köyden kız almanın daha cazip olması

şehirde 20-25 yılını geçirmiş bir kadınla ilişkiye girmek yerine köyden birisiyle ilişkiye girmeye, hayatı onunla inşa etmeye kalkarsanız, köyden gelen kadının 20 yıl boyunca kendini yetiştirmesini beklersiniz. köy-kasaba şehir farkı zannedildiği gibi sade bir kültür değil, aynı zamanda medeniyet farkıdır. şehirdeki kadının 10 yaşından 25'ine kadar geçtiği hayat anlarından, köyden 25 yaşında gelen bir kadın 25-40 yaş arasında geçer. hal böyle olunca size destek olacak değil sizin destek okdugunuz bir kadınla hayat birleştirmiş olursunuz. kiminizin abisi kiminizin kardeşi olarak söylüyorum bunu ve köy denilince vizyonsuz olanlarınızın aklına anadolu köyleri geliyor, gelmesin. bu bir dünya genellemesidir. öyle "eli erkek eline değmemiş olsun. ruhu temiz olsun" dediğiniz kadını 55 yaşınıza geldiğinizde müge anlı'da "3 çocuğum da başka erkekten" derken görürsünüz. ilber ortaylı'nın "bir ömür nasıl yaşanır" kitabının "bir ömür nasıl heba edilir" versiyonu ile bestseller olursunuz.

kız alınmaz. bir kızla hayatınızı birleştirirsiniz. hayat arkadaşı olursunuz. şu cinsiyetçi dili bıraksın artık toplum.

"kız almak" kısmına takılmadan desteklediğim önermedir.
köylü bir kadınla evlenmenin erkeklerce cazip bulunan temel noktası; o kadının beklentilerinin düşük olacağı sanrısıdır. kendisi çok az emek vererek her konuda saf, samimi, dürüst ve tam hizmet alacağını sanmaktadır. tam da bu yüzden kesinlikle böyle bir evlilik yapmalıdır ki dünyanın kaç bucak olduğunu görsün. ya da bir resmi, iki imam nikahına ek olarak bir kaç başka ciddi ilişkisi olmuş bir kadının annesine, satış* koşulları görüşüldükten sonra bir de süt hakkı versin.
unutmayın ki köy topluluklarında her şey materyalist ve rasyoneldir. her şeyin bir karşılığı, bir bedeli vardır. fiyatı belirleyen üreticidir. çoğu zaman bu fiyatın bir mantığı yoktur. biri belirler diğerleri de ona göre belirler.
iş bu tanımda kullanılan dil ironik olmakla birlikte gerçekçi ögeler içerir.
ayrıca (bkz: süt hakkı)

tüm olay cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tarafların birbirlerini taşıyabilmeleri. bu açıdan köylü olmuş, kasabalı olmuş, anglosakson olmuş ne önemi var.

dehşet tanımlar var üstlerde. favorim beklentilerden dem vuran olanı. elektronik eşya falan mı bu, fiyat-performans değerlemesi mi yapılmalı.

köylü kızı gibmek isterdim, denize beline kadar giren
köylü kızı gibmek isterdim,kot yerine şalvar giyen
köylü kızı gibmek isterdim, dalardım gözlerinin karasına
köylü kızı gibmek isterdim, samanların arasında

köylü kızı gibmek isterdim, ağzı otlu peynir kokan
köylü kızı gibmek isterdim, bahçede bağ bozan
köylü kızı gibmek isterdim, ahırın arkasında
köylü kızı gibmek isterdim, ya da pamuk tarlasında

köylü kızı gibmek isterdim,ama izin vermez daha derine
köylü kızı gibmek isterdim,hem de köy evinde
köylü kızı gibmek isterdim, bahçede dikenleri yolarken
köylü kızı gibmek isterdim, koyunları otlatırken

köylü kızı gibmek isterdim,bir ege dizisinden fırlamış
köylü kızı gibmek isterdim, daha önce arkadan almamış
köylü kızı gibmek isterdim,hem tırpanlı hem oraklı
köylü kızı gibmek isterdim utangaç ama meraklı

köylü kızı gibmek isterdim, hayalleriyle düşleriyle
bahçede kırardı bana fındık çürük dişleriyle
köylü kızı gibmek isterdim, anlamayan modelinden markasından
köylü kızı gibmek isterdim, tarlada pamuk toplarken yanaşıp sinsice arkasından...

süt mü alıyorsunuz hayırdır demek istediğim başlık. ayrıca şehirle köyle gerçekten bir bağlantısı yok bu durumun.

(bkz: eline erkek eli değmemiş)

mesele zihniyet meselesidir. bu devirde köy kızı fasafisosu kalmadı. yapan her türlü yapıyor.

insanın bu dünyada türüne özgü iki özelliği vardır. biri hayatta kalmak diğeri üremek.

bu varsayımdan hareketle herkesin * çocuk sahibi olmak ve bu şekilde genlerini ilerleyen nesillere aktarma gibi içsel dürtüsü olduğunu kabul edelim.

kent yaşamı insanın fabrika ayarlarına uygun değil. doğayla bağını koparan insanın stres seviyesi yükseliyor. stres artınca kalp damar hastalıkları gibi en önemli ölüm nedenleri sıralamasında ilk üçü paylaşan hastalıklara karşı savunmasız oluyoruz.

köyde yaşamış biri köyde yaşamaya devam ederse köy hayatına daha kolay adapte olur. hiç değilse köye adım atmamış beyaz yakalı plaza çalışanının canından bezip köye yerleşmesine kıyasla çok daha iyi adapte olur.

köyde yaşamış kişi şehirden daha sağlıklı bir ortamda büyüdüğü için organizma olarak çocuk sahibi olmaya daha elverişlidir.

ilk paragrafta bahsettiğim gibi insanın doğuştan getirdiği en temel iki özelliği hayatta kalmak ve üremekse , en sağlıklı bireyler olasılık olarak köyde yetişmiş bir ailenin kızıyla dünyaya getirilecek çocuklar olmalıdır.

insanın tek varlık amacı bu mu diyebiliriz ama şöyle bir çevreme bakınca her şeyin seksle ilgili olduğunu görüyorum.

türkiye'de 18 -25 yaş aralığında insan sayısı % 11.94. bu yaş aralığındaki kızların oranı da %5.97dir. biz yuvarlak hesap %6 diyelim. bunların yarısı evlidir. %3 evlenecek yaşta kız kalır. nüfusumuz 85 milyon. demek ki 85 x 3% = 2.6 milyon evlenecek kız vardır.
hesabı 18-25 yaş aralığı üstünden yapmamın nedeni, "köy yerinde" 25 yaşında kıza "evde kalık" derler. gidin gezin, bana hak vereceksiniz.
şimdi ülkemizde köy nüfusu tüm nüfusun %6.8'ini oluşturuyor. valla.
yani 2.6 milyon "evlenilecek yaşta kızdan" 2.6x6.8%= 176bini köyde yaşıyor. türkiye'nin yüzölçümü 860bin km2. yani km2'ye 0.2 ya da her 10 km2'ye 2 evlenecek kız düşüyor.
bitmedi. anlaştınız/ kız sizi beğenmedi/siz kızı beğenmediniz şeklinde 3 ihtimal var. bu alanı 60km2'ye çıkartıyor.
üsküdar ilçesi büyüklüğünde bir bölgeden söz ediyoruz.
piyango bileti alın bence

ben senin içindeki o varoş o iğrenç kafa yapısını gibeyim.

www.youtube.com/shorts/Q53R...

köyde kocakarılar yaşıyor artık. bilmem valla. isterseniz vazgeçin bu düşüncenizden. bir de köylü kızları sizin düşündüğünüzden daha fettandır. adamı suya götürür, su içmeden geri getirir. bunu da düşünün bence.

sanki domates, biber, patlıcan alma durumu.
(bkz: köyden domates almanın daha cazip olması)

bana 16 yaşında bir tane teklif etmişlerdi. hem elinde büyür demişlerdi. evet onların jargonu ile yazdım bilerek. konyalı olmak zor gerçekten. daha doğrusu istersen gerçekten bir elin yağda bir elin balda olur. fakat istemedim.

cazip degil vaciptir

gözünün açılmasıyla. tüm cazibe yok olur gider.

gözü açılmış köylü insanı şehir insanından daha tehlikeli ve ahlaksızdır. bir de kız almak ne demek lan sayın damına koduklarım?

köylünün internet uygulamalarına entegrasyonu şaşırılacak derecede bizden iyi..
hepsinin tiktoku vb var...
ama köylülük baki neticede.

o alemlerde imza atılan rezil işler. arayışlar hesaba katılacak olursa, bir milyon kere şehirli kız deriz...
köylülerin heyecanları, arzu ve istekleri, hayatı algılayışları ve değerlendirme biçimleri, zihniyetleri, peşinde oldukları şeyler bizi aşar... bu devrin köylüsü şehirli insandan çok daha fazla yozlaşmış gibi...

bizler dengeli, mantıklı, ölçülü insanlara talip olmalıyız... şehirli erkeği şehirli kız paklar..
öyle bir hata yapayım demeyin...

geçti o işler. köylü kızları bile artık brad pitt hayali kuruyor.
nerdee o eski köylü güzelleri.
köylüler de bozdu be feyyaz, çok bozdu.