241.
alohaaaa sözlük ahalisi,
anti alkolik hareket fahri muhasebecisi olarak bu akşam anti kelimesi üzerine konuşurken çok da anarşik bir tavırla kendi kendime, kendimin otoritesini sarsacak sorgulamalar içerisinde karşınızda eveleyip geveleme programıyla saat 23:00'da normal sözlük radyosunda olacağım.
dinlemek için linke tıklayabilir,
https://normaller.com/radyo/
katılım göstermek için bu başlık altından yazabilirsiniz.
anti alkolik hareket fahri muhasebecisi olarak bu akşam anti kelimesi üzerine konuşurken çok da anarşik bir tavırla kendi kendime, kendimin otoritesini sarsacak sorgulamalar içerisinde karşınızda eveleyip geveleme programıyla saat 23:00'da normal sözlük radyosunda olacağım.
dinlemek için linke tıklayabilir,
https://normaller.com/radyo/
katılım göstermek için bu başlık altından yazabilirsiniz.
devamını gör...
242.
kıskançlık ikiye ayrılır bence. birisi gıpta etmek diğeri haset etmek. yani iyi niyetle kıskanılan insanlara zararımız olmaz veya kendimize. ama haset etmek çok tehlikelidir. he bir de seven sevdiğini kıskanır tabi.
devamını gör...
243.
kıskanç biri olmak ta, kıskanç biriyle olmak ta ikisi de intihar sebebidir. ama değildir. kıskanç bireyler o kıskandığı şeyi kıskanacak bir şansı kalmayana kadar asla mutlu olamazlar. nereden biliyorsun diye sormayın
devamını gör...
244.
boşver mimarları, uygulamaya gelince hepsi dumura uğruyor. çap alıp, üzerine autocad'te saçma sapan projeler çizmekle mimar olunmuyor. sit alanında restorasyon, rekonstrüksiyon yapan birisi olarak söylüyorum.
devamını gör...
245.
sesin gelmiyor, sadece bende mi kesildi
edit: geldi
edit: geldi
devamını gör...
246.
sanat soyut duygulara hitap ederken zanaat daha çok ihtiyaçları karşılamaya yöneliktir
devamını gör...
247.
yaniden başka şarkısı olup olmadığını kimsenin bilmediği ulvi.
devamını gör...
248.
sosyal medya yok, huzur var zugra. gerçekten çok fark ediyor.
devamını gör...
249.
sanat her seferinde farklı eserler yapmaktır.
zanaat ise aynı eseri defalarca yapmak...
zanaat ise aynı eseri defalarca yapmak...
devamını gör...
250.
bence maalesef çoğu insan istediği gibi yaşayamıyor
devamını gör...
251.
istediğim gibi yaşayabilseydim zaten süper mutlu ve harika bir konumda olurdum. bu tabi ki imkansız. dolayısıyla davranışlarım, hatalarım ve yapabildiklerimin sonucunu ve hayatın bana getirdiği benden bağımsız sürprizleri yaşıyorum.
ee mutlu olmak artık bana kalıyor. beklentimle yaşananları stabil bir seviyede tutabildiğim kadar mutlu oluyorum.
ee mutlu olmak artık bana kalıyor. beklentimle yaşananları stabil bir seviyede tutabildiğim kadar mutlu oluyorum.
devamını gör...
252.
şarkı gece gece güzel gitti
devamını gör...
253.
iki dakika içeri girdim iblis çalıyorlar, schopenhauer konuşuyorlar. iyi yayınlar.
konuya gelirsek sadece inekler mutlu olurlar. ot ye mutlu ol ot ye mutlu ol. mutlu olanı sevmem mutlu insanı sevmem. yok öyle konforlu yaşamak.
konuya gelirsek sadece inekler mutlu olurlar. ot ye mutlu ol ot ye mutlu ol. mutlu olanı sevmem mutlu insanı sevmem. yok öyle konforlu yaşamak.
devamını gör...
254.
mutluyum diyen ya gaydir ya kadın.
erkek adam mutlu olmaz.
erkek adam mutlu olmaz.
devamını gör...
255.
istediğimiz gibi yaşamak için önce ne istediğimizi bilmemiz gerekir. bilinmezlik ise mutsuzluk getirir. insanlar mutlu olmak isterler ama sanırım mutsuz olmaya programlılar.
devamını gör...
256.
ve ben şairim
namus işçisiyim yani
yürek işçisi.
kirvem hallarımı böyle yaz. zanaatkar ellerden dağılan mutluluk tozları. kirli ellerimden.
namus işçisiyim yani
yürek işçisi.
kirvem hallarımı böyle yaz. zanaatkar ellerden dağılan mutluluk tozları. kirli ellerimden.
devamını gör...
257.
hasretinden prangalar eskittim
prangalar paslı
prangalar tozlu
zanaatkar ellerden çıkmış belli
terketmedi sevdan beni.
prangalar paslı
prangalar tozlu
zanaatkar ellerden çıkmış belli
terketmedi sevdan beni.
devamını gör...
258.
radyoda sigaralar tüttüren kadın pencereyi açtı. rüzgar, geceyi sarhoş eden sigara dumanını dağıttı. şehrin ışıkları altında, eski bir radyo istasyonunun küçük stüdyosunda, zugra adında bir kadın, radyo yayını yaparken belirsiz bir mutluluk peşindeydi. sigarasını içerken, şehrin sokaklarında dolaşan gizemli bir suikastçı onun peşine düşmüştü.
zugra, radyo programında eski romantik şarkıları çalarken, bilinmeyen bir dinleyici ona esrarengiz mesajlar gönderiyordu. mesajlar, kadının kaybolmuş mutluluğunu arayışının gerilimini arttırıyordu. ancak zugra, bu mesajların gerçek bir tehlike işareti olduğunu fark etmedi.
bir gece, radyo programını sürdürürken, stüdyoya gizlice giren suikastçı ansızın ortaya çıktı. zugra, şaşkın bir şekilde geri çekildi ve mikrofonu düşürdü. suikastçı, soğukkanlı bir şekilde konuştu: "senin peşinde olan biri var, kızım. bunu öğrenmek istiyorsan, bana eşlik et."
zugra, korku içinde ama merakla dolu bir şekilde suikastçıyla birlikte yola çıktı. şehrin tehlikeli sokaklarında, gizemli bir şekilde kaybolan mutluluğun izini sürdüler. suikastçı, zugraya kadının kayboluşuyla ilgili karmaşık bir hikayeyi anlatırken, aralarında tuhaf bir bağ oluşmaya başladı.
zamanla, zugra ve suikastçı, tehlikeli düşmanlarla karşılaştılar ve birlikte mücadele etmek zorunda kaldılar. zugranın radyo programı, dinleyicilerini bu heyecan verici gerilimle iç içe getirirken, bir yandan da kaybolan mutluluğun sırlarını açığa çıkarmaya çalışıyordu.
sonunda, zugra ve suikastçı, karmaşık bir olay örgüsünü çözdüler ve kaybolan mutluluğu buldular. ancak bu arayış, ikisinin de hayatlarını kökten değiştirmişti. zugra , radyo programına geri döndü, artık daha güçlü ve bilge bir kadın olarak. suikastçı ise karanlık geçmişiyle yüzleşti ve yeni bir başlangıca adım attı.
bu, bir kadının amansızca mutluluğu arayışının, beklenmedik bir maceraya dönüşen aksiyon dolu bir hikayesiydi. zugra ve suikastçı, kaderin tuhaf bir şekilde birleştirdiği iki kişi olarak, hayatlarının en sıra dışı macerasını yaşamışlardı.
zugra, radyo programında eski romantik şarkıları çalarken, bilinmeyen bir dinleyici ona esrarengiz mesajlar gönderiyordu. mesajlar, kadının kaybolmuş mutluluğunu arayışının gerilimini arttırıyordu. ancak zugra, bu mesajların gerçek bir tehlike işareti olduğunu fark etmedi.
bir gece, radyo programını sürdürürken, stüdyoya gizlice giren suikastçı ansızın ortaya çıktı. zugra, şaşkın bir şekilde geri çekildi ve mikrofonu düşürdü. suikastçı, soğukkanlı bir şekilde konuştu: "senin peşinde olan biri var, kızım. bunu öğrenmek istiyorsan, bana eşlik et."
zugra, korku içinde ama merakla dolu bir şekilde suikastçıyla birlikte yola çıktı. şehrin tehlikeli sokaklarında, gizemli bir şekilde kaybolan mutluluğun izini sürdüler. suikastçı, zugraya kadının kayboluşuyla ilgili karmaşık bir hikayeyi anlatırken, aralarında tuhaf bir bağ oluşmaya başladı.
zamanla, zugra ve suikastçı, tehlikeli düşmanlarla karşılaştılar ve birlikte mücadele etmek zorunda kaldılar. zugranın radyo programı, dinleyicilerini bu heyecan verici gerilimle iç içe getirirken, bir yandan da kaybolan mutluluğun sırlarını açığa çıkarmaya çalışıyordu.
sonunda, zugra ve suikastçı, karmaşık bir olay örgüsünü çözdüler ve kaybolan mutluluğu buldular. ancak bu arayış, ikisinin de hayatlarını kökten değiştirmişti. zugra , radyo programına geri döndü, artık daha güçlü ve bilge bir kadın olarak. suikastçı ise karanlık geçmişiyle yüzleşti ve yeni bir başlangıca adım attı.
bu, bir kadının amansızca mutluluğu arayışının, beklenmedik bir maceraya dönüşen aksiyon dolu bir hikayesiydi. zugra ve suikastçı, kaderin tuhaf bir şekilde birleştirdiği iki kişi olarak, hayatlarının en sıra dışı macerasını yaşamışlardı.
devamını gör...
259.
zugranın konuyla alakası;
-suçlu hakem mi?
hakem olsa ne olacak, en fazla 2 maç uzaklaştırma alır. hiç onu da almaz...
bu arada ruchy sen nasıl fenerli olmazsın, ben neden seni öyle biliyorum
-suçlu hakem mi?
hakem olsa ne olacak, en fazla 2 maç uzaklaştırma alır. hiç onu da almaz...
bu arada ruchy sen nasıl fenerli olmazsın, ben neden seni öyle biliyorum
devamını gör...
260.
şunu da bi açıklığa kavuşturalım, neden her sabah aynı yemek yemek normal iken, akşamlar hep aynı yemek yemek garip
devamını gör...
261.
#2881999
(bkz: dur gelemiyorum)
soru o kadar uzun ki, cevabı yazarken sürekli yukarı kaldırmak zorunda kaldım, puura, allah seni napsin
öncelikle ilk cümlenin doğru olup-olmaması ayrıca tartışılır. hadi öyle bir örnek üzerinden gidelim. neşeli olmak, ya da enerjili bir ruh halinin bir "enerji artımı" içinde değil de, aksine enerjinin dengesinin bozulması olarak görmekteyim ben. enerjinin yanlış yere aktarılması da diyemeyiz yine(bence tabi yine). intihar etmesek keşke evet ama, bunu insan kendisi seçtiği için olaylar kendine bağımlı olarak gelişiyor. intihar eşiğine gelene kadar çeşitli enerji değişimlerinin bir tezahürü ola bilir neşeli, ya da somurtkan, üzgün, asosyal ve s. olmak. zaten dediğini ele alırsak üzgün olmak da bir enerji artışı olabilir.
algıların kapanmasına ilişkin de, yine bence aslında algı kapanmıyor, sadece o yönde(intihara doğru) geliştiğini düşünüyorum. çünkü çok yakından tanıdığım birisinin intiharından aylarca öncesinden en son güne kadar ruh halinin düşük, berbat, üzgün bir halde olduğuyla direk karşılaştım.
bunların tabi enerjiyle alakası olmamış da olabilir. acaba ben hangi soruya hangi yanıtı verdim ya. dediğim gibi bu bir enerji patlaması değil, enerji akımının bozulması olabilir. tabi bu da enerji olayının gerçekliğine dayalı. ben insanın içinde böyle yöneltici, hatta öldürücü bir enerjinin olduğuna inanmakta zorlanıyorum. intihar da bu hayatın bir geçit evresidir. netice olarak yeni bir evreye girerek ölüyorsun ve psikologların, ya da benim gibi andavalların dilinde dolanıyorsun.
bu arada majör depresyondaki kişilere, ya da bipolarlara kesinlikle ötenazi hakkı verilmemeli. çünkü bu da bir evredir. insan psikolojisi aniden değişime yatkındır, eğer ölümüne karar verdirecek kadar ciddiyse bu durum. ölüm arzusu bir anda değişebilir. aynı ruchy dediği gibi.
(bkz: dur gelemiyorum)
soru o kadar uzun ki, cevabı yazarken sürekli yukarı kaldırmak zorunda kaldım, puura, allah seni napsin
öncelikle ilk cümlenin doğru olup-olmaması ayrıca tartışılır. hadi öyle bir örnek üzerinden gidelim. neşeli olmak, ya da enerjili bir ruh halinin bir "enerji artımı" içinde değil de, aksine enerjinin dengesinin bozulması olarak görmekteyim ben. enerjinin yanlış yere aktarılması da diyemeyiz yine(bence tabi yine). intihar etmesek keşke evet ama, bunu insan kendisi seçtiği için olaylar kendine bağımlı olarak gelişiyor. intihar eşiğine gelene kadar çeşitli enerji değişimlerinin bir tezahürü ola bilir neşeli, ya da somurtkan, üzgün, asosyal ve s. olmak. zaten dediğini ele alırsak üzgün olmak da bir enerji artışı olabilir.
algıların kapanmasına ilişkin de, yine bence aslında algı kapanmıyor, sadece o yönde(intihara doğru) geliştiğini düşünüyorum. çünkü çok yakından tanıdığım birisinin intiharından aylarca öncesinden en son güne kadar ruh halinin düşük, berbat, üzgün bir halde olduğuyla direk karşılaştım.
bunların tabi enerjiyle alakası olmamış da olabilir. acaba ben hangi soruya hangi yanıtı verdim ya. dediğim gibi bu bir enerji patlaması değil, enerji akımının bozulması olabilir. tabi bu da enerji olayının gerçekliğine dayalı. ben insanın içinde böyle yöneltici, hatta öldürücü bir enerjinin olduğuna inanmakta zorlanıyorum. intihar da bu hayatın bir geçit evresidir. netice olarak yeni bir evreye girerek ölüyorsun ve psikologların, ya da benim gibi andavalların dilinde dolanıyorsun.
bu arada majör depresyondaki kişilere, ya da bipolarlara kesinlikle ötenazi hakkı verilmemeli. çünkü bu da bir evredir. insan psikolojisi aniden değişime yatkındır, eğer ölümüne karar verdirecek kadar ciddiyse bu durum. ölüm arzusu bir anda değişebilir. aynı ruchy dediği gibi.
devamını gör...