1.
çağın gerektirdiği yaşam tarzının, ait olunan etnik gruba ait kültürel altyapının islam dini ile harmanlanması sonucu ortaya çıkan bir islam anlayışıdır. bu anlayış islam'ın kurallarının kültüre ve çağın gereklerine bakılmaksızın katı bir biçimde uygulanmasına karşıdır. yani temel olarak ne yardan ne serden geçerim anlayışı. ılımlı, rahat bozdurmayan ortaya karışık islam anlayışı.
devamını gör...
2.
gayrimüteşerri veya batıni islam terimlerinin daha çok yakıştığı islami anlayış. heterodoks kelimesin kendi içerisinde negatif, doğruyu yanlışlayan bir bir anlam var. biraz daha zorlayınca sapmış, sapkın anlamlarına da gelebiliyor. fakat batıni veya gayrimüteşerri islam dendiği zaman doğru veya yanlış sıfatlatını içinde barındırmadan bir anlayış tanımlanabilir.
ayrıca ne yardan ne serden geçen veya rahat bozdurmayan bir anlayış değildir. islam tarihine bakılacak olursa heterodoks* akımlar büyük baskı ve katliamlara maruz kalmışlardır. örneğin, rahatının derdine düşen inancı yüzünden derisi yüzülen hallac-ı mansur değildir. veya 1993'te canlı canlı yakılan aleviler değildir rahatının peşinde olanlar (bkz: madımak katliamı).
ayrıca ne yardan ne serden geçen veya rahat bozdurmayan bir anlayış değildir. islam tarihine bakılacak olursa heterodoks* akımlar büyük baskı ve katliamlara maruz kalmışlardır. örneğin, rahatının derdine düşen inancı yüzünden derisi yüzülen hallac-ı mansur değildir. veya 1993'te canlı canlı yakılan aleviler değildir rahatının peşinde olanlar (bkz: madımak katliamı).
devamını gör...
3.
alevilik, bektaşilik, hurufilik, kızılbaşlık, kalenderilik, mevlevilik, nakşibendilik.. gibi, kuran ve elçi öğretisinin dışındaki tüm fikir ve fraksiyonlar.
bazı yer ve zamanlarda kendilerini ortodoks olarak tanımlarlar.. akakaları yoktur ve bildiğin saçmalamaktır.
bazı yer ve zamanlarda kendilerini ortodoks olarak tanımlarlar.. akakaları yoktur ve bildiğin saçmalamaktır.
devamını gör...
4.
"allah yağmur yağdırsın, güneşi doğurup batırsın ama işimize karışmasın biz daha iyisini bulduk" anlayışıdır.
bunun bir benzeri de kur'an'da geçen esatir-ül evvelin mantığıdır. yani bu kur'an eskilerin masalları mantığıdır.
bu mantığın bir benzeri de kur'an'daki apaçık hükümlere bunlar eskide kaldı demektir.
hepsinin ucu şuraya çıkıyor: "zamanın mekanın sahibi olan allah bilmez biz daha iyisini biliriz. kur'an kıyamet kadar geçerlidir dense de bizim kuş kadar beynimiz allah'ınkinden daha iyi çalıştığı için insan denen varlığın ihtiyaç ve zayıflıklarını allah'tan daha iyi biliyoruz"
özetle: bakara suresi:
bunlara, "yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "biz ancak ıslah edicileriz!" derler. 11
iyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. fakat farkında değillerdir. 12
onlara, "insanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. iyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. 13
bunun bir benzeri de kur'an'da geçen esatir-ül evvelin mantığıdır. yani bu kur'an eskilerin masalları mantığıdır.
bu mantığın bir benzeri de kur'an'daki apaçık hükümlere bunlar eskide kaldı demektir.
hepsinin ucu şuraya çıkıyor: "zamanın mekanın sahibi olan allah bilmez biz daha iyisini biliriz. kur'an kıyamet kadar geçerlidir dense de bizim kuş kadar beynimiz allah'ınkinden daha iyi çalıştığı için insan denen varlığın ihtiyaç ve zayıflıklarını allah'tan daha iyi biliyoruz"
özetle: bakara suresi:
bunlara, "yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, "biz ancak ıslah edicileriz!" derler. 11
iyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. fakat farkında değillerdir. 12
onlara, "insanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, "biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. iyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. 13
devamını gör...
5.
"inandığın gibi yaşamazsan, yaşadığın gibi inanırsın!*" eleştirisine maruz kalan; islami doktrin.
islam; örf, adet ve geleneğe göre şekil almaz. ancak insanların faydasına olan ve dinde bid'ate sebep olmayacak gelenek ve göreneklere de karşı çıkmaz.
heterodoks ve ortodoks islami doktrinler* tarihin hiçbir döneminde tam anlamıyla tez/antitez labirentinden çıkamamıştır.
heterodoks islam doktrininde; "şeriat" eksiktir.
ortodoks islam doktrininde ise; "marifet" eksiktir.
islami anlayışta ise; marifet ve şeriat birbirinin zıddı değildir. birbirinin rakibi de değildir. birbirini tamamlayan kavramlardır.
islam; örf, adet ve geleneğe göre şekil almaz. ancak insanların faydasına olan ve dinde bid'ate sebep olmayacak gelenek ve göreneklere de karşı çıkmaz.
heterodoks ve ortodoks islami doktrinler* tarihin hiçbir döneminde tam anlamıyla tez/antitez labirentinden çıkamamıştır.
heterodoks islam doktrininde; "şeriat" eksiktir.
ortodoks islam doktrininde ise; "marifet" eksiktir.
islami anlayışta ise; marifet ve şeriat birbirinin zıddı değildir. birbirinin rakibi de değildir. birbirini tamamlayan kavramlardır.
devamını gör...
6.
neyin heterodoks olduğunu daha iyi anlayabilmek için önce heterodoks olmayanı (ortodoks) anlamakta yarar vardır:
ortodoks; yunanca "orthos" sözcüğünün karşılığı "doğru", "doxa" ise "inanç" demektir. böylece "orthodoks"un karşılığı da "doğru inanç" anlamına gelmektedir. aynı zamanda bir görüşün, bir dinin ya da inanç sisteminin "ilk hali" ile belirlenen temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan, revize edilmesine, yeniden yorumlanmasına, yalnızca bir bölümünün dikkate alınmasına vb. karşı olan kişilere verilen isimdir. öte yandan genel kullanımda "ortokoks" kavramı, "körü körüne inanmak" anlamına gelen "dogmatik" kavramı ile karıştırılmaktadır. oysa ki ortokoks olmak bazı durumlarda analitik ve hatta eleştirel olmayı dışlamayan olumlu bir düşünce ve tavrı da içinde barındırdığını göz ardı etmemek gerekir. örneğin, bedir harbi öncesinde askerlerin konakladıkları yere itiraz eden hubab b. münzir’in (ra) insanı hayran bırakan o edebe uygun ama allah resulü'nün düşüncesine karşı olan fikri, aslında bize farklı düşüncelerin nasıl rahmet olduğuna dair çok önemli mesajlar vermektedir. "hubab b. münzir, allah'ın resulü’ne gelip; “ya resulullah! ordunun buraya konaklatılması allah’ın bir emri mi, yoksa sizin kendi görüşünüz mü?” diye sorunca, allah'ın resulü: “benim fikrim” demişti. hubab b. münzir bu sefer gerekçesi ile konaklanan yerin savaşı uzatacağını ve bununda çok acı sonuçlara mal olacağını söylemiş; allah'ın resulü da hemen sahâbeye hubab’ın fikrine uygun olarak bedir kuyularının arka tarafına konaklanması emrini vermişti. burada hubab b. münzir’in tavrı takdire şayan olduğu gibi, allah'ın resulü'nün tavrı da takdire şayandır ve üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken bir tavırdır. bir ordu komutanı ve peygamber olan allah resulü; “eyyyyy hubab b. münzir! sen benden daha mı iyi bileceksin? ben allah’ın peygamberi iken bana karşı mı geliyorsun? benim verdiğim karar üzerine başka bir fikir mi beyan ediyorsun? orduyu nereye konaklatacağımı senden öğrenecek değilim” vb. dememişti. aksine hubab’ın dile getirdiği görüşten dolayı oldukça memnun olmuş; akla, mantığa ve savaş kurallarına uygun olan bu fikri benimseyerek gereğini hemen yaptırmıştı. allah'ın resulü'nün farklı görüşlere karşı sergilediği bu tavrı elbette sahabeye cesaret veriyor, farklı düşünme ve farklı fikirler üretme konusunda hep onların öz güvenlerinin muhafazasına zemin hazırlıyordu." link
heterodoks sözcüğü ise yunanca "farklı" anlamına gelen "heteros" ve "inanç" anlamındaki "doxa" sözcüklerinden oluştuğu için bu hali ile "ana akım inançtan farklı" olan anlamına" geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. ancak kavram özellikle islamî cenahta farklı dinî gruplar arasında kendilerini ilahî metne ve allah'ın resulünün gösterdiği yola en uygun davrandığını düşünenler tarafından bazen "ötekini" bazen de "azınlıkta" kalan grupları tanımlamak için de kullanılmıştır. ancak heterodoks kabul edilen gruplar, kendilerini heterodoks değil, aksine ortodoks (sahih) görürler.
günümüz türkiyesi'nde ortodoks olan ehl-i sünnet , heterodoks olan ise ehl-i beyt'tir. vakıa tartışma da bu noktada başlamaktadır: türkiye'de kendilerini "ehl-i sünnet" olarak görenler hiç de sünnete uygun bir şekilde yaşamamaktadır. örneğin, "israfın haram olduğu" hususu da ayetle sabittir. allah, (a'raf, 31: "... yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü o, israf edenleri sevmez." demişken, "itibardan tasarruf olmaz" ilkesiyle hareket etmenin ehl-i sünnet anlayışla açıklanabilmesi mümkün değildir.
ister yönetici olsun ister sıradan bir yurttaş, bugünün ortodoks müslümanı sahabe gibi bir yaşantıya/teslimiyete sahip olandır. geri kalan herkes velev ki çoğunlukta da olsa heterodokstur: gerçek islam'a göre farklıdır veya islam'a yabancılaşmıştır.
ortodoks; yunanca "orthos" sözcüğünün karşılığı "doğru", "doxa" ise "inanç" demektir. böylece "orthodoks"un karşılığı da "doğru inanç" anlamına gelmektedir. aynı zamanda bir görüşün, bir dinin ya da inanç sisteminin "ilk hali" ile belirlenen temel ilkelerine sıkı sıkıya bağlı olan, revize edilmesine, yeniden yorumlanmasına, yalnızca bir bölümünün dikkate alınmasına vb. karşı olan kişilere verilen isimdir. öte yandan genel kullanımda "ortokoks" kavramı, "körü körüne inanmak" anlamına gelen "dogmatik" kavramı ile karıştırılmaktadır. oysa ki ortokoks olmak bazı durumlarda analitik ve hatta eleştirel olmayı dışlamayan olumlu bir düşünce ve tavrı da içinde barındırdığını göz ardı etmemek gerekir. örneğin, bedir harbi öncesinde askerlerin konakladıkları yere itiraz eden hubab b. münzir’in (ra) insanı hayran bırakan o edebe uygun ama allah resulü'nün düşüncesine karşı olan fikri, aslında bize farklı düşüncelerin nasıl rahmet olduğuna dair çok önemli mesajlar vermektedir. "hubab b. münzir, allah'ın resulü’ne gelip; “ya resulullah! ordunun buraya konaklatılması allah’ın bir emri mi, yoksa sizin kendi görüşünüz mü?” diye sorunca, allah'ın resulü: “benim fikrim” demişti. hubab b. münzir bu sefer gerekçesi ile konaklanan yerin savaşı uzatacağını ve bununda çok acı sonuçlara mal olacağını söylemiş; allah'ın resulü da hemen sahâbeye hubab’ın fikrine uygun olarak bedir kuyularının arka tarafına konaklanması emrini vermişti. burada hubab b. münzir’in tavrı takdire şayan olduğu gibi, allah'ın resulü'nün tavrı da takdire şayandır ve üzerinde ciddi bir şekilde durulması gereken bir tavırdır. bir ordu komutanı ve peygamber olan allah resulü; “eyyyyy hubab b. münzir! sen benden daha mı iyi bileceksin? ben allah’ın peygamberi iken bana karşı mı geliyorsun? benim verdiğim karar üzerine başka bir fikir mi beyan ediyorsun? orduyu nereye konaklatacağımı senden öğrenecek değilim” vb. dememişti. aksine hubab’ın dile getirdiği görüşten dolayı oldukça memnun olmuş; akla, mantığa ve savaş kurallarına uygun olan bu fikri benimseyerek gereğini hemen yaptırmıştı. allah'ın resulü'nün farklı görüşlere karşı sergilediği bu tavrı elbette sahabeye cesaret veriyor, farklı düşünme ve farklı fikirler üretme konusunda hep onların öz güvenlerinin muhafazasına zemin hazırlıyordu." link
heterodoks sözcüğü ise yunanca "farklı" anlamına gelen "heteros" ve "inanç" anlamındaki "doxa" sözcüklerinden oluştuğu için bu hali ile "ana akım inançtan farklı" olan anlamına" geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. ancak kavram özellikle islamî cenahta farklı dinî gruplar arasında kendilerini ilahî metne ve allah'ın resulünün gösterdiği yola en uygun davrandığını düşünenler tarafından bazen "ötekini" bazen de "azınlıkta" kalan grupları tanımlamak için de kullanılmıştır. ancak heterodoks kabul edilen gruplar, kendilerini heterodoks değil, aksine ortodoks (sahih) görürler.
günümüz türkiyesi'nde ortodoks olan ehl-i sünnet , heterodoks olan ise ehl-i beyt'tir. vakıa tartışma da bu noktada başlamaktadır: türkiye'de kendilerini "ehl-i sünnet" olarak görenler hiç de sünnete uygun bir şekilde yaşamamaktadır. örneğin, "israfın haram olduğu" hususu da ayetle sabittir. allah, (a'raf, 31: "... yiyin için fakat israf etmeyin, çünkü o, israf edenleri sevmez." demişken, "itibardan tasarruf olmaz" ilkesiyle hareket etmenin ehl-i sünnet anlayışla açıklanabilmesi mümkün değildir.
ister yönetici olsun ister sıradan bir yurttaş, bugünün ortodoks müslümanı sahabe gibi bir yaşantıya/teslimiyete sahip olandır. geri kalan herkes velev ki çoğunlukta da olsa heterodokstur: gerçek islam'a göre farklıdır veya islam'a yabancılaşmıştır.
devamını gör...
7.
ukdeyi bırakan olarak başlığın tahminimin ötesinde ilgi görmesi sevindirici. heterodoksi genel hatlarıyla islamiyetin anadolu medeniyeti ve farklı etnisiteler ile sentezinden doğmuş bir akım. her akım gibi kendi felsefik derinliği var. fakat seküler yaşamın şekillendirdiği çağımızda sadece tarihçilerin araştırma konusu olması gerekirken bugün karşıtı olan ortodoks islam ile anadolu coğrafyasında halen varlığını sürdürmekte ve halkların sosyal yaşamında yadsınamayacak derecede izler bırakmaktadır.
devamını gör...