evlilikteki en büyük sorun

eşler birbirinin yanında rahatça ve özgürce osuramiyorlarsa o ilişkide büyük sıkıntı var demektir, evlilerse evliliklerini, sevgililerse ilişkilerini gözden geçirsinler, psikolojik destek veya aile danışmanından acilen yardım alsınlar.

eşler birbirinin yanında osuruyorsa o ilişki yerine oturmuş demektir

kadının sağır, erkeğin kör olmamasıdır.

kadın duymazdan gelemez, erkek görmezden gelemez.

tahammülsüzlük ve saygısızlıktır. sadakatsizlik zaten karşıdaki kişiye saygısızlıktır keza yalan da aynı şekilde.

mutsuz olan bir kadını mutlu etmek amacıyla öptüğüm için eşime hesap verme gibi saçma sapan bir zorunluluğumun olması.
insanlık ölmedi ölmedi.

bir insanla gönül bağı olmadan o insanla parası için evlenmektir ya da başka sebeplerle evlilik yapmaktır.

evde sürekli bir adamın dolanması. korkunç.

iletişimsizlik.

evliliğin kendisidir.

şans kardeşim şans. bu erkek için de kadın için de eşit şartlarda makus bir talihin tecellisi.

daha ne istediğinin farkında olmayan kişilerin evlenmesi , sorunlarına ailelerini de katmaları, düzelir diye çocuk yapmaları, özel hayatın gizliliğine ve kişisel sınırlara saygı duymamaları yeri geldiğinde ara vermesi bilmemeleri... say say bitmez

evlilik....

evleneceğiniz kişinin ailesi.

bu en küçük yapı taşları hem evlilik öncesi hem evlilik sonrası başlı başına en büyük sorundur . evlilik arifesinde olan bir arkadaşım var mesela. "ulan whis sırf nişanda doğru düzgün çeyiz götürmedik diye kızın ailesi benim hatunu kartuş doldurur gibi doldurup üstüme saldı. hatun daha mağazaya girer girmez abisi bunu bana sar" diyormuş.
"çok geç değil hala dönebilirsin bu yoldan abisiii" diyorum. çocuk elini başının üstüne koyup yere çömelip kırmızı kurdeleli karton kutuyla taşınmayı bekliyor. bu umutsuz vaka, nanay. geeeçç.

bir diğer arkadaşımın durumu da içler acısı. geçen laf lafı açtı. isteme zamanı kayınpederinin patavasızlığını anlattı. kayınpeder herkesin içinde (buna ölmeyi unutan aile büyükleri de dahil) daha allah'ın emri peygamberin kavliyle denmeden "sizin oğlann sigara içiyordu değeel mi?" demiş yaylana yaylana. "ortalık ağustos sıcağında öyle bir buz kesti ki isteme dönüşü peder bey fren niyetine beni kullandı diyor. aynı kayınpeder nişan günü de arkadaşın alkol kullandığını ağzından kaçırmış. bak sen şu allah'ın emrine. bu sefer vites topuzu, dedi sustu. gerisini ne o anlattı ne de ben sordum. bilmek istemiyorum.

daha da komiği ve aklıma geldikçe de gülerim. arkadaşımı kıskandığı için 46 yaşındaki kaynanası çocuk yaptı. burayı tekrar yeniliyorum. kaynana ilgi alaka üstünden kesilmesin diye gelinine nispet yaparcasına hamile kaldı. 1 yaşında kayın mı olur lan? bu gibi dizisindeki ilkkan'ın yaş olayına döndü.

o yüzden ne yapıyoruz? evlenmiyoruz arkadaşlar. böylelikle ortalıkta sorun teşkil edecek bir yapı taşıda kalmıyor.

bekarlık sultanlıktır abisiii. (dur lan çömelme yere sana demedim).

cok degil bundan belki bir iki sene once bu sorunsala uyum/suzluk derdim.
derdim ama gozlem ve deneyimleri hesaba kattigim an, benzerliklerin oyle cok da bir anlam ifade etmedigini idrak ettim, diyelim.

meger asli sorun; konusmamak, konusamamak, hali anlamamak, halini anlatamamak, anlasilmak icin debelenmek, debelendikce de yorulmak, yoruldukca da orta yol adina cabadan vazgecmekmis...

bir evi yasanir kilan, iki insani bir arada tutan, aralarindaki bagdir. baglar, diger bir deyisle gorunmeyen kopruler de muhabbetle örülür. eşi digerlerinden ayiran, ki hitabinda manasi saklidir; diger yarin olmasidir...
seni senin kadar tanimasi, bilmesi.
halini, tavrini daha kelamin dokulmeden anlamasi...
bu seviye iletisim de ancak, anlayarak ve anlasilarak mumkundur.

benden bir abla tavsiyesi; ruh ikizi sacmaligiyla
benzestiginiz kisiyle degil, cokca konusabileceginiz, hicbir halinizi anlatmaktan cekinmeyeceginiz, kapinizin onundeki taşı bile tasvir etmek icin gun sonu kolladiginiz kisiyle hayatinizi bir eyleyin. boyle bir insanla ancak "aile" olunur, boyle biriyle yasanilan ev "yuva" olur...

hiç yaşanmayacak şeylere para harcamak gibi geliyor.


yani hiç doğru düzgün yemek yapılmayacak, üstlerinde yemek yenmeyecek tabak çanağa para vermek; hiç üstünde yemek yenmeyecek masayı satın almak gibi.

şöyle yatakta döne döne yatayım rahat edeyim diye öbür odaya veya salona gidip yattığında eşinin bir sorun var zannedip üzülmesi. kıyamiş.

evlilikteki en büyük sorun, birikmiş küçük sorunlardır.

evlilikteki en büyük sorun heisenberg'in belirsizlik ilkesidir. evlenene kadar o kız/erkeğin gerçek yüzünü bilmeniz imkansızdır. diyelim ki bir şekilde evlenmeden önce karşınızdakinin gerçek yüzünü öğrendiniz, o zaman da evlenmeniz imkansızdır. bu yüzden evlenilecek kişinin tam olarak her şeyini öğrenmeye çalışmazsınız. belli iyi niyet koşullarını mecburen işletirsiniz. aşağıdaki eğrinin yatayda uç noktalarında olmaması yeterlidir. yaptığınız hesap üç nokta prensibine göre noktalar ne kadar alanının ortalarında kalırsa o kadar iyidir.

tamamlanması gereken bir görev gibi bakılmasıdır, bu olay bence ülkemiz insanları için konuşulabilecek bir sorun, evlendim misyon tamam anne baba mutlu, kadın veya adama bana evet demiş, saldım çayıra mevlam kayıra diyorlar..

kendini bilmezlik sorunudur.

nasıl biri olarak nasıl biri ile evlendiğinizi bilmezseniz, evliliğinizden hiçbir zaman fayda göremezsiniz.

maddi ve metal durumunuz (ya da dünya görüşleriniz) evliliği desteklemiyorsa evlenmeyin. yürümeyeceği belli olan bir işe başlamayın.

* *

akşam ne yemek yapayım sorusu. bamya ve pırasa hariç hepsini yediğimi ilk gün söylemiştim beni neden geriyorsun kuzum.