41.
şimdi şöyle anam benim peder öyle mıç mıç kalabalığı sevmez sağ olsun izole bir çevremiz ve hayatımız var sevgili halacağım enişteciğim ve sevgili cano kız kuzenlerim ileride burayı es kaza görür ve okursanız sizi çok seviyorum iyi ki ailemsiniz. anne tarafında en değerli anneannem ve annemin kuzeni teyzem onun dışında ben sağ onlar bize uzak.
devamını gör...
42.
eskiden baba tarafını seviyordum, farkettim ki baba tarafının elle tutulur bir yanı yok, boş muhabbet. anne tarafının kıymetini yeni anlıyorum.
devamını gör...
43.
ikisi de değil. akrabasızlık.
devamını gör...
44.
anne tarafından birkaç kişi baba tarafından birkaç kişi. kalanın köküne kibrit suyu.
devamını gör...
45.
baba tarafımdaki herkesin ya beşiktaş ile ya da chp ile kafayı bozmuş olması dolayısıyla anne tarafı dediğim versus.
devamını gör...
46.
eskiden baba tarafı diyebileceğim versustu ancak şimdi bakınca al birini vur ötekine.
devamını gör...
47.
aynısının lacivertidir yani bende öyle hihihi.
devamını gör...
48.
benden uzak allaha yakın olsunlar şayet bir allah varsa .
devamını gör...
49.
baba tarafıyla daha iyi olanı daha hiç duymadım.
devamını gör...
50.
benim anne tarafım dayımın çocukları icin baba tarafı. benim baba tarafım halamın çocukları icin anne tarafı. haliyle aynı insanlar; iyiyseler herkese iyi, kötüyseler herkese. bu gruplandırma hep saçma gelmiştir.
devamını gör...
51.
tabii ki kendi tarafım. akrabalarla ilişkilerimi minimize etmekle çok doğru karar verdiğimi düşünüyorum.
devamını gör...
52.
ilerde oğlumun çocuğunun benimle ilgili olumsuz bir şey yazmasını istemediğimden genelleme yapmayalım, baba tarafının iyisi tadından yenmez diyorum.
devamını gör...
53.
baba tarafı; tanrının laneti
anne tarafı: yüce rabbimin bir lutfu.
anne tarafı: yüce rabbimin bir lutfu.
devamını gör...
54.
küçükken baba tarafı bir çocuğun en istemeyeceği ortamı verirdi, kardeşler bir araya gelince sadece kavga olurdu. hep nefret görürdük, hiç bizlik bir durum olmazdı, bu sebeple canımız sıkılırdı yapacak bir şey olmadığından ve hatta bir ara evin içine girip dışarıdaki kavgaya "nerdeyiz biz, ne bu" dercesine baktığımız olurdu. sonra zaten "ne zaman gideceğiz" demelerimiz başladı, daha sonra da "bizi anneanneye bırakın, siz gidin babaanneye" der olduk. hala, amca ve çocukları gibi insanlarla ilişkilerimiz kopuktu. bayramda bile zor gelirlerdi, senede 1 görüşmemizden bir şey anlamazdık biz de. varlığına alışmadığın insanın, yokluğu da pek hissedilmedi.
anneanne ortamı ise şöyledi; karakteri birbirine hiç benzemeyen ancak yanyana geldiğinde çark dişlisi gibi birbirine tam oturan ve birleşen saçma bir dengeye sahipti. kavgayı, nefreti bırak asla ses bile yükselmezdi, sadece kahkaha lazımsa o ses yükselirdi. ama ona da gerek kalmazdı, çünkü bağırmadan da gülünebileceğini herkes bilirdi, ortamın enerjisi düşük olmazdı ki aksiyon gereksin. 2 gün geçirilirdi, o arada 1 veya 2 gecede kimse uyumaz, sabah kahvaltısından doğru devam ederdi. zorunluluk değildi. sadece insanlar birbirleri ile öyle hoş sohbetti ki, onları görmek, ne olduğunu izlemek; ruhlarını okumak gibiydi. kan bağı olsun olmasın bir ortam ancak bu kadar uğraşsız, sevgi dolu ve güçlü olabilirdi.
sonra ne mi oldu? sadece kar yağdı, şekerler eridi, sular buz tuttu. tüm hatıralar o dönemde dondu. sözün özü: anneanne sonrası dede de ölünce tüm kardeşler miras kavgasına tutuştu, yengeler gelmesinler artık eve dedi, dayılar kız kardeşler pay istemesin onların kocaları var dedi, kızlardan biri lider oldu anlaşma yapmaya çalıştı, öbürü yüze pısırık kalıp arkadan konuştu, öbürü önce satalım deyip sonra satalım dememiş gibi sattılar baba evini diyerek ağlayıp dayılarla kanka oldu, öbürü de payını aldı ne bok yedi bilmem. önce yengeler gazladı sonra dayılar bozdu yani. en acısı da 4 kızın 2 erkeğe gücü yetmedi. değer verilse acayip bir tez konusudur.
neyse bunları özelden soru gelmesin diye buradan anlattım. sonuç olarak küçükken anne tarafı bize cennet gibi gelirken, baba tarafı kesin kez cehennemdi. ancak baba tarafı o kadar güzel bir şey vermedi ki bize, yokluğuna dair pek sancı çekmedik. ancak anne tarafı söz konusu olduğunda, bulunduğumuz yer gördüğümüz manzara cennetten bir parsel ve orada yaşayan mutlu, memnun, birbirini seven, müthiş nahif, mütevazı, efendi ve nezih insanlar gibiydi. bu gördüğün şeyi kaybetmek, hayatta duyabileceğin, dengeni bozacak veyahut dengeni yerine getirtmeyecek en büyük eksiklikti.
sonuç olarak 10 senedir herkesin hayatı ayrı şekillendi ve kişiler her ne yaşadıysa, bunu yalnız deneyimledi. paranın bozması mevzusu da var tabii. o sebeple tekrar görüşün falan diyecekseniz, demeyin. meleklerin içine adeta şeytan girdi. sadece daha önce söylemiştim, şunu söylemek istedim: yeri geldi mi babamın tarafı daha iyiymiş, en azından birbirlerini sevmiyor, hatta nefret besliyor ve bunu da saklayamayacak kadar net olup kavga çıkarıyorlardı. 1, 1 daha 2'ydi yani. anne tarafı sonradan gördük ki, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demiş sinsilerden ibaretti. en acısı da bunu çözecek anahtarı bize vermemeleriydi.
hangi tarafta olmak isterdin diyecek olursan anne tarafı derdim, çünkü en azından mesele paraya gelene kadar her şey mükemmeldi. baba tarafı gibi rezilliğin her türlüsünün bulunduğu bok çukurunda olmak istemezdim. hayat çok enteresan gerçekten. her şey çok daha farklı olabilirdi. seçimlerimizle.
anneanne ortamı ise şöyledi; karakteri birbirine hiç benzemeyen ancak yanyana geldiğinde çark dişlisi gibi birbirine tam oturan ve birleşen saçma bir dengeye sahipti. kavgayı, nefreti bırak asla ses bile yükselmezdi, sadece kahkaha lazımsa o ses yükselirdi. ama ona da gerek kalmazdı, çünkü bağırmadan da gülünebileceğini herkes bilirdi, ortamın enerjisi düşük olmazdı ki aksiyon gereksin. 2 gün geçirilirdi, o arada 1 veya 2 gecede kimse uyumaz, sabah kahvaltısından doğru devam ederdi. zorunluluk değildi. sadece insanlar birbirleri ile öyle hoş sohbetti ki, onları görmek, ne olduğunu izlemek; ruhlarını okumak gibiydi. kan bağı olsun olmasın bir ortam ancak bu kadar uğraşsız, sevgi dolu ve güçlü olabilirdi.
sonra ne mi oldu? sadece kar yağdı, şekerler eridi, sular buz tuttu. tüm hatıralar o dönemde dondu. sözün özü: anneanne sonrası dede de ölünce tüm kardeşler miras kavgasına tutuştu, yengeler gelmesinler artık eve dedi, dayılar kız kardeşler pay istemesin onların kocaları var dedi, kızlardan biri lider oldu anlaşma yapmaya çalıştı, öbürü yüze pısırık kalıp arkadan konuştu, öbürü önce satalım deyip sonra satalım dememiş gibi sattılar baba evini diyerek ağlayıp dayılarla kanka oldu, öbürü de payını aldı ne bok yedi bilmem. önce yengeler gazladı sonra dayılar bozdu yani. en acısı da 4 kızın 2 erkeğe gücü yetmedi. değer verilse acayip bir tez konusudur.
neyse bunları özelden soru gelmesin diye buradan anlattım. sonuç olarak küçükken anne tarafı bize cennet gibi gelirken, baba tarafı kesin kez cehennemdi. ancak baba tarafı o kadar güzel bir şey vermedi ki bize, yokluğuna dair pek sancı çekmedik. ancak anne tarafı söz konusu olduğunda, bulunduğumuz yer gördüğümüz manzara cennetten bir parsel ve orada yaşayan mutlu, memnun, birbirini seven, müthiş nahif, mütevazı, efendi ve nezih insanlar gibiydi. bu gördüğün şeyi kaybetmek, hayatta duyabileceğin, dengeni bozacak veyahut dengeni yerine getirtmeyecek en büyük eksiklikti.
sonuç olarak 10 senedir herkesin hayatı ayrı şekillendi ve kişiler her ne yaşadıysa, bunu yalnız deneyimledi. paranın bozması mevzusu da var tabii. o sebeple tekrar görüşün falan diyecekseniz, demeyin. meleklerin içine adeta şeytan girdi. sadece daha önce söylemiştim, şunu söylemek istedim: yeri geldi mi babamın tarafı daha iyiymiş, en azından birbirlerini sevmiyor, hatta nefret besliyor ve bunu da saklayamayacak kadar net olup kavga çıkarıyorlardı. 1, 1 daha 2'ydi yani. anne tarafı sonradan gördük ki, köprüyü geçene kadar ayıya dayı demiş sinsilerden ibaretti. en acısı da bunu çözecek anahtarı bize vermemeleriydi.
hangi tarafta olmak isterdin diyecek olursan anne tarafı derdim, çünkü en azından mesele paraya gelene kadar her şey mükemmeldi. baba tarafı gibi rezilliğin her türlüsünün bulunduğu bok çukurunda olmak istemezdim. hayat çok enteresan gerçekten. her şey çok daha farklı olabilirdi. seçimlerimizle.
devamını gör...
55.
geneli tirt. ama anne tarafi daha az tirt.
baba tarafi eskiden fakirlik zamaninda hic yuzumuze bakmazdi, babam zaten derdi sakin kapilarinin onunden bile gecmeyin bu tirtlarin diye. simdi hepsi abi abi diye arkamizda dolaniyor.
baba tarafi eskiden fakirlik zamaninda hic yuzumuze bakmazdi, babam zaten derdi sakin kapilarinin onunden bile gecmeyin bu tirtlarin diye. simdi hepsi abi abi diye arkamizda dolaniyor.
devamını gör...
56.
ilginç bir şekilde, bu defa taraf olanın bertaraf olacağı versus.
devamını gör...
57.
uzun yıllar anne tarafı olarak ilerleyen fightta artık ikisinin de bir anlamı kalmamıştır.
devamını gör...
58.
iki taraf da ne kadar az o kadar iyi bence. akraba dünyadaki en gereksiz şey, faydadan çok çoğunlukla zarar.
devamını gör...
59.
iki tarafıda severim hepsi iyi insanlar.
devamını gör...
60.
kendi ailemi seviyorum. diğerleri dengesiz oluyorlar.
devamını gör...