(bkz: protein ve b12 festivali)
devamını gör...
her daim aç dolaştığım bayram.

her konunun bana geldiği,
'aman et yemeden hayat geçer mi'cilerin cirit attığı,
'ağzının tadını bilmiyorsun' diyen dingillerin hönkürdüğü,
'hadi eve gidelim' diye çocukların ağladığı bayramlar, bayramlarımız.

neyse ki büyüdük de bir yere gitme zorunluluğu kalktı.
devamını gör...
geliyor, gelmekte olan.
devamını gör...
9-13 temmuz arası olacak dini bayram.
devamını gör...
turizm sektöründe olduğum için en sevdiğim dönemlerdir bayramlar. kazancın 2 katına çıkar. iyi otel satarsan başında ağrımaz. onun dışında da pek bir önemi yok benim için.
devamını gör...
bu bayram yine yalnızım.
keşke komşum oo sana kıyamam deyip yemeye bir şeyler getirse.
getirsene ulan.
vermem yoksa bu ay kira paranı.
yeter ya.
nerede eski bayramlar eyy.
devamını gör...
ben de sevmem bu bayramı. çocukken mazoşist gibi hayvanın kesilme anını görmek için delirirdik. kuzenim bu uğurda vejetaryen oldu. ama nasıl olmasın? çığlıkları hala kulağımda: büyükbaba kesmeee.

saçma sapan şekilde ölü hayvanın yanında fotoğraflarımız falan var. ay korkunç.

inanır mısınız, bu bayram yüzünden kilo veriyorum. mutfağa rahat 1 hafta giremeyeceğim. leş gibi kan ve et kokuyor her yer. ben zaten kurban eti de yemem.
devamını gör...
kurban
benden sadece yedi yaş büyük olan dayım geçen pazar günü beni aradı ve “yeenim gurban kesmiycin mi?” diye sordu.
dayım, “çangırı” ve çorum’un ortak vatandaşı olup, adı hacı’dır. bundan dört beş yıl
“evvelisi” hecaz’a “getdi” ve “haci” oldu. adı bekir olsaydı daha iyiydi. kendisine hacı
bekir derdik, o da buna sevinirdi şeker adam. şimdi haci haci diyemiyoruz normal olarak. haci dayi diye çağırdığımızda da adıyla mı yoksa unvanıyla mı çağırdığımız konusunda emin olamamanın stresini yaşıyor, morali bozuluyor. kendisine bir çözüm olarak haci unvanını geri vermesini önerdim. bunun için yapması gereken şeyi de anlattım: geri geri yürüyerek gene hicaz’a gidecek ve kabe’nin etrafını geri
geri yürüyerek ters yönde dolanacak ve şeytana attığı taşları toplayıp geri geri yürüyerek çorum’a (ya da “çangırı’ya”) geri dönecek.
haci haci dayım bu önerimi bir müddet düşündü. sonra üç yıl, geçen pazara kadar benimle konuşmadı. o gün de kurban kesip kesmeyeceğimi sordu.
dayıma, keseceğimi, ama iyi helikopter bulamadığımı söyledim. bilmeyenler öğrensin ben her kurban bayramında deposu dolu bir helikopter keserim. öteki dünyaya gidince sırat köprüsü’nü helikopterle geçmeyi planlıyorum. bu yakada (araf oluyor) bineceğim helikoptere; sonra karşıya pırpır, tırtır. rahat, stressiz, tehlikesiz iş…
ilk kez helikopter kestiğimde içindeki pilotu da kesmiştim. pilot sorunu da yok yani.
dayım “heligopteri nidicing” dedi. “ne gesiceysek atarıkh gamyona getiririk koye”
üstelemedim. anlatmadım ona fikrimi. neme lazım, ağzını açar, o da helikopter kesmeye kalkışır, orada yeteri kadar pist var mı bilmiyoruz zaten.
“benim gaynımnan oğlanın gaynbabası ortah danaya girek diyler, sen de gatıl ortahlığa da alah şöyle bir 500 600 kiloğluk dana” diye ekledi.
“haci dayı” dedim. (hemen strese girdi; bilin bakalım neden? )
“ben gelirim yüz kiloğ, sen gelin 90 kiloğ, dördümüz maşallah yarım ton çekiyk, dana bizi daşımaz, girdik mi golumuz bacaamız dışarıda galır” dedim.
hakikaten, dört tane şişman adamın danaya girdiğini düşünsenize… mümkün değil, sığmayız.
ben daha önce helikoptere ortak girmiştim, ben sol arkadaş sağ kapıdan girmişti. benim yanlış anlamam bu yüzden. dana işinde mevzu farklıymış dört kişi ortaya para koyup ortak dana alacakmışız. neden “ortaya para koyup dana alacağız” denmez diye hala düşünürüm. var bu işte bir şey. hani damacana, ördek, rulmana da girmiş bir milletiz.
dayımı kırmadım, ne de olsa dayım zengin. çıkacak para cepte durmazmış deyip dayım, ben ve “gayın”la başlayan iki farklı sözcükle çağrılan diğer iki kişi kurban pazarına gittik.
danaya 4 kişi gireceğiz; heh heh heh.
aslında herkes kendi başına gitti. kurban satış alanında buluştuk. ben her gün zorunlu olarak önünden geçtiğim için oranın nasıl koktuğunu biliyorum. hem sığır, hem davar, hem de adam kokuyor. yanıma keskin mentollü bir krem almış, boynumun, burnumun altına sürmüş, ağzıma da üç beş tane nane şekeri atmıştım.

sığırlar ve davarlar farklı yerlerde satıldığı, biz de dana alacağımız için sığır bölmesine geçtik. danaları gördüğüm zaman gözlerim karardı. en küçüğü 400 kilo. kilosu 30 liradan 12bin lira. adam başı 3bin lira nereden baksan. gözlerim böyle fırıl fırıl küçük dana arıyor. bir tane görür gibi oldum. sonra arka ayakları üstünde doğrulunca, kirden pastan elbisesi ve cildi inek derisi gibi olmuş bir hemcinsimiz olduğunu anladım. “ya diğer danalara yaptığımız gibi onun da sağrısına şap şap vurmuş olsaydık” diye düşünmeden edemedim.
dayım ve iki “gayın” kişisi parada sağlam kişiler. babayiğit bir dananın önünde durmuşlar, satıcıyla konuşuyorlar. dana dediğime bakmayın, kocaman bir boğa. çıkar arenaya, el cordobes’i ezer, daha yok mu der. dayıma “bu birez böyük deel mi dayı” dedim. dayım dövecekmiş gibi yüzüme baktı. “hele dur hele” diye kızgınlıkla söylendi. boğayı mıncıkladı, ayıp yerlerini okkaladı. sağrısına tokat attı. anlamam ben tabi, iyi hayvan diye mırıldandı.
pazarlığa başladılar. satıcı kilosuna 30 “kaat” istedi. dayım 15 dedi. sonra 24 liradan
anlaştılar. danayı tarttılar. bana 4 bin lira girdi. satıcıya “kredi kartıyla ödeyebilir miyim” dedim. yüzde beş komisyonla kabul ederlermiş ama “dinayet” fetva etmemiş. o yüzden mis gibi dört bin liramı saydım avucuna.
parada anlaşınca satıcı “abi biz danayı aracınıza kadar götürür, orada veririz. gerisi size kalmış” dedi. dayım bize döndü (ben ve iki “gayın” kişine yani) “araba var deee mi” diye sordu.
“benim araba döblö, sığmaz benim arabaya” dedim. dayım otobüsle, diğerleri de dayımın “gaynının” birkaç kez ortadan kırılıp geri yapıştırılan 93 model “kartal” arabasıyla gelmişler.
“benim araba heç almaz” dedi gayın kişisi, biraz da küskün bir sesle
“o zaman yarısını sizin arabaya öbür yarısını benim arabaya koyalım” dedim. nedense bu fikre çok kızdılar. halbuki mantıklıydı: ben arabanın arka kapağını açıp arka koltukları yatıracağım. hayvanı ön yarısını oraya sokacağız. sonra diğer arabanın bagaj kapağını çıkartıp geri geri yanaştırarak hayvanın geri kalan kısmını da oraya sokacağız. kartal tekrar kırılmasın diye de iki arabayı çeki demiriyle birbirine bağlayacağız. mis gibi…
ben fikrimi açıklar ve “gaynın” kafası yatmaya başlarken ortadan kaybolan oğlanın
“gaynbabası” beş ton taşıyan ısuzu bir kamyoncukla geldi. hayvanı oraya çektiler. kasaya rampa tahtasını da dayamışlar. biz de oraya gelince danayı teslim ettiler, eller sıkışıldı. (ben ıslak mendille elimi sildim derhal) oğlanın “gayınbabası” hayvanı rampadan yukarı çekmeye başladı.
hayvan oğlu hayvan işte… inek oğlu inek… rampadan yukarı çıkmayı kabul etmedi.
kafasını hızla salladı. ipi oğlanın “gayınbabasının” elindenden kurtardı. pırrr… kaçtı
ha bir de benim haci haci dayımı süstü bu arada.
dana ipi çekip kaçarken “gayınbaba” sırtüstü kamyonun kasasına devrildi. ipi bırakmakta azıcık geciktiği için de rampa boyunca langada lungada sürüklenerek aşağı, yere düştü. yer tahmin edeceğiniz gibi tezek kaplıydı. adam da baştan aşağı tezeklendi. “çok boktan bir adam oldun sen” dedim adama. mecaz mı, gerçek mi anlayamadı.
dana tarafından süsülen dayım kıç üstü oturmuş, ayaklar önde, eller midede, sesi çıkmıyor. gayın, “tutun la tutun dana kaçıyor” diye bağırmaya başladı dananın arkasından seğirtirken. ben de “tutun la tutun 4 bin lira kaçıyor” diye bağırarak dayımın yanına gittim. dananın yakalanamama ihtimali var. bu nedenle yardım edeceğim bahanesiyle dayımın şişkin cüzdanından 4bin liramı alacağım. dayımın karnını açtım. boynuz girmemiş ama koca bir ezik var.
“şanslıymışın dayı” dedim. “az aşağıdan süsse sosyal hayatın sona erecekmiş”
dana ise gayet kıvrak, güzel, messi’yi imrendirecek çalımlarla kalabalıktan sıyrıldı. kurban satış alanının dışına çıktı. bu arada da alanın dışına park etmiş bir kartal otomobile çarptı. araba ikiye bölündü. gaynın arabasıymış. sonra kaldırım boyunca koşmaya başladı.
gayın kaçan danaya mı, arabasına mı baksın şaşırdı. yanına gidip elimi omzuna koydum.
“bir de işin iyi yanından bak” dedim. “bayramda kaza yaptıktan sonra üstüne gazete örtülmüş olarak görülmeyeceksin” [ felsefi bir yorum: hiçbir kaza kurbanının üstüne, öldüğü kazadan söz eden gazete örtülmez ]
dayımın nefesi yerine gelince “len oğlum, tantana edeceğinize dananın peşinden
koştursanıza” dedi. ben 4 bin liramı geri almış olmanın rahatlığıyla yürüyerek, gayın
koşarak dananın peşine düştük. dayım da kör topal yanıma geldi. bu sırada ellerinde ipler bıçaklar yedi sekiz genç zuhur etti. dayıma “emice adam başı 100 kaat verirsen danayı yakalayıp getiririk” dediler. şöyle bir hesap yaptım. her genç saatte 10km hızla koşsa 3 genç saatte 30 kilometre hızla koşar. hadi bir kişi de yedek olsun. dana taş çatlasa 20 kilometre hızla koşuyordur, yakalarlar dedim. “adam başı 100 çok, toplam 500 kaat vereyim” diye çocukları ikna ettim. benim hesaba akıl yetirmeye çalışan dayımın cüzdanını bir kere daha alıp 400 lirayı verdim çocuklara. 100 kaat cebe tabi. bayram harçlığı.
gençler fırladılar…
bu arada gayın danaya yetişmişti. tam boynundan sarkan ipi tutacakken dana dönüp bunu bir süstü. uzaktan gördüğümüz kadarıyla sosyal hayatı bitti adamın.
“sıçarım danasına, kurbanına, ben gidiyorum” dedim. “sosyal hayat mühim.”bindim
döblöme, internetten ucuz helikopter bakınmaya gittim.
dana kaçmış. önce bataklık bölgeye, sonra da dereye inmiş. bataklık bölgeye girerken peşindeki gençlerden ikisini de haşat etmiş. el cordobes’in bile kaçacağı heybetteydi çünkü. diğerleri geri dönmüşler. yakalayamadıkları için aldıkları parayı iade ettiler. onları da çaktırmadan cebe attım.
dere boyu ilerleyen dana, o derenin içinden geçtiği ormana dalmış. orada kendisi gibi kaçmış başka danalarla buluşmuş. bir komün kurmuşlar. aralarından bir ikisi ormanın eteğindeki üniversiteye başlamış. üniversitenin inek öğrencileriyle bunlar arasındaki farkı kimse anlamamış. hatta birisi için, geleceğin rektör adaylarından birisi denilmeye başlanmış.
hali hazır rektörlere bakınca… mümkündür, normaldir, olur.
dayımla ölümlük dirimlik olduk. bundan sonra hiç görüşmeyeceğiz.
dayımın gaynı ikiye bölünen kartalı gene yapıştırmış. en son sungurlu sapağında, yerde, üstüne bir gün öncesinin gazetesinin bulmaca eki serili iken görülmüş. bulmacaların biri yarım çözülmüş durumdaymış.
kamyonda tezeğe bulanan gaynbaba dana sanılarak satılmış. alan adam, gayınbabanın dana değil de adam olduğunu anlayınca bunu bıçaklamış adam hapse, gaynbaba üç ay yatacağı “hastehaneye” gitmiş
ben helikopter kesmekten vazgeçtim. internette, deepwebde, satışa sunulmuş ufo buldum. onu sipariş ettim. içine bir de kesecek “uzaylı” pilot bulursam var ya, tadından yenmez bir durum oluşur.
her şey kısmet tabi…
devamını gör...
islam dininde maddi durmu iyi olanların kesmesi ve bir kısmını "ihtiyacı olana" dağıtmasi hanefi mezhebinde vacip şaffi mezhebinde sünnettir.

toplumda bir genelde vejeteryan insanlar kurbanın diri diri kesilmesini kınıyor tabiri caizse vahşet olarak görüyor.

islamda kurban uyuşturulamaz mı evet bir takım maddelerle uyuşturulması veya elektroşokla vesaire uyuşturulması haram değildir ancak kurban kesilmeden önce bayılır yada ölürse bu kurban kabul edilmez riske de girmiyor millet bu yüzden.

ayriyetten gözünün bağlanması ayaklarının bağlanması keskin bir bıçakla tek seferde kesilmesi gerekir diğer kurbanlık hayvanların da bunu görmemesi olabildiğince acı çektirmeden hızlıca bitirmek gerekli işi. bu yüzden bıçaklarınızı iyice bileyletin ki kurban kesim anına kadar rahat ve iyi bakılmalı. et kesim tesislerinde daha kötü şekilde kesildiğini biliyorum.

bununla beraber islamda ıstakoz haramken ıstakozlar içindeki zehir gereği diri diri kaynar suya atılıp pişirilir bu gerçek vahşettir.

(bkz: not): kurbanların sokakta kesilmesini doğru bulmuyor ve desteklemiyorum özellikle çocukların görmediği bir yerde vesaire kesim işlemi yapılmalı ki hem onların psikolojileri bozulmasın hem ortalık kirlenmesin derileri de bağışlanabilir.
devamını gör...
mesih hazretleri twitter'dan kaldırdığını ilan etti

twitter.com/hasanmez18/stat...
devamını gör...
hayırlı bayramlar arkadaşlar.

devamını gör...
bayramın sevgi, barış, kardeşlik ve huzur getirmesini diliyor, mübarek kurban bayramınızı en kalbi duygularımla kutluyorum. sayın sözlük ahalisi *
devamını gör...
milyarı aşan bir inancın menzupları tarafından kutlanan bayram. rakı eşliğinde kavurma yerken akla gelmeyen hayvan, kurban zamanı birilerinin aklına gelir. bu dini vecibe üzerinden keşke sjw kasılmasa. bi salın ya.
devamını gör...
yukarıdaki arkadaş çok haklı, hazır kesilmişi varken hatta direk ağaçta bitiyorken o sürekli yediğiniz burgerler ve antrikotlar ney öyle hayvan kesmek falan!
devamını gör...
bayram heyecanından çok yolculuk heyecanının yaşandığı bir bayram. bu daha çok büyük şehirler için geçerli. anadolu şehirlerinde nispeten bayram havası koklamak mümkün. büyük şehirlerde buram buram et kokusu hissedilmiyor. bu et kokusunun, yayılıp dağılacağı mahalleler de kalmadı. bayramlar da, tatil arayışı için bir fırsata dönüştü.
devamını gör...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
bazı insanların kurbanlarını keser kesmez hayvanın ruhu daha göğe yükselmeden onu pişirip yediği bayram. durun bir hayvan ölseydi be vicdansızlar. toprakta kan kurumamış, bunlar ateşe bir parti daha et atmanın derdinde. çok beklediniz abi ya, derisini soyarken siz bacaktan yemeye başlasaydınız.
devamını gör...
kurumsal müslümanlık dinin gereği olan bir bayram. kur'an'da bu şekilde "özel gün olarak" direkt emir yoktur. kelime "qarib"tir. yakınlık demek. bu bağlamda tanrı'ya yakın olmak için en sevdiğinizden vermek ve kötü olanı terk etmek gerekir. bknz. ademin iki oğlunun sunusu.

sanıldığı gibi ibrahim nebi oğlu ismaili kesecekken bir koç gelmemiştir. rüyasını bile görmemiştir. kur'an'a böyle yazmaz. ibrahim nebi, görevi için ailesiyle olan bağını kesecektir. tebliğde sıkıntılar yaşayacaktır. bu bağlamda oğlu da elçi olarak görevlendirilecektir. ibrahim "yatıp kalkıp" bu durumu düşündüğünden oğlu kendisine "emredileni yap, ben sabredenlerdenim" diyerek teskin etmiştir.

bu oğul kurban koç hikayesi daha eskidir. yahudiler, babilde sürgünde kaldıklarında oranın kültüründen ve inanışlarından etkilendiler. ve bu bağlamda molek adına çocuk kurban etme geleneğini edinmişlerdir. ezra, tevratın yeninden yazımında, onları bu sapkınlıktan kurtarmak için böyle bir hikayeyi yazıp eklemiştir.

kur'an'da anlatılan kurban, hac zamanı yani peygamberin tüm uluslara tebliği sırasında gelen insanlara yapılan ikram neticesindedir. 1500 sene önceki bir toplumda en çok tüketilen şey küçükbaş hayvan ve devedir. gelenlere de bu ikram edilir. ayetin bağlamı bunu söyler.

kesecekseniz, haseti, kini, öfkeyi, düşmanlığı kesin. iyiliğe yakın olmak için. et, her zaman yenir. zaten bu hayvancağızlar bunun için yaratılmış. besinimizdir. tek şartla, onlara acımasızca davranmayın. zulmetmeyin. incitmeyin. usulüne göre hareket edin.

öyle yani.
devamını gör...
abö büzü nüye almuyorr...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...
tüm planlarım o 4 gün üzerine...çünkü kızlarım gelecek, sülün gibi olmuşlar, o parmakları, elleri tahrayla kesecem...sabahın 6 sında kaldırıp akvaryum gibi aydıncık denizine atacam onları...sırtıma alıp fırlatacam suya...eyşanım var birde, onu geberticem, dayı dedikçe dövecem....
çıkıp şezlonglara yerleşeceğiz, akşama kadar güldüreceğim onları....
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"kurban bayramı" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim