topal yazar profili

topal kapak fotoğrafı
topal profil fotoğrafı
rozet
karma: 999 tanım: 29 başlık: 5 takipçi: 47

son tanımları


sevmek

istidat yani doğuştan gelen bir yetenektir. sevmek öğrenilen bir şey değildir herkes kendince bir şeyleri sevmeyi doğum anından itibaren bilir. önemli olan sevdiğimiz şeyin sevmeye değer olmasıdır. böyle diyorum çünkü hayatımız bu şeyler etrafında şekillenir başka bir deyişle hayatımızın merkezinde bu sevilenler mevcuttur ve sevmek pasif bir duygu değil bilakis aktiftir, beraberinde bir çaba getirir. yaşamın anlamı da buradadır. sevdiklerimiz sevmeye değmeyecekse hayat -farkında olunsun yahut olunmasın- anlamsızlaşır.
biraz daha örnek vererek gitmek gerekirse bir kişi ülkesini seviyorsa geliştirmek ilerletmek için çalışır. hayatının anlamını burada bulur. yada bir insanı sevmek beraberinde bir çaba getirir. yada bazı zevk ve eğlenceleri sevmek o zevklere ulaşmak için çeşitli edimleri yerine getirmeyi gerektirir, hayatın anlamı (belki de anlamsızlığı) bu olur. bunların hepsini seven kişinin hayatının anlamını ise sevdiği şeylerin bütününe ve neyi ne kadar sevdiğine bakarak tespit ederiz.
hayatı anlamlandırmak, herhangi alelade bir hayvandan ayrılmak için sevdiğimiz şeylerin ne kadar sevmeye değer olduğuna bakmamız gerekir.
devamını gör...

divan edebiyatından şahane beyitler

cihânda âdem olan bî-gam olmaz
anınçün bî-gam olan âdem olmaz
necati

insan doğduğunda ilk nefesiyle beraber acıyı tadar. hayatı devam ettiği sürece de çeşitli dert ve acılarla karşılaşır. bu acılar insanın varlık alametidir. hiçbir insan mükemmel bir hayat süremez. daima eksiklikler ve aksaklıklar olacaktır. işte mükemmel bir hayatın mümkün olmamasından dolayı cihanda âdem olan bi-gam olamaz. ziya paşa da alakalı olarak
"âsûde olam dersen eğer gelme cihâne,
meydâne düşen kurtulamaz seng-i kazâdan" demiştir.
insanın varlık alameti olduğu gibi insanın insanlık vasfını kazanması içinde gam çekmesi lazım. (bkz: yalnız hüznü vardır kalbi olanın) insan olma vasıflarını anlatan insaniyet kelimesi duyulduğunda sevinç korku üzüntü gibi tüm insani duyguları akla getirir. insaniyetten bahsedebilmek için tüm bu duyguları tadan bir canlının var olması gerekir. üzüntü duygusu olmayan dolayısıyla gam çekmeyen kişide acıma merhamet gibi duygularda bulunmaz. bunlar insanı insan yapan en temel hislerdir. işte insaniyeti olmayan kişinin gam çekmesinden de bahsedilemez; aninçün bi-gam olan âdem olmaz.
devamını gör...

hemdert

öncelikle buyrunuz
farsça hem (-deş -daş) ekinin derde eklenmesiyle oluşmuş birleşik kelime. yani derde ortak olan kişilerden ziyade dertleri aynı olan kişilere hemdert denir.
her insanın dünyayı algılayışı farklıdır. bu farklılık kişinin karakteri ve doğumundan beri yaşadıklarıyla ilgilidir. çocukken izlediğimiz çizgifilmden tutun test kitabında okuduğumuz paragrafa kadar her şey karakterimizde eser miktarda da olsa bir değişme meydana getirir. bizi bugünkü biz haline getiren milyonlarca değişken var. haliyle yolda gördüğümüz bir ağaç dahi bizim için yanımızdakilerle birebir aynı şeyi ifade etmiyor. aynı şekilde herkesin dert algısı da farklı. bizim için mühim sayılabilecek bir dert başkası için bahsi geçmesi bile lüzumsuz olabilir. yani dertlerin dert olmasının sebebi bilfiil biziz. şöyle ki dertlerin tohumu ne kadar dışarıdan atılsa da bittiği yer yine bizim derunumuz. tanpınar da saatleri ayarlama enstitüsü kitabında bu konuyla alakalı olabilecek şunları diyor:
"çünkü her insanın hayatında hiçbir muhayyillenin icat edemeyeceği kadar aksaklık vardır, ve bu aksaklıklar o insanla beraber yetişmiş, büyümüş şahsi, nevi kendine mahsus şeylerdir."
şahsi ve nevi kendine mahsus; dertlerimiz için de denilebilecek en doğru betimlemelerden sanırım. bu perspektifte bakınca insanların anlaşılma çabası ne kadar da beyhude geliyor.
yazmaya başlayınca gayriihtiyari konuyu çok dağıttım, ana konuya dönüp toparlamaya çalışayım. tekrar kısa bir tanım yapmak gerekirse dert ortağı bizim derdimizle dertlenene, hemdert ise bizden bağımsız olarak bizimle aynı derdi çekenlere denir. derdimize ortak bulmak nispeten kolaydır. arkadaşlarımız, sevdiklerimiz, dostlarımız derdimize ortak olabilirler. ama bu derdi ne kadar anlayıp içselleştirebilirler. dert ortağı dinler, konuşur, teselli vermeye çalışır. hemdert ise bizimle aynı dertten muzdarip olana denir. aynı sıkıntıyı çeken değil, görülen sıkıntının içimizde aynı derdi meydana getirdiği kişi hemderdimiz olur. birazcık somutlastırmak için örnek veriyorum; sıkıntı parasızlık olsun birinin derdi açlığı birinin derdi muhtaçlığı ise onlar hemdert değillerdir. hatta her ikiside muhtaciyetten dert çekseler dahi hemdert olmayabilirler ki nitekim muhtaçlık algıları farklı olabilir. insanların belki de en büyük ihtiyaçlarından biri anlaşılmak, anlayabilecek tek kişi ise hemdertleri. hemderdimiz var mıdır varsa karşılaşmak mümkün müdür işte orası bilinmez.
devamını gör...

tartışmak

tartışma sözlük anlamıyla tartma kökünden gelip iki muhalif düşüncenin karşılıklı olarak savunulması anlamındadır. köken itibariyle bakıldığında tartışma işteş fiil olup aslında savunulan görüşü kabul ettirmekten ziyade farklı görüşlerin karşılıklı tartılması yani dikkatle incelenip değerinin tespit edilmesi için yapılır. karşı tarafın argümanları hiç dinlenilmediği yada dikkate alınmadığı takdirde buna tartışma demek yanlış olacaktır. bu nitelikte bir karşılıklı diyalog, fikrin karşı tarafa empoze edilmesi çabasıdır. tartışmalarda maksut edilen sonuç kazanmak değil doğruya ulaşmaktır. nitekim tartışmalarda tezlerden sadece birisi çürütülebileceği gibi antiteziyle birlikte yeni bir sentez de ortaya çıkabilir. (bkz: barika-i hakikat müsademe-i efkardan çıkar)
tartışmayı bilen kişilerin tartışması hem tartışanlar hem de dinleyenler için zevkli ve faydalıdır. tartışmayı bilmeyen biriyle tartışmaya çalışmanın ise kısa vadede sinir katsayısında yükselmeye, uzun vadede de saçlarda beyazlamalara sebep olabileceği bilinmelidir.
devamını gör...

normal insan

günümüzde ve hatta tüm devirlerde normal denen insan aykırı olmayan kişidir. bu durumda bir kabulleniş söz konusudur. yani biraz daha açmak gerekirse normal insan aykırılık yapmayan, karşı çıkmayan insandır. yaşadığı toplulukta ki insanlarının davranış, duygu ve düşüncelerine uygun davranır. kendi düşünceleri siliktir. toplum tarafından doğru kabul edilen olgu yanlış olsa ve bu olgunun yanlış olduğunu bilse dahi karşı çıkamaz. eğer karşı çıkarsa artık normal insan diye sıfatlandıramayız çünkü deminde dediğim gibi bir kişinin normal olması için karşı çıkmaması her şeyi olduğu gibi kabullenmesi gerekir. peki bu normal bir şey midir?

sözlük anlamlarıyla;
normal: (sıfat) kurala uygun, alışılagelen, olağan, düzgülü, aşırılığı olmayan, uygun

aykırı: (sıfat) alışılmışa, doğru olarak kabul edilmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir, muhalif
devamını gör...

reflü

azgın yangınlarda can evim ciğerim yanıyor dedirtendir. birkaç yudum (fazlası ters tepiyor) süt içmek yahut bir iki lokma ekmek yemek ileri seviyede değilse rahatlatır, ileriki aşamalarda rennie dostunuz ppi grubu ilaçlar dert ortağınız olur. kesin çözümünün ameliyat (olmadım bilmiyorum) olduğu söylenmektedir. ameliyat dışındaki öneriler yatağı baş tarafından yükseltmek, sıkı pantolonlar ve kemerden uzak durmak, azdıran yiyeceklerden -kişiden kişiye değiştiğini düşündüğüm için şundan bundan uzak durun demiyorum, kendiniz tespit edin- uzak durmak, sigara ve alkolden uzak durmak, çay kahve gibi içecekleri asgari düzeyde içmek, yemekten sonra kısa bir yürüyüşe çıkmak olarak sayılabilir. bir de sinir stresten uzak durmak falan diyen olursa kafa atın sanki keyfimizden stres yapıyoruz.
(bkz: gastroözefageal reflü)
devamını gör...

sözlük yazarlarından alınan ilginç mesajlar

kafasozluk.com/entry/675457
üst entryde örneği görülebilecek mesajlardır.

.... .-..- -.-.. -... .-..- .-. / .--.. . -.-- / -.-- --- .-.. ..- -. -.. .- / -.. . --.-. .-..- .-..
hiçbir şey yolunda değil
-. --- - .... .-..- -. --. / .-..- ... / ..-. .-..- -. .
nothing is fine

mors alfabesiyle yazılmış sadece.
devamını gör...

divan edebiyatından şahane beyitler

gül hâra düştü sîne-figâr oldu andelîb
bir hâra baktı bir güle zâr oldu andelîb
(gül dikene düştü bundan bülbülün kalbi yara aldı
bülbül bir dikene baktı bir güle sonra da ağladı)
-naili

gül gülse dâ’im ağlasa bülbül aceb değil
zîrâ kimine ağla demişler kimine gül
(gül hep gülse bülbül de sürekli ağlasa buna şaşılmaz
öyle ki kimine ağla demişler kimine de gül)
-baki

edit: iki şiirde aruzun “mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün” kalıbındadır.
devamını gör...

sevgiliye telefonu vermemek

ne bakılmalı ne de baktırılmalıdır. kişinin özel hayatı korunmalıdır. hele ki mesajlaşma gibi 3. kişilerle de alakalı olan şeyler sadece sevgilinizin değil o kişinin de kişisel alanına saygısızlıktır.
edit: arama yapması, haritalardan adres bakması gibi kullanıma yönelik şeyler olur tabi. benim kastım galeriyi, mesajlaşmaları, sosyal medya hesaplarını, kişinin özeli olabilecek telefon notlarını vb. görmek isteyen sevgiliye yönelik.
devamını gör...

ansızın kendinizi idam sehpasında bulsanız son isteğiniz ne olur sorunsalı

bir çay sigara yapmak isterdim.
uzun marlboro tercihimdir. bir de şu şarkıyı açarlarsa tabureyi kendim tekmeleyebilirim.
devamını gör...

her şeyin zıttıyla var olması

insan beyninin çalışma prensibi de diyebiliriz. temelde kıyasa dayanır. şöyle ki bir şeye iyi demek için kötünün kabulü gerekir, iyi dediğimiz mutlak iyi değil kötüye göre iyi olandır. yada çirkin demek için ortalama bir güzellik sınırı belirler ve bunun altında kalanlara çirkin deriz. elbette örnekler çoğaltılabilir ancak gerek görmüyorum. her şeyin zıttıyla (bkz: kaim) olması ise mefhumun varlığı yada yokluğu ile değil de anlam ifade etmesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. nitekim kaim ayakta duran demektir, bu yönüyle düşünüldüğünde kötü olmadan da iyinin var olabileceğini fakat bu iyinin bir anlam ifade etmeyeceğini kabul etmek gerekir diye düşünüyorum. ama zıttın bulunmadığı durumlarda gri alanların da kalmayacağını yalnızca mutlak iyi yada mutlak kötünün kalacağını da söylemek gerekir.
ayrıca (bkz: dikotomi) (bkz: diyalektik)
devamını gör...

öd tengri aysar kişi oglı kop ölgeli törümiş

bilge kağanın, kardeşi kül tigin'in ölümü üzerine söylediği sözdür. köktürk anıtlarında geçer.
zaman tanrısı buyurur, insanoğlu hep ölmek için türemiş şeklinde çevrilebilir.
devamını gör...

hafıza-i beşer nisyan ile maluldür

4-5 sene öncesine kadar hafıza-i beşer nisyan ile -malumdur- olarak bildiğim ve insanların vefasızlığından dem vurduğunu düşündüğüm, hala ara sıra malumdur (bilinen) olarak söylemeyi sevdiğim, her iki şekliyle de güzel sözdür.
ayrıca üstteki yazarın söylediği müsterihtir kullanımı olvido şiirini hatırlattı söylemeden geçemeyeceğim.
devamını gör...

haiku

17 heceden oluşan 3 mısralık japon şiir türüdür. türk edebiyatında en meşhuru sanırım orhan veli'nin yazdığı şu dizelerdir;
gemliğe doğru
denizi göreceksin
sakın şaşırma
kısalığından dolayı bana hep mani ve hoyratı çağrıştırır. mesela bu da kerkük'ten bir hoyrat;
güle naz
bülbül eyler güle naz
girdim dost bahçesine
ağlayan çok gülen az.
son olarak içimden geldi bir tane de benden haiku;
güneş tepede
ama kararır hava
batan benmişim.
devamını gör...

bıkkınlık

ders çalışırken kitabın bilmem kaç yüz sayfasını okuduktan sonra kalan 5-10 sayfayı okuyamamaktır.
bıktım sözlük.
devamını gör...

90 bin askerin donarak ölmesine destan diyen ülke

bulunmayan ülkedir.
sarıkamış harekatında osmanlı tarafında ölen asker sayısı 23 bin civarıdır, bu harekatta 30 bin civarı rus askeri öldüğüne göre savaşmadan öldükleri de evleviyetle yanlıştır.
edit: öncelikle kaynağım yavuz ağıralioğlu'nun bu konuşması ve geçmişte okuduğum birkaç yazıydı. şimdi tekrar baktım ki her ne kadar çeşitli iddialar olsa da türk tarafından kayıpların 30-40 bin arası olması daha akla yatkın geldi. nitekim wikipedia'da da murat bardakçı'nın 'hafız hakkı paşa'nın sarıkamış günlüğü' kitabı esas alınarak toplam kaybı 33 bin olarak vermiş. cephede görev yapan alman yarbay felix guze' de daha sonrasında hatıratında kayıp sayısını 30 bin şehit 7 bin yaralı olarak vermiş. rivayetler epey muhtelif olmakla beraber görüldüğü üzere 23 binden başlayıp 90 bine kadar çıkıyor. her ne kadar tek şehit dahi içimizi yaksa da 90 bin asker tek kurşun atmadan donarak öldü demek evvelce oradaki şehitlere saygısızlıktır. netice de allahuekber dağları yabancı memleketlerde değil, taşıyla toprağıyla da bu memleketindir.
devamını gör...

üslub-ı beyan ayniyle insan

cümle kurarken kullanılan üslup aynı zamanda insanın kişiliğini de gösterir anlamında bir söz.
bir istisnası vardır ki o da riyadır.
devamını gör...

intihar etmek

insanın hayatında belli bir dönemde var olmasıyla ilintili bir buhran dönemi olabilir. varlık sancısı dediğimiz bu şey var olmanın farkındalığı sonucu ortaya çıkan neden varım ve yaşamayı ne kadar hak ediyorum sorularının, cevaplarıyla illiyet bağından uzak olmasının yarattığı sıkıntıdır. neden varım sorusuyla kendine bir amaç edinir ve hak etme mevzuunda yetersiz kalırsa yahut hiç amaç edinemezse bu sıkıntının içine düşer. yalnız şuna da dikkat çekmek isterim ki bu amaç ahlaki yada etik kurallara uymak zorunda değildir. bu amaç yalnızca zevk ü sefa da olabilir. şimdi böyle bir buhran intihar için geçerli tek sebep olabilir mi diyebilirsiniz. ben asli şartın bu olduğunu söylüyorum, gerisi kişinin tahammül sınırlarıyla alakalı. ama şuna temin ederim ki herkesin bir tahammül eşiği vardır ve çektiği bu sıkıntı yeterince uzun sürerse tahammülü biter. yalnız insanların büyük çoğunluğu amaç olarak sadece adi zevk ve eğlenceleri kabul eder, hayatın -bilinçli veya kendilerine dahi itiraf etmeden- daima bu zevklerin peşinde koşmakla geçmesi gerektiğini düşünürler. bu yüzden bu çoğunluk karınlarını doyurup, kahvede iki çay içip okey döndürdükten sonra eve gittiklerinde sevişebiliyorsa kolay kolay bu buhrana düşmezler.
şimdi böyle bir düşünceniz varsa her şeyden önce kendinize bir amaç yada amaçlar edinmelisiniz. bu amacı size ben söyleyemem; öğretmensinizdir kendinizi çocuklara, doktorsunuzdur hastalara adamakta olabilir, başlarım hastasına öğrencisine deyip mide fesadı geçirene kadar en sevdiğiniz tatlıdan yemekte olabilir. bu amaç hayatınızın doğrultusu olacaktır. bundan sonra ise yapmanız gereken şey bu amaç uğruna mücadele etmek. bakın herkesin hayatında kendi şahsına özel tonla sıkıntı ve aksilikler mevcut, bu sıkıntıların olması mücadele etmeye engel olmamalı. şu hayatta geçmeyen bir şey yok, elbet çektiğiniz şeyler bir gün yalnızca hatırladıkça sövdüğünüz yahut güldüğünüz bir anı olarak kalacak.
son olarak;
"hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen "
devamını gör...

ilginç etimolojik bağlantılar

hamal'ın, hamile ile birlikte tahammülle de kökteş olup tahammülün hamallık anlamına gelmesi ve hamilenin de köken olarak türkçe'de de hamile yerine kullanılan yüklü anlamına gelmesi daha ilginçtir.
edit: anlatım bozukluğu giderildi. bir de biraz karışık olmuş sanki ama sınavlar yaklaştı idare et sözlük.
devamını gör...

intihar etmek

ismet özel'e göre geride kalanlar için ağır bir itham olan ama geride bunu anlayacak nitelikte insanlar olmadığı için yapılmasının anlamsız olduğu şeydir.
devamını gör...
devamı...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim