41.
ölüden değil diriden kork.
devamını gör...
42.
çocukluktan gelen bir korkudur. eğer ki akşamüzeri bir mezarlıkta yürürseniz korkudan ziyade verdiği dinginliği hissedersiniz.
devamını gör...
43.
mezarlık mahallesinde büyüyenler için oyun alanıdır mezarlık özellikle geceleri. ne saklambaclar oynandı bir bilseniz. hem korkarsın ince ince diken üstü bir hal. ufacık bir citirti kahverengi bir çizgi ile sonlanacak ama devam.
dedem derdi ölüden değil diriden kork doğru.
dedem derdi ölüden değil diriden kork doğru.
devamını gör...
44.
bence gereksiz bir korku tabi kişiye göre değişir bu düşünce ama evimin karşısında mezarlık var yazın cıvıl cıvıl oluyor rengarenk cicekler güller gelen giden uğrayan dua eden de keza aynı sekilde ama kışın soğuk diye nadiren gelirler ziyarete gelenler de daimi olanlar ve gerçekten değer verip özleyenler olduğunu düşünüyorum. izlemek düşüncelere dalmak değişik bir ruh haline sürüklüyor insanı
devamını gör...
45.
sevdiği kişiyi kaybetmemiş insandır.
devamını gör...
46.
vakit gecedir.
devamını gör...
47.
boş bulduğu yere uzanmak isteyen insan için varolmayan korkudur. yorulduk az bi'soluklanalım*
2013 senesinin bir gecesinde babamın anneannesi ölmüştü. kadını sarıp yan odaya götürmüşler. babam, kalabalığın arkasından gittiğimi görünce ensemden yakalayıp "girme oraya korkarsın, bir daha uyuyamazsın." demişti. kalabalık dağılınca odaya damlamıştım bir şekilde. yakalanınca babam bu kez de kapıyı kilitlemişti. aradan on sene geçmiş. sonrasında da gördüğüm ölü insanlar oldu ve hala uyuyabiliyorum. tüm gece boşuna köşe kapmaca oynamışız baba.
ölü insanların hala korkulacak bir yanı yok benim için. belki arada dirilen olur diye korkanlar vardır ama öyle bir ihtimal olduğunu pek sanmıyorum.
bazı konular keşke ihtimal dahilinde olsa.
2013 senesinin bir gecesinde babamın anneannesi ölmüştü. kadını sarıp yan odaya götürmüşler. babam, kalabalığın arkasından gittiğimi görünce ensemden yakalayıp "girme oraya korkarsın, bir daha uyuyamazsın." demişti. kalabalık dağılınca odaya damlamıştım bir şekilde. yakalanınca babam bu kez de kapıyı kilitlemişti. aradan on sene geçmiş. sonrasında da gördüğüm ölü insanlar oldu ve hala uyuyabiliyorum. tüm gece boşuna köşe kapmaca oynamışız baba.
ölü insanların hala korkulacak bir yanı yok benim için. belki arada dirilen olur diye korkanlar vardır ama öyle bir ihtimal olduğunu pek sanmıyorum.
bazı konular keşke ihtimal dahilinde olsa.
devamını gör...
48.
ölülerden değil dirilerden korkun.
ben ''zaten'' doğarken ölmüşüm
dosta vefa hayır yok, felek dersen insafsız,
gelen vurmuş, giden vurmuş sabır dersen faydasız.
ne sevgide ne aşkta ne hayatta gülmüşüm,
ızdırabım doğuştan ben doğarken ölmüşüm.
bu dünyada rahat yok ölüm belki kurtuluş,
al canımı yarabbim bitsin artık kahroluş.
bir duaydın dilimde, tek ümittin ömrümde.
kader vurdu, felek aldı, aşkın kaldı gönlümde.
gönlüm ıssız bir yolda sürüklenip yürüyor.
almış dünya derdini son ümide gidiyor.
bu dünyada rahat yok ölüm belki kurtuluş,
ey sevgilim neredesin bitsin artık kahroluş.
o. gencebay
ben ''zaten'' doğarken ölmüşüm
dosta vefa hayır yok, felek dersen insafsız,
gelen vurmuş, giden vurmuş sabır dersen faydasız.
ne sevgide ne aşkta ne hayatta gülmüşüm,
ızdırabım doğuştan ben doğarken ölmüşüm.
bu dünyada rahat yok ölüm belki kurtuluş,
al canımı yarabbim bitsin artık kahroluş.
bir duaydın dilimde, tek ümittin ömrümde.
kader vurdu, felek aldı, aşkın kaldı gönlümde.
gönlüm ıssız bir yolda sürüklenip yürüyor.
almış dünya derdini son ümide gidiyor.
bu dünyada rahat yok ölüm belki kurtuluş,
ey sevgilim neredesin bitsin artık kahroluş.
o. gencebay
devamını gör...
49.
mezarlığın yanından ıslık çalarak geçmeye çalışan kişidir.
devamını gör...
50.
saçmalıktır. ölümden korkmaktır gerçi. yoksaymaya programlanmış beyinlerin yüzüne tokat gibi çarpan yerler olduğu için mezarlıklardan korkar korkan.
devamını gör...
51.
insan çok sevdiği bir (1) kişiyi bile kaybettiyse mezarlıklardan korkmamayı öğreniyor arkadaşlar.
devamını gör...
52.
ölülerden korkma harry yaşayanlardan kork en çokta sevgisiz yaşayanlardan
.
devamını gör...
53.
normaldir. hayalet, cin inancindan kaynaklanir genelde.
devamını gör...
54.
mezarlıktan korkmam mezardan korkarım. nasıl gireceğiz o toprağın altına?
devamını gör...
55.
yaşayanlardan korkun, ölüler ısırmaz.
devamını gör...
56.
şöyle bir şey olmuştu ve ödüm bokuma karışmıştı, yalan yok:
tatildeyiz. genciz ya kan kaynıyor, biriyle flört modundayım.
bir akşam çıktık arabayla dolaşmaya. laf nasıl geldi oraya hatırlamıyorum ama mezarlıktan korkma konusuna girdik. "korkmam" dedim. korkardın korkamazdın derken iddiaya döndü olay bir anda. "yiyosa gidelim" seviyesine de gelince "tamam ulan! yürü!" diye kafa tuttum ben de. bok vardı çünkü.
gittik, arabanın farları açık falan, her yer ışıl ışıldak, süper! kontağı kapattı, ışıkları söndürdü. hafif bir tırsmadım değil çünkü ay ışığından başka ışık yok. "neyse, az sabır" derken "haydi, iniyoruz" dedi. "iniyor muyuz?" demeye kalmadan indi bu aşağıya. ben de mecburen tıpış tıpış indim peşinden. şimdi arabanın içindeyken, farlar açıkken süper de karanlıkta ve dışarıda olunca aldı mı beni bir ürperme! ama tabii kuyruğu dik tutacağım ya, gıkım çıkmıyor. içimden yusuf yusuf ama agshajks
bilemiyorum, belki o da tırstı da bana belli etmedi ya da belki korkmadığıma ikna oldu, 2-3 dakika sürmeden "hadi gidelim" dedi de rahat bir nefes aldım.
gençken çok çabuk gaza geliyordum yav!
tatildeyiz. genciz ya kan kaynıyor, biriyle flört modundayım.
bir akşam çıktık arabayla dolaşmaya. laf nasıl geldi oraya hatırlamıyorum ama mezarlıktan korkma konusuna girdik. "korkmam" dedim. korkardın korkamazdın derken iddiaya döndü olay bir anda. "yiyosa gidelim" seviyesine de gelince "tamam ulan! yürü!" diye kafa tuttum ben de. bok vardı çünkü.
gittik, arabanın farları açık falan, her yer ışıl ışıldak, süper! kontağı kapattı, ışıkları söndürdü. hafif bir tırsmadım değil çünkü ay ışığından başka ışık yok. "neyse, az sabır" derken "haydi, iniyoruz" dedi. "iniyor muyuz?" demeye kalmadan indi bu aşağıya. ben de mecburen tıpış tıpış indim peşinden. şimdi arabanın içindeyken, farlar açıkken süper de karanlıkta ve dışarıda olunca aldı mı beni bir ürperme! ama tabii kuyruğu dik tutacağım ya, gıkım çıkmıyor. içimden yusuf yusuf ama agshajks
bilemiyorum, belki o da tırstı da bana belli etmedi ya da belki korkmadığıma ikna oldu, 2-3 dakika sürmeden "hadi gidelim" dedi de rahat bir nefes aldım.
gençken çok çabuk gaza geliyordum yav!
devamını gör...
57.
ölüden, mezarlıktan korkmam. korkacaksanız dirilerden korkun mezarlıktan zarar gelmez.
gerçi ben dirilerden de korkmam.
gerçi ben dirilerden de korkmam.
devamını gör...
58.
sahip olmadığım bir korkudur.
cesur bir insan olup olmadığıma emin değilim. cesaret gerektirecek çok büyük durumlarla, olaylar hiç sınanmadım sanırım. mezarlıktan korkmamamın sebebi de cesaret değil. daha çok aşinalık.
çocukken en uzun süre yaşadığımız evin hemen önünde bir mezarlık vardı. eski bir mezarlıktı bu, hatta sanırım çok eski çünkü mermer mezar taşları yerine yeşil mavi tahtadan mezar taşları vardı mezarların başında.
evin kuzey cephesindeki oturma odası ve mutfak pencerelerinden dışarı bakınca insanın ilk gördüğü şey bu mezarlıktı. ayrıca evin uzun bir merdivenler çıkılan giriş kapısı da mezarlığa bakardı. yedi yaşından on dört yaşına kadar yaşadığım bu eve ne zaman gelsem ya da evden ne zaman çıksam bu mezarlıkla karşılaşırdım mutlaka.
çocukluğum dilimde hazır bekleyen bir fatiha ile eve girip evden çıkmakla geçti.
eve giden dar yola en yakın olan iki ya da üç mezar çocuk mezarları idi. onları görmek ilk zamanlar ürpermeme neden olurdu. ama dediğim gibi hazır beklettiğim fatiha ve kötü günler için sakladığım ayetel kürsi ve elbette daha korkutucu bir durum ile karşılaşmam halinde hemen kullanabileceğim felak ve nas ile kendimi çok da tehdit altında hissetmedim.
o şehirden taşınıp daha aşina olduğum kendi memleketime taşındığımızda, yani on dört yaşımdan on sekiz yaşıma kadar kaldığımız evde de durum nicelik olarak değişse de nitelik olarak hiç değişmedi.
bu sefer yine mutfak ve oturma odasının baktığı yolun karşısında, bir toprak yığınının üzerinde yüksekte duran tek bir mezar vardı. bu seferki mermer taşlı, etrafı çevrilmiş, daha bakımlı bir mezardı.
evden her çıkışım ya da eve her girişim o zaman tanımıyor olsam da bir ismail kadare romanı gibiydi.
hava karardıktan sonra sokak lambalarının ışığı sanki sadece o mezarı aydınlatırdı. yeni bir şehirde, yepyeni bir evde eski bir manzaranın huzur veren ürkünçlüğü.
aşina olduğumuz şeyler korkularımızı ortadan kaldırıyor sanırım. yine de, her ne olursa olsun insan iç cebinde bir iki dua saklamalı.
cesur bir insan olup olmadığıma emin değilim. cesaret gerektirecek çok büyük durumlarla, olaylar hiç sınanmadım sanırım. mezarlıktan korkmamamın sebebi de cesaret değil. daha çok aşinalık.
çocukken en uzun süre yaşadığımız evin hemen önünde bir mezarlık vardı. eski bir mezarlıktı bu, hatta sanırım çok eski çünkü mermer mezar taşları yerine yeşil mavi tahtadan mezar taşları vardı mezarların başında.
evin kuzey cephesindeki oturma odası ve mutfak pencerelerinden dışarı bakınca insanın ilk gördüğü şey bu mezarlıktı. ayrıca evin uzun bir merdivenler çıkılan giriş kapısı da mezarlığa bakardı. yedi yaşından on dört yaşına kadar yaşadığım bu eve ne zaman gelsem ya da evden ne zaman çıksam bu mezarlıkla karşılaşırdım mutlaka.
çocukluğum dilimde hazır bekleyen bir fatiha ile eve girip evden çıkmakla geçti.
eve giden dar yola en yakın olan iki ya da üç mezar çocuk mezarları idi. onları görmek ilk zamanlar ürpermeme neden olurdu. ama dediğim gibi hazır beklettiğim fatiha ve kötü günler için sakladığım ayetel kürsi ve elbette daha korkutucu bir durum ile karşılaşmam halinde hemen kullanabileceğim felak ve nas ile kendimi çok da tehdit altında hissetmedim.
o şehirden taşınıp daha aşina olduğum kendi memleketime taşındığımızda, yani on dört yaşımdan on sekiz yaşıma kadar kaldığımız evde de durum nicelik olarak değişse de nitelik olarak hiç değişmedi.
bu sefer yine mutfak ve oturma odasının baktığı yolun karşısında, bir toprak yığınının üzerinde yüksekte duran tek bir mezar vardı. bu seferki mermer taşlı, etrafı çevrilmiş, daha bakımlı bir mezardı.
evden her çıkışım ya da eve her girişim o zaman tanımıyor olsam da bir ismail kadare romanı gibiydi.
hava karardıktan sonra sokak lambalarının ışığı sanki sadece o mezarı aydınlatırdı. yeni bir şehirde, yepyeni bir evde eski bir manzaranın huzur veren ürkünçlüğü.
aşina olduğumuz şeyler korkularımızı ortadan kaldırıyor sanırım. yine de, her ne olursa olsun insan iç cebinde bir iki dua saklamalı.
devamını gör...