normal sözlük yazarlarının karalama defteri
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
başlık "makedonyalı" tarafından 08.11.2020 16:43 tarihinde açılmıştır.
3981.
seni özlüyorum. bu kadar. içim dışım sadece sen.
devamını gör...
3982.
hayaller eğer ulaşılabilir bir seviyedeyse kişi kesinlikle tereddüt etmeden gerçekleştirmeli.
hayatın biriktirdiği bütün olumsuzlukları yerinde bırakıp, orayı terk etmek ve yeni bir yerde 0'dan yeni bir hayata " merhaba " demek.
işte mutluluk bu.
hayatın biriktirdiği bütün olumsuzlukları yerinde bırakıp, orayı terk etmek ve yeni bir yerde 0'dan yeni bir hayata " merhaba " demek.
işte mutluluk bu.
devamını gör...
3983.
yoruldum
devamını gör...
3984.
bugün hangi eski sevgilim ile yaşadığım anıyı anlatsam acaba?? emmmmm hımmm boşverin.
devamını gör...
3985.
bir ay önce aldığım günlük gibi bir şey var. yazdığım şeyler çok karışık aslında. plan, okumak istediğim kitaplar, hayallerim, moralim bozukken yazdığım şeyler... hepsi bir arada anlayacağınız. hepsini de farklı renkteki kalemlerle yazıyorum. hayallerimi mor, moralim bozukken yazdığım şeyleri ise siyah mürekkepli bir kalemle yazıyorum.
asıl probleme gelecek olursam defterdeki sayfaların neredeyse onda dokuzu siyah renkle yazılmış. ve o yazıları o kadar garip bir şekilde yazmışım ki o sayfadakileri okumakta zorlanıyorum. hangi kafayla ne yazdığımı bile hatırlamıyorum, sadece o günlerde sakin kalamadığımı ve sakinleşebilmek umuduyla deftere bir şeyler karaladığımı hatırlıyorum.
defteri gözden geçirdiğimde içim kararıyor resmen. hayır, oturup sakince sağlıklı bir fikir üretebilsem o kadar üzmeyeceğim aslında kendimi. ama sağlıklı düşünmekte çok zorlanıyorum çoğu zaman. düşüncelerimi durduramıyorum, kaygıdan da kurtulamıyorum bu sebepten ötürü.
uzun zaman sonra kullanacak olduğum bir günlüğe bu şekilde karamsar başlamak istemezdim ama şartlar bu şekil şu anlık. hatta yüksek ihtimalle birkaç saat sonra bir şeyi kafaya takarak bunun hıncını da defterden çıkaracağım . belki yine ağlama krizleri, birazcık daha kaygı, kahve molası, tuvalet molası, uyumaya çalışma seansı, uyuyamama, biraz daha ağlama molası, kedi sevme molası, tuvalet molası ve günün sonunda uyuyakalma durumu.
bu da benim gece rutinim.
asıl probleme gelecek olursam defterdeki sayfaların neredeyse onda dokuzu siyah renkle yazılmış. ve o yazıları o kadar garip bir şekilde yazmışım ki o sayfadakileri okumakta zorlanıyorum. hangi kafayla ne yazdığımı bile hatırlamıyorum, sadece o günlerde sakin kalamadığımı ve sakinleşebilmek umuduyla deftere bir şeyler karaladığımı hatırlıyorum.
defteri gözden geçirdiğimde içim kararıyor resmen. hayır, oturup sakince sağlıklı bir fikir üretebilsem o kadar üzmeyeceğim aslında kendimi. ama sağlıklı düşünmekte çok zorlanıyorum çoğu zaman. düşüncelerimi durduramıyorum, kaygıdan da kurtulamıyorum bu sebepten ötürü.
uzun zaman sonra kullanacak olduğum bir günlüğe bu şekilde karamsar başlamak istemezdim ama şartlar bu şekil şu anlık. hatta yüksek ihtimalle birkaç saat sonra bir şeyi kafaya takarak bunun hıncını da defterden çıkaracağım . belki yine ağlama krizleri, birazcık daha kaygı, kahve molası, tuvalet molası, uyumaya çalışma seansı, uyuyamama, biraz daha ağlama molası, kedi sevme molası, tuvalet molası ve günün sonunda uyuyakalma durumu.
bu da benim gece rutinim.
devamını gör...
3986.
bu defter doldu.yeni defter rica edicim.
devamını gör...
3987.
50 katlık bir binadan düşen adamın hikayesini biliyor musun? her katta kendini rahatlatmak için şunu demiş:
" buraya kadar her şey yolunda. buraya kadar her şey yolunda"
sanki bizi anlatıyor gibi.
önemli olan düşüş değil, yere çarpıştır.
(bkz: la haine)
herkese kendini gerçekleştirmenin ne kadar önemli olduğuyla ilgili vaazlar verdikten sonra yaşadığın hayata bak. bi dön bak ya kendine. bakamazsın değil mi? baktıkça gerçekler seni yerden yere vuruyor çünkü.
insanların takdirini kazanmak ne kadar önemliymiş. kazandın mı bütün takdirleri? iş güç sahibi koca adamlar abi sana benzerim diye bıyık bırakmayı denedim dediğinde gururlandın mı? idolüsün oğlum işte insanların. al bu da plaketin. noldu? gururun okşanmıyor mu artık?
mekana girince herkes ayağa kalkıyordu, selam veriyordu. oturup 1 saat seni övüyorlardı. neden çıkmıyorsun dışarı? neden gitmiyorsun o çok sevildiğin yerlere? tatmin etmiyor mu artık? ne oldu birden yalnızlığı mı sevmeye başladın? kaçma gel. madalyanı takayım. en saygın sensin al bu da madalyan.
kanka sen yaşadığın tatsız konular açılınca ben dramatik konularda konuşmayı sevmiyorum diyorsun ya, cidden dramatik konularda konuşmayı sevmiyor musun yoksa acıdan böğüreceğin için mi bu kaçış yolunu kullanıyorsun? sen o cenazeyi yıkadığın gün çatlamıştın depremde de kırıldın. paramparça oldun kabul et artık. bu iki olaydan sonra saçların niye beyazladı lan? kesin ırsidir kanka, zamanlaması öyle denk gelmiştir. bir kez olsun düştüğünü kabul et artık. sen var ya güçlü rolünü en iyi oynayanlardan birisin ha. akıcı konuşabiliyor olsan 10 numara tiyatrocu olurdu senden, kısmet.
sen bunca sene yeteneklerine, isteklerine, hayallerine, karakterine, ruhuna her şeyine ihanet ettin. zavallısın lan sen, rezil herif.
devamını gör...
3988.
sayfalarım artık az ve temiz. çok şey yaşandı ve hepsi koptu.
devamını gör...
3989.
bazı başlıkları açan ya da bazı tanımları giren kişilere aşırı uyuz oluyorum. içimizde bazılarının o kadar pis ve hastalıklı zihniyetleri var ki. üşenmesem hepinizle kavga edeceğim de mesaj yazarken yorulacak parmaklarıma değmezsiniz.
devamını gör...
3990.
bu aralar kısmetim açıldı sanırım , az önce bir görüşmeden geldim. yakın bir tanıdığımız iki senedir biriyle görüşmem için başımın etini yiyordu ama evlilik düşünmediğim için istemiyordum. zaten bugün de çocuğa bunu söylemek için gittim. amacım , ben evlenmeyi düşünmüyorum , deyip geri dönmekti. aracı olan ablam çocuğun fotoğrafını göstermek için uğraştığında falan da bakmadım , istemiyorum dedim. sabah aradı , nasıl tanıyacaksın onu dedi. ben de , yakasına karanfil takıp gelsin diye bir espri patlattım. bence komikti. ama daha komik olan , çocuğun gerçekten yakasında karanfille gelmesiydi. uzun bir süre buna güleceğim.
bir de yakasındaki karanfili çıkarıp bana uzattı , aman ne romantik dedim. keşke içimden deseydim. çocuk güldü , inşallah bozulmamıştır.
dersine iyi çalışıp gelmişti , ideal bir damat adayı gibiydi. ideal damat adayı nasıl oluyor bilmiyorum ama konumuz bu değil.
ben evlilik düşünmüyorum , demedim çocuğa. aklıma gelmedi , yanından ayrıldıktan sonra hatırladım.
ayrılırken de tekrar görüşmek istediğini ve bu süreçte benim de düşünmemi söyledi. eğer fikrim olumsuz olursa bunu ikinci görüşmede benden duymak istiyormuş , bizim için aracı olan ablamdan değil.
sanırım bünyeme , inan bir anda oluyor kuzum , güncellemesi gelmiştir. bu yetkiye dayanarak bir süre darlayacağım burayı. hatta belki kolumda şıngır şıngır bileziklerle fotoğraf falan atarım. ya da yeni gelin sunumlarımı sizlere sunarım. kociştoşkoşumla kayfe keyfi diye fotoğraflardan mahrum da bırakmam sözlüğü. tabi bunun için çeyiz dizmeye başlamam lazım.
son olarak , inanın bir anda oluyor kuzularım !
bir de yakasındaki karanfili çıkarıp bana uzattı , aman ne romantik dedim. keşke içimden deseydim. çocuk güldü , inşallah bozulmamıştır.
dersine iyi çalışıp gelmişti , ideal bir damat adayı gibiydi. ideal damat adayı nasıl oluyor bilmiyorum ama konumuz bu değil.
ben evlilik düşünmüyorum , demedim çocuğa. aklıma gelmedi , yanından ayrıldıktan sonra hatırladım.
ayrılırken de tekrar görüşmek istediğini ve bu süreçte benim de düşünmemi söyledi. eğer fikrim olumsuz olursa bunu ikinci görüşmede benden duymak istiyormuş , bizim için aracı olan ablamdan değil.
sanırım bünyeme , inan bir anda oluyor kuzum , güncellemesi gelmiştir. bu yetkiye dayanarak bir süre darlayacağım burayı. hatta belki kolumda şıngır şıngır bileziklerle fotoğraf falan atarım. ya da yeni gelin sunumlarımı sizlere sunarım. kociştoşkoşumla kayfe keyfi diye fotoğraflardan mahrum da bırakmam sözlüğü. tabi bunun için çeyiz dizmeye başlamam lazım.
son olarak , inanın bir anda oluyor kuzularım !
devamını gör...
3991.
öncelikle selam sözlük .
kaç zamandır yoktum lakin vardım..
kendimi zaman yolcusu gibi hissediyorum; bu çağın insanı değil gibi, artık gönül de akıl da ruh da beden de çalışmıyor gibi.. gözlerim yoruldu kalbim gibi . göz görür fakat kalp görmez ,gönül gözü var derler yokluğunu hissetmeyen.
dolup dolup taşıyorum . en uç duyguları hissedip yaşıyorum.
doruklarını yaşadığım bu duyguların zor ve çekilmez olduğunu bilmiyordum '????????? ??????̆?? ??̧?? ?????? ????, ????????? ?????? ????????'
her öpüşünün kar tanesinin eriyişini hatırlatmasını seviyorum, gözlerinin gözlerimle buluşunca parlamasını seviyorum, elleri ellerime deyince içimdeki kelebekleri seviyorum, dudaklarını hissettiğimde sıkışıp deli gibi atan kalbimi seviyorum, beraber yemek yiyince tatlı tatlı yiyişini görmeyi seviyorum, gördüğüm şeyin insan olamayacağı düşüncelerimi seviyorum, olmayacağı gerçeği olan düşlerimi seviyorum, küçük küçük öpücüklerinin tenime yayılmasını seviyorum, gülüşünde saklanan gizli gözlerimi seviyorum, saçlarının yumuşaklığını ellerimin kalbimdeki sertliği alıp yumuşaklığı çekişini seviyorum , seviyorum, seviyorum...?????????? ... ve fark ettim ki ondaki beni seviyorum, onu hala seviyorum lakin ondaki beni sevmiyorum! ondaki ben seven ve terk edilen bir yüz ama bendeki o dünyanın en güzel hissiyatıydı..
ahh ! kırgınlık ahhh! çaresizlik... bu hikayedeki sadetse sevginin erimesi özünü çıkarır o ise nefrettir...
arrtık sadece bunu ama sadece bunu seviyorum.
sıkıldığım bu çaresizliğin semalarını seyretmeyi seviyorum.
kaç zamandır yoktum lakin vardım..
kendimi zaman yolcusu gibi hissediyorum; bu çağın insanı değil gibi, artık gönül de akıl da ruh da beden de çalışmıyor gibi.. gözlerim yoruldu kalbim gibi . göz görür fakat kalp görmez ,gönül gözü var derler yokluğunu hissetmeyen.
dolup dolup taşıyorum . en uç duyguları hissedip yaşıyorum.
doruklarını yaşadığım bu duyguların zor ve çekilmez olduğunu bilmiyordum '????????? ??????̆?? ??̧?? ?????? ????, ????????? ?????? ????????'
her öpüşünün kar tanesinin eriyişini hatırlatmasını seviyorum, gözlerinin gözlerimle buluşunca parlamasını seviyorum, elleri ellerime deyince içimdeki kelebekleri seviyorum, dudaklarını hissettiğimde sıkışıp deli gibi atan kalbimi seviyorum, beraber yemek yiyince tatlı tatlı yiyişini görmeyi seviyorum, gördüğüm şeyin insan olamayacağı düşüncelerimi seviyorum, olmayacağı gerçeği olan düşlerimi seviyorum, küçük küçük öpücüklerinin tenime yayılmasını seviyorum, gülüşünde saklanan gizli gözlerimi seviyorum, saçlarının yumuşaklığını ellerimin kalbimdeki sertliği alıp yumuşaklığı çekişini seviyorum , seviyorum, seviyorum...?????????? ... ve fark ettim ki ondaki beni seviyorum, onu hala seviyorum lakin ondaki beni sevmiyorum! ondaki ben seven ve terk edilen bir yüz ama bendeki o dünyanın en güzel hissiyatıydı..
ahh ! kırgınlık ahhh! çaresizlik... bu hikayedeki sadetse sevginin erimesi özünü çıkarır o ise nefrettir...
arrtık sadece bunu ama sadece bunu seviyorum.
sıkıldığım bu çaresizliğin semalarını seyretmeyi seviyorum.
devamını gör...
3992.
o iş olmadı. nedenini sorma ben de bilmiyorum. hayır aslında biliyorum da şimdi sana anlatsam neden bildiğin halde dersin, ve ben de durup dururken uzun uzadıya anlatmak zorunda kalırım, zaten yeteri kadar sarhoşum üzerine ne içtiğimi anlayamam, hesaplarım tersine döner, hatta dönmez kıvrılır kalır bir yerimde, hiç hoş değil. onca emek var üzerimizde, 5 dakikada harcanmasın.
son bir söz;
küçümseyişine etkilenmiş makyajı yapıyorsun ya, yapma.
son bir söz;
küçümseyişine etkilenmiş makyajı yapıyorsun ya, yapma.
devamını gör...
3993.
şu bir haftadır hangi gündeyiz onu bile şaşırdım. hoş hepsi birbirinin aynısıydı ya neyse. hayatımda bukadar sıkıcı bi hafta geçirmedim. çok şey yapasım aynı zamanda yapmayasım var.
devamını gör...
3994.
3 yıl önce bir fabrikaya girmiştim. türkiye'nin en büyük markalarindan biri olur kendisi. iş kazası geçirmiştim. 1 yıl falan yuruyememistim. iş kazası davası hala sürmekte ve az önce uyaptan dava sürecine bir baktım.
öyle yalan ifadeler verilmiş ki.. mesela benim futbol oynadığımı söylemişler. sağlık ve spor geçmişimi araştırmasını avukatıma söyleyip davadan sonra yalan ifade olduğuna dair karşı dava da açacağım. zira beşiktaşlı olmak dışında futbolla hiçbir ilgim alakam da yok.
hakkımı helal etmiyorum ve inşallah o ifadeleri veren ik ve amirlerin çocuklarından çıkar ahım.
neyse ki kalıcı bir şey yok ama geride bırakacağım hesapta yok.
öyle yalan ifadeler verilmiş ki.. mesela benim futbol oynadığımı söylemişler. sağlık ve spor geçmişimi araştırmasını avukatıma söyleyip davadan sonra yalan ifade olduğuna dair karşı dava da açacağım. zira beşiktaşlı olmak dışında futbolla hiçbir ilgim alakam da yok.
hakkımı helal etmiyorum ve inşallah o ifadeleri veren ik ve amirlerin çocuklarından çıkar ahım.
neyse ki kalıcı bir şey yok ama geride bırakacağım hesapta yok.
devamını gör...
3995.
"akşam üzeri çocuklar ezan okunmadan son bir tür oyun oynamak için apartmanların ortasındaki boşlukta ordan oraya koştururken sıra saklambaca gelmiş. ebe olan çocuk ortadaki ağacın gövdesine başını yaslayıp elleriyle gözlerini kapatmış. başlamış saymaya 1...2..3..4..5....
bildiği tüm sayıların bazılarının yerlerini değiştirerek bir tamam saydıkdan sonra gözlerini açmış ve etrafa ürkek gözlerle bakmış. tedirgin bir yalnızlıkla arabaların arkasını, apartman kapılarının içini, çöp teneklerinin arkasını kontrol etse de ona istediği avı gösterecek ne bir omuz, ne bir ayak ne bir ses ne bir kıpırtı bulamamış. mesai saatinin sonunda yorgun bacaklarını eve sürükleyen uzun ve dalgın amcaların yanından geçmesine izin vererek etrafı dolaşırken pencerelerden sokağa taşan sesleri duymuş, akşam ayazı kulaklarını ve saçlarını yalamiş belli belirsiz. tencerelerin kapakları kapanıyor, çekmecelerden kaşıklar çatallar çıkıyor, televizyonların gürültüsü hızla geçen arabaların kornalarina karışıyormuş. ne kadar beklerse beklesin ve saymayı bıraktığı ağaçtan ne kadar uzaklasirsa uzaklaşsın hiç bir arkadaşının ebelemek için gelmediğini farketmiş. herkes nerede diye sorarken ve akşam ezanını okuyan muezzinin sesi uzaklardan gelirken annesinin balkondan ona bakıp eliyle eve davet ettiğini görmüş. kafasini hafifçe yana çevirdiğinde başı arkadaşlarının çoktan eve ulaşmış bedenlerinin henüz kapanmamış perdelerin arkasından belirdigini görmüş. yakari'nin huzunlu müziği çizgi filmin başına davet ediyormuş tüm o küçük canlı gözleri. neden gittiler? neden haber vermediler? yoksa oyun bitmiş miydi? yoksa haberi mi olmamıştı? düşünüyor, bir kaç oyun öncesini düşünüyor. ne konuşulmuştu? neye karar verilmişti? yarın için hangi saatte çıkılacağı bile belirlenmeden kim nereye gitmişti?
oyun ona söylenmeden ve hiç beklemedigi anda sona ermiş. yorgun ve hayal kırıklığına uğramış bedenini eve doğru sürüklemiş. her oyunda biraz kenarda kalışını, hiç bir zaman gurubun vazgeçilmez üyesi olamayişıni, oyunlarda ara sıra duyduğu "o fasulyeden zaten sayılmaz" sözleri ile çok da kaale alınmadığını, yeni bir giysi yeni bir oyuncakla oyuna dahil olduğu zamanlarda kıskanç gözlerin inadına onu gormezden geldiği anların farkında olarak ama çocuksu bir inkar ile aklından savuşturmuş soruları.
sonbaharda ayazında dışarda oynamaktan bir türlü vazgeçmeyen mahallenin tüm çocukları gibi kuruyan ve pul pul dökülen elleri ile kapıyı çalmış. şimdi aidiyet duydugu yerde. yemek yemesi, ödevin başına oturması, yorgunluktan bitmiş vucudu ile son bir gayret göstererek küçük parmaklarının arasına sıkıştırdığı kalemi defterin beyaz sonsuzluğunda konuşturması lazım.
akşam oldu. oyun bitti. herkes evine, evi olmayan sıçan deliğine."
çocukluğumdan kalan mahallenin görüntülerine eşlik eden bu kısa hikayeyi annemin son bir yıldır yaşadığı yalnızlığa benzetiyorum. 3 kardeşini aynı gün kaybetmek, 40 gün sonra 52 yıllık hayat arkadaşıni toprağa vermek, kalan miras ile yaşadığı ipe sapa gelmez bir çok zorluk, yeğenlerinden yaşadığı ihanet... azalan ömrünün bitmesi için mi dua mı etsin, ölen yakınlarının huzur bulması için mi dua etsin, kalan zamanını cocuklarına biraz daha yardımcı olmak için, elinde kalan gücün son damlalarını seferber mi etsin, geçmişin muhasebesini yapıp alamadığı hakları için kadere veryansın mı etsin, bitmeyen çilesine lanet mi etsin, en çok korktuğu şey olan başkasına, evlatlarına muhtaç olmamak için bedenini doktordan doktora mı sürüklesin ?
artık görmeyen gözü yüzünden ne kuran'la ne örgüyle ne vitrinleri gezmekle ne yaşıtları ile bir araya gelmekle mutlu olmayan bu kadın ne yapsın?
cehaletin hırsın kiskanclığın boşboğazlığın içinde debelenip duran bir avuç akraba arasında ahlakını nasıl temiz tutmaya çalışsın? üzerine borç yazılan vasiyeti yerine getirmeye çalışırken işine burnunu sokan insanlara nasıl karşı çıksın?
hangisi daha zor anne? yaşlanmak mı yaşıtlarının olmadığı ve şimdiye kadar hiç olmadığı kadar hızlı değişen bu dünyada yalnızlık mı?
bildiği tüm sayıların bazılarının yerlerini değiştirerek bir tamam saydıkdan sonra gözlerini açmış ve etrafa ürkek gözlerle bakmış. tedirgin bir yalnızlıkla arabaların arkasını, apartman kapılarının içini, çöp teneklerinin arkasını kontrol etse de ona istediği avı gösterecek ne bir omuz, ne bir ayak ne bir ses ne bir kıpırtı bulamamış. mesai saatinin sonunda yorgun bacaklarını eve sürükleyen uzun ve dalgın amcaların yanından geçmesine izin vererek etrafı dolaşırken pencerelerden sokağa taşan sesleri duymuş, akşam ayazı kulaklarını ve saçlarını yalamiş belli belirsiz. tencerelerin kapakları kapanıyor, çekmecelerden kaşıklar çatallar çıkıyor, televizyonların gürültüsü hızla geçen arabaların kornalarina karışıyormuş. ne kadar beklerse beklesin ve saymayı bıraktığı ağaçtan ne kadar uzaklasirsa uzaklaşsın hiç bir arkadaşının ebelemek için gelmediğini farketmiş. herkes nerede diye sorarken ve akşam ezanını okuyan muezzinin sesi uzaklardan gelirken annesinin balkondan ona bakıp eliyle eve davet ettiğini görmüş. kafasini hafifçe yana çevirdiğinde başı arkadaşlarının çoktan eve ulaşmış bedenlerinin henüz kapanmamış perdelerin arkasından belirdigini görmüş. yakari'nin huzunlu müziği çizgi filmin başına davet ediyormuş tüm o küçük canlı gözleri. neden gittiler? neden haber vermediler? yoksa oyun bitmiş miydi? yoksa haberi mi olmamıştı? düşünüyor, bir kaç oyun öncesini düşünüyor. ne konuşulmuştu? neye karar verilmişti? yarın için hangi saatte çıkılacağı bile belirlenmeden kim nereye gitmişti?
oyun ona söylenmeden ve hiç beklemedigi anda sona ermiş. yorgun ve hayal kırıklığına uğramış bedenini eve doğru sürüklemiş. her oyunda biraz kenarda kalışını, hiç bir zaman gurubun vazgeçilmez üyesi olamayişıni, oyunlarda ara sıra duyduğu "o fasulyeden zaten sayılmaz" sözleri ile çok da kaale alınmadığını, yeni bir giysi yeni bir oyuncakla oyuna dahil olduğu zamanlarda kıskanç gözlerin inadına onu gormezden geldiği anların farkında olarak ama çocuksu bir inkar ile aklından savuşturmuş soruları.
sonbaharda ayazında dışarda oynamaktan bir türlü vazgeçmeyen mahallenin tüm çocukları gibi kuruyan ve pul pul dökülen elleri ile kapıyı çalmış. şimdi aidiyet duydugu yerde. yemek yemesi, ödevin başına oturması, yorgunluktan bitmiş vucudu ile son bir gayret göstererek küçük parmaklarının arasına sıkıştırdığı kalemi defterin beyaz sonsuzluğunda konuşturması lazım.
akşam oldu. oyun bitti. herkes evine, evi olmayan sıçan deliğine."
çocukluğumdan kalan mahallenin görüntülerine eşlik eden bu kısa hikayeyi annemin son bir yıldır yaşadığı yalnızlığa benzetiyorum. 3 kardeşini aynı gün kaybetmek, 40 gün sonra 52 yıllık hayat arkadaşıni toprağa vermek, kalan miras ile yaşadığı ipe sapa gelmez bir çok zorluk, yeğenlerinden yaşadığı ihanet... azalan ömrünün bitmesi için mi dua mı etsin, ölen yakınlarının huzur bulması için mi dua etsin, kalan zamanını cocuklarına biraz daha yardımcı olmak için, elinde kalan gücün son damlalarını seferber mi etsin, geçmişin muhasebesini yapıp alamadığı hakları için kadere veryansın mı etsin, bitmeyen çilesine lanet mi etsin, en çok korktuğu şey olan başkasına, evlatlarına muhtaç olmamak için bedenini doktordan doktora mı sürüklesin ?
artık görmeyen gözü yüzünden ne kuran'la ne örgüyle ne vitrinleri gezmekle ne yaşıtları ile bir araya gelmekle mutlu olmayan bu kadın ne yapsın?
cehaletin hırsın kiskanclığın boşboğazlığın içinde debelenip duran bir avuç akraba arasında ahlakını nasıl temiz tutmaya çalışsın? üzerine borç yazılan vasiyeti yerine getirmeye çalışırken işine burnunu sokan insanlara nasıl karşı çıksın?
hangisi daha zor anne? yaşlanmak mı yaşıtlarının olmadığı ve şimdiye kadar hiç olmadığı kadar hızlı değişen bu dünyada yalnızlık mı?
devamını gör...
3996.
bir günaydına bir kaç ülke sığar bazen.
leyla'nın gözleri yeşile çalarken eladan boğazda kendi başına ağır ağır giden gemiye baktık. yeni gün için bir işaret fişeği gibi doğuyordu güneş.
ne kadar güzel değil mi? cümlesi hep sana ait kalacak leyla. fenerde buluşacak seninle, her derin kederde ya da mutlulukta içimde bi yan.
aklının bi ucundayım, dünyanın bi ucundayken. bilmek güzel.
yinede tutunmak istersen bi duyguya bi ele ya da birine, buralardayım bil istedim
leyla'nın gözleri yeşile çalarken eladan boğazda kendi başına ağır ağır giden gemiye baktık. yeni gün için bir işaret fişeği gibi doğuyordu güneş.
ne kadar güzel değil mi? cümlesi hep sana ait kalacak leyla. fenerde buluşacak seninle, her derin kederde ya da mutlulukta içimde bi yan.
aklının bi ucundayım, dünyanın bi ucundayken. bilmek güzel.
yinede tutunmak istersen bi duyguya bi ele ya da birine, buralardayım bil istedim
devamını gör...
3997.
yargılarım algılarımın önündeydi; bir sonrası, ileriki safhası.
ne onlar silebildi beni ne de ben yapabildim bunu.
gördüğüm manzara sonrası dağıttı her şeyi bir göl manzarası.
boş bir poşetle yürür oldum, havayla doldurdum onu.
zamanla ağırlaştı poşet çok daha başkalarıyla.
şimdi içinde ne var ne yok görmüyor, bilmiyorum.
belki ağırlaşan bir havayı taşıyorum yalnızca
kavurucu bir güneşin altında.
ne onlar silebildi beni ne de ben yapabildim bunu.
gördüğüm manzara sonrası dağıttı her şeyi bir göl manzarası.
boş bir poşetle yürür oldum, havayla doldurdum onu.
zamanla ağırlaştı poşet çok daha başkalarıyla.
şimdi içinde ne var ne yok görmüyor, bilmiyorum.
belki ağırlaşan bir havayı taşıyorum yalnızca
kavurucu bir güneşin altında.
devamını gör...
3998.
selam sözlük, bu gün herzamankinden daha boşum
devamını gör...
3999.
son zamanlarda aklıma hep ölüm geliyor. saçma bir şekilde çıkmıyor aklımdan.
insanoğlu çok değişik bir varlık. kişisel gündemi gün içerisinde 32678 kere falan değişiyor. bir düşünceye saplantılı hala geldiğin zaman sıkıntı orada başlıyor zaten. kişinin kişisel gündeminin değişken olması iyi bir şey.
benim de gün içerisinde düşüncelerim hep değişiyor ama işin sonunda hep ölüm var. çıkmıyor aklımdan namussuz.
yaşadıklarımdan dolayı galiba bilinç altımda birçok olguyu hala yaşatıyorum. belki sevdiklerime karşı içimde bir özlem var. kısmet.
insanoğlu çok değişik bir varlık. kişisel gündemi gün içerisinde 32678 kere falan değişiyor. bir düşünceye saplantılı hala geldiğin zaman sıkıntı orada başlıyor zaten. kişinin kişisel gündeminin değişken olması iyi bir şey.
benim de gün içerisinde düşüncelerim hep değişiyor ama işin sonunda hep ölüm var. çıkmıyor aklımdan namussuz.
yaşadıklarımdan dolayı galiba bilinç altımda birçok olguyu hala yaşatıyorum. belki sevdiklerime karşı içimde bir özlem var. kısmet.
devamını gör...
4000.
(tematik)
empati kuramıyorum , bu nedenle iletişim güçlükleri yaşıyorum .
çok tembelim, zor işleri sona bırakıyorum.
biriktiriyorum içindekileri,
fakat hayallerimdekiler için birşey yapamıyorum.
ek not:
yazdıklarınız arşiv veya kendiniz için ise bir şey demiyorum,
okunmak istiyorsanız yazdıklarınızı kontrol edin.
misal uzun yazmayın , insan okuyacak bunları.
veya tebessüm ettiren birşey olsun,
illa bilgi olmak zorunda değil,
birktirmeyin içinizdekileri,
her yere herşeyi dökmeyiniz ,
size yazık olur.
çok tembelim, zor işleri sona bırakıyorum.
biriktiriyorum içindekileri,
fakat hayallerimdekiler için birşey yapamıyorum.
ek not:
yazdıklarınız arşiv veya kendiniz için ise bir şey demiyorum,
okunmak istiyorsanız yazdıklarınızı kontrol edin.
misal uzun yazmayın , insan okuyacak bunları.
veya tebessüm ettiren birşey olsun,
illa bilgi olmak zorunda değil,
birktirmeyin içinizdekileri,
her yere herşeyi dökmeyiniz ,
size yazık olur.
devamını gör...
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
89
90
91
92
93
94
95
96
97
98
99
100
101
102
103
104
105
106
107
108
109
110
111
112
113
114
115
116
117
118
119
120
121
122
123
124
125
126
127
128
129
130
131
132
133
134
135
136
137
138
139
140
141
142
143
144
145
146
147
148
149
150
151
152
153
154
155
156
157
158
159
160
161
162
163
164
165
166
167
168
169
170
171
172
173
174
175
176
177
178
179
180
181
182
183
184
185
186
187
188
189
190
191
192
193
194
195
196
197
198
199
200
201
202
203
204
205
206
207
208
209
210
211
212
213
214
215
216
217
218
219
220
221
222
223
224
225
226
227
228
229
230
231
232
233
234
235
236
237
238
239
240
241
242
243
244
245
246
247
248
249
250
251
252
253
254
255
256
257
258
259
260
261
262
263
264
"normal sözlük yazarlarının karalama defteri" ile benzer başlıklar
karalama
2