koç holding

koç holding, 1926 yılında vehbi koç tarafından kurulan holding türkiye'nin ilk holdingidir ve en büyük özel kuruluşlarından birisidir. holding merkez binası üsküdar nakkaştepe'dedir.

türkiye'nin diğer kapital sahibi büyük aileleriyle kıyaslandığında yakından gözlemlediğim üzere sanata ve insana (kapitalizmin zalim sınırları içinde) en çok değer veren kurumdur.

beyaz yaka çalışanlarını evden çalışmaya geçiren holding.

senelerce türk halkına fiat ve ford çatısı altında avrupanın ve kuzey amerikanın yüzüne bile bakmadığı yazık denecek kalitede araçları iteleyen holding grubu.

yıllarca milleti sömüren beyaz türklerin isim babası.

siyasal dincilerin atatürkçü çizgide olması nedeniyle b*k attığı holding.

siyasal islamcıların neden düşman olduğunu anlamadığım şey.

ülke ekonomisinin yaklaşık %10'nu oluşturan holding.
yıllarca kötü arabalar satmalarının sebebi bu holding değil ülkenin içinde bulunduğu kötü ekonomik şartlar nedeniyle halkın alım gücünün zayıf olmasıdır.

iyi otomobiller genelde 2.0 ve daha büyük motora sahip olurlar, ülkede ki döviz kuru ve vergi uygulamaları nedeniyle bu araçları üretse veya ithal etse halkın alım gücü olmadığı için gene satamayacak.

ülkenin ilk milli ve yerli şanzımanını üreten holding. otomotiv sektörü tarafında kendilerine çamur atmadan düşünmek lazım..

kaynak

size jet fadılın üreteceğim diyerek milleti tokatladığı imza bile fazla. gidin ötede trollük yapın.

kokuşmuş beyinlerin saldırdığı ve sevmediği holdingtir. bakın bu koç grubuna saldıran tiplere iyi bakın. alayının cemaat ve tarikat bağlantılı olması, atatürk ve cumhuriyet düşmanı olmalıları gibi özellikleri vardır.

ülkeyi sömüren, bunlar yahudi diyen ahlaksızları geçtim zaten. tipik siyasal islam ağzı.

ama gidip otomobil konusunda eleştirmek, yok yedek parça getirdi demek, araba üretmedi demek, anadolu, tofaş serisi yaptı diye çemkirmek, tam anlamı ile cehalettir, düşmanlıktır.

kuş serisi araçların amacı halka ucuz araba temin etmekti. öyle de oldu.
otokar ile dünyaya bir çok araç ihraç ediyorlar.
altay tankının bu noktaya gelmesinde en büyük katkıyı sağlayan gruptur.

say say bitmez ama anlayana. sanayi alanına katkıları büyüktür. yerli ve milli diye bir tarafını yırtanlara da duyurulur; bir çok yerli ve milli üretime imza atmışlardır. ayrıca selçuk bayraktar diye bağırıp, savunma sanayi diyenlere de duyulur, ondan daha fazla savunma sanayisine katkıları vardır.

hükümetle arasını açsa açsa ali koç açar.

fenerbahçe'yi iyi yediler yalnız. öyle böyle yemediler. bayağı hapur hupur yediler, arka bahçeleri gibi kullandılar.

ali koç'u fazlasıyla tanıdık. anlaşılan o ki, holding profesyonel yeteneklerce yönetiliyor, ali koç'un eline de fb.yi verip oyalıyor holdingin yönetimine yaklaşmasına fırsat bırakmıyorlar. kesin..

29 mayıs 1915'te, ittihat ve terakki cemiyeti merkez komitesi, "milli güvenliğe tehdit oluşturduğu değerlendirilen kişilerin" sürgün edilmesini yetkilendiren tehcir kanunu'nu kabul etti. tehcir kanunu, sürgün edilen kişilerin varlıklarını satmamaları gerektiğini, bunun yerine detaylı bir liste hazırlayarak yerel yetkililere sunmaları gerektiğini vurguladı:

'tüm eşyalarınızı bırakın—...döndüğünüzde, geride bıraktığınız her şeyi geri alacaksınız.'

“geçici müsadere ve el koyma kanunu” osmanlı imparatorluğu genelinde birçok gazetede yayımlandı. tehcir kanunu uygulanırken, aşiret ve muhacirin iskân müdürlüğü (iskân-ı aşâirîn ve muhacirîn müdüriyeti), 8 kasım'da yasanın uygulanması için ek bir direktif yayımladı. özellikle 16 mayıs 1915'te, “savaş ve olağanüstü siyasi koşullar sonucunda sürgün edilen ermeniler tarafından terk edilen taşınır ve taşınmaz mülklerle ilgili idari talimat” başlıklı bir yönerge ile başladı.

bu yönerge, “emvâl-i metrûke idare komisyonları” ve “tasfiye komisyonu” olarak bilinen özel komisyonlar kurdu ve bu komisyonlar “terk edilen” varlıkların değerini değerlendirmekle görevlendirildi. sürgün edilenlerin 'ayrılmasından' sonra, "bozulabilir" olarak kabul edilen mallar ve hayvanlar, kamu açık artırmalarıyla satılması gereken ilk öğeler olarak önceliklendirildi. yasaların amaçları, aynı anda ermeni mülkiyetini azaltmak, ulusal politikacıları zenginleştirmek ve türk müslüman mültecileri el konulan mülkiyetlere yerleştirmekti. bu süreç 1923'e kadar devam etti ve kemal atatürk tarafından tamamlandı.

peki soykırıma uğrayan ermeniler, rumlar ve süryanilerden el konulan mülkler yoksul türk halkına mı geçti? hayır. kemal atatürk ve onun yakın arkadaşlarına geçmiştir. küçük bir türk zümresi, yeni ulusun zenginliğini kendilerine saklamıştır. geriye kalan türkler ise eğitimsiz ve yoksul kalmış, ellerinde sadece kırmızı bayraklar ve kemal atatürk'ün fotoğraflarını tutmuşlardır.

alman demiryolu bağlantıları sayesinde milyarder olarak ölümden kaçan ve konstantinopolis'e (istanbul) sığınan ohannes kasabyan ve kasabyan ailesi de bunlardan birisiydi. ancak, el konulan mülklerinden hiçbirini geri alamadı. torunu edward kuhaci'nin mektubu türkiye gazetelerinin hiçbirinde yayınlanmadı. - bu mektuptan tarihçi fairchild raggles'ın on location, heritage cities and sites adlı kitabının 174. sayfasında bahsedilmektedir.

kasabyan ailesi ermeni soykırımı'ndan kaçtıktan sonra, vehbi koç'un babası 1923'te ankara'nın keçiören ilçesinde bulunan ve kemal atatürk tarafından el konulan büyük bir bağ arazisini devraldı ve bu mülk üzerinde imparatorluğunu kurdu. babası koçzade mustafa rahmi efendi, şirketi koçzade mustafa rahmi'yi 1926'da vehbi koç'a devretti. vehbi koç bu mülk sayesinde ford ve standard oil (mobil) şirketlerinin ankara temsilcisi oldu ve müteahhitlik işine girdi.

işte koç holding bu zorluklarla kuruldu (!) . devamı için
(bkz: varlık vergisi)

koskoca bir mit'i ne hale getirdi ali koç ya.

o değil ben yetişirken, ali koç falan 'ne kıyak adamlar' diye hayal ediyordum. cemiyet dergileri vardı. yalı önünde süslü aile pozları. herkes korkunç zengin ve şatafatlı. bu fotoğraflara bakarken, ne hayatları var diyordum içimden. derken,

birisi koca g.tünü eritmeye çalışırken öldü, diğeri rambo okan gibi geliyor gözüme, diğeri için de erkek değil şöyle böyle söylentileri duyuyorum.

rahmi koç'un, pazar eklerinde 'erkek dediğin çorabını şöyle giyer, yaka ütüsü jilet gibi olur, 4 saat uyur' gibi iş dünyasına verdiği tırt tavsiyelerini okudum lan ben paso. gelinen noktaya bakınca, g.tümle gülüyorum artık. çok iyi oldu sana da rahmi efendi, çok süper oldu.

sabancıların da alt kuşağı atalarına zerre benzemiyor mesela ama onlar en azından böyle ele ayağa düşmüyorlar. kültürleri devam ediyor. bak işte onlar 'erkeğin kumaş pantolondan bacağı gözükmeyecek, sadece çorap gözüksün' gibi osuruktan tavsiyeler verebilir z kuşağına. s

insanları üç kuruşa köle gibi çalıştıran türkiyenin en büyük kapitalist şirketlerinden biridir. bir diğeri de sabancıdır.