birini hiç tanımadan hoşlanmak

işte bunlar hep göze güzel gelmekten. arkadaşlar öyle her gözünüze güzel gelene düşecekseniz, işimiz var. olmaz öyle, bi' tanışın, bi' konuşun... 40+ amcanız konuşuyor burada. boşa konuşmuyorum.

eyvah eyvah, denilecek durumdur.

tanıdıkça soğursun zaten.

kim demiş bilmiyorum kesinlik bilgi ile ters orantılıymış. yani birini tanıdıkça şüpheye düşme ihtimali artıyor oysa aşk kendinden emindir. bu yüzden birini gördüğünüzde hissettiğiniz şey üreme güdüsüdür. yani bizim ne güzel çocuklarımız olur diye düşünmek anlamında.

yanliş yoldur. yola çıkılmadan dönülmelidir. çünkü ona değil kafanizda onunla oluşturduğunuz anılardan hoşlanıyorsunuzdur. muhtemelen tanımaya başlayınca kafanizdaki kişiyle uyuşmadığı için soğuyacaksınız.

tanımadan hoşlanan tanıyınca soğur. tanıyıp hoşlanan bir ömür mutlu olur. *

olabilir aslında. kimse gönlüne zincir vuramaz ya. tanışmak sırası geldiğinde de aşk taçlanmış olur. bazen her şeyi hesaplayarak yaşamak insanları mutsuz edebiliyor. akışına bırakmak da lazım ara sıra.

aslında kafanda kurduğun hayalden hoşlanıyorsun. sonra o kişiyle tanışınca hayalindeki gibi olmadığını görüp bütün büyüyü bozuyorsun.

x kişisinin y kişisine aşık olmasının sebebi onun cinsel ve psikolojik ihtiyaçlarını giderebileceğine inanmasıdır. eğer uzaktan bakınca bunun gerçekleşeceğine inanıyorsa kesinlikle olabilecek hadisedir.

not: hoşlanmak gariptir, kimseye gidip senden hoşlanıyorum demeyin. arafta olan hislerinize göre de hareket etmeyin.

bir gün kafede otururken içeri dünyalar güzeli bir kız girdi. tüm ahalinin oturuşu, duruşu, konuştuğu konu değişirken göz ucuyla da kızı süzmeyi ihmal etmedi kimse. öylesine güzel, tatlı, seksiydi ki tarif edemeyeceğim kadar etkiledi tüm kafeyi. masaların arasında gezdi, kafasına göre bir yer bulup oturdu. tüm kafe erkekleri günebakan gibi oturuşunu ona doğru çevirdi ve birden kızın gözleri kocaman açıldı. yüzünde kocaman bir gülümsemeyle kapıya kilitlendi. tabi onunla birlikte tüm kafe de kapıya baktı ki gelen arkadaşıydı. aynı şekilde şebekçe bir sırıtmayla karşı karşıya geldiler ve şu cümle duyuldu kızın ağzından; ''nörüyon fatma''
abartısız söylüyorum herkesin bakışı önüne, kafası konuştuğu konuya döndü ve bir daha da o yöne bakan olmadı.

demem o ki görürsün, hoşlanırsın, seversin ama tanımadan bilmeden beslediğin bu duygular ona göre çok normal olan ama sana eğreti gelen ufacık bir hareketle bitiverir.

#241521 ne güzel özetlemiş
şu sıralar yaşadığım olaydır.
nağlet olsun böyle sevgi

william shakespeare bu tarz konuşmalara noktaya bence şu cümle ile koymaktadır:

beynim "engelle, engelle, engelle..."

olur elbet. hemen cephe almaya gerek yok. bu işin sonuç itibariyle bir kriteri veya normu yok. kişi duygulara dokunmayı başardığı anda ondan hoşlanılabilir hatta aşık bile olunur. ancak önerim şudur ki, uzakta olmamasına dikkat edilmelidir. mümkünse tabi.

kafan ne kadar güzelse o kadar mümkün. sebebi hayal gücünün mükemmeliği. kriterlerinizi karşılayan birine veya o an için en uygun kişiye yüklediğiniz anlam , özellikle de tanımıyorsanız, çok büyük olur .

dilediğin duygulara fiziksel bir rol bulmaktır efendim.

karşısındaki kişinin görüntüsünün hoşa gitmesi sonucu oluşabilir.

dürtüseldir. üstteki yazarlardan birinin dediği gibi "dilediğin duygulara fiziksel bir rol bulmak" tır.

bana kalırsa fiziksel dürtülere duygu atamaktır.

once in a life time yaşanan bir durum olması kuvvetle muhtemeldir. tadını çıkarın derim. neticede, hem yeni bir duygu deneyimlemiş olursunuz, hemde acı eşiğinizi test etmiş olursunuz.