düğün

gereksiz bir şey.

az önce en yakın arkadaşımın,bebekligimin beraber gectigi insanın en özel günü. güzel olduğu kadar yorucu olabiliyor.

hiç anlamlandıramadığım şey. düğünün altında kalmayıp bir onun kadar da gereksiz olan "balayı"nda servetler döküp 5 yıldızlı bir otelde pineklemek. düğüne ve balayına vereceğiniz o kadar parayla hiç görmediğiniz bir yere seyahat etseniz keşke diye hep geçiririm içimden. tabi herkesin kendi zevki', orası ayrı.*

gereksiz gürültüden ibaret

iki tane göbekli akraba halay çekecek, önceden takılmış paralar geri alınacak diye uydurulmuş saçmalık türüdür kendileri.
tam anlamıyla açıklamaya kalksam muhtemelen bu ay yetmez...

türk kızı düğün istemez çünkü geleneklere karşı gelerek marjinal olmayı amaçlar. türk erkeği düğün istemez çünkü pahalıya patlar. fakat en marjinal kız arkadaşlarım bile o gelinliği giyerek o düğünlere gittiler. erkekler de bir şekilde ikna olup yapıyorlar o düğünü.

düğünler güzel aslında, uzun süredir görmediğiniz insanları görebiliyorsunuz, sevmediklerinize bakıp bu hala yaşıyor mu lan diyip köşe kapmaca oynayabiliyorsunuz. çocukluk arkadaşlarınız geliyor, asker arkadaşınız geliyor, geliyor da geliyor.

yurt dışında yaşayan yabancı arkadaşlarım düğünlere sıcak bakıyor hem bu saydıklarımdan hem heyecandan hem de bir kereye mahsus yapılmasından.

fakat türkiye'de düğün de gelenek olarak görüldüğünden* uzak durulmaya çalışılıyor.

imkanınız varsa yapın, koca koca adamların kafasına kravat bağlayıp dans ettiğini pek sık göremezsiniz.

sırf küzenlerim diye gidiyorum, ve her gittiğimde köpek gibi pişman oluyorum.

sunucunun yalakalığı olsun
iğrenç sesi olsun
doğaçlama kabiliyeti olsun
şov amaçlı sağa sola koşan çocuklar olsun

herşeyiyle pişmanlık!

coronanın bana tek faydası buydu
onun sayesinde düğünlere gitmek zorunda kalmıyordum.

hoparlörün bass sesleri yüzünden hiçbir şey anlaşılmıyor
kulaklarımı tıkamak istiyorum, ayıp olmasın diye açmaya çalışıyorlar
ben damat olsam evlendiğime bin pişman olurum
böyle evleneceğime ömrümün sonuna kadar yalnız kalırım daha iyi

kısacası : evlenecekseniz yurtdışında evlenin
bunu yapacak imkanınız yoksa hiç evlenmeyin derim

samimiyetsizliğin tavan yaptığı ortam. herkes herkesi süzüyor ve çıkar çıkmaz dedikoduya malzeme ediyor. e içerde yüzüne gülüyordun. iki yüzlü pislikler sizi.

yine başladı kısır döngüye girmiş bulunmaktayız. evet.

gerçek kesit dizisinin, bir taksi şoförü ve saçma sapan dans eden bir ev kızının ilişkisini anlatan bölümüdür.
bir gün kızımız arkadaşlarıyla buluşmaya geç kaldığı için ilk gördüğü taksiye biner. o taksi de sarı bıyık'ın taksisidir. adama yok yere atar yapar,karşılıklı didişirler cüzdanını da takside unutur.
sarı bıyık cüzdanı bulur, içinde kızımızın fotoğrafını bulur ve hemen o yokluğuyla aşık olur.
gidip cüzdanı verir, günlerce sapık gibi kapısında dolanır ve sonunda kızımızla sevgili olurlar.
bir gün kızımızın bir komşusu çiftimizin olduğu cafe'ye gelir ve çifti görünce, sipariş verdiği çayı bile içmeden kalkıp kızın anasına yetiştirir ruh hastası.
kızın ailesi istememektedir. sarı bıyık'ın durumu iyi olmadığı için düğün yapamaz çünkü.
neyse bir şekilde evlenirler. nikah olur.
*
evlenirler ama sarı bıyık düğün yapmadığı için, altın varaklı kızlarının evde turşusunu kurmaya devam etmek niyetindedir aile. kıza gelinlik bile giydirmezler.
**
düğün gününde damat beyimiz aileye "ben düğün yapıp milleti doyurmak yerine, evime harcarım o parayı" der .
aile de kızlarını alır götürür.
bizim akıllı bıdık sarı bıyık da madem kızı vermiyorlar ben de boşanma davası açarım der. planını tam anlamadım ama amaç sevdiğine kavuşmaktır.
fakat aile tepki vermez.
*
ali (sarı bıyık) de sonunda davasını geri çeker aileyle konuşmaya gelir.
verin karımı götüreyim der.yine alamaz.
aradan bir yıl geçer.
arkadaşı da der ki sen bu kızı kaçır. "bizim köyde boş ev var orada takılırsınız" der. bir sene sonra ama. *
manyak ali de gelip akşamın erken vaktinde herkesin gözüne sprey sıkıp bayıltır ve kızımızı kaçırır.
sonra da ömür boyu mutlu yaşarlar.
kimse ölmedi ne güzel değil mi?
*

kimseyi karıştırma, kendi bildiğini oku, hızlı hareket et (işlerini çabuk bitir sallanma manasında). bunları başarabilmen için yanında duracak en azından karışmayacak bir partner bul. sorunsuz çıkamazsın, çünkü herkes konuşacak. her şey bittiğinde çift olarak kalınca kimsenin de umurunda olmayacaksınız. onlar boş boş konuşurken sizde hayatın tadını çıkaracaksınız. ben böyle yaptım iyi ki yapmışım.

hayatın boyunca görmediğin ne kadar akraban varsa bir arada tanıştığın şapur şupur öpüşmek zorunda kaldığın aktivite. son gittiğim fena değildi ama genelde kötüdür. iki tane iyi geçmiş eğlendiğim düğün sayabilirim. onlar da yakın akrabalarımın. ama tam anlamıyla bir felaket geri kalanlar.

henüz düğün yapmadım ama, uzaktan da olsa üşendiğim şey.

gereksiz abartı : birkaç tane akraba gelip eğlenecek diye maddi ve manevi yönden zarar

bazı yörelerin adetleri ve toksik kültürleri nedeniyle zaman zaman maddi manevi eziyet olsa da, genel itibariyle faydaları yadsınamaz bir olgudur.

başta kendi düğünüm olmak üzere düğünlerde gördüğüm şey, hayat kavgası içinde kaybolmuş ve birbiriyle görüşemeyen birçok insanın görüşmesine vesile olması ve bir araya getirmesi.

düğün ve cenazeler bu minvalde insanlar arasındaki mesafelerin kısalması, araya giren buzların bir nebze erimesine katkıda bulunuyor. en pragmatist bakış açısıyla bile baksak, bu ecnebilerin "network" dedikleri olayı diri tutuyor.

benim lisedeki arkadaşlarımla kısmen de olsa tekrar görüşmeme vesile olmuştur en basiti.

düğün özelinde, bu işin temelinde takı töreni olduğu açık. takı merasimi dediğimiz şey uzun soluklu bir altın gününden fazlası değil. ama o altınların evli bir çifte olan faydası tartışılmaz düzeyde. bu faydayı bizzat tatmış olarak eskiden saçma bulmama rağmen, özellikle durumları pek iyi olmayan çiftlere imkanım düzeyinde fazla fazla altın takmaktan hiç gocunmam. bu takı merasimi başlı başına toplumsal dayanışmadır.

burada takılan takıları bir mikrofonla dillendirmek ve o bunu taktı şu şunu taktı dedikoduları gibi çiğ hareketleri ayrı tutmak lazım. bunlar maalesef yanlış hareketler.

bunun yanında insana manevi bir güç verdiği bir gerçek. kız almaya giderken 3-4 araba sessiz sedasız gider geliriz diye düşünürken bir anda 30 40 araba sokağa girip, çevredekilerin iyi dilekleriyle evden gelin almak, insana bir topluluk olduğunu, birlik ve beraberliği hissettiriyor. cenazeler, cuma ve bayram namazları da böyledir. insana yalnız bir birey olmadığını, aynı yolun yolcusu, aynı komunitenin parçası bir topluluğa mensup olduğunu hatırlatır.

velhasıl, güzel bir düğünle iyi bir takı hasılatıyla, insanların iyi ve hayırlı dilekleriyle başlamış bir evlilik birkaç sıfır önde başlıyor.

sıkıntı düğün değil, gelin ve damadın suyunu çıkaran, maddi anlamda dibi gösteren, eleştiri ve dedikodu temelli yaklaşıma sahip zararlı kültürel yaklaşımlar sorundur.

çocuklarını evlendiren insanların bunun üzerine düşünmeden hareket etmememeri lazım. bu hepimizin boynunun borcu. zorlaştırmayın, kolaylaştırın diyen bir dinin mensubu insanların "elalem ne der" diye düşünerek damattan kilolarca altın istemesi, görece düşük takı takanları ayıplaması, çiftin ekonomik gücünün üstünde düğün organize ettirmesi, gelinin saçından, kaynananın başından, damadın gömleğine kadar eleştirmesi büyük bir yanlış olmakla birlikte, evliliğe de zarar verir.

bu konuda ailelere iş düşüyor.

hem ucuz hem güzel olabilir. buradan bakabilirsiniz: bakbialsat.com/blog/10-ucuz...

düğün, kendi çiçeklerinizi kokladığınız bir cenaze törenidir.

olsa da oynasak.

türk erkeğinin manevi intiharı ya bu lanet.

bayat pasta terli yüzler oynamaktan şişmiş ayaklar kızaran acıyan eller iki kişi bir eve girecek diye yapılan tuhaf bir gelenek sonra ödenen borç ise cabası