleri pekişti.

bir yıl sonra 6 nisan 1974'de yapılan eurovision şarkı yarışmasında seslendirdikleri "waterloo" adlı parça ile birinci oldular. grup bu şarkı ile avrupa ve amerika'da tanındı, parça birçok ülkede haftalarca liste başı oldu. "waterloo" ayrıca, 2005 eurovision şarkı yarışmasının bitiminde, euruvision tarihinin en iyi şarkısı seçildi.

topluluğun tüm şarkıları isveç'te ve dünyada satış rekorları kırdı. hatta isveç'in yıllık ihracat gelirinin yarısını abba'nın ülkeye kazandırdığı dövizin oluşturduğu söylenegelmiştir. grup 1980 yılına kadar çok sayıda şarkı yaparak ve sahneleyerek çıkışını sürdürmüş, ancak bundan sonra üyelerden björn ve benny müzikal çalışmalarına yönelmiş; agnetha ve anni-frid de solo yaparak müzik dünyasında kalmayı seçmişlerdir. topluca sergilenen temponun düşmesi nedeniyle 1982 yılında grup dağılmış, birkaç yıl sonra tekrar bir araya gelmişlerse de eski başarılarını yakalayamamışlardır.