ülkemizde çok yaygın bir araz.

türkiye’de ortalama bir vatandaşın ülkesindeki sorunlara dair fikri olmakla birlikte bunlara çözüm bulma yükümlülüğünü üzerine alma gibi bir huyu var. hatta bu konuda tutarlı olma gibi bir endişesi de var. bir diğer deyişle; teorik bir yönetim anlayışı, farazi bir liderlik çabası var.

çünkü herkes kafasında devlet yönetiyor. yani mesela, bir şey yanlışsa veya yanlış sonuç vermişse bu yanlışlığa vurgu yaparken hemen akabinde ben olsam şöyle yapardım şeklinde bir düşünce pratiğine sahip. şunu yanlış yaptılar, şöyle yapsalar daha doğru olurdu ile ben olsam şöyle yapardım arasında dağlar kadar fark var.

çünkü ikincisi, bireyi devlet/siyaset/bürokrat, kısacası erk’le empatiye itiyor.

normal demokrasilerde insanlar devlet adına düşünmez, devlet insanların lehine/insanlar için düşünür ve devlet insanla empati yapma yükümlülüğü hisseder.

vatandaş niteliğini haiz kimse örneğin, bilmem kimlerin maaşının bütçede neye tekabül ettiği üzerinden argüman geliştirmez, kendisinin ve genel olarak toplumun refahına bakar ve bunun insani düzeyde olup olmaması üzerinden argüman geliştirir, böyle düşünür.

dünya üzerinde, (çin ve hatta küba dahil) türkiye’deki kadar devlet yanlısı bir halk yok. aslında bu devletçilik yahut devlete tapınma da değil, çok değişik bir versiyon; devletle empati yapma.

tarih boyunca böyle bir şey yaşandığına dair hiçbir şey okumadım. türkiye’de insanların kahir ekseriyeti kafasında devlet yönettiği ve her alanda “ben olsam şöyle yapardım” gibi bir fikri olduğu için artık bu devletle empatiye dönüşmüş durumda.

bu bakış açısını muhaliflik korkusuyla veya devlete kutsiyet yüklemeyle açıklamak çok mümkün değil.

yelpazenin en sağından en soluna kadar aşağı yukarı her kesimde böyle bir kafa var. sürekli olarak devlet empatisi yapılıyor ve en muhalifi için bile bakış açısı halkçı değil bu anlamda.

mesela ortada bir yanlışlık varsa karşındaki kişinin “napsınlar abi, sen olsan napardın” diye bir argüman geliştirmesi çok ilginç aslında. olm ben arazöz şoförüyüm, marangozum, bankacıyım, mühendisim; ne bileyim napsınlar! ben sorunun kendisi ve bunun bana etkisiyle ilgiliyim. benim buna itiraz etmem için kimin ne yapacağına dair tez hazırlamam, ekonomi doktorası yapmam, organize suçlar şube müdürü olmam, vergi muhasebat uzmanı olmam gerekmiyor olmalı.

insanı yaşat ki devlet yaşasın noktasından bu kafaya nasıl gelindi, anlamak çok zor.

bu tür bir rıza imalatı tarihte çok görülmüş bir şey değil. sosyolojik olaraksa aşırı ilginç; çünkü ideolojik alt yapıyla inşa edilmiş de değil.
devamını gör...
okumaya tenezzul etmedim. tek bisey diyebilirim,
volkan konaga dikkat. evet.
devamını gör...
akp için söylemek gerekirse taksici reisin dediği gibi

(bkz: sen devlet misin ulan yavşak)
devamını gör...
yapıyoruz. o nedenle şaşkınız.
devamını gör...
zeki müren'de bizi görecek mi hesabı, peki devlette empati yapacak mı.. vatandaşı ile empati yapamayan "devlet" vatandaşından empati bekleme sorunu yaşarsa , sorundaki payını hesaba katmalıdır. (malum devlet soyut bir kimlik. kimse devlet benim diyemez. ona geçici ve belli koşullarla devlet yetkisi kullanma görevi verenlere karşı sorumluluğu var. hükümet yahut memuriyetle devlet aynı şey değil.)
devamını gör...
devletle empati kurmak mı dediniz? ah, bu biraz karmaşık bir ilişki, değil mi? devlet, kocaman bir aile gibi; içinde türlü türlü kurumlar, bakanlıklar, müdürlükler... her birinin ayrı bir görevi, ayrı bir derdi var. ama itiraf edeyim, bu koca ailenin içinde en çok diyanet işleri başkanlığı'yla empati kuruyorum.

düşünsenize, bir yandan "helal kesim nasıl olmalı?" sorusuna yanıt ararken, diğer yandan "uzayda namaz kılınır mı?" gibi felsefi derinliği olan konularla uğraşmak zorundasınız. üstelik her kafadan bir ses çıkıyor; kimi "hocam, kurbanı mangalda pişirebilir miyiz?" diye sorarken, kimi de "kediyle aynı abdest alınır mı?" gibi hayati meseleleri gündeme getiriyor.
ben de bazen düşünüyorum, bu kadar farklı görüşü nasıl bağdaştırıyorlar? bu kadar farklı konuya bu kadar sakin yaklaşmak mümkün değil.

sonuç olarak, devletle empati kurmak biraz karmaşık bir mesele. ama diyanet işleri başkanlığı'nın işi de kolay değil; her kafadan bir ses çıkarken, bir de benim gibi "empati limitini aşmış" vatandaşlarla uğraşmak zorundalar. belki de bu yüzden, benim gibi vatandaşlara özel bir "empati kursu" açsalar fena olmaz. ne dersiniz?
devamını gör...
ben işi basite indirgedim. devletin tümüyle değil bir birimiyle, diyanetle empati kurmaya çalıştım.
zor iş. başkanı s.oğan'la iftar açacak. mızrağı yırtmadan çuvala sokacak. hamuduyla götürenlere bir bahane bulacak. 385 milyar dolar nakit hırsızlık parasına kılıf bulacak. fıttırır insan. en iyisi kurmayayım.
devamını gör...
x.com/ajans_muhbir/status/1...

beyle mi?
devamını gör...
eğer devleti kendimiz seçebiliyorsak, mümkünse şayet ben isviçre ile empati kurmak istiyorum.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"devletle empati yapmak" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim