bu kadar strese, sıkışmışlığa ve hararete değecekmi bilmiyorum. edirne veya hakkari'nin dışında gerçekleşen sorunları bir kenara bırakırsak, 30'lu yaşlara geldiğimde rahat rahat bir kahve içebilecek miyim acaba?

bir markete gittiğinde veya a noktasından b noktasına yürüdüğün zaman, insanların yüzündeki o sıkışmışlığı çok rahat görebiliyorsunuz artık. bunun alt tabaka veya üst tabakasıda kalmadı. işim gereği bu ülkede yaşayan kaymak tabakayla içli dışlıyım. bir döner ustasının gözündeki o bakış o insanlarda da var.

insanlar sıkılmış, bunalmış, bir kafesin içinde yaşıyormuş gibi. genç nesile oranla, 40'lı yaşlardaki insanlarda bunu görmek daha şaşırtıcı geliyor bana. kendi topuğuna sıkma deyimini en ince ayrıntısına kadar yaşıyorlar sanki. çoğu bu durumun farkında bile değil. bu hükümete oy vermiş, olan biteni gördüğü halde sözde davasından vazgeçmemiş insanlara üzülmeyi çoktan bıraktım buarada. sonuçta aynı hatayı 3 kereden fazla yapmak aptallıktan fazlasını gerektirir. o insanlarada üzülecek değilim.

zamanı ileri sarsak ve 30-35 yaşına gelsem. yine bu sıkışmışlıkla mücadele etmek zorunda kalacak mıyım acaba? belki daha büyük sorunlarım olacaktır orası ayrı. hatta x bir cephede iki bürokrat birbirini sevmiyor diye dibime düşen bombayla binlerce parçaya bölünüp ölmüş bile olabilirim. orası ayrı bir konu ama bu vaad edilen güzel günler gerçekten gelecek mi?

ben parasını düşünmeden, en insanı ihtiyaç olan sosyalleşme, sinemaya gitme, tiyatroya gitme vs vs ne olduğu önemli değil, bu şeyleri yapabilecek miyim ilerde? bunları yapmakta özgür olmam, başkaları tarafından eleştirilecek mi? bu ülke bana bir fincan kahveyi bile çok görecek mi? halen daha...

hayatta kalmaktan çok, yaşamak istiyorum. bunun için mücadele ediyorum. ordan kısıyorum, burdan tırtıklıyorum bir şekilde yapmak istediğim şeyleri (kendi yaşıtlarıma kıyasla) yapabiliyorum. belki hergün kahve içemiyorum ama haftada bir kere kesinlikle elimden geldiğince geziyorum. bunun en büyük etkenlerinden biride biraz aile ve arkadaş çevremin yapısıylada alakalı. buarada orta halli bir aile bile sayılmayız. "ayda 2 kere lahmacun yersen ay sonunu göremezsin" bütçesine sahibiz. sanırım bu açıklayıcı oldu.

bilmiyorum kafam çok karışık, kenara para koysan olmuyor, koymasanda olmuyor. bir hamburger yiyeyim diyorsun onun için bile minimum 3-4 kere düşünüyorsun. bir şeyin bedelini ödemekle meşgulsün sürekli. tamam kabul ediyorum bedel ödenmeden birşey elde edilmez ama ödediğim bedelin karşılığını alamicakmışım gibi hissediyorum. hiçbir zaman refaha ulaşamicak, sürekli sefalet çekecekmişim gibi, sanki hayatımın sonuna kadar o güzel günlere ulaşamicakmışım gibi hissediyorum. cezası belli olmamış bir mahkum gibiyim. ve nereye baksam o mahkumlardan görüyorum.

lüks spor arabaların içindeki insanlara kızıyorum. yaşadıkları lüksü kıskanmıyorum buarada. allah olana daha çok versin. ama o spor arabanın, bu ülkede nasıl alındığını herkes gibi bende biliyorum. bide özellikle görünüş olarak, malum yere yakınsa camını taşla indirmek, yolun ortasında küfretmek istiyorum. sinirimden olduğum yerde kuduruyorum. böyle nasıl desem.. isyan ediyorum isyan.

içimdeki kini bir türlü atamıyorum. ve o kin hiçbirşeyin düzelmeyecek olmasına olan hissiyatımla daha fazla alevleniyor. bir çıkış yolu, bir ışık arıyorum bazen. ama o ışığında, yolunda olmadığına olan inancım hergün artarak devam ediyor.
devamını gör...
güzel günler gelir. belki hemen yarın belki de 5 yıl sonra eminim ki gelir. ama hayatın bana öğrettiği en acı gerçek nokta şu ki bu gelen güzel günlerin bir tanesinin bile benim için gelmeyecek olması.
devamını gör...
hayırlısıyla bir salgını atlattık.ekonomik krize de alıştık.
şimdi şu nükleer savaşı da atlatırsak, belki zombi istilasından sonra, güzel günlere yaklaşırız.
devamını gör...
aslında "günleri güzelleştirebilecek miyiz?" diye sormamız gerektiğini düşünüyorum.
devamını gör...
gelmeyecek. beğenmediğiniz 1980-2010 arası dünyanın görüp göreceği en iyi dönem, altın çağ idi. yetti- yetmedi ayrı konu.

şu anda parabolün o optimal noktasını geçtik. nüfus katlanılamaz raddeye geldi ve bunu kaldıracak kaynak, teknolojik hız, çöp sahası yok. milleti 2 metrekare odalarda yaşatıp önlerine arpa atarız diye hesap yapıyor sonra "bakın dünyada daha yer var" diyorlar şaka gibi.

bundan sonrası salgın, ilaçsızlık, savaş ve pislik.
devamını gör...
"güzel günler" bugünkü çabana göre yaratılıyor. bugün herhangi bir şey yapmıyor ve olağan durumunu zamana bırakıyorsan durağan her şey gibi meseleler kendi içlerine çökerek çürür. öylece durmak seni korumayacağı gibi savunma gücünü de köreltir. bir amaç, bir büyük fikir, bir güncel politika benimsemek insanı kurtarır.

hepimiz zor zamanlardan muhakkak ve muhakkak geçiyoruz. geçeceğiz. hayatın pürüzsüz tek bir anı bile yoktur olamaz. bu kabulle, bu kabulü bir kılıca dönüştürerek hamleler yapabilmek gerekiyor.

"başarmış adam rahatlığı" diye bir şey var; akışkan, güleç, net, uzlaşmacı, fedakar. bu kafaya o insanlar kolay gelmiyorlar. poz keserek kral olunmuyor. poz keserek sadece embesil olursunuz. günü kurtaran, yücelikten mahrum, sahte, bütün hamlelerini sadece sürünerek yapan, başını kaldırıp hiç gerçeğini gösteremeyen, hatta onu kabul bile edememiş bir küçük sinsi gibi yaşar gidersiniz. duran her şey insan da tozlanır. algısı tozlanır. kalbi de öyle. bu toz öyle bir katılaşır ki silkelendiğinde geçeceğini sandığın o toz tabakası kabuğun olmuştur artık. geçmiş olmuş. bitmiş bir hayat.

"yarın, onu planlayanındır" diye bir cümlecik okumuştum. müthiş bir kafa üretmiş olmalı bu cümleciği. küçücük bir cümleye sığdırılmış sayfalarca bilgi var burada. "öyle görünmek" için değil, rol yapmak, "desinler"e oynamak için değil. direkt olmak için. planlayan olmak için. "yarın" hakkında zamana bir kayıt daha açmak.

ağzıyla kalbinin bağlantısını kopartmış bir kafanın ürünü değildir bu gibi eylemler. eylemleriyle güya düşündükleri farklı olan asalakların kalbi de kaldırmaz yarını sırtlamayı. onlara bi sahne verin. tek istedikleri şey salyalar saçarak o sahnede tepinmek. hayatlarını da böyle kullanıyorlar. fazlası değil. sahneye çıkarlar, bikaç küçük alkış, gerçeklikle bağlantısı koparılmış kurgusal bir karakter, biraz dram, biraz komedi, çokça yalan ve tamamdır. yeni dünyanın güya başarmış insanı.

gerçek bu değil. güzel günler gelecek ama onun için çalışana gelecek. biçok şey feda edilmeli. önce zaman. sonra küçük küçük o büyülü kelime hayata sokulmalı. ne o büyülü kelime? hayatı saçmalıklardan kurtaran o küçük kelime nedir? "hayır" kelimesidir tabii ki. beş harfli sihir. dediğiniz an amacınız daha da keskinleşiyor.

çalışmadan olmayacak kardeşlerim. yarını sırtlamadan, onun hakkında da bir fikir edinmeden asla olmayacak. uyan ve savrul... böyle geçen şey hayat değildir. gençliktir, güzelliktir, yapıp etme şevkidir ama hayat değildir geçen. hayat ancak bu kafayla ziyan edilir. geçmez. hatta sıkıntıdan bom, patlarsın.

büyük bir fikre adanmak gerek. köppppek gibi çok p ile çalışmak. şov yapmamak, sahte sahte triplere girmemek, danışmak, dertleşmek, anlatmak, dinlemek, üretmek, paylaşmak, yol göstermek, yol sormak. canlılık yani. enerji biraz. temiz ama. nasılsanız değil, kalbiniz nasılsa öyle ayılacaksınız bu rüyadan. fiyakalı görünmeyi boşver. demeyiversinler. şak şak alkış da kurtarmaz. eminlik gerekiyor. dümdüz yürümek. sapmamak. paçavralarla vakit kaybetmemek. akabilmek.
devamını gör...
gelene kadar savaşmaya devam. ya bu yolda öleceğim, ya mutlu olacağım.
devamını gör...
umut etmek, bir şeyin olmasını beklemekle beraber onun için arzu duymaktır;
yani, beklemektir. bir şeyi umut etmek, kendimizle ilgili bir istekte bulunmaktır. umudun karşıtı, bir şeyin olmasını beklemekle beraber, onun gerçekleşmeyeceğinden korkmaktır.
güzel günlerin geleceğine inancımız ,umudumuz da bizi ayakta tutacaktır.
devamını gör...
istanbul'lulara sormak lazım.
herşey çok güzel oldu mu?
devamını gör...
üzülmeyin güzel günler, galiba ben de gelemeyeceğim.
devamını gör...
geleceğine karşı inancım kalmadı gibi bir şey.
devamını gör...
bakarsın gelir...
devamını gör...
fakirseniz gelmez
devamını gör...
elbette ama ahirette cennete girmeyi başaranlar için...
devamını gör...
zaman gösterecek...
devamını gör...
hayır.
devamını gör...
hayır, biz onlara gideceğiz.
devamını gör...
güzel günler gelir
ben görür müyüm bilemem
su yolunu bulur
ben bulur muyum bilemem

çok yakında gideceğim gripin konserine ithafen
devamını gör...
(bkz: allahtan ümit kesilmez)
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

munk münazarlarında, "gelecek daha güzel günler mi getirecek?" şeklinde sorulmuş, alain de button ve malcom gladwell önermeye karşı çıkmış, matt ridley ve steven pinker savunmuştur.

münzara sonrasında yapılan oylamada seyircilerin %73'ü matt ridley ve steven pinker'ı haklı bulmuştur.
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"güzel günler gelecek mi sorunsalı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim