öğretmenlere takılan lakaplar

özellikle hababam sınıfında takılan lakaplar:

kel mahmut
badi ekrem
külyutmaz necmi
paşa nuri
çılgın bakire hürrem.

öğretmenin ismi durali.
lakabı da stop ali.

çılgın bakire vardı bizim lisede.

biz de bir ingilizceci vardı silik derdik. derse gelip kafayı koyar masaya uyurdu. ingilizce bilmiyordu kendisi. kaç defa şikâyet ettik adam hâlâ öğretmen.

bir biyoloji öğretmeni vardı, lakabı "pisi pisi" idi.

sscb. (tarih öğretmenine)

lisede fizikçimize, koca çenesi ve sevimsiz mizaçı yüzünden demir çene derdik.
tüm sınıfı fizikten soğutmuştu. o gün bu gündür fiziği sevmem.

arabasının plakası jt oladuğu için jet hayrettin demiştik.

bizim lisemizde bir edebiyatçımız vardı. üzerinize afiyet kadın tam bir kraliçeydi. evli, çoluk çocuk sahibi kadın, peri masallarından fırlamış bir güzellikle gezer, ders anlatırdı. bir ona lakap yakıştıramamıştık. dünyanın tüm kelimeleri bir araya gelse kadına layık olamazdı. hâlâ aynı lisede edebiyat öğretmeni ve hâlâ hepimiz için bir "kraliçe"

bir de lakaplı söyleyeyim "bak kızım leyla" ilk tarih dersinde deftere "not" yerine "bak kızım/oğlum" yazdırmasıyla adı "bak kızım leyla" kaldı. ama iyi kadındı şimdi. :)

ayyy asıl "yeter yeter"i unuttum. geometriciydi ve kızı sırf gözünün önünde olsun diye fen lisesine yollamayıp kendi çalıştığı düz liseye yazdırmıştı. adı da yeter'di kendi de...

bunlar liseydi, fakat bu işin bir de üniversitesi var *

sacitus: bizzat öğrencisi tarafından yapılan bir ödevde kötü karakter olarak yer alması sebebiyle adı sacitus olmuştur. kendisi bunu ilk derste anlattığı için gönül rahatlığıyla yazıyorum buraya. *

bize gerek kalmadan bi edebiyatçımız uzun yıllar öğretmenlik yaptığı için kendisine okulun fosili diyordu...

pisi pisi

lisede sigaradan bıyıkları sararmış gömleğinin üst cebinde sürekli tekel 2001 olan hocamıza" ķül" diyoduk.

kafasını sallaya sallaya ders anlatan fizik hocama selam olsun, horoz azize.

çenesi büyük bir fizikçimiz vardı
demir çene derdik ona.
hiç gülmeyen yüzü asık bir matematikçi vardı yanakları sarkmıştı gülmemekten
ona da fino derdik.
ilk aklıma gelenler.
kız meslek lisesinde okumanın dalga geçmede sınır tanımayan halleri idi öğretmenlerimiz.

lisede genç bir felsefe hocamız vardı . çok ama çok hızlı yürüyordu kimileri postacı diyordu bu yüzden . biz ise sokrates diyorduk . sürekli elinde fincan olurdu ya çay ya kahve hiç boş olmazdı fincan . ders sırasında her yudum aldığında tamam şimdi içti baldıran zehrini diye gülerdik . müthiş bir adamdı tabii gülüyorduk ama çok şey öğrendik kendisinden . beni dogmatik uykumdan uyandıran onun etkisi olmuştur . umarım mutlu ve huzurludur ve gençlere felsefe anlatmaya devam ediyordur .

lisedeyken bir biyoloji hocamız vardı. yaşlı ve huysuz safiye. hiç sevmezdim. derste hepimize kök söktürüyordu. konuşurken burundan konuşan bir kadındı ve bariz bir şekilde burnundan sesler çıkarıyordu. lise birinci sınıftayken kadının adını 'tıs tıs safiye' koydum. bu lakap okulun dört bir yanına yayıldı ve sevgili tıstıscığım bunu öğrendi. liseden mezun olana kadar beni dersinden bıraktı. derslerdeki eziyeti de iki katına çıktı tabii. hocalarınıza lakap takmayın arkadaşlar.

"benekli sinsi "bir hocamız vardı kulakları çın çın...

süper mario. adam resmen bıyıkları, yüz hatları ve giyinişiyle bu lakabı hak etmişti.

tarih öğretmenimiz attila iki t ile atilla değil deyince dedim aha yüce başbuğumuz

"mahkeme duvarı kılıklı gudubet " lisede matematik , geometri ve analitik geometri derslerimize giren hocamıza taktımız hoş olmayan bir lakaptı ancak hocamız o kadar suratsızdı ki bizden sonra gelen alt sınıflarda aynı lakabın başka varyasyonlarını takmıştır. efendim burada öğretmenlerimizin bir eğitim neferi olduğunu bildirmekte isterim ama bazı öğretmenlerde o neferlerin önünü tıkamakta ısrar eden dinazor tabir edilen eğitim katalizörüydü. o yüzden aramızda öğretmen kardeşlerimizden ve diğer öğretmenlerimizden özür dilerim ama bu acı gerçeği de buraya acı bir şekilde bırakmak isterim. matematik ve geometri bu hoca yüzünden bir nesle neredeyse haram olmuştur.