içki gündüz içilir radyo yayını

müziği kapattim, radyoyu dinliyorum.

şimdi açtım sadece başlığa bakarak yorum yapacağım ama konu içki ise ben de yorum yapmak isterim. ben rakıcıyım ve rakı akşam zevkli olur. içer uyursun...
abbas bile akşam kuruyor sofrayı...

bizim evin halleri dizisinde bir karakter vardı, adı rikkat. çocukluğum o diziyle geçti, pek çoğumuz gibi. dikkat olarak anlamıştım yıllarca ama sonradan anlamını öğrenince pek bir sahiplendim. rikkat rikkat! bu bir tanım sayılacaktır!

bu bu...
muhabbet geçti diye sildiydim..
hemen peşine çalaydın, anlamı olurdu.. *

biraz gezme tozmadan sonra yetiştim galiba. dinlemedeyim efendim.

bütün ayyaşlar toplandık mı.

rikkat hanım teyze peyami bey amcaya selamlar.

direk megadethden girdi arkadaş. oluyosa ben de bi tane "polkovniku nikto ne pishet"(albaya kimse yazmıyor) alayım, bi-2-dan(bi-dva diye okunur ).



şarkı (bkz: brat 2) filmindendir. horns up!

iyi yayınlar, zugra!

birileri angaralı yasemin metal cover yapana kadar metal dinlemem ben.

söylerken ne çok eğlendi, ağzına sağlık cipsi.

selim ışıktan bahsediyor.

edit: harmandalı değil misket çalacaksın selim ışıktan.

simdu bu yayina girmek icin gunduzden icmek mi lazim? nasil oluyor o oyle;

yazi falan beklemeyiz, 24 saat 365 gun biramiz buz dolabinda saklidir


o degil de simdi benim istek parca noldu kaynamadi dimi

aydın büyükşehir belediyesi fon müziği :)

hunharca egeliyim, telefon melodisi yaptıracaksınız bana.

selim ışık gitaristliğinin yanında aynı zamanda iyi bir gitar hocasıdır.

fakat gecenin denk gelmesi belkide, selim ışık aynı zamanda oğuz atay tutunamayanlar kitabının baş karakterlerindendir. ve oğuz atay ile dizi de rikkat hanım teyzenin eşi peyami bey amcayı canlandıran mehmet atay fena halde birbirlerine benzerler. soyadları da aynı ama aralarında bir akrabalık var mı bilmiyorum.

yetiştik hocam listene sağlık ;)

telefon müziğim yıllardır selim ışık- cahit berkay medley'in devlerin aşkı bölümüdür. birgün bir yerde duyarsanız çevrenize iyi bakın. oradan bir rbf geçiyor olabilir.

ya deli komşu bakü de isen xırdalan rusya'da isen baltica 9 içeceksin.

albaya kimse yazmıyor, ya da albaya mektup yok! gibi tercüme edebiliriz. gabriel garcia marquez'in 1956-57'de yazdığı ve ilk kez 1961'de yayımlanan kısa öyküsüdür. ilk defa 16 yaşımdayken bir sevgilim hediye etmişti bu kitabı. okudum ve elime ulaştığı gün bitirdim. bir şey çok sakıncalıydı, 16 yaşındaki bir genç için bu yaşlı adamın sahile gidip beklemesi, açlıktan ölmesi vs. sakıncalıydı. hoşuma gitmeyen konular vardı, boş bir şey sanıyordum. o dönemde odaklandığım tek konu üniversiteydi, böyle bir şeyi anlamam beklenemezdi. günler geçtikçe, yıllar geçtikçe bu kitabın etkisi tabi bende kendini göstermeye başladı. bir kere daha okudum, sonra bir daha okumadım (belki geçen yaz okumuşumdur) ama bekleme duygusunu bu kadar güzel ifade eden ender eserlerdendi. bu işi anlamak için beklemek, gözünü yolda tutmak, beklemek, bu saat gelecek, bu dakika gelecek demek ve uyanmak ve umutsuz bir bekleyiş içinde hayatının geçtiğini görmek gerekiyor(bence yani). çok üzücü. okuyun, ama okutturmayın.

şarkı ise bu kitaptan esinlenerek yazılmıştır, türkçe çevirisini atarım okursanız okuyun diye.

büyük şehirler
boş trenler
ne sahil, ne dip
her şeye yeniden başlamak
soğuk savaş
zaman su gibi,
o delirmedi,
sen hiçbir şey bilmiyodun.

albaya kimse
yazmıyor,
albayı kimse
beklemiyor.

ateşin çizgisinde
boş şehirler
senin hiçbir zaman
daha önce olmadığın
trenler geri dönecek
ince kelimelere
o delirmedi,
sen hiçbir şey bilmiyordun.

bu arada, aze, türk, rus, ingilis, italyan(little little into the middle), alman(o da aynı), bir de talış var(azınlıktır burada).

güzel parçaydı

#2857335 burda onu bulamıyorum beya, ama üretim merkezi baya yakın da, almaya üşeniyorum