zaman tüneli
üst komşuya söylemek istenen şeyler
o tangana sahip çık sırt pırt balkonuma düşüyor.
devamını gör...
fenerbahçe
kerem aktürkoğlu'nun maaşı çifte sözleşme ile ödeniyor. fenerbahçe'den aldığı maaş "asgari ücret" olarak gösterilip, kalanı hakan safi tarafından çift sözleşme ile ödeniyor. e sormazlar mı hani çifte sözleşme yasaktı?
peki kerem aktürkoğlu'nun transferine izin veren, bu durumu bildiği halde gerekli mercilere ve uefa'ya şikayet etmeyen galatasaray yönetiminin hiç mi kafası çalışmıyor.
18 yıldır ucl, 12 yıldır şampiyonluk görmeyen takım; bu maliyetleri nasıl karşılıyor diye sorgulayan yok. varsa yoksa "galatasaray kara para aklıyor" diye ağlamak var.
kendi bilekleriyle kazanamadıkları şampiyonluklar için "o sene şampiyon bizdik, 20xx şampiyonu fenerbahçe" diye ağlamak var. o şampiyonlukları "bize verirler mi acaba" diye düşünmek var.
kendileri hariç herkes tü kaka, kendileri we are clean...
peki kerem aktürkoğlu'nun transferine izin veren, bu durumu bildiği halde gerekli mercilere ve uefa'ya şikayet etmeyen galatasaray yönetiminin hiç mi kafası çalışmıyor.
18 yıldır ucl, 12 yıldır şampiyonluk görmeyen takım; bu maliyetleri nasıl karşılıyor diye sorgulayan yok. varsa yoksa "galatasaray kara para aklıyor" diye ağlamak var.
kendi bilekleriyle kazanamadıkları şampiyonluklar için "o sene şampiyon bizdik, 20xx şampiyonu fenerbahçe" diye ağlamak var. o şampiyonlukları "bize verirler mi acaba" diye düşünmek var.
kendileri hariç herkes tü kaka, kendileri we are clean...
devamını gör...
üst komşuya söylemek istenen şeyler
devamını gör...
ajan smith haklı mıydı sorusu
valla haklı mıydı emin değilim de suçlu kesin değildi. sonuçta insanlık kendi edip kendi belasını buldu the matrix evreninde. haha.
bence pek haklı değildi. bizim yerimize başka bir hayvan türü geçse de dünyaya pek iyi davranmazdı sanki. gerçi bilemeyiz ama en az %50 ihtimalle, evrimde en avantajlı canlının dünyaya benzer kötülükleri yapacağı kanısındayım. diğer hayvanların melekleştirilmesi ve insanın şeytanlaştırılması algısını bayağı yanlış buluyorum. melek sandığınız bir hayvan da evrimde bizim avantajımıza sahip olsa bana göre en az %50 ihtimalle insana benzer zararlar verirdi dünyaya. emin değilim ama ajan smith'in, insanların diğer tüm hayvanlardan ayırdığı "kötücüllüğünden" eminliği bence problemli bir algı.
bence pek haklı değildi. bizim yerimize başka bir hayvan türü geçse de dünyaya pek iyi davranmazdı sanki. gerçi bilemeyiz ama en az %50 ihtimalle, evrimde en avantajlı canlının dünyaya benzer kötülükleri yapacağı kanısındayım. diğer hayvanların melekleştirilmesi ve insanın şeytanlaştırılması algısını bayağı yanlış buluyorum. melek sandığınız bir hayvan da evrimde bizim avantajımıza sahip olsa bana göre en az %50 ihtimalle insana benzer zararlar verirdi dünyaya. emin değilim ama ajan smith'in, insanların diğer tüm hayvanlardan ayırdığı "kötücüllüğünden" eminliği bence problemli bir algı.
devamını gör...
üst komşuya söylemek istenen şeyler
evinde otur teyzecim. sen yoksun, alt komşu yok, deli gibi gaz faturası ödüyorum. kışın evde dur ve o kaloriferi yak nalet olası zenci.
devamını gör...
borat dans müziği
devamını gör...
genç kızların evlilik merakı
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
''iyi hakaretler uzun süre unutulmaz.'' rocky son fliminden. parçası alınacak kısım ama nedense youtube da vs yok.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
"ayda yılda bir de olsa seninle yemek yiyoruz."
devamını gör...
meja (yazar)
devamını gör...
genç kızların evlilik merakı
kes lan!
devamını gör...
erden timur
olayın gs ile ilgisi hiç olur mu ya
alttarafı adam kara para kazanmış
bu kara parayı belki bir takıma aktarmış
o takım da transfer yapmış yani
olabilir mi böyle bişi
bilemedim
alttarafı adam kara para kazanmış
bu kara parayı belki bir takıma aktarmış
o takım da transfer yapmış yani
olabilir mi böyle bişi
bilemedim
devamını gör...
genç kızların evlilik merakı
disiplinli on numara bir mükellefım vardı. kız ayrıca psıkolog. ne zaman sözlendi disiplini bozuldu. bu saat oldu evrak göndermedi. unutmuş hanımefendi. geçen ay da göndermemıştı.
en sonunda ''x evlen de rahatlayalım'' yazdım. ahahah ayy hiç güleceğim yoktu sırıtma işareti yazmış.
kızlar bir normal olun ya.bir yüzük hayatınızı bu kadar bozmamalı.
en sonunda ''x evlen de rahatlayalım'' yazdım. ahahah ayy hiç güleceğim yoktu sırıtma işareti yazmış.
kızlar bir normal olun ya.bir yüzük hayatınızı bu kadar bozmamalı.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
“sen en ufak bir şeyde gözlerini kapattığın için kendini karanlıkta zannediyorsun.”
devamını gör...
erden timur
adamın soruşturması bahisten ayrılmış, hâlâ "puan silseler şampiyon oluyoruz "diyorlar. yatıyorlar galatasaray, kalkıyorlar galatasaray. inanılmaz bir travma.
şu operasyonların futbolla zerre ilgisi yok, bambaşka bir şeyler dönüyor. ki sadettin saran'ın davası da aynı şekilde. ama hala buradan bize bir şampiyonluk bağışlarlar mı diye hayal kuruyorlar. aynen kanka, her sene sizin şampiyon olmanız lazım.
sahada alt edemedikleri rakibini, tıpkı yıldız olayında olduğu gibi, masabaşında halletmeye çalışacaklar.
şu operasyonların futbolla zerre ilgisi yok, bambaşka bir şeyler dönüyor. ki sadettin saran'ın davası da aynı şekilde. ama hala buradan bize bir şampiyonluk bağışlarlar mı diye hayal kuruyorlar. aynen kanka, her sene sizin şampiyon olmanız lazım.
sahada alt edemedikleri rakibini, tıpkı yıldız olayında olduğu gibi, masabaşında halletmeye çalışacaklar.
devamını gör...
29 aralık 2025 yalova ışid operasyonu
konu hakkında istihbarat uzmanı serkan yıldız'ın güzel bir x floodu var. meraklısı için ekleyelim.
1- #yalova 'daki daeş / ışid terör örgütüne göre gece yarısı başlayan ve 3 saat süren çatışmanın perde arkası...
"nasıl?" ile başlayan tüm sorularınızın cevapları...
"neden?"lerin açıklamaları...
ve hepsinin "istihbarat temelli"analizi...
başlıyoruz
2-yalova, elmalık köyü... haritayı masaya yatırıp baktığınızda sıradan bir yeşillik görürsünüz. ama benim için orası başka bir şey fısıldar. burası tesadüf değil, cetvelle çizilmiş bir "gri bölge" tercihidir. istanbul’un kaosuna ne çok yakın ne çok uzak; tam o "kör nokta" dediğimiz yer. örgüt lojistiğinde bu tür yerler, nefes alma ve dağıtım istasyonudur. neden mi?
bir apartman dairesine mühimmat sandığı taşırsanız, yönetici, kapıcı ya da asansör kamerası sizi ele verir.
ama şehirden 9 kilometre uzakta, ağaçların arasına gizlenmiş bir müstakil evde duvarların ardı size aittir.
buradaki en kritik detay, google earth’ten bakılarak değil, bizzat sahada yürüyerek seçilen "ölü açı" avantajıdır.
eve giden yol, içerideki gözcüye gelen polis konvoyunu dakikalar öncesinden haber verir.
bu süre, silahı kurup mevzi almak için bir ömür kadar uzundur.
pencerelere dikkat ettiniz mi? perdelerin 24 saat kapalı olması amatörlüktür, dikkat çeker. profesyonel hücre, cama ışık geçirmeyen film çeker, üzerine tül asar. dışarıdan bakınca "huzurlu bir aile evi", içeriden bakınca dışarısı net bir "atış sahası"dır.
kapı çaldığında kimse "kim o" demez, tetiği çeker
3-bir ev baskını ne kadar sürer? 15 dakika? yarım saat? yalova'da çatışma tam 6 saat sürdü.
bu süre, sahadaki denklemi kökünden değiştirir. bu, buranın basit bir saklanma evi değil, bir "cephanelik" olduğunun matematiksel kanıtıdır. bir piyade tüfeği, yoğun çatışmada dakikada yüzlerce mermi kusar. 6 saat boyunca ateşi kesmemek için o evde sandıklar dolusu mühimmatın stoklanmış olması gerekir.
bu sadece bir direniş değil, bir lojistik anomalisiydi. istanbul’daki 115 kişilik dev şebekenin silahları muhtemelen burada tutuluyordu.
amaç, şehir girişindeki plaka tanıma sistemlerine ve çevirmelere "temiz" araçla girmek, silahları eylem günü parça parça içeri sokmaktı.
ama asıl korkutucu detay şu: bir silah, sürekli atış yaparsa namlusu 400 dereceye ulaşır, şişer ve tutukluk yapar. teröristlerin 6 saat çatışabilmesi, içeride "soğutma sırası" uyguladıklarını, yani ellerinin altında yedek silahlar olduğunu gösterir. biri ateş ederken diğeri silahını soğutuyordu.
karşımızda panikleyen gençler yoktu; namlu ısısını yönetmeyi bilen, silah bakımından anlayan, "silah" tecrübesine sahip bir yapı vardı.
4-neden şimdi? neden 29 aralık? takvime baktığınızda bunun bir tesadüf değil, bir "domino etkisi" olduğunu görürsünüz.
25 aralık'ta istanbul'da 115 kişi alındı. o gün düğmeye basıldı. yakalanan hücrelerin dijital verileri, polis iz sürücülerini lojistik merkezi olan bu köye getirdi.
yalova'daki grup, istanbul'un düştüğünü haber almıştı. o an psikolojileri "gizlen" modundan "imha et" moduna geçti.
polis kapıya dayandığında onlar uykuda değildi; muhtemelen mühimmatı kaçırmak için araca yüklüyor ya da delilleri yok ediyorlardı.
çatışma sırasında evden çıkan o yoğun, genzi yakan siyah dumanı hatırlayın. o sadece barut dumanı değildi. teröristler yakalanacaklarını anladıklarında telefonlarını kırmakla yetinmezler. sım kartı asitle yakarlar, harddiskleri matkapla delerler. o siyah duman, eritilen plastiğin, yani örgütün "hafızasının" yanarken çıkardığı dumandı.
çatışmanın şiddeti hayatta kalmak için değil, o bilgisayarlar tamamen eriyene kadar polise zaman kaybettirmek içindi.
5-o kadar ağır silah, roketler, tüfekler o köye nasıl girdi? doğu sınırından buraya ışınlanmadılar ya.
işte burada "görünmeyen kargo" tekniği devreye girer. silahlar söküldü, beyaz eşya kolilerinin, inşaat malzemelerinin arasına gizlendi. ama asıl mesele, taşıyan araçlardaydı. örgüt, asla dikkat çeken lüks cip ya da hurda araç kullanmaz. trafikte binlercesi olan, kimsenin dönüp bakmadığı "gri toyota"ları, beyaz ticari doblo'ları, yani "hayalet araçları" seçerler.
bir trafik polisi veya istihbaratçı için en büyük ipucu, aracın duruşudur. bagajda yüzlerce kilo mühimmat ve silah varsa, aracın arka amortisörleri doğal duruşundan 3-5 santim aşağı çöker. araba yolda giderken burnu hafif havada kalır, yola tutunamaz. lastik ile çamurluk arasındaki o daralan mesafe, o aracın "yüklü" olduğunu 50 metreden haykırır. bu araçlar aylarca yollarda dolaştı, köprülerden geçti. o basit fizik kuralı, o lastik aralığı fark edilmediği için o cephanelik yalova'ya kadar ulaştı.
6- yalova çatışması, sahadaki oyunun değiştiğinin resmi ilanıdır. artık elinde bıçakla saldıran o "yalnız kurt" dönemi bitti.
karşımızda "müfreze" disiplininde hareket eden, organize bir askeri yapı var. bir köy evini 6 saat savunmak, basit bir terör eylemi değil, askeri bir doktrindir. içerideki unsurlar, muhtemelen suriye veya ırak'taki çatışma bölgelerinde pişmiş, barut kokusunu parfüm niyetine kullanan "emir" düzeyinde saha komutanlarıydı.
küçük bir detay vereyim: ölü ele geçirilen profesyonellerin botlarına bakın. bağcıkları asla normal bağlanmaz. "düğüm içeri" tekniğiyle bağcıklar ayakkabının içine sokulur. neden mi? çatışma sırasında bağcık bir demire, bir çalıya takılırsa düşersiniz. düşerseniz ölürsünüz. bu adamlar ayakkabılarını bile ölecekmiş gibi bağlıyorsa, niyetleri teslim olmak değildir.
bu mühimmat 31 aralık gecesi istanbul'a akacaktı. yalova'daki o çatışma, belki de istanbul'da yaşanacak ikinci bir reina vakasını, çoklu bir katliamı engelledi.
7- gelelim 7 polisimizin yaralanmasına...
operasyonun başladığı saniyelerde, sıradan bir çatışma istatistiği değildir. bu, sahadaki en kadim tuzağın, "ölüm hunisi"nin acı bir ispatıdır. bir odaya girerken kapı eşiği, dünyadaki en savunmasız yerdir. ışık arkanızdan vurur, gölgeniz içeri düşer ve siz daha namluyu kaldırmadan hedef tahtasına dönüşürsünüz. içeridekiler uyumuyordu. namluları kapıya kilitlenmiş, parmakları tetikte, nefeslerini tutmuş o ilk "tık" sesini bekliyorlardı.
burada can yakan bir balistik gerçek var. standart polis yelekleri tabanca mermisini tutar, evet. ama içeride kalaşnikof gibi, duvarı bile delip geçen 7.62mm'lik savaş tüfekleri varsa, o yelek sadece üniforma aksesuarı olarak kalır. yaralanmaların çoğu, kapı kırıldığı o kaotik anda içeriden yapılan "bel altı tarama" ateşiyle gerçekleşti. kapı açıldığında içeriye sızan ışık polisin üzerine vurdu, içerisi zifiri karanlık kaldı. siz karanlığa ateş edersiniz ama karanlık sizi çoktan görmüştür. 7 yaralı, bu ışık disiplini hatasının ve karşıdaki "profesyonel aklın" sonucuydu. kapının arkasında korkmuş birileri yoktu, sizi bekleyen bir pusu vardı.
8- operasyonun "kapı kırma" yöntemiyle başlatılması, istihbarat raporunda o evin "düşük/orta risk" olarak kodlandığını bağırıyor. eğer raporda "ağır silah ve tahkimat var" ibaresi olsaydı, hiçbir amir o timi o kapıya yollamazdı. zırhlı araçla duvar yıkılır, içeriye gaz bombası yağdırılır, nefes almaları imkansız hale getirilirdi. temas mesafesine girilmezdi. 7 polisin yaralanması, sahadaki timin eksik bilgiyle bir "tavşan deliğine" sokulduğunu gösteriyor.
burada atlanan çok basit ama hayati bir "mikro-istihbarat" verisi var: elektrik sayacı. bir evde 3 kişi yaşadığı biliniyorsa, sayaç ona göre döner. ama o sayaç, sanki içeride bir tekstil atölyesi varmış gibi fırıl fırıl dönüyorsa, içeride kayıt dışı bir kalabalık, sürekli şarj edilen telsizler, ısıtıcılar ve cihazlar var demektir. bu basit verinin atlanması, sahada kanla ödenen bir faturaya dönüştü. kapıdaki tim, içerideki kalabalığı ve hazırlığı ancak ilk mermi vızıldadığında fark etti. bazen teknolojiye o kadar güvenirsiniz ki, duvardaki o basit sayacın size "gitme" dediğini duymazsınız.
9-yalova/elmalık dosyasını kapatırken son notu düşelim.
bu olay bir asayiş haberi değil, türkiye'nin "yumuşak karnı"na yapılan bir sızmadır.
tehlike artık uzaktaki dağlarda değil, metropollerin hemen yanı başındaki sessiz banliyölerdedir. istanbul örgütün "beyni", yalova ise "kası" idi. o bağ koparıldı.
polis, yanlış risk analiziyle girdiği o evden, kendi şahsi inisiyatifi ve cesaretiyle büyük bir faciayı önleyerek çıktı.
unutmayın; uyuyan hücreler artık uyumuyor, askeri nizamda bekliyor. mahallenizde yeni taşınan o sessiz komşuları düşünün. çöp kutularına bakın. eğer çöplerinde hiç yemek sipariş fişi, kargo poşeti, çocuk bezi ya da "kişisel atık" yoksa, şüphelenin. o evde yaşayanlar "hayalet" protokolündedir; iz bırakmamak için çöpünü bile başka mahalleye döküyordur.
istihbarat bazen uydudan değil, çöp konteynerinden başlar.
x.com/serkan80yildiz/status...
1- #yalova 'daki daeş / ışid terör örgütüne göre gece yarısı başlayan ve 3 saat süren çatışmanın perde arkası...
"nasıl?" ile başlayan tüm sorularınızın cevapları...
"neden?"lerin açıklamaları...
ve hepsinin "istihbarat temelli"analizi...
başlıyoruz
2-yalova, elmalık köyü... haritayı masaya yatırıp baktığınızda sıradan bir yeşillik görürsünüz. ama benim için orası başka bir şey fısıldar. burası tesadüf değil, cetvelle çizilmiş bir "gri bölge" tercihidir. istanbul’un kaosuna ne çok yakın ne çok uzak; tam o "kör nokta" dediğimiz yer. örgüt lojistiğinde bu tür yerler, nefes alma ve dağıtım istasyonudur. neden mi?
bir apartman dairesine mühimmat sandığı taşırsanız, yönetici, kapıcı ya da asansör kamerası sizi ele verir.
ama şehirden 9 kilometre uzakta, ağaçların arasına gizlenmiş bir müstakil evde duvarların ardı size aittir.
buradaki en kritik detay, google earth’ten bakılarak değil, bizzat sahada yürüyerek seçilen "ölü açı" avantajıdır.
eve giden yol, içerideki gözcüye gelen polis konvoyunu dakikalar öncesinden haber verir.
bu süre, silahı kurup mevzi almak için bir ömür kadar uzundur.
pencerelere dikkat ettiniz mi? perdelerin 24 saat kapalı olması amatörlüktür, dikkat çeker. profesyonel hücre, cama ışık geçirmeyen film çeker, üzerine tül asar. dışarıdan bakınca "huzurlu bir aile evi", içeriden bakınca dışarısı net bir "atış sahası"dır.
kapı çaldığında kimse "kim o" demez, tetiği çeker
3-bir ev baskını ne kadar sürer? 15 dakika? yarım saat? yalova'da çatışma tam 6 saat sürdü.
bu süre, sahadaki denklemi kökünden değiştirir. bu, buranın basit bir saklanma evi değil, bir "cephanelik" olduğunun matematiksel kanıtıdır. bir piyade tüfeği, yoğun çatışmada dakikada yüzlerce mermi kusar. 6 saat boyunca ateşi kesmemek için o evde sandıklar dolusu mühimmatın stoklanmış olması gerekir.
bu sadece bir direniş değil, bir lojistik anomalisiydi. istanbul’daki 115 kişilik dev şebekenin silahları muhtemelen burada tutuluyordu.
amaç, şehir girişindeki plaka tanıma sistemlerine ve çevirmelere "temiz" araçla girmek, silahları eylem günü parça parça içeri sokmaktı.
ama asıl korkutucu detay şu: bir silah, sürekli atış yaparsa namlusu 400 dereceye ulaşır, şişer ve tutukluk yapar. teröristlerin 6 saat çatışabilmesi, içeride "soğutma sırası" uyguladıklarını, yani ellerinin altında yedek silahlar olduğunu gösterir. biri ateş ederken diğeri silahını soğutuyordu.
karşımızda panikleyen gençler yoktu; namlu ısısını yönetmeyi bilen, silah bakımından anlayan, "silah" tecrübesine sahip bir yapı vardı.
4-neden şimdi? neden 29 aralık? takvime baktığınızda bunun bir tesadüf değil, bir "domino etkisi" olduğunu görürsünüz.
25 aralık'ta istanbul'da 115 kişi alındı. o gün düğmeye basıldı. yakalanan hücrelerin dijital verileri, polis iz sürücülerini lojistik merkezi olan bu köye getirdi.
yalova'daki grup, istanbul'un düştüğünü haber almıştı. o an psikolojileri "gizlen" modundan "imha et" moduna geçti.
polis kapıya dayandığında onlar uykuda değildi; muhtemelen mühimmatı kaçırmak için araca yüklüyor ya da delilleri yok ediyorlardı.
çatışma sırasında evden çıkan o yoğun, genzi yakan siyah dumanı hatırlayın. o sadece barut dumanı değildi. teröristler yakalanacaklarını anladıklarında telefonlarını kırmakla yetinmezler. sım kartı asitle yakarlar, harddiskleri matkapla delerler. o siyah duman, eritilen plastiğin, yani örgütün "hafızasının" yanarken çıkardığı dumandı.
çatışmanın şiddeti hayatta kalmak için değil, o bilgisayarlar tamamen eriyene kadar polise zaman kaybettirmek içindi.
5-o kadar ağır silah, roketler, tüfekler o köye nasıl girdi? doğu sınırından buraya ışınlanmadılar ya.
işte burada "görünmeyen kargo" tekniği devreye girer. silahlar söküldü, beyaz eşya kolilerinin, inşaat malzemelerinin arasına gizlendi. ama asıl mesele, taşıyan araçlardaydı. örgüt, asla dikkat çeken lüks cip ya da hurda araç kullanmaz. trafikte binlercesi olan, kimsenin dönüp bakmadığı "gri toyota"ları, beyaz ticari doblo'ları, yani "hayalet araçları" seçerler.
bir trafik polisi veya istihbaratçı için en büyük ipucu, aracın duruşudur. bagajda yüzlerce kilo mühimmat ve silah varsa, aracın arka amortisörleri doğal duruşundan 3-5 santim aşağı çöker. araba yolda giderken burnu hafif havada kalır, yola tutunamaz. lastik ile çamurluk arasındaki o daralan mesafe, o aracın "yüklü" olduğunu 50 metreden haykırır. bu araçlar aylarca yollarda dolaştı, köprülerden geçti. o basit fizik kuralı, o lastik aralığı fark edilmediği için o cephanelik yalova'ya kadar ulaştı.
6- yalova çatışması, sahadaki oyunun değiştiğinin resmi ilanıdır. artık elinde bıçakla saldıran o "yalnız kurt" dönemi bitti.
karşımızda "müfreze" disiplininde hareket eden, organize bir askeri yapı var. bir köy evini 6 saat savunmak, basit bir terör eylemi değil, askeri bir doktrindir. içerideki unsurlar, muhtemelen suriye veya ırak'taki çatışma bölgelerinde pişmiş, barut kokusunu parfüm niyetine kullanan "emir" düzeyinde saha komutanlarıydı.
küçük bir detay vereyim: ölü ele geçirilen profesyonellerin botlarına bakın. bağcıkları asla normal bağlanmaz. "düğüm içeri" tekniğiyle bağcıklar ayakkabının içine sokulur. neden mi? çatışma sırasında bağcık bir demire, bir çalıya takılırsa düşersiniz. düşerseniz ölürsünüz. bu adamlar ayakkabılarını bile ölecekmiş gibi bağlıyorsa, niyetleri teslim olmak değildir.
bu mühimmat 31 aralık gecesi istanbul'a akacaktı. yalova'daki o çatışma, belki de istanbul'da yaşanacak ikinci bir reina vakasını, çoklu bir katliamı engelledi.
7- gelelim 7 polisimizin yaralanmasına...
operasyonun başladığı saniyelerde, sıradan bir çatışma istatistiği değildir. bu, sahadaki en kadim tuzağın, "ölüm hunisi"nin acı bir ispatıdır. bir odaya girerken kapı eşiği, dünyadaki en savunmasız yerdir. ışık arkanızdan vurur, gölgeniz içeri düşer ve siz daha namluyu kaldırmadan hedef tahtasına dönüşürsünüz. içeridekiler uyumuyordu. namluları kapıya kilitlenmiş, parmakları tetikte, nefeslerini tutmuş o ilk "tık" sesini bekliyorlardı.
burada can yakan bir balistik gerçek var. standart polis yelekleri tabanca mermisini tutar, evet. ama içeride kalaşnikof gibi, duvarı bile delip geçen 7.62mm'lik savaş tüfekleri varsa, o yelek sadece üniforma aksesuarı olarak kalır. yaralanmaların çoğu, kapı kırıldığı o kaotik anda içeriden yapılan "bel altı tarama" ateşiyle gerçekleşti. kapı açıldığında içeriye sızan ışık polisin üzerine vurdu, içerisi zifiri karanlık kaldı. siz karanlığa ateş edersiniz ama karanlık sizi çoktan görmüştür. 7 yaralı, bu ışık disiplini hatasının ve karşıdaki "profesyonel aklın" sonucuydu. kapının arkasında korkmuş birileri yoktu, sizi bekleyen bir pusu vardı.
8- operasyonun "kapı kırma" yöntemiyle başlatılması, istihbarat raporunda o evin "düşük/orta risk" olarak kodlandığını bağırıyor. eğer raporda "ağır silah ve tahkimat var" ibaresi olsaydı, hiçbir amir o timi o kapıya yollamazdı. zırhlı araçla duvar yıkılır, içeriye gaz bombası yağdırılır, nefes almaları imkansız hale getirilirdi. temas mesafesine girilmezdi. 7 polisin yaralanması, sahadaki timin eksik bilgiyle bir "tavşan deliğine" sokulduğunu gösteriyor.
burada atlanan çok basit ama hayati bir "mikro-istihbarat" verisi var: elektrik sayacı. bir evde 3 kişi yaşadığı biliniyorsa, sayaç ona göre döner. ama o sayaç, sanki içeride bir tekstil atölyesi varmış gibi fırıl fırıl dönüyorsa, içeride kayıt dışı bir kalabalık, sürekli şarj edilen telsizler, ısıtıcılar ve cihazlar var demektir. bu basit verinin atlanması, sahada kanla ödenen bir faturaya dönüştü. kapıdaki tim, içerideki kalabalığı ve hazırlığı ancak ilk mermi vızıldadığında fark etti. bazen teknolojiye o kadar güvenirsiniz ki, duvardaki o basit sayacın size "gitme" dediğini duymazsınız.
9-yalova/elmalık dosyasını kapatırken son notu düşelim.
bu olay bir asayiş haberi değil, türkiye'nin "yumuşak karnı"na yapılan bir sızmadır.
tehlike artık uzaktaki dağlarda değil, metropollerin hemen yanı başındaki sessiz banliyölerdedir. istanbul örgütün "beyni", yalova ise "kası" idi. o bağ koparıldı.
polis, yanlış risk analiziyle girdiği o evden, kendi şahsi inisiyatifi ve cesaretiyle büyük bir faciayı önleyerek çıktı.
unutmayın; uyuyan hücreler artık uyumuyor, askeri nizamda bekliyor. mahallenizde yeni taşınan o sessiz komşuları düşünün. çöp kutularına bakın. eğer çöplerinde hiç yemek sipariş fişi, kargo poşeti, çocuk bezi ya da "kişisel atık" yoksa, şüphelenin. o evde yaşayanlar "hayalet" protokolündedir; iz bırakmamak için çöpünü bile başka mahalleye döküyordur.
istihbarat bazen uydudan değil, çöp konteynerinden başlar.
x.com/serkan80yildiz/status...
devamını gör...
ajan smith haklı mıydı sorusu
kısmen haklıydı aslında. insanlığı bir virüs gibi görüyordu ve bu tespit nispeten doğruu. matrix'in olayı da zaten burada patlıyor. ama işte çuvalladığı yer şu: günün sonunda kendisi de freni patlamış, kontrolsüz çoğalan bir virüsten farksız hale geldi.
devamını gör...
29 aralık 2025 türkiye ermenistan vize kolaylığı kararı
memleket teröristten geçilmiyor. bir de bunlar gelip yine katliam yapsınlar.
devamını gör...
29 aralık 2025 yalova ışid operasyonu
ışid'i kim getitdi bu ülkeye? suriyeden, ırak'tan, afganistan'dan gelen mülteciler getirdi. peki bu mültecileri kim getirdi?
cevap: ısid'e operasyon yaparak günah silen siyasi mekanizma.. sınırdaki mayınlar niye kalktı gakko?
cevap: ısid'e operasyon yaparak günah silen siyasi mekanizma.. sınırdaki mayınlar niye kalktı gakko?
devamını gör...