fularlarlar yazar profili

fularlarlar kapak fotoğrafı
fularlarlar profil fotoğrafı
rozet
karma: 217 tanım: 31 başlık: 5 takipçi: 1

son tanımları


kadın filozof olmaması

(bkz: türk filozof olmaması)
devamını gör...

mizantropi

yukarıdaki baretti açıklaması konunun iyilik-kötülük bağlamını gayet iyi açıklamış.
devamını gör...

mimar sinan

dünyanın ilk "starchitect"idir. yani yıldız mimarı.
devşirmedir. yıllarca orduyla seferlere katılmış, mimarlığa 50 yaşında başlamıştır.
devamını gör...

istanbul sözleşmesi

"nahide opuz, kendisine ve ailesine şiddet uygulayan, tehdit eden kocasını devlet makamlarına tam 36 kez şikâyet etmesine rağmen onu koruyamayan türkiye cumhuriyeti devleti’ne karşı 15 temmuz 2002’de avrupa insan hakları mahkemesi’nde (aihm) dava açtı. aihm, türkiye cumhuriyeti devleti hakkındaki kararını 9 haziran 2009’da verdi: türkiye, vatandaşını koruyamamıştır.

devlet, karar uyarınca nahide opuz’a tazminat ödedi ama hikâye orada bitmedi. opuz davası, istanbul sözleşmesi olarak bilinen kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair avrupa konseyi sözleşmesi’nin ilham kaynağı oldu, neredeyse sözleşmenin gerekçeli metnini oluşturdu.

nahide opuz dayak yedi, hakaret işitti, her biri kayıt altına alınmış yedi saldırıya uğradı. davasının karar metninin türkçesini tbmm’nin arşivinde bulabilirsiniz. sizi 37 sayfalık, 37 sezonluk diziler için bile abartılı gibi görünecek bir hayat hikâyesi bekleyecek.

nahide’ye yönelttiği beşinci saldırıdan sonra mahkemeye çıkan kocası şöyle savundu kendisini: “eve geldim, karım annesindeydi, aradım geldi, ‘neden yemek yapmadın’ dedim, münakaşa çıktı, getirdiği meyve tabağındaki bıçakla vurdum.” kocası 800 lira ceza aldı ama üç taksit kolaylığıyla…

kayıtlı altıncı saldırıda tehdit vardı. savcılık, nahide’nin beyanı dışında delil olmadığını söyleyerek kamu davası açmayı reddetti (önceden kayıtlı şikâyet dilekçeleri, resmi koruma talepleri, bıçakla saldırı vs. delil olarak görülmemişti).

gelelim kayıtlı yedinci saldırıya; bu defa hedefte nahide’nin annesi vardı. kocası annesini öldürdü, mahkemeye çıktı ve şöyle savundu kendisini: “eşimin annesi ahlaka mugayir işler peşindeydi…” nahide’nin annesi kızının eşyalarını nakliye aracına yükleyip izmir’e kaçarken öldürülmüştü, kamyonun içinde. mahkeme tahrik ve iyi halden 20 küsür yıl cezayı yatırmayıp sanığı serbest bıraktı. tehditler, saldırılar devam etti bu arada…

işte bu süreçlerden sonra nahide, kendisini kocasının saldırılarından koruyamadığı gerekçesiyle şikâyet etti türkiye cumhuriyeti devleti’ni. aihm, devleti, kadını/vatandaşını, gelenek, namus ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığından beslenen insanlardan koruyamadığına hükmetti.

türkiye, öyle olmadığını kanıtlamak için istanbul sözleşmesi’ni en hızlı imzalayıp yürürlüğe koyan ülke oldu. saldırganın; “eve geldim, karım annesindeydi, yemek yoktu, çağırdım, münakaşa çıktı, bıçakladım” cümlesi sözleşmeye “toplumsal cinsiyet rolleri şiddete gerekçe olamaz” diye girdi. “eşimin annesi ahlaka mugayir işler yapıyordu, tutamadım öldürdüm”deki ‘ahlaka mugayir’ cümlesi ise sözleşmede “sübjektif namus kriteri” kadına şiddete gerekçe olamaz biçiminde yer aldı.

gel zaman git zaman, 30 sayfalık sözleşmede bir kelime keşfedildi: “cinsel yönelim…” bu sihirli kelime, nahide’yi, annesini, öldürülmüş tüm kadınları; kahvaltıda yumurta az piştiği için aşağılanan, halihazırda kocasına karşı davalı olan ve saklanan; çocuklarını korumak için şikâyet dilekçesini çekmek zorunda kalan; arkasında maddi/manevi güç olmadığı için bırakıp gidemeyen ve her akşam dayak yemeye hazır olan; olur da kısık sesle ‘yeter’ dediği için erkeğin namusuna halel getirdiği gerekçesiyle yargılanan yüzlerce kadının hayatta kalma mücadelesinin önüne geçti.

sözleşmede cinsel tercihlerin “aktivizmine” yönelik tek bir cümle yokken; en fazla “cinsel yönelim, bir insana şiddet uygulamanın gerekçesi olamaz” anlamına gelebilecek bir cümle alındı ve “eşcinsellik teşvik ediliyor” diye yüklenildi. sözleşme bir kadının onlarca kez dayak yemesinden, annesinin kocası tarafından öldürülmesinden, doğduğu şehri terk etmek zorunda kalmasından doğmuştu, fakat bunların hepsi unutulmuş görünüyor."

istanbul sözleşmesi'ne ilham olan kadın
devamını gör...

karşı cinste en çok değer verilen özellik

dünya görüşü, ideoloji ve tutarlılık.
devamını gör...

mobbing

mobbing bir grup kuşun veya memelinin tehdit edici bir kaynağa topluca saldırmasıdır. yani tacizkâr bir ilişki kurma yoludur.

iş dünyasında buna maruz kalanlar genellikle kendi gerçekliklerinden şüphe ederler.
şüphe etmeyin, evet bu yaşadığınız büyük ihtimalle mobbing.
devamını gör...

fallacy

okullarda ders niyetine öğretilmesi gereken, safsata.

1. ad hominem: tartışmayı karşıdaki kişinin şahsiyetine indirgeyip şahsı karalamak.
2. strawman: karşıdaki kişinin savunduğu görüş tahrif edilir ve o tahrif edilmiş biçimine saldırılır.
3. argumentum ad ignorantiam: bir şeyin doğru ya da yanlış olduğu ispat edilemediği için yanlış ya da doğru olduğunu iddia etme.
4. false dilemma: seçenekler ikiden fazla olduğu hâlde ikiyle sınırlıymış gibi sunmak. örneğin, dünyada iki tip insan vardır; müzik sevenler ve müzikten nefret edenler gibi. halbuki müzikle hiç ilgisi olmayanlar da vardır.
5. slippery slope: bu durumda kişi bir şeyi reddetmezse o reddetmediği şeyin zamanla azar azar büyüyerek çok daha büyük bir sonuca yol açacağını düşünür. örneğin, çocuğunuz bugün biriyle bir yere gitmek istiyor ama siz izin vermediğiniz için yıllar sonra kendisinin kendi başına bir şeyi beceremeyen bir zavallı olacağını iddia ediyor... yani ortada yeterince delil olmadığı hâlde bir olayın büyük saçma sonuçlara yol açacağını öne sürüyor.
6. petitio principii: kişinin argümanını daha önceden sahip olduğu bir varsayıma dayandırarak savunması. örneğin, diyelim ki kişi bir kitabın her şeyin doğrusunu yazdığına inanıyor ve bu varsayıma dayanarak "kitapta yazan doğru çünkü kitapta öyle yazıyor" diyor.
7. hasty generalization: yeterince desteklenmemiş bir sonuca çabucak atlayıvermek. örneğin, yol vermeyen birkaç kadın şoför görmüşsünüz, tüm kadın şoförler böyledir diyorsunuz.
8. ignoratio elenchi: söz konusu olan konudan uzaklaşıp konuyu dağıtmak.
9. tu quoque fallacy: odağı karşıdaki kişinin ikiyüzlülüğüne çevirmek. örneğin, bir siyasi parti liderini yolsuzluk yapmakla itham ediyorsunuz, o da sizin vergi kaçırdığınızı söylüyor.
10. causal fallacy: birden çok alt grubu olan bu safsata biçiminde sebep-sonuç karıştırılır.
11. fallacy of sunk costs: eskiden verilen bir kararı aleyhimize bile olsa inatla devam ettirmek. örneğin, geri dönüşü olmadığı hâlde zaman ve enerjinizi harcamaya devam ettiğiniz şeyler. bir dizinin ilk iki bölümünü izlediniz ve beğenmediniz ama ona rağmen bitirmek zorunda olduğunuzu düşünüyorsunuz gibi.
12. argumentum ad verecundiam: konu hakkında uzman olmayan bir kişinin fikirlerini kullanarak haklı çıkma girişimi. örneğin, bir fen bilimleri profesörünün toplum hakkındaki yorumlarını cımbızlayıp bunu karşı argüman savunması yaparken kullanmak.
13. equivocation: bir teriminin veya cümlenin bulanıklık yaratacak şekilde kullanılması. yani kelime oyunu. zam yerine fiyat güncellemesi gibi.
14. argumentum ad misericordiam: karşıdaki insanın duygularını manipüle etmek. örneğin, a: arabayı sen mi çaldın? b: annem babam aç, kardeşim geçen hafta öldü, ablam hasta...
15. bandwagon: bunun alt kategorileri de vardır ama genel olarak şudur; bir şey iyi ve doğrudur çünkü diğer insanlar öyle düşünüyor ve davranıyor. örneğin, herkes şunu yiyor, bunu giyiyor öyleyse sen de bunu yapmalısın ki "popüler," "önemli," "başarılı" vs olasın. daha çok reklamcıların başvurduğu bir taktiktir.
devamını gör...

kadınların tartışmalarda mantıklı argümanlar sunmaması

evet (bkz: fallacy) dediğimiz şeyi kadınlara bakarak listelemişler...
devamını gör...

edebiyat

insana başka türlü bir bilgi verir. kanımca belli bir formasyondan geçmeden edebiyat okumak biraz eksikliktir. o yüzden tarih ve sosyoloji alanlarında az buçuk birikime sahip olarak okuduğum metinleri okudum sayıyorum. öncesinde okuduğum birçok şeyi hiç okumamış gibiyim.
devamını gör...

maladaptive daydreaming

kurduğunuz hayaller için çalışıyor ve motive olmak için ara verip biraz daha hayal kurup tekrar çalışmaya dönüyorsanız bunun "zararlı" bir şey olduğunu söylemek herhalde pek doğru olmaz.
devamını gör...

bir abinizin normal sözlük gözlemleri

yazılanlara ben de katılıyorum. bir anda çerçöp başlıkla dolmuş sözlük.

sözlükte yazmak hafife alınacak bir iş değildir arkadaşlar. ben 2012 yılında başlamıştım anonim biri olarak yazmaya. anonim yazmak insana kendini sansürlememe imkânı sunuyor, yani fikirlerini özgürce paylaşabiliyorsun. söyleyeceğin şeyler olduğuna daha çok inanıyorsun, her şeyden önemlisi. eğer gençliğimi sözlük kültürünün ve facebook'un olmadığı yani fikirlerimi derli toplu bir araya getirip yazacağım bir dünyada geçirmeseydim bir kadın olarak başardığım birçok şeyden mahrum kalacaktım. şaka değil, facebook'ta ve sözlükte yaza yaza argüman geliştirme pratiğim arttı. hatta açık olayım, yazmış olduğum master tezini türkçeye çevirip ülkenin en prestijli yayınevlerinden birine gönderdim ve basıldı. bu kitap da sonra cidden saygın insanlar tarafından verilen bir ödül aldı. bana hep bir hocanın, akademisyenin kol kanat gerip germediği soruldu. her seferinde ne ilgisi var dedim çünkü kimse destek olmadı. akademik bağlam bir yana, yaptığım araştırma konusunda söyleyecek şeylerim olduğuna sonuna kadar inanıyordum, içimde "beni dinleyeceksiniz!" diye yanıp tutuşan bir ses vardı. o sesi ben sözlükte yaza yaza duymaya başladım, ona kulak verdim. sonra başkaları da bana kulak verdi.

bu tür oluşumlar değerlidir. bizim kültürümüzde "yardım etmek" diye bir şey vardır. birileri birilerine yukarıdan gelir "yardım eder." "büyük adam" olmak lazımdır bunun için. o yüzden hep "zengin olunca" hayallerimiz vardır. arkadaşlar, kimse kimseye yardım etmesin. dayanışma içinde olalım, bu bize yeter. ufak tefek şeyler yapalım, şeyleri değiştirip dönüştürmek için "büyük adam" olmamıza gerek yok. hiç yok. tarihi "büyük adamlar" yazıyor diye böyleyiz, halbuki tarihin içinde biz küçük insanlar da varız. kitleler hâlindeyiz. kocamanız. buraya gelip zamanımdan, gücümden bir damla ayırıyorsam 15 yaşındaki hâlime bakıp ona üzüldüğüm içindir. 20 yaşındaki hâlimin nasıl bilgiye hasret kaldığını bildiğim içindir. okudukça öğrendikçe nasıl dönüştüğümü gördüğüm içindir. geçen gün vapurda giderken yağmurdan dolayı dalgalandı, gondola binmiş gibi içim kalktı. o an etrafıma baktım. şu insanların hepsi bir anda telaşla oraya buraya kaçışsa "sakin kalalım" desem beni kim dinler? kimse. beni de o telaşlarıyla ezip öldürürler. yani şu "aynı gemideyiz" lafını hayatım boyunca hiç bu kadar içselleştirdiğim bir an olmamıştı herhalde... neyse, "anlayan anladı" şeysine sığınıyorum. bu da bir ablanızın değil, bir kadının sözlüğe dair düşünceleri.
devamını gör...

sabahattin ali

mina urgan'ın anılarında gördüğüm kadarıyla saf bir adamdır. kendisini sınırdan çıkarıp kaçıracağına inandığı ipsiz sapsız adamların peşine takılacak kadar hem de... yazdığı hikâyeleri okusanız şimdinin iktidarını eleştirmek isteyen biri yazmış zannedersiniz... iktidar işte, her devir aynı şey.
devamını gör...

ali kemal

ikdam gazetesinin paris muhabiridir. dönemin önde gelen yazarları tarafından takdir görmemiş, sevimsiz bulunmuştur. servetifünun dergisinde yazanlara karşı düşmanlık beslemiştir ve aralarında şiddetli atışmalar olmuştur. hatta bir keresinde fransızca bir kaynağı çevirip kendi yazısı gibi sunduğu hüseyin cahit yalçın tarafından belgelenmiş ve karizması fena çizilmiştir.
devamını gör...

malumat

servetifünun dergisinin ne olduğunu idrak edemeyen yıldız sarayı'nı kendisini desteklemeleri için ikna eden baba tahir tarafından kurulmuş "karşıt" dergidir. yenilikçi servetifünun'un karşısında durur.
devamını gör...

31 mart vakası

miladi takvimle 13 nisan 1909 tarihinde şeriat isteyen, aralarında askerlerin de bulunduğu birtakım gericilerin başlattığı ayaklanmadır. günlerce süren bu ayaklanma sırasında şiddet doruğa çıkmıştır. meclis basılmış, vekiller dinsizlikle suçlanmış, kız lisesi açmak istedikleri için tehdit edilmiş ve hatta ayaklanmanın ilk günü lazkiye milletvekili mehmet aslan gazeteci hüseyin cahit yalçın zannedilerek önce linç edilmiş sonra da öldürülmüştür.

bu ayaklanma ittihat ve terakki'nin hareket ordusu tarafından bastırılmış, birçok kişi beyazıt meydanında asılarak idam edilmiştir.

birkaç çift sözle geçiştirilebilecek türden "hafif" bir olay değildir. istanbul'u günlerce cehenneme çevirmiş bütünüyle gerici bir vakadır. itc'nin tarihinde bir kırılma hattı yaratmıştır.
devamını gör...

hüseyin cahit yalçın

servetifünun dergisinde yazmış edebiyatıcedide akımından yazar, gazeteci ve siyasetçidir. tutarlı biri değildir. fakat anıları özellikle istibdat dönemini ve ittihat ve terakki'yi ortaya çıkaran koşulları anlamak için çok değerlidir.

edebiyat anıları ve siyasal anılar gibi otobiyografik eserleri vardır.

o dönemi merak edenler şunu dinleyebilir: open.spotify.com/episode/0i...
devamını gör...

yaban

daha çok eril ve milliyetçi bir ağızla anlatılmasına alışkın olduğumuz "vatan sevgisi" denen şeyin tarihselliğini anlamak bakımından aydınlatıcı bulduğum bir roman. neden derseniz, romandaki erkekler "aman bizi askere almasınlar şimdi" kaygısıyla yatıp kalkarken romanın kahramanı şimdi cephede savaşmazlarsa yarın evlerinin önünde savaşmak zorunda kalacaklarını aktarır. herkes padişahın ingilizlerle anlaştığını söyleyip mustafa kemal'in ortalığı karıştırdığını ima ederken kahramanımız yine bunun bir vatan mücadelesi olduğunu idrak etsinler ister...

roman okudukça şunu düşündürüyor, türkiye gibi militarist bir ülkenin siyasal bilinçaltında esasen bunun tam aksini haykıran bir şeyler var. belki de jung terminolojisiyle konuşacak olursam, tam bu yüzden militarist bir "persona" kurguluyor. gölgesi bunun aksini belgelediği için...
devamını gör...

rehberli otobiyografi

gerontoloji alanının kurucularından (bkz: james e. birren) tarafından geliştirilmiş bir yöntemdir. (bkz: guided autobiography) olarak bilinir. katılımcılar kolaylaştırıcının belirlediği temalar üzerine otobiyografik hikâyelerini haftalık olarak yazar ve gruplarıyla bir araya geldiklerinde okurlar.
insana kendi hikâyesini yazma başkalarınınkini de dinleme imkânı sağladığı için vicdanlı bulduğum bir etkinliktir.

türkiye'ye bu tekniği m. esra yıldırım getirmiştir.

www.rehberliotobiyografi.com/

m.facebook.com/TarihteBen/?...
devamını gör...

otobiyografi

otobiyografi yazmak için "önemli kişi" olmanıza gerek yoktur. yalnızca bir "kişi" olmanız ve okuma yazma bilmeniz yeterlidir. bunu "önemli kişi" şeysi zannetmemiz çarpık tarih anlayışımızdan kaynaklanıyor. edhem eldem okullarda keşke tarih öğretilmese derken aslında bu çarpıklığı kastediyor. o tarihin içinde bizler de varız. bizler de birer eyleyiciyiz.
(bkz: mikro tarih)
(bkz: rehberli otobiyografi).
devamını gör...

reklamcılık

türkiye'ye bunu bir gazete yazısıyla mehmet rauf tanıtmıştır.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim