#1602782
elemanın sesi hafiften feyyaz yiğit e benziyor.. aha dedim patlicak muhabbet.. böyle böyle.. daha yaşayacak mısın bizi bıkmadın mı sıkılmadın mı diye diye sonuna geldik kaydın.. sonra dedik eee oğlum bu bildiğin şiir dinletisi çıktı.. üstüne dize tanımlamalar.. birde bilale anlatır gibi açıklıyorlar.. ama bekliyorsun bir yerde patlayacak yayın böyle haaahaha hihihiihh diye yarılıcaz.. yayının değil herifin ses tonunun yalancısıyız.. sözlük radyosunda iş yapar mı bence yelken açılmalı.. denemeden bilinmez.. ama keyifli idi.. bir daha dinler miyim.. kesinlikle dinlemem.. bizim için ters köşe oldu..
devamını gör...
mevzu derin bi çay verin önce. yüreğimize şiir serin işte böyle. bir şiiri anlamak bir şairi anlamaktır, kafiyelerle kabuk çektiği yaralarına dokunmaktır. her dizenin kendine özgü bir acısı vardır. bir şiiri anlamak o acıyı tekrar yaşamaktır. şairler yaralarını kelimelerin arkasına gizler ve onları ancak şiire bakınca kelimelerden fazlasını görenlerin göreceği şekilde yerleştirirler. işiniz zordu dostlar fakat yaptınız. bir şairi anlamakla kalmayıp anlattınız bir de. emeğinize yüreğinize sağlık devamı gelir umarım. sizi dinlerken aynı masada oturup dertleşiyormuş gibi hissettim. şiirler anlatılmaz derdim hep, anlatılıyormuş ya la! onu bırakın da ben niye efkarlandım?

evet sonuna kadar dinledim müthiş bi iş olmuş. o sohbeti ve samimiyeti hissettim gerçekten. tekrar yüreğinize sağlık.
devamını gör...
erdal baksır production "şer" ile sunar.
gecenin konusu: kerhane

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


para karşılığında gerçekleşen cinsel birlikteliğin mabedi. ilk deneyimlerin havana'sı. iki asır önce kültürümüze giren bu kavramı, tekinsiz biçimde dışa vurmak yerine kontrol altına almak için açılan yerlere biz "genelev (kerhane)" diyoruz.
zamanın padişahı olan ikinci abdülhamit'in izniyle galata'da açıldığı bilinen genelevler resmiyette ilk gibi görünse de yerel tarihi bundan yaklaşık bir asır daha öncesine gitmektedir.
cinselliğin tarihine girmeyeceğim elbette ama bu dürtünün bu denli insanı ele geçirmesi ve bunun bir iş kolu yaratması konumuz olacak. bu konuda benim başlığı evriltmek istediğim nokta erkeğin egosu elbette. cinsel dürtü ile tetiklenen bu arzu ve istek, çağlar öncesinden süre gelen erkek hegemonyasının sonsuz dayatmasından sadece biri.
erkek, tarihten günümüze kadar bastırdığı bu dürtüyü, tekinsiz bir şekilde dışa vurmasın, insanlar azmasın, cozutmasın diye alınan bu tedbir kesinlikle tam yerinde olmuş.
ama kaçırılan nokta şu ki toplum olarak genelevlere sadece cinsel ihtiyacın karşılanması olarak bakıyoruz. ismini bile bilmediğim bilim adamlarının yaptıklarını düşündüğüm araştırmalara göre bu şekilde gerçekleşen bir cinsel birliktelikte bile kişi bilmese dahi olay sadece seksten ve orgazmdan ibaret değil. kişinin duygusal, zihinsel ve sosyal doyumunun bir uzantısıdır. tam burada "id" ile gelişen ego ve süper ego'nun doyumu söz konusudur.
freudder ki sağlıklı veya hastalıklı hiç fark etmez; konu cinsellik olunca, hepimiz sadece birer ikiyüzlüyüz.
sence de öylemiyiz erdal?
devamını gör...
çok farklı şeyler konuşmayı umuyordum. evet, şeyler. fakat folloşcuğumu bu feminizm batağından kurtaramamanın acısını yaşıyorum bu akşam.* ilk psikolojik roman: eylül. ilk tarihi roman:* cezmî. ilk polisiye roman: esrâr-ı cinayât.* ilk erkek feminist: folloş baksır. bugün, takipçilerim 89’dan da aşağı düşecek.*

freud’lu soruya geldiğimizde sevgili baksır… öyleyiz öyleyiz. maalesef öyleyiz galiba. bilemedim ki şimdi. ben de bir iç çatışma içerisindeyim baksır. bu, dış görünüşe önem vermeyik deyip yine de etkilenmeye benziyor. tabii içimizde cinsellik var diye sevişmeli sevişmeli başlıklarla da kafa şişirmemek lazım, sıkıyor azizim, sıkıyor; bunaltıyor inanabiliyor musun yahu!

neyse bu sefer konuyu dağıtmayalım. yaşar bir ilke imza atsın bakalım. deneyelim.

yalnız baksır, tarih bilgine güvenemedim. o, bir asırdan da iki asırdan da fazladır. kandırmayalım kendimizi. ciddileşmeyeyim diyorum da sen de baksır! allah allah yani! neyse, erkek hegemonyasına gelene kadar baksırcım, yani en azından senin söylediğin yönden gelene kadar; kerhane’de şerhane’de kerleyen şerleyen kadınların ne kadarının ne kadar istekli olduğuna değinmem gerek. sonra seve seve yapanına, herkesin hayatına kimse karışamaz da derim ben örneğin.*

hem isviçre’li bilim adamlarına selam olsun. büyük işler yapıyorlar vesselam. ama ben her gördüğüm şeysiye asker selamı çekersem duygusal falan olmaz o. kandırmayalım kendimizi. super egoma da selam söylemek istiyorum başlamışken. bir de bulgaristan’dan kuzenim selam istemişti, müsaadenizle ona da buradan selamlar!

mabed’e takıldım, havana’ya bayıldım. sen ne dersin hassas?*
devamını gör...
kaçak yayın deneme birkii.*

nutkum tutuldu erdal! folloş ciddili yazarken seni konuyu tiye alman inceden bir dokundu yine de. çünkü bu, hassas bir konu!

başlıklarda toplanmak deyince aklıma buradaki müzmin konu "deemeelerde fingirdeme" geldi. her ne kadar sanal ortam olsa da aslında burasıda kimileri için sanal kerhane değil mi?

istek konusuna gelecek olursak, sanırım oradaki ya da dışarıdaki çoğu kişi için bu önemli değil. oradaysan yap işini geç(!) sonuç olarak canımız türkiye'mizde kaç kişi sevdiği işi yapıyor ki!?*

önemli olan bu dünyamızda her zaman errrkeğimizin* gönlünü hoş tutmak. e bu da küçük bir gösteri olduğundan, tamamen erkeğin egosu ile alakalı bir güç gösterisi yani...her ne kadar yüzyıllar,milenyumlar gelmiş geçmiş olsa da,bu düşünce bizden kolay bir şekilde ayrılacak gibi durmuyor.ne dersin hemcinsim lark?
devamını gör...
kerhanenin tamamen erkek egosuna ve anlık '' seks ihtiyacı'' na göre hizmet ettiğini söylemek yanlış olmaz, kerhaneye giden kadın yoktur, kadın zaten hep oradadır, ''ihtiyacı'' karşılanan, kadın değil erkektir, tatmin olur ve gider, bir gelenek haline gelmiş olsa da, kocaman bir '' tatmin sektörü'' olduğunu söylemek yanlış olmaz. parayı veren hep düdüğü çalmalı mı sahiden?
devamını gör...
peki para burada sadece hazzın satın alınmasını mı sağlıyor sayın lark? ınsanın dürtüsü bunu tetiklerken bize öğretilenlerin dışında ve ötesinde- yani başlangıç ayarlarımızın geldiği noktanında ötesinde bir şeyler olması gerekmez mi?
bu arada para=çalışmak olarak bakarsak ve burada para bir mübadele aracıysa evet parayı veren düdüğü çalmalı. ışin içine duygu gimediği sürece para ya da x mübadele aracı her zaman dünyaya hükmetti.
ve tatmin sektörünün (turbo hürmetli freud abimizin dediği gibi kendimize bile söyleyemediğimiz dolayısıyla dillendirilmeyen) kadınlara hizmet sunan tarafı da mevcut.
o değilde insan insanı komikler mi ! biz nereye düştük ! ne bu tantana sayın po?
devamını gör...
kaçak mı yayın? wow wow wow!

tutuk hassas nutkum. folloşlar da ciddi yaza-bilir-ler!

komikler mi… lütfen. rica edeceğim. ancak ben de böyle doğmuşum folloşcum, ni’yapabilirsin ki. heh şu şey vardı baksır, bizim paint it black. hep eğlenecektik bu başlıkta ama ben hep hüzünlendim. bugün agam bizimle eylenir ancak. sen bana edebiyat yapma dersin, alt tarafı cemal süreya’dan bir dize okumaya çalıştık; şimdi gel gelelim mübadele araçları, aman efendim küba’daki komünizm*; hayvan çiftliği, burma günleri bilmem ne! freud’u severiz ama. c.g’yi de.* parayı veren düdüğü çalar meselesine geleceğiz baksır, hele hele, sen bekle… biraz deyişiğim.

şşşşşş
devamını gör...
ah erdal hüzünlü kekim.*
ağam bizimle her ne kadar eğleniyor olsa da ben buraya bütün gün kitap karıştırıp, beynimi bilgiler ile doldurup geldim.niye? niyee? goy goy yapmaya mı? yoo bayım,yoo! kafamı açmaya, kafalar açmaya geldim ama yok! zaten hep bizde birileri engel oluyor. ya başörtüler ya da başı örtülüler!*

hasılı konu nasrettin hocanın düdük meselesinden öteye gidemiyor zaar.*
devamını gör...
kadın bedenini bu kadar teşhir eden, bu kadar satın alabilen, küçük gören, bir mal gibi kullanan, başka neresi vardır, kadın istemiyorsa çalışmasın kerhanede dediğinizi duyar gibiyim fakat orada zorla çalıştırıldıklarına, kaçmaya kalktıklarında öldürülesiye dövüldüklerine şüphem yok. kerhane, kirhane aslında belki de, ruhları kirli insanlar bedenlerini özgürce kullanmaya, seksle arınmaya çalışıyorlar belki de. kim bilir ?
devamını gör...
ıster zorla ister memnuniyetle kullanılsın, ben her halükarda bu işi metalaştırmaktansa biliş düzeyinde tutup daha duygusal bakacağım. ışin sosyokültürel yanları da var elbet ama tc simülasyonunda işe realist bakmak hayatta kalmak için önemli bir unsur. evet ortada doyurulması gereken bir dürtü var. ve bu dürtü toprak kendini dölleyemeyinceye kadar bitmeyecek.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

erdal baksır production "tatlı tatlı" sundu
kırmızıya bakın, siyah kalın.

(bkz: canımıznezamanisterse)
(bkz: kafamızanezamaneserse)
devamını gör...
erdal baksır production "zorla" sunar.

gecenin konusu "bir intiharın anatomisi"

unutmak ve kaybetmek üzerine…

önce hangisinin nimetinden bahsetmek gerek bilemedim. bir tarafta ağır ağır havada dolaşıp yüreğinize bir kasvet sindiren kaybetmek! diğer tarafta ise sıra size geldiğinde kim olduğunuzu anlatmak yerine pas geçmek.

unutan, ne unuttuğunu bilmediği için kulağa hoş gelir başta. hatırlarsa bilir ki; iyi olduğu kadar kötü de anısı vardır her yaşta. sevmekten ve özlemekten muaftır unutmak sonra. bazen herkesin istediği ama şartların el vermediği şekilde başlangıç ayarlarında hayata tutunmak.
ama unuturum, ama unutamam orası bana kalsın!!
boynunda ilmekle dizlerin yere değerken bence boğulamazsın!!
sizden son bir ricam var bir kere olsun aynaya bakın yerli yersiz..
ve sorun kendinize “kimiz ulan biz”


önce kaybetmekten başlamak istiyordum oysa. bir olumsuzlamadır kaybetmek önce. düşünce olarak ne kadar kullanılırsa kullanılsın, doğum mucizesi durana kadar kaybedeceğiz. lanetler ve nefretler edeceğiz ona. kinimizi kusmak için bazen bile bile kaybedeceğiz çünkü aciziz ve bunun asla farkında değiliz. yarını bilemez, dünü göremez ve bu günü yaşayamadan çeker gideriz. gülüşlerimiz mutsuzluğu hatırlayana, bakışlarımız zavallı bir ruha çarpana kadar diretiriz yaşamaya..kaybettiysek ya ağlarız gözyaşımız aynadan seker, ya da ağlayacak g*t yoktur kimisinde, onun da başı yastığa, gözleri tavana değer.
olumlanabilir de kaybetmek sonra.. deneyim, tecrübe falan feşmekan..
bir de bu anasını sattığımın hayatında bir kere tecrübe edilecek bir şey var ki ah’larla önünde eğil.


kolay değil!
kolay değil!

kaybettiklerime üzülmem ben, kaybetmeme değmeseydi kazanırdım ben.
ben son kez kaybedersem yerime başkaları üzülür zaten..
devamını gör...
"doğal" bir production akşamı. her zamankinden daha doğal. duygularımı açık etmekten *köpek gibi korkarım. bu yüzden her şeyi her yere ingilizce yazdım ben bu sözlüğe kadar. bugün folloş habersiz yazmış, diyor sen de yaz. silinmek üzere olabilir. kaybetmek işimiz. en çok da kaybetmek kazandırdı galiba bana. adam oldum. çoğunun olmadığı olamayacağı kadar. keşke adam olabilseydik. insan olabilseydik. ne kadar zormuş be dedirtiyor, ne kadar zormuş kin beslememek. her surete kin kusmamak ne kadar zormuş. soldier of fortune çalıyor şimdi, bir eziyet akşamı, biraz mazoşist, biraz kahve. sigaralar dudaklarıma aşık. gönlüm kaybetmelere aşık. zihnim ölümlere alışık. ruhum bulaşık, en bulaşık. bulaşıklığı bulaşıklıklardan temiz ancak. öyle de kirli...
devamını gör...
madem ki gecenin konusu'' bir intiharın anatomisi'', sınıfta kalacağımızı bile bile derse başlayalım o halde.
intihar nedir, kendi fişini kendin çekmektir, canının alınmasını bekleyememektir, ki alınacaksa...
ölümden kaçmanın tek yolu ölmektir. ben bunu nilgün marmara' da anladım... ölümden kaçamayacağını anlayınca kendini öldürüyordu insan.
geçen şöyle bir şeyi düşünerek irkildim, biz şimdilik yaşayanlar, ölenleri kıskanıyorduk, ya ölenler de bizi kıskanıyorsa? kimin hangi tarafa geçeceği belli olmuyor... bir intiharı edene kadar insan kaç kez yaşamaya çalışmıştır, sayabilen yok!
intihar, mülksüzlüktür, aidiyetsizliktir, gidiş biletidir, son seferdir, kırılan bir nesnenin bir daha aynı olamamasıdır, atılan bir tokadın sesidir, intihar, yaşamın soyadıdır. bence...
devamını gör...
zor bir konu seçmiş folloş abim. izninizle birkaç kelam da ben etmek isterim.

herhangi bir canlıya zarar vermekten ölesiye korkuyorum. buna karşılık, sanırım, intiharın eşiğine zor ulaşacak insanlardan biriyim. anlayamıyorum şu anda, ne kadar düşünürsem düşüneyim bu psikoloji ile empati kuramıyorum. bu denli tükenmek/tüketmek, vazgeçmek, değer görmemek nasıl olur, bilmiyorum.

hiç acımaz mı gerçekten canları intihar edenlerin? gerçekten gözükara insanlar mı? ölüme bile gözlerini kırpmadan gidecek kadar?

ihtimaller hiç mi heyecanlandırmıyor, bu kadar mı karanlık artık gelecek ve geçmiş? ufacık bir motivasyona değer hiçbir şey kalmamış mıdır?...
devamını gör...
hayat sorgulatan konu.*

kimi olayın duygusu bilinir,kimisi belki tahmin edilebilir..ancak bazılarını -nereden bakarsak bakalım- idrak edemeyiz. hele ki bu olay bir yakınımızda olunca..*
bakış açısı değişir ve farklı bir yerden bakarız.içinden.

bu bizim mi yoksa olayın mı yapısı ile alakalı? her ikisi de olabilir. içinde olmadığımız mevzuyu sadece tahmin edebiliyoruz,peki ya başkasında kendini düşünmek?..

işte burada gerçek düşünceler çıkıyor ortaya, daha iyi anlayıp, o oluyorsun. bana neler oldu da bunu yaptım? ya da artık neler oluyor da insanlar bunu daha rahat(!) bir şekilde yapar hale geldi..

tahmin etmek mi,en kolayı.
nasıl olsa karşı çıkacak kimse yok artık karşında.
peki cevapları kimden alacağız?

*benim de kendi içimde o olacağım biri vardı,hem de hiç kolay değil. seni çok iyi anlayabiliyorum..
devamını gör...
erdal baksır production "grev"le sunar.

gecenin konusu: "açlık"
"var etmek ve tüketmek üzerine"
edit.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


ihtiyaç duyulan fakat ulaşılamayan herşeye açızdır.
bu satırdan itibaren tanım sadece klavyeyi elimin altına almaktan ve sorulardan ibarettir.

en büyük sınavımız değil midir bu açlık? en büyük ihtiyacımız değil mi? ya merakın ve keşfedilen, hatta olan, oluşan her şeyin başı?. oluşumun bile sebebi olamaz mı hatta.
evvett..!! olmanın en büyük sebebi açlıktır. belki o ilk organizma acıkmasaydı “olmaya”; olmazdık hiç birimiz. yazamazdık oraya “buraya” mesela. ya da açlıkla oldurduğumuz her şeye isim vermezdik yerli yersiz.
kimiz biz ya!?
kimdi o ilk organizma da bizi oldurdu ulan!?
bu ne cüretttttt.
açlıkla merak ediyorum da bu başlığı üzerime yıkıp gidenlere karşı bir dışa vurum yaşarken kimi suçlamamız gerekiyor?
ilk soru “o biri mi?”
ikinci soru “kaçta, hangi, ne ile, niçin, nolmuş, kimi, nerede, nasıl, ne zaman, kimden,neyi, ne belli,neye, kim?
iyi dileklerle kutladığımız ve her ölümü şükranla andığımız yaşamsal bilimum açlık bizim başlangıç ayarlarımızda mı var peki?
peki bilginin ve sevginin açlıktan muaf tutulmasının ardına saklanan o güruha ne demeli?

naif bir sesle başlayıp bizi kendimize getiren dr.dre’ye, “smoke weed everyday” diyen doggy’e, gitmekten korkmayan lisbeth’e, yeşilçamın bütün mutlu sonlarına ve sevişmeden uyumaması gereken füsüna ithafen…
kapak yapımında emeği geçen erol egemen ve folloş baksıra teşekkür de etmek gerekiyor dimi yaptıranlar genelde teşekkür ediyor?
devamını gör...
maksat var etmek ise, işe yok olmak ile başlamalıyız!
acıkmadan doymaya çalışmazsın.*

kelime etkisi dediğimiz şey bu olsa gerek. hani üşümeyi düşünürsen üşürsün gibi, açlık diye diye acıkmaya başlamak..

insana acizliğini, bir şey yapması gerektiğini ve bunun sonucunda alacağı hazzı vadediyor.
az bir şey değil bu, yaşama dürtüsü demek, medeniyet demek, ilerlemek demek. hiç kimsede 'daha fazlasını isteme' açlığı olmasaydı acaba hangi halde olurduk? burada ve birbirimizden haberdar, eşyalarımız, yemeklerimiz ve gezip gördüklerimiz.. hangisi?
açlık olmasaydı nostalji diyerek -kimi zaman özlem duyduğumuz şey dahi olmayacaktı.
iyi ki varsın açlık!

ve artık elimizde olanlara da doymuş bulunmaktayız.
o halde bir makarna suyu da sen koy.
devamını gör...
açlık canlıların karşı koyamadığı, alt edemediği, en güçlü ihtiyacından, güdüsünden başka nedir ? insan karnı doyunca savaşını bile durdurabilir. ihtiyacı karşılaşınca aklıselimleşir. o ihtiyacını karşılayana kadar aklında hep o vardır artık.
açlık, tok olmayı anlamak için yaşanması gereken bir safhadır kimine göre de.
grevler de buna benzer, bir şeyi boykot etmenin en sert ve en kolay yolu karşı tarafın ikramını geri çevirmektir, yememektir. bak, senin yiyeceğini yemiyorum, o olmadan da yaşayabilirim, demektir. zaafsal boykottur.
açlık, insanın hayatta kalması için gereken bir boşluktur. acıkması gerekir ki bir daha yiyebilsin ve yaşamaya devam edebilsin, her gün, her an tok olan biri yiyemez, ve patlar, ölür. devamı yoktur çünkü.
açlık bastırılması en kolay duygudur.

ve sözlerime tevfik fikret' in han-ı yağma isimli şiirinden şu dizelerle veda edeyim;

yiyin efendiler, yiyin; bu han-ı zi-safa sizin;
doyunca, tıksırınca, patlayıncaya kadar yiyin!
devamını gör...
erdal baksır production "ecel" ile sunar.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

gecenin konusu: "ölüm"

"kaybetmenin anatomisi"

yolun en başını bilmezmiş gibi böyle çetrefilli konulara salça olurken nereden başlamam gerektiğini de bilmiyorum. ölüm bir çok gerçeği ve bu gerçeğin öznesi olan hayatın önemini yüzümüze en sert şekilde çarpan gerçektir. çok gerçektir. klişeleşmiş romantik cümlelerden sıyrılmaya çalışırken ölümün romantik bir son olduğunu söylemeden geçmek de acımasız olur sanırım. kaskatı bir beden, ani bir beyazlama ve soğuma. bu semptomlar ortalama bir insan evladına bir şeylerin ters gittiğini anlatsa da, ardından gelecek gürültü ve ağıtlardan habersiz bir şekilde özlemeden, görmeden, bilmeden kısaca yok olarak bir son vermek. ve bu sona da bir isim vermek gerek.

dahası insanların ölüm yokmuş gibi yarışması, koşarken yolundaki her çiçeğe basması. gerçekten çok acınası. kimsesizlikle meşgulken bile ölebilirsiniz. ve pişman olmadan, ardınıza bakmadan yaşamanın tadını almadan ölebileceğinizi unutmayın. sevdiğiniz sevmediğiniz herkese sarılın, sevdiğinizi söyleyin.
ölecekmiş gibi yaşayın.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"erdal baksır production" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim