zaman tüneli

buradan şarkı keşfedemeyen insanları ya da kendimi anlamıyorum. siz algoritmanıza ne yaptınız, ben ne yaptım ya da yapmadım. olm, 25bin dinleyicisi olan birini önerdi az önce. maksimum 100bin dinleyicili şarkıcılar öneriyor hep. hepsini sevmiyorum ama bir listeden üç dört tane alsam, allah bereket versin. ödüm kopuyor bi şey yapacağım da, algoritma bozulacak diye. ne yaptığımı ya da yapmadığımı bilmiyorum çünkü.*

bir de, ben kıyıda köşede kalan insanları arayıp bulayım insanı da değilim. ölesiye üşenirim. garip isimli müzikleri kovalamam. hatta, genelde sevmem de. eğer değişmezse bu algoritması verdiğim her kuruşu hak ediyor. youtube'un bir tane şarkı dinleyince algoritmanın içinden geçmesine uyuz oluoyorum çünkü.

şöyle bir ı-ban paylaşsam sözlükten 3.8 milyon dolar toplar mıyım yoksa banlanır mıyım

tame impala şarkısı, eşim hediye etti. sözleri de klibi de anlamlı. üstelik en sevdiğim filmlerden biri olan groundhog day'in de adı geçiyor sözlerin arasında :)

fotoğraftaki mekanlardan biri le cabaret de l'enfer * (cehennem kabaresi), diğeri ise le cabaret du ciel * (cennet kabaresi); iki puf olmuş mekan.
cehennem kabaresi, 1892 yılında paris'te antonin alexander tarafından hem bar hem de kabare olarak açılan bir mekanmış. antonin, konsepti yaratan ve şovlarını yöneten girişimci bir yöneticiymiş. kabare mekanlarında büyük rekabetin olduğu dönemde, öne çıkmak ve izleyicisine unutulmaz deneyimler sunmak için bu kadar iddialı bir tema seçmiş. mekanın teması cehennemmiş.

şeytanın ağzından içeri giriliyormuş; içerisi mağara gibiymiş, duvarlarda lanetli tasvirler ve şeytan kılığında servis yapan garsonlar bulunuyormuş. ürkütücü oyunlar ve kara mizah gösterileri sergilenirmiş.

hemen yanındaki cennet kabaresi ise, yine antonin alexander tarafından açılan kardeş kabareymiş. bu mekanda da tamamen cennet teması kullanılmış. içerisinde dekoratif cennet öğeleri, kanatlı garsonlar ve cennet sahnesi yer alıyormuş. sergilenen oyunlar ise daha çok ilahi güzellikleri veya mucizeleri tasvir eden illüzyonlardan ve öte dünya güzellemelerinden oluşuyormuş.

bu iki kabare de bir süre sonra çoğu sürrealist sanatçının buluşma mekanı olmuş. 50 yıldan fazla açık kalmış ve popülerliğin düşmesiyle birlikte, köşedeki marketin genişleme talebiyle yıkılmış.

çamaşır asmaya balkona çıktım ama neden asmadan geri dönüp oturdum kendime çay içiyorum bilmiyorum..

aklı başında bilinci yerinde olan yazarlardır

mahsun kırmızıgül

ben bu yüzden sabahları dükkanı amcama açtırıyorum. uyandığımda öğleden sonra filan ancak dükkana gitmiş oluyorum. kendi işim olmasının en sevdiğim yanı bu.

kendisini tam olarak itici olduğu için seviyorum. beyazıt öztürk gibi herkese şirin gözükmek gibi bir derdi yok. evin çocuğu, iyi aile çocuğu olmak gibi bir derdi yok. "mal bu işine gelirse" diyor. benim işime geliyor. tarzını seviyorum. programlarını izledim, arada denk gelirsem hala izliyorum. tiyatroda izlemedim. o benim eşekliğim ama izlesem severim kesin.

zaten okumuyor, ben de yazmıyorum.

geçmişe objektif bakarlar. bazı teniklerle sizin de aynı düzleme gelip travmaya neden olan bakış açınızı değiştirmenizi beklerler. anlayabilir, affedebilir, sindirebilir yahut üstünden atlayıp geçebilirsiniz. süreç boyunca; bilişsel çarpıtmalarınızı, otomatik düşüncelerinizi, olumsuz düşüncelerinizi olumluya dönüştürürsünüz.
*olması gerekenden bahsediyorum.

ben akşamları da gitmek istemiyorum..

90'lar türkçe pop. ancak hoşuma giden, kaliteli olan her türlü müziği dinlerim.

armaya adanmış hayatlar demek

vasiyetimdir.

yazarların favori müzik türleri başlığı var, ama mesela bir tane seçmek zorunda kalsak...

benimki... yani metal müzik derim, bilhassa da progressive metal.

batı klasik müziği ve elektronik müzik de aslında benim açımdan aynı değerde olsa da en çok metal müzik dinlediğimden bunu seçiyorum. seçiyorum derken... çok seçiciyim aslında. birçok metalcinin taptığı, ayılıp bayıldığı sayısız metal grubunu dinle(ye)miyorum mesela, ama doğru dürüst kimsenin bilmediği ve/ya dinlemediği birçok metal grubunun büyük hayranıyım; örneğin: keldian, limbonic art, noveria, exises, hemlock (kanada)...

bu değirmenin suyu başka türlü dönmüyor, istememek ayrı sorumluluklar ayrı.

benim bu. beş aydır camış gibi yatıyorum, konfor alanımın başkentini kurdum resmen. yarın ilk iş günüm ama içimden bir ses yapma diyor. keşke gökten zembille para inse de ben de bu tatlı rehaveti meslek haline getirebilsem.

bu tarz yabancılar hoşgörülü değildir maksatlıdır,amacı fitne çıkarmaktır,kötülük çıkarmaktır o da biliyor ki bu tarz bir soru kavgaya sebep olur insanları zıtlaştırmak fitneye sebep olur ama yinede sormaktadır genelde şöyle başlar: “türksün müslümansın galiba” evet desek ikinci soru gelir. “namaz oruç var mı”. bu soruya ister evet ister hayır deyin üçüncü en şiddetli soruyu sorar. “islama göre diğer dinler nasıldır islamın diğer dinlere bakış açısı”. işte biz bu soruya gerçeği söyleyerek cevap versek kuran tefisiri sünnet tefsirdekiler gerçek cevap olmasına rağmen onların istediği cevabı vermezsek durduk yere sataşırlar. normal bir yabancı bu konuya girmez de başka şeyler üzerine sohbet eder. ben de bu konulara girmemeye gayret gösteriyorum hassas konular diye

sana verdiğim değeri ve sevgiyi bir bilseydin, ağzında pelesenk olmuş kızzzz kelimesinden utanırdın.