düzensiz yaşamaya alışmış ve kadınlarla tek gecelik ilişkiler tercih eden karakter alper ile mütavazi bir yaşam süren ada'nın bir kitapçıda yolları kesişir. aralarında başlayan aşk onlarda çok şeyi değiştirecektir.
öne çıkanlar | diğer yorumlar
başlık "strikeapose" tarafından 13.01.2021 21:10 tarihinde açılmıştır.
21.
filmi henüz biraz evvel bitirdim, 26 yıldan azıcık fazla olan hayatıma bir de ıssız adam filmini de sığdırmış oldum. filmi izlemeden evvel youtube'da sadece "ada ben ayrılmak istiyorum" sahnesine denk gelmiş ve birkaç kez o sahneyi izlemiştim. melis birkan'ın oyunculuğu o sahnede hoşuma gittiği için filmi izleme arzum de hep vardı fakat aşk filmlerine olan ön yargım sebebiyle izlememiştim ki bu ön yargımı en azından bu film yönünden bugün itibariyle kırdım. baştan belirtmiş olayım ki bu filme yönelik sadece. aşk filmlerine dair ön yargım devamlılığının sürdürmektedir.
alper(cemal hünal) ve ada(melis birkan) dizinin esas karakterleri malum. alper karakteri de oyunculuk anlamında bence gayet iyiydi, filmin gayet iyi bir kısmı bir şekilde kadınların koynunda geçiyor. sonra da ada karakteriyle neyse. filme dair tat kaçıran ayrıntı vermek istemiyorum ama özetlemek gerekir aşk kavramı bence bu filmde gayet tadında işlenmiş. abartılardan uzak hoş bir aşk kavramı. ikilinin beraber olan sahnelerini sevdim. final sahnesi bence gayet iyi. birbirlerine karşı her şeyin iyi olduğunu söyleyip de içten içe farklı şeyler söylemeleri falan.
final sahnesinin evvelinde alper'in ada ile tanışma çabası da gayet iyi bence. yani çok da zorlama bir tanışma durumu değil bence gayet hayatta insanın başına gelebilecek bir tanışma durumu. ayrıntıya girmek istemiyorum zira dediğim gibi dilme dair tat kaçıran detay sunmak istemiyorum kimseye.
aşk türünde filmi hiç hiç sevmiyorsanız hani tavsiye etmem, ancak benim gibi yalnızca ön yargınız var ise tavsiye ederim, şahsen beğendim, güzel oldu benim için.
sevgilimle beraber izlemek isterdim, bir başka film incelenmesinde görüşmek üzere.
alper(cemal hünal) ve ada(melis birkan) dizinin esas karakterleri malum. alper karakteri de oyunculuk anlamında bence gayet iyiydi, filmin gayet iyi bir kısmı bir şekilde kadınların koynunda geçiyor. sonra da ada karakteriyle neyse. filme dair tat kaçıran ayrıntı vermek istemiyorum ama özetlemek gerekir aşk kavramı bence bu filmde gayet tadında işlenmiş. abartılardan uzak hoş bir aşk kavramı. ikilinin beraber olan sahnelerini sevdim. final sahnesi bence gayet iyi. birbirlerine karşı her şeyin iyi olduğunu söyleyip de içten içe farklı şeyler söylemeleri falan.
final sahnesinin evvelinde alper'in ada ile tanışma çabası da gayet iyi bence. yani çok da zorlama bir tanışma durumu değil bence gayet hayatta insanın başına gelebilecek bir tanışma durumu. ayrıntıya girmek istemiyorum zira dediğim gibi dilme dair tat kaçıran detay sunmak istemiyorum kimseye.
aşk türünde filmi hiç hiç sevmiyorsanız hani tavsiye etmem, ancak benim gibi yalnızca ön yargınız var ise tavsiye ederim, şahsen beğendim, güzel oldu benim için.
sevgilimle beraber izlemek isterdim, bir başka film incelenmesinde görüşmek üzere.
devamını gör...
22.
bu filmden sonra türkiye'de kızlar başına geleceklerin fragmanını tüm çıplaklığıyla hissetmiş olacak ki azcık ıssız adam tribine gireni hissettiğinde de s**tir lo çekmeye başlamıştı. hatta ıssız adam tribi tabiri türkiye literatürüne girdi. demek ki deyimler ifadeler böyle çıkıyor.
çağan ırmak'ın türk erkeklerine attığı en büyük kazıktır ıssız adam filmi. onun yüzünden bir dönem erkekler ağzıyla kuş tutsa yaranamadı kızlara.
melis birkan'ın güzelliği bu filmde allah allah seviyesindedir. cemal hünal'ı da kızlar değerlendirsin.
çağan ırmak'ın türk erkeklerine attığı en büyük kazıktır ıssız adam filmi. onun yüzünden bir dönem erkekler ağzıyla kuş tutsa yaranamadı kızlara.
melis birkan'ın güzelliği bu filmde allah allah seviyesindedir. cemal hünal'ı da kızlar değerlendirsin.
devamını gör...
23.
---- sonuna kadar spoiler ----
bu filmde erkeğe ilişkiler hakkında sessizce verilen çok sayıda ders var.
insan yaş aldıkça gördüğü, aldığı mesajlar da artıyormuş.
yıllar geçtikçe bir erkek olarak alper'i daha iyi anlıyorum.
ada'nın daha önce göremediğim
ve buram buram sallanan kırmızı bayraklarını,
erkek ve kadın arasındaki cinsel isteklilik uyumunun önemini,
ada'nın alper'in kulağının dibinde
"evlenmelisin, doğurmalısın" mesajıyla çalan biyolojik çanlarını
alper'in sessiz tepkilerini,
ada'nın bunları hiç fark etmemesini...
alper
-doğru kişiyi bulduğunda bana teşekkür edeceksin derken
klişe bir ayrılık konuşması yapmıyordu,
ada ile olmazdı,
alper söylediğinde samimiydi.
ne demiştik,
bu filmde erkeğe ilişkilere yönelik olarak sessizce verilen çok sayıda ders var,
onlardan birisi
ilişkide kadının tecrübeli olması,
kadın doğası
ve evlilik üzerine.
alper'in
-valla yemiş gibi duruyorsun zamanında şeklinde özetlediği,
ayrılık konuşması yapılırken
-nedense hiç şaşırmadım diyecek kadar,
-size bu lafları kızılayda mı dağıtıyorlar diyecek kadar
"tecrübeli" bir kadının
yıllar sonra karşılaştığı eski sevgilisi karşısında
mental olarak nasıl zorlandığını hepiniz izlediniz.
ada artık evli ve çocuklu bir kadın,
ada'nın kocasına (hakan) üzülmeyen oldu mu?
hakan'a üzülmenin farklı bir sebebi daha var,
ada tarafından kullanılmış olması.
filmin son sahnesinde ada'nın cüzdanından çıkarıp gösterdiği bir kız çocuğu var.
söylediğine göre 3 yaşında.
ayrılığın ertesinde doğacağı haberini aldığımız şenol'un çocuğu aynı dönemde yaklaşık olarak 4 bilemedin 5 yaşında,
bu demektir ki ada alper'den ayrıldıktan "6 ay içinde"
1- evleneceği adamı bulmuş/evlenmiş,
2- çocuk yapımına girişmiş.
sizce hakan ada'nın hayallerindeki beyaz atlı prens miydi yoksa onun için bir araç mıydı?
eskiden olsa "bu tıynette bir kadınla hangi erkek evlenmek ister? yorumu size bırakıyorum." derdim.
fakat kadın doğası bu... onlar doğalarının gereğini yapıyorlar.
yalan söylemek, gizlemek, gizlenmek, rol yapmak, mış gibi yapmak, amacını gizlemek
yani kısacası sinsilik...
onlara doğanın bahşettiği bir güç.
diyebilirsiniz ki
o halde filmin sonunda alper'in pişmanlığını neden dinledik?
aslında film boyunca alper'in suratına sürekli vurulan bir gerçek var.
- diskodaki kadının genç birini tercih etmesi
- ada'nın alper'i demode bulması, kız tavlama sanatı isimli eski bir kitabı çevirip mesaj vermesi
- eskortun işler kesat galiba demesi
- eskortun yaşlanıyor musun sen demesi
- ada'nın alper'in esprisine "ben ortaokuldaydım" yanıtı vermesi
- ada'nın annen gelmeden bekarlık günlerinden kalma dergi varsa kaldır demesi (alper'in dergi mi kaldı demesi)
- ve filmin sonunda sinem'in alper'in selamını almayıp kafasını çevirmesi
film boyunca tek gecelik ilişkilerle ve cinsellikle özdeşleşen alper filmin sonuna doğru
yukarıdaki gerçekliği kabul etmek zorunda kalıyor. öyle ki önümüze çıkan karakter
şenol'un çocuğuna amcalık yapan, onunla oynayan, akşam çocuk filmine giden bir karakter.
filmin başındaki alper değil ıssız adam.
filmin sonundaki alper asıl ıssız adam.
bu filmde erkeğe ilişkiler hakkında sessizce verilen çok sayıda ders var.
insan yaş aldıkça gördüğü, aldığı mesajlar da artıyormuş.
yıllar geçtikçe bir erkek olarak alper'i daha iyi anlıyorum.
ada'nın daha önce göremediğim
ve buram buram sallanan kırmızı bayraklarını,
erkek ve kadın arasındaki cinsel isteklilik uyumunun önemini,
ada'nın alper'in kulağının dibinde
"evlenmelisin, doğurmalısın" mesajıyla çalan biyolojik çanlarını
alper'in sessiz tepkilerini,
ada'nın bunları hiç fark etmemesini...
alper
-doğru kişiyi bulduğunda bana teşekkür edeceksin derken
klişe bir ayrılık konuşması yapmıyordu,
ada ile olmazdı,
alper söylediğinde samimiydi.
ne demiştik,
bu filmde erkeğe ilişkilere yönelik olarak sessizce verilen çok sayıda ders var,
onlardan birisi
ilişkide kadının tecrübeli olması,
kadın doğası
ve evlilik üzerine.
alper'in
-valla yemiş gibi duruyorsun zamanında şeklinde özetlediği,
ayrılık konuşması yapılırken
-nedense hiç şaşırmadım diyecek kadar,
-size bu lafları kızılayda mı dağıtıyorlar diyecek kadar
"tecrübeli" bir kadının
yıllar sonra karşılaştığı eski sevgilisi karşısında
mental olarak nasıl zorlandığını hepiniz izlediniz.
ada artık evli ve çocuklu bir kadın,
ada'nın kocasına (hakan) üzülmeyen oldu mu?
hakan'a üzülmenin farklı bir sebebi daha var,
ada tarafından kullanılmış olması.
filmin son sahnesinde ada'nın cüzdanından çıkarıp gösterdiği bir kız çocuğu var.
söylediğine göre 3 yaşında.
ayrılığın ertesinde doğacağı haberini aldığımız şenol'un çocuğu aynı dönemde yaklaşık olarak 4 bilemedin 5 yaşında,
bu demektir ki ada alper'den ayrıldıktan "6 ay içinde"
1- evleneceği adamı bulmuş/evlenmiş,
2- çocuk yapımına girişmiş.
sizce hakan ada'nın hayallerindeki beyaz atlı prens miydi yoksa onun için bir araç mıydı?
eskiden olsa "bu tıynette bir kadınla hangi erkek evlenmek ister? yorumu size bırakıyorum." derdim.
fakat kadın doğası bu... onlar doğalarının gereğini yapıyorlar.
yalan söylemek, gizlemek, gizlenmek, rol yapmak, mış gibi yapmak, amacını gizlemek
yani kısacası sinsilik...
onlara doğanın bahşettiği bir güç.
diyebilirsiniz ki
o halde filmin sonunda alper'in pişmanlığını neden dinledik?
aslında film boyunca alper'in suratına sürekli vurulan bir gerçek var.
- diskodaki kadının genç birini tercih etmesi
- ada'nın alper'i demode bulması, kız tavlama sanatı isimli eski bir kitabı çevirip mesaj vermesi
- eskortun işler kesat galiba demesi
- eskortun yaşlanıyor musun sen demesi
- ada'nın alper'in esprisine "ben ortaokuldaydım" yanıtı vermesi
- ada'nın annen gelmeden bekarlık günlerinden kalma dergi varsa kaldır demesi (alper'in dergi mi kaldı demesi)
- ve filmin sonunda sinem'in alper'in selamını almayıp kafasını çevirmesi
film boyunca tek gecelik ilişkilerle ve cinsellikle özdeşleşen alper filmin sonuna doğru
yukarıdaki gerçekliği kabul etmek zorunda kalıyor. öyle ki önümüze çıkan karakter
şenol'un çocuğuna amcalık yapan, onunla oynayan, akşam çocuk filmine giden bir karakter.
filmin başındaki alper değil ıssız adam.
filmin sonundaki alper asıl ıssız adam.
devamını gör...
24.
başrolde melis birkan ve cemal hünal gibi oyuncuların yer aldığı 2008 yapımlı türk filmi; senaryosunu da kendisi yazmış olan çağan ırmak tarafından yönetilmiştir.

kadınlara bağlanma sorunu yaşayan ve belki de aidiyet duygusu olmayan şef alper ve çocuk kostümü satan bir dükkan işleten ada karakterinin kitapçıda tanışıp aşık olması sonucu hayatlarında yaşanan değişimleri ve kaçınılmaz ayrılığı konu ediniyor.
alper belki de birçok erkeğin özeti gibidir, tek gecelik ilişkiler yaşamayı seven, birine aidiyet duyamayan, ıssız adamdır.
alper'in bir kitap gibi derin olan ada'yı anlamaya belki de cesareti yoktur, bir gün ada mutfakta sarma yerken ada ben ayrılmak istiyorum der, çünkü o ıssız adamdır, ömür boyu birini sevmeye belki de zamanı ya da cesareti yoktur.
en sonunda ise ada başka biriyle evlenir, çocuğu olur, bir gün karşılaşırlar...
film ıssız olduğu için her şeyi mahveden bir adamın yok ettiği geleceği anlatır.
film hakkında fikrim ise; senaryosu sıradan gibi olsa da hayatın acı bir gerçeğini konu edindiği için ilgi çekici geliyor ve oyuncuların samimi oyunculukları da filmi izlenilir kılıyor.
ayla dikmen şarkısı olan anlamazdın şarkısı da bu film ile popülerlik kazanmış ve şarkının sözleri filmi anlatır gibidir.
dilerim ki mutlu ol sevgilim
ben olmasam bile, hayat gülsün sana
günahım boynunda
ağlayan bir çift göz, bıraktın arkanda..

kadınlara bağlanma sorunu yaşayan ve belki de aidiyet duygusu olmayan şef alper ve çocuk kostümü satan bir dükkan işleten ada karakterinin kitapçıda tanışıp aşık olması sonucu hayatlarında yaşanan değişimleri ve kaçınılmaz ayrılığı konu ediniyor.
alper belki de birçok erkeğin özeti gibidir, tek gecelik ilişkiler yaşamayı seven, birine aidiyet duyamayan, ıssız adamdır.
alper'in bir kitap gibi derin olan ada'yı anlamaya belki de cesareti yoktur, bir gün ada mutfakta sarma yerken ada ben ayrılmak istiyorum der, çünkü o ıssız adamdır, ömür boyu birini sevmeye belki de zamanı ya da cesareti yoktur.
en sonunda ise ada başka biriyle evlenir, çocuğu olur, bir gün karşılaşırlar...
film ıssız olduğu için her şeyi mahveden bir adamın yok ettiği geleceği anlatır.
film hakkında fikrim ise; senaryosu sıradan gibi olsa da hayatın acı bir gerçeğini konu edindiği için ilgi çekici geliyor ve oyuncuların samimi oyunculukları da filmi izlenilir kılıyor.
ayla dikmen şarkısı olan anlamazdın şarkısı da bu film ile popülerlik kazanmış ve şarkının sözleri filmi anlatır gibidir.
dilerim ki mutlu ol sevgilim
ben olmasam bile, hayat gülsün sana
günahım boynunda
ağlayan bir çift göz, bıraktın arkanda..
devamını gör...
25.
sevmediğim türk filmlerinden biri olmasına rağmen yine de alper'e olan öfkemi tazelemek için yılda bir falan izliyorum.
bu kaçıncı izleyişim bilmiyorum fakat tövbe haşa alper o kadar da kusturucu bir karakter gibi gelmedi bu sefer.
daha doğrusu korkak havasından ziyade alper'e dair özelliklerin başka türlüsünü iğrenç bulmaya başladım.
önceden kusma isteği uyandıran kısmı alper'in korkaklığıyken şimdi ada ile ilk tanışmalarında ada eve geldiğinde evden gitmemesi için gösterdiği çaba sinirimi bozuyor.
kız gitmem lazım diyor, tutturmuş gidemezsin , gidemezsin.. kız kapıya koşuyor, bu gerizekalı peşinden koşuyor.
lan bi sal insanları deli midir nedir.
madem bu kadar 'kızım ben seni üzerim, ağğğhh hatalarım var, seni hak etmiyorum' düşüncesindeki bir götoşsun , madem ne bok olduğunun farkındasın bari ısrarcı olma.
her istediğin insanın hayatına istediğin zaman girip istediğin zaman keyfi olarak çıkabileceğini zanneden insanlara her zaman ayar olurum fakat herhangi bir konuda ısrarcı davranan insanlara daha da ayar oluyorum.
ada karakterine de bayıldığım söylenemez ama ne yaşayacağını bildiği halde o pişmanlığı yaşamayı tercih eden bir enayi olmasını kendimle bağdaştırıyorum birazcık.
o yüzden sinir oluyorum sanırım.
bir de sarmalayı yiyipte gitmeliydi.
bu filmde sevmediğim bir diğer şey romantizm'in ilişki yaşanırken her yere sıkıştırılmış olması.
ve fazla kasıntı bir romantizm gibi geliyor, diyalog değil de kasıntı olan başka bir şiir satırlarını okuyorlar gibi.
karakterlere olan sinirimi anlatmama daha fazla gerek yoktur sanırım.
bu kaçıncı izleyişim bilmiyorum fakat tövbe haşa alper o kadar da kusturucu bir karakter gibi gelmedi bu sefer.
daha doğrusu korkak havasından ziyade alper'e dair özelliklerin başka türlüsünü iğrenç bulmaya başladım.
önceden kusma isteği uyandıran kısmı alper'in korkaklığıyken şimdi ada ile ilk tanışmalarında ada eve geldiğinde evden gitmemesi için gösterdiği çaba sinirimi bozuyor.
kız gitmem lazım diyor, tutturmuş gidemezsin , gidemezsin.. kız kapıya koşuyor, bu gerizekalı peşinden koşuyor.
lan bi sal insanları deli midir nedir.
madem bu kadar 'kızım ben seni üzerim, ağğğhh hatalarım var, seni hak etmiyorum' düşüncesindeki bir götoşsun , madem ne bok olduğunun farkındasın bari ısrarcı olma.
her istediğin insanın hayatına istediğin zaman girip istediğin zaman keyfi olarak çıkabileceğini zanneden insanlara her zaman ayar olurum fakat herhangi bir konuda ısrarcı davranan insanlara daha da ayar oluyorum.
ada karakterine de bayıldığım söylenemez ama ne yaşayacağını bildiği halde o pişmanlığı yaşamayı tercih eden bir enayi olmasını kendimle bağdaştırıyorum birazcık.
o yüzden sinir oluyorum sanırım.
bir de sarmalayı yiyipte gitmeliydi.
bu filmde sevmediğim bir diğer şey romantizm'in ilişki yaşanırken her yere sıkıştırılmış olması.
ve fazla kasıntı bir romantizm gibi geliyor, diyalog değil de kasıntı olan başka bir şiir satırlarını okuyorlar gibi.
karakterlere olan sinirimi anlatmama daha fazla gerek yoktur sanırım.
devamını gör...
26.
sevdiğim kaliteli türden türk filmlerinden . keşke bu film üçleme olsaydı dediğim filmlerden alperin gençliği ve ada sonrası hikayesi. bu arada alperi anlıyorum ve saygı duyuyorum benim bir adam lakin güven duygusu ciddi biçimde zedelendiği için duygusuz duruyor ailesine ve çevresine karşı.
devamını gör...
27.
hiç bir derin paylaşım olmaksızın, ilk iştahlı dolma saldırısında son bulan, erkek annesi yıkama-yağlama üzerine kurulup kadını aşağılayan bir film.
başroldeki kadının kocaman kolunun perdeyi kapladığı bir an hatırlıyorum nadir sinemaya giden biri olarak.. bir de..
başroldeki kadının kocaman kolunun perdeyi kapladığı bir an hatırlıyorum nadir sinemaya giden biri olarak.. bir de..
devamını gör...