zaman tüneli
kaliteli müzik dışında bir şey dinleyememek
o yüzden bol bol deathcore dinliyoruz. ruhumuz ve kulaklarımız bayram ediyor.
devamını gör...
bill gates'in et tüketimini sonlandırmayı hedeflemesi
bakalım kendisi 2030'u görebilecek mi?
öyle atıp tutmakla olmuyor.
et yemeye devam edeceğiz, deodorant sıkacağız, aile hayatı yaşayacağız.
öyle atıp tutmakla olmuyor.
et yemeye devam edeceğiz, deodorant sıkacağız, aile hayatı yaşayacağız.
devamını gör...
sacsayhuaman
peru'da cusco kentinden 3 kilometre ötede ve 230 metre yukarıda, rakımı 3700 metre olan bir bölgede kurulu bir kaledir. ispanyaol işgali sırasında inka savaşçılarına bir sığınalk görevi görmesinden dolayı 1500'lü yılların başında yapıldığı düşüünülse de gerçekte çok daha eski olduğu sanılmaktadır. esas kaleyi oluşturan taşların her biri onlarca, hatta yüzlerce ton ağırlıkta olup birbirlerine bağlanmalarında hiçbir şekilde harç kullanılmamıştır. bölgede çok sık olan depremler bu taşları yerlerinden milim oynatmamıştır. ınkalar daha sonra eklemeler yapmıştır ve bu eklemeler bariz bir şekilde ilkeldir ve deprem gibi felaketlerde yıkılmaktadır.
sacsayhuaman'ın yapımı bugün hâlâ sırrını korumaktadır.

ek okuma:
www.ticketmachupicchu.com/f...
sacsayhuaman'ın yapımı bugün hâlâ sırrını korumaktadır.

ek okuma:
www.ticketmachupicchu.com/f...
devamını gör...
sağlıklı iletişimin olmazsa olmazları
empati bunlardan biri olarak görülebilir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en son yediği şey
dert yedim.
devamını gör...
bill gates'in et tüketimini sonlandırmayı hedeflemesi
yerine önerdiği yapay et. daha önce de sığırların karbondioksit salınıının yüzde sekizinden mesul olduğunu beyan etmişti.
devamını gör...
türkiye müslüman bir ülke değil nüfusunun çoğunluğu müslüman olan bir ülkedir
sadece son bir sene geriye giderek, medyaya yansıyan olaylara baktığımızda üstteki başlığa hak veriyoruz. park yeri yüzünden komşusunu öldüren insanlar; uyuşturucu kullanan ve satan ünlü, zengin insanlar, futbolda yapılan usulsüzlükler, bahisler ve şikeler, yenidoğan çetesi, israil adına çalışan casuslar, adliyede meydana gelen soygunlar, az parayla çok para kazanmak için kuyumcuya para kaptıran binlerce insanlar, kartalkaya otel yangını vs vs gibi olayların yaşanması bu ülkede insanların sadece kimlikte müslüman olduğunu apaçık ortaya koyuyor.
devamını gör...
bill gates'in et tüketimini sonlandırmayı hedeflemesi
haber doğruya eğer, zekasına hiçte yakışır bir açıklama olmamış. (kendini bi kapatıp açmayı denesin belki düzelip fikir değiştirir.. :)
devamını gör...
iki mükemmel insan asla birlikte olamaz
kusursuz insan var mıdır diye düşündürmüştür. insan eksiklikleriyle birlikte insandır. mükemmellikten uzaktır. böyle iki insan olamayacağına göre, birlikte olmaları da söz konusu olamaz.
devamını gör...
hatay mustafa kemal üniversitesi
erzurum atatürk üniversitesi ile birleşmeli.
devamını gör...
ekim 2025 tff hakem bahis soruşturması
toplum çürüyor, hangi alana bakarsak bakalım, para insanın tanrısıdır sözünün kısmen onaylamaktadır. ahmet çakar, bir çok hakem, futbolcu, kulüp başkanı gibi zengin kişilerin bahis oynaması; fatih terim ve bazı futbolcuların yüksek faiz ve kar adı latında bankaya para yatırarak dolandırmak isterken dolandırılması vs toplumun çöküşünün göstergesidir.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en son yediği şey
çok samimi olmaya başladık sözlük
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
muhteşem bir şarkı. hiç şaka yapmıyorum.
devamını gör...
9 aralık 2025 monaco galatasaray maçı
girmeyeyim daa iyi.. :)
devamını gör...
varlık ancak acı ile görünür olur
varlık konusundaki en dikkat çekici fikirdir.
kişi, sahip olduklarını ancak kaybettiğinde görür. kolun ağrıdığında tüm gün onu düşünürsün oysa sıradan zamanlarda bu aklına pek gelmez. şikayet ettiğin monotonluk bile zorla elinden alındığında sana özlem duygusu yaratır. bomboş durup duvar seyretmeye bile geri dönmek istersin.
yakınların ölümü için de bu geçerlidir. ölümden sonra daha değerli gelmeleri bundandır. insan kayıplara karşı ön hazırlık yapmadığında yoğun bir kaybediş duygusu içine giriyor.
kaybediş ve dahi yok oluş hayatın kendini hatırlatma biçimidir. aslında varlık kendini yok oluşa borçlu hisseder. birinin gülüşü ancak sustuğunda, bir dostun sesi ancak kesildiğinde, bir beden ancak soğuduğunda fark edilir.
işte gençlikte böyledir. 19 yaşındayken çok sıradan bir gününü hatırla. muhtemelen hatırlamazsın. ama hissettirdiğini bilirsin. orada özlediğin şey yaşın da değildir. daha yolun başında durman ve bir çok seçeneğe sahip olmandır. o seçenekler sıradan günlerde pek akla gelmezdi ama kaybedince kendi varlığını sana ispat etti. onlar vardı.. çünkü onları kaybettiğini artık çok iyi biliyorsun.
insan dediğin, ancak acı dokunduğunda kendini hisseder. o an tüm dünya küçülür. tek bir noktadan bakmaya başlatır seni.
yok oluşları, insan beyni çok iyi kaydeder. ilk kaybedişler unutulmaz örneğin ilk saç beyazlaması veya dökülmesi. bu görece basit konu bile akılda yer etmiştir. artık bir gün öncesi ile aynı değilsindir. o zamana kadar saçının rengi çok mu önemliydi sanki ama şimdi önemli.
hayatta anlarız ki... varlık hep sessizliktir. yokluk ise çığlıktır.
(bkz: memento mori)
bu düşünce kalıbına rastladığımız yerlere şöyle bir göz atalım;
karşımıza ilk budizm içinde çıkıyor. dukkha doktirini olarak form bulmuş. olay aslında şöyle;
dukkha-dukkha: doğum, yaşlanma, hastalık ve ölümle ilişkili açık fiziksel ve zihinsel acıyı ifade eder. günlük ağrı, duygusal sıkıntı ve psikolojik ızdıraplar bu kapsama girer. örneğin, kronik sırt ağrısı çeken bir kişi, sevdiğini kaybetmenin üzüntüsü veya anksiyete ve depresyonla mücadele eden biri dukkha-dukkha’yı deneyimler.
viparinama-dukkha: değişimden kaynaklanan acıdır. hoş deneyimler bile geçicidir ve sona erdiklerinde kaçınılmaz hayal kırıklığı yaratır. bu biçim, mutluluk ve zevkin geçici doğasını vurgular. yeni bir araba satın almanın ilk sevinci zamanla azalır, tatilin bitmesi üzüntü yaratır veya yaşlanma ve gençliğin kaybı acı verir.
sankhara-dukkha: tüm olguların koşullu doğasıyla ilişkili en ince acıdır. beş bileşenin (form, his, algı, zihinsel oluşumlar ve bilinç) koşullu ve geçici olması nedeniyle yaşamın temel yetersizliğini yansıtır. tüm temel ihtiyaçlar karşılanmış olsa bile sürekli huzursuzluk, iş güvenliğiyle ilgili derin güvensizlik veya sağlam ve sevgi dolu ilişkilerde potansiyel kayıplara dair endişe bu biçimde kendini gösterebilir.
budizmden sonra da bizi stoacılık karşılıyor. stoacılık genelde acıya dayanmak, duyguları yönetmek, kaderi kabul etmek gibi daha güçlü bir tavırla bilinir. bu yüzden çoğu insan stoacıların hep pozitif, güçlü, dayanıklı olduğunu sanır. lakin stoacılığın içinde kaybın, yokluğun ve acının insanı uyandırdığı çok derin bir damar vardır.
o halde stoacılıkta premeditatio malorum kavramı ile tanışmak gerekir. bu kavram “kötü ihtimalleri önceden hayal etmek” demektir. peki neden?
insan, bir şey başına gelmeden onun değerini anlamaz. stoacı, bu acı farkındalığı bilerek yaratır ki kör kalmasın.
hemen bir örnek yapıştıralım dersek; çocuğunun veya eşinin belki anne babanın sağlığının bir gün kaybolabileceğini düşün ki şu anki varlıklarının değerini gör.
demiştik ya üstte yokluk bir çığlıktır diye... işte stoacı o çığlığı çok uzaktan hafif bir melodi iken duymak isteyen kişidir.
velhasılıkelam...
belki de bazen lafı da uzatmamak gerekir. o halde bilsin ki etten olanlar, düşünceden oluşanlar;
varlık, acıdır.
kişi, sahip olduklarını ancak kaybettiğinde görür. kolun ağrıdığında tüm gün onu düşünürsün oysa sıradan zamanlarda bu aklına pek gelmez. şikayet ettiğin monotonluk bile zorla elinden alındığında sana özlem duygusu yaratır. bomboş durup duvar seyretmeye bile geri dönmek istersin.
yakınların ölümü için de bu geçerlidir. ölümden sonra daha değerli gelmeleri bundandır. insan kayıplara karşı ön hazırlık yapmadığında yoğun bir kaybediş duygusu içine giriyor.
kaybediş ve dahi yok oluş hayatın kendini hatırlatma biçimidir. aslında varlık kendini yok oluşa borçlu hisseder. birinin gülüşü ancak sustuğunda, bir dostun sesi ancak kesildiğinde, bir beden ancak soğuduğunda fark edilir.
işte gençlikte böyledir. 19 yaşındayken çok sıradan bir gününü hatırla. muhtemelen hatırlamazsın. ama hissettirdiğini bilirsin. orada özlediğin şey yaşın da değildir. daha yolun başında durman ve bir çok seçeneğe sahip olmandır. o seçenekler sıradan günlerde pek akla gelmezdi ama kaybedince kendi varlığını sana ispat etti. onlar vardı.. çünkü onları kaybettiğini artık çok iyi biliyorsun.
insan dediğin, ancak acı dokunduğunda kendini hisseder. o an tüm dünya küçülür. tek bir noktadan bakmaya başlatır seni.
yok oluşları, insan beyni çok iyi kaydeder. ilk kaybedişler unutulmaz örneğin ilk saç beyazlaması veya dökülmesi. bu görece basit konu bile akılda yer etmiştir. artık bir gün öncesi ile aynı değilsindir. o zamana kadar saçının rengi çok mu önemliydi sanki ama şimdi önemli.
hayatta anlarız ki... varlık hep sessizliktir. yokluk ise çığlıktır.
(bkz: memento mori)
bu düşünce kalıbına rastladığımız yerlere şöyle bir göz atalım;
karşımıza ilk budizm içinde çıkıyor. dukkha doktirini olarak form bulmuş. olay aslında şöyle;
dukkha-dukkha: doğum, yaşlanma, hastalık ve ölümle ilişkili açık fiziksel ve zihinsel acıyı ifade eder. günlük ağrı, duygusal sıkıntı ve psikolojik ızdıraplar bu kapsama girer. örneğin, kronik sırt ağrısı çeken bir kişi, sevdiğini kaybetmenin üzüntüsü veya anksiyete ve depresyonla mücadele eden biri dukkha-dukkha’yı deneyimler.
viparinama-dukkha: değişimden kaynaklanan acıdır. hoş deneyimler bile geçicidir ve sona erdiklerinde kaçınılmaz hayal kırıklığı yaratır. bu biçim, mutluluk ve zevkin geçici doğasını vurgular. yeni bir araba satın almanın ilk sevinci zamanla azalır, tatilin bitmesi üzüntü yaratır veya yaşlanma ve gençliğin kaybı acı verir.
sankhara-dukkha: tüm olguların koşullu doğasıyla ilişkili en ince acıdır. beş bileşenin (form, his, algı, zihinsel oluşumlar ve bilinç) koşullu ve geçici olması nedeniyle yaşamın temel yetersizliğini yansıtır. tüm temel ihtiyaçlar karşılanmış olsa bile sürekli huzursuzluk, iş güvenliğiyle ilgili derin güvensizlik veya sağlam ve sevgi dolu ilişkilerde potansiyel kayıplara dair endişe bu biçimde kendini gösterebilir.
budizmden sonra da bizi stoacılık karşılıyor. stoacılık genelde acıya dayanmak, duyguları yönetmek, kaderi kabul etmek gibi daha güçlü bir tavırla bilinir. bu yüzden çoğu insan stoacıların hep pozitif, güçlü, dayanıklı olduğunu sanır. lakin stoacılığın içinde kaybın, yokluğun ve acının insanı uyandırdığı çok derin bir damar vardır.
o halde stoacılıkta premeditatio malorum kavramı ile tanışmak gerekir. bu kavram “kötü ihtimalleri önceden hayal etmek” demektir. peki neden?
insan, bir şey başına gelmeden onun değerini anlamaz. stoacı, bu acı farkındalığı bilerek yaratır ki kör kalmasın.
hemen bir örnek yapıştıralım dersek; çocuğunun veya eşinin belki anne babanın sağlığının bir gün kaybolabileceğini düşün ki şu anki varlıklarının değerini gör.
demiştik ya üstte yokluk bir çığlıktır diye... işte stoacı o çığlığı çok uzaktan hafif bir melodi iken duymak isteyen kişidir.
velhasılıkelam...
belki de bazen lafı da uzatmamak gerekir. o halde bilsin ki etten olanlar, düşünceden oluşanlar;
varlık, acıdır.
devamını gör...
huysuz ve asi kadın güzelliği
bir kadında güzellik olarak tanımladığımız her hal mevcut olabilir... her güzellikten biraz vardır kadının doğasında. yeri gelir asilik bile insana güzellik katar. huysuz ve tatlı kadın oluyor da asi ve tatlı kadın neden olmasın mesela..
bi de asi kadının merhameti, sevgisi de bi ayrı güzel olur diye düşünmüşümdür hep.
allahın varlığına inanma sebeplerimden biri de mucizevi güzelliklere kayıtsız kalamam olabilir. hayranlık olabilir tavırdaki güzelliklere.
ve tabii şu içimizde bulduğumuz ezeli ve ebedi hasret dediğimiz şey..
arzumu yaratan tanrı çok büyük.
bi de asi kadının merhameti, sevgisi de bi ayrı güzel olur diye düşünmüşümdür hep.
allahın varlığına inanma sebeplerimden biri de mucizevi güzelliklere kayıtsız kalamam olabilir. hayranlık olabilir tavırdaki güzelliklere.
ve tabii şu içimizde bulduğumuz ezeli ve ebedi hasret dediğimiz şey..
arzumu yaratan tanrı çok büyük.
devamını gör...
nasıl bir sevgiliniz olmasını isterdiniz
benim gibi birini iyice tanımış ve çok beğenmiş bir sevgilim olsun isterim.
diğer beklentilerimi yazmayacağım çünkü tamamı aslında hayattan beklediklerimdir. yukarıda yazdığım durumda olan bir sevgili zaten tüm isteklerime evet diyecektir, ama verdiği sözleri tutabilecek midir?? bunu bilemiyoruz. insanlar verdikleri sözlerin ağırlığını sırtlayabilecek kadar güçlü değiller pratikte. bunun için onları suçlayamayız. hayatı alt etmelerini beklemek haksızlık olur biraz.
diğer beklentilerimi yazmayacağım çünkü tamamı aslında hayattan beklediklerimdir. yukarıda yazdığım durumda olan bir sevgili zaten tüm isteklerime evet diyecektir, ama verdiği sözleri tutabilecek midir?? bunu bilemiyoruz. insanlar verdikleri sözlerin ağırlığını sırtlayabilecek kadar güçlü değiller pratikte. bunun için onları suçlayamayız. hayatı alt etmelerini beklemek haksızlık olur biraz.
devamını gör...
imamoğlu’nun matematik dehası olması
adam zihinden ortalama hesabı yapıyor, zihinden.
kesin istanbul üniversitesi, işletme fakültesi’ne hak ederek girmiştir. 500 puan alıp giremeyenler ağlamasın.
x.com/aydnlkhmd/status/1998...
kesin istanbul üniversitesi, işletme fakültesi’ne hak ederek girmiştir. 500 puan alıp giremeyenler ağlamasın.
x.com/aydnlkhmd/status/1998...
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en son yediği şey
trip. :)
devamını gör...
insan acısını neden anlatmaz
çünkü senin acın başkasını acıtmaz...
devamını gör...