disconnectus erectus'ların babasıdır. kendisine kitaplarında bizlerden bahsettiği için teşekkür ederiz. yattığı yer incitmesin.

not: merhumun cenazesi, önce , uzun yıllar yaşamış olduğu hürriyet caddesinden geçirilecek ve ölümüne kadar içinde barındığı ümit apartmanı bodrum katında yapılacak kısa ve sade bir törenden sonra toprağa verilecektir."
devamını gör...
tutunamayanlar romanında şöyle bir paragraf geçer.
"yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım"

biz de kırgınız hocam odanın duvarlarına bir resim asma hevesi vermeyenlere.
devamını gör...
bir tane bile kitabını okuma şerefine henüz nail olmadığım, "tehlikeli oyunalar" kitabını, kendisini hiç tanımadığım bir kadın tarafından hediye aldığım yazar.
bana hediye olarak verilen kitabı en kısa zamanda okuma ümidiyle kitap arasında bırakılan notu sizlerle paylaşmak istiyorum: belki okumak isteyenler için okumaya başlamalarına ön ayak olur ve onları motive eder... bu not; oğuz atay'ı okuyan, anlayan, onu benden daha iyi tanıyan, benimde okumamı tavsiye eden aynı zamanda kitabı bana hediye eden kişiden:

"oğuz atay'ın cümlelerinde kendime ait bir şeyler buluyorum. okurken kendimi hep başka bir çağa aitmişim gibi hissediyorum.
oğuz atay'ın bir cümlesiyle sana bu kitabı gönderiyorum. "bir yaşantıyı tam bitirmeli, hiçbir iz kalmamalı ondan, yeni yaşantılar için..." eski anılarımla vedalaşabilmek, yenilerine yer açabilmek için... altını çizdiğim satırlar beni en çok etkileyen cümlelerdir. bunun bilinciyle okumanı dilerim... bana iyi geldi umarım sana da iyi gelir.... "


bu güzel hediyen için teşekkür ederim kitapçık kadın

kitap hediye eden insan hiç kötü olur mu?
devamını gör...
” fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım, böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor. fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım?
yok.
peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size: “nasıl?” , kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan, bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım.
kelimeler..kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor.”
devamını gör...
"ilk yalanı söyledikten sonra bir daha konuşmamalı insan." sözünün sahibi nadide yazarımızdır.
devamını gör...
size tutunamayanlardan en sevdiğim göstereceğim:

ülkemiz, bazı yanlarından denizlerle, bazı yanlarından da başka ülkelerle çevrili; genellikle dört köşe, özellikle çok köşe bir kara parçasıdır. denizlerin olmadığı yerlerde ülkemiz, noktalı çizgilerle sınırlanmıştır.» «hani, haritalardaki gibi, değil mi?» «sözümü kesme. evet, haritalardaki gibi. ülkemiz, bir haritaya benzer.» «kesikli, yani noktalı çizgiler neye benzer, hikmet amca?» «sözümü kesme dedim. noktalı çizgiler bir şeye benzemez. noktalı çizgiler, sınır olarak, sınırlarımızda bulunur. bütün sınırlar boyunca uzun binalar, çizgileri; noktalar da, bunların arasına yerleştirilmiş bulunan gözetleme kulelerini gösterir. bunlar, üstten bakılınca, haritalara benzer. uzun binaların ve kulelerin damları kırmızı olduğu için, sınırlar, haritalarda kırmızı çizgilerle gösterilir. biz, bu sınırların içinde kalırız. bundan başka, ülkemizin dört bir yanı, köylülerle çevrilidir. köylülerle çevrili ülkemizde birçok ürün yetişir. çeşitli iklimlerin kaynaştığı ülkemizin akdeniz bölgesinde maki denilen kısa boylu, tıknazca fundalıklar yetişir. sulak bölgelerde ormanlar yetişir, pirinç yetişir. ayrıca, bir de güneşi olan bölgelerde meyva yetişir. ülkemizde, eski çağlardan beri birçok medeniyet yetişmiştir; ülkemiz, birbirine benzemeyen birçok medeniyetin beşiği olmuştur. bu beşikte birçok medeniyet sallanmıştır, birçok medeniyeti uyutmuşuzdur. en son kurulan medeniyet ekmek medeniyetidir. bu medeniyetin sürekli oluşunu sağlamak için, ülkemizin birçok yerinde, buğday yetişir. fakat, ülkemizde en çok yetişen, köylüdür. köylü, bütün iklimlerde yetişir. köylünün yetişmesi için, çok emek vermeğe ihtiyaç yoktur. köylü bozkırda yetişir, yaylada yetişir, ormanda yetişir, dağda yetişir, kurak iklimde yetişir, ovada yetişir, sulak iklimde yetişir. çabuk büyür, erken meyva verir. kendi kendine yetişir, kendi kendine meyva verir. biz köylüleri çok severiz. şehre gelirlerse onlardan kapıcı ve amele yaparız. satırbaşı. ülkemizde dağ vardır, ova vardır, akarsu vardır, tepe vardır, içi taranmış çokgenlerle gösterilen şehirler vardır, girintili çıkıntılı kıyılar vardır, çakıl parçalarına ve kuşlara benzeyen göller vardır, ağzını açmış sivri burunlu ve kuyruklu bir kurbağaya benzeyen bir iç denizimiz vardır, yeşil düzlükler ve kahverengi yükseltiler vardır. bu görünüşüyle ülkemiz, ilk bakışta, başka ülkelere benzer. bu bakış, kuş bakışıdır. ilkbaharda ülkemiz yeşillenir; sonbaharda, eski bir harita gibi sararır, solar. satırbaşı. ülkemizde tarım ürünleri yetişir. kuru üzüm ve incir yetişir. önce ıslak yemişler yetişir. onları, güneş olan yerlerde kurutarak kuru yemiş yetiştiririz. ingiltere ye göndeririz, onlar da bize gerçek gönderirler. gerçek tohumları gönderirler. biz, o gerçeklerden, kendimize göre gerçekler yetiştirmeğe çalışırız. son yıllarda, kuru üzüm ve incirin yanı sıra, köylü de göndermeğe başlamışızdır. bu köylüleri, önce şehirlerde biraz yetiştiririz; tam olgunlaşmadan (yolda bozulmasınlar diye)başka ülkelere göndeririz. onlar da bize döviz gönderirler. halk müziği göndeririz; şoför plağı gönderirler, aranjman gönderirler. azgelişmişülke göndeririz; yardım gönderirler. zelzele, toprak kayması, sel felaketi haberleri göndeririz; çadır ve heyet gönderirler. asker göndeririz; teşekkür gönderirler. binzorluklayetiştirdiğimizdeğerler göndeririz; dışülkelerdeçalışanyabancılaristatistiği gönderirler. gerçekinsanlarımızı göndeririz; bizeordanmektup gönderirler.
devamını gör...
"artık sanki yaşamıyorum, yaşayan birini seyrediyorum: daha önce bildiğim romanı okur gibiyim. bir roman kendini okumaya başlasaydı herhalde bu kadar sıkıcı bulurdu kendini."
-tehlikeli oyunlar
devamını gör...
daha çok tutunamayanlar kitabı ile gündeme gelse de korkuyu beklerken , tehlikeli oyunlar kitapları da gayet güzel olan çağını aşmış bir yazardır. daha çok toplumsal gerçeklere ve meselelere önem veren bir yazardır. lakin tutunamayanlar kitabında bireysel çözümlemeleri göze çarpmaktadır.
devamını gör...
oguz atay inda dediği gibi
konuşmamak ne iyi bir bilsen insan elbette konuşmak istiyor dert yanmak, haklı çıkmak istiyor. fakat kelimeler insana ihanet ediyor insan kendine ihanet ediyor. kendinden nefret ediyor...
devamını gör...
bazılarımız şiirlere tutunuyor, bazılarımız şarkılara… bazılarımız filmlere tutunuyor, bazılarımız kitaplara… sanırım artık insan, tutunamıyor insana… (bkz: tutunamayanlar)
devamını gör...
(bkz: olric) in yaratıcısı, güçlü imgelerin üstadı, tüm yalnızların sesi olmuş hayran olunası yazar. anlatımı ve benzetmeleri öyle yerinde, öyle güzeldir ki mest eder. kitaplığımın vazgeçilmezi, baş ucumda her daim yer alacak kitapların yazarı.
devamını gör...
sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
|korkuyu beklerken.
devamını gör...
'olric' karakteri bir zamanlar sosyal medyada popüler oldığunda 'tutunamayanlar' kitabında geçtiğini öğrenip okumaya karar verip bir türlü başlayamadığım yazar
devamını gör...
şu dizeleri hiç sıkılmadan yazabilen insandır..


yaşamak diye bir problem yoktu bizim için. böyle bir problem çözmedi asistanlar tatbikatlarda. sonunda hepimizi kurt kaptı tabii. insan taklidi yaptığımız için, kurtlar bizi adam sandı. dünyanın hiçbir yerinde böyle bir rezalet görülmemiştir. az gelişmiş aşklar ülkesi olarak dünya milletleri arasında ön sıraları işgal ediyoruz. birleşmiş milletler istatistiklerine göre ancak nijerya ve gana bizden daha az gelişmiş. âşık olma oranı yüz binde kırk iki. beş yıllık plan yüzde yüz gerçekleştiği takdirde bu oran bin dokuz yüz seksende yüz binde seksen altı olacak. gene yeterli değil. planlama örgütünde herkes evli olduğu için, meselenin üzerinde çok durmuyorlar. beş yıllık planın uygulanmasına geçeli bizim sınıftan yalnız güner âşık oldu: o da bir bar artistine. cinsi aşk olduğu için sayılmadı. aşkta geriyiz de başka şeylerde ileri miyiz sanki? yalnız trafik kazalarında birinciyiz. buyrun bakalım. binde dört onda iki. gururumuza dokunuyor. selim kadar olamıyoruz. ayrıca, büyük şehirlerde bir bakıma yüksek görünen bu oran, köylere doğru gittikçe azalıyor. milli gelirin dağılımı gibi. aşk sağlığı enstitüsünün bültenine göre, bir yıl içinde sadece on iki bin yedi yüz on altı muhallebicide buluşma, yedi bin sekiz durakta buluşma (bunun bin sekiz yüz yirmi beşi gerçekleşmemiş), bin dört yüz altmış iki çeşitli açık yer gezintisi (parklar, kırlar, adalar v.s.) ve yalnız altı yüz on iki sinema locası olayı tespit edilmiş. buna gizli aşkları da ekleyin (bültende selim’in adına rastlanmadığı için, bunu gizli aşk olayları arasında düşünebiliriz.) gizli aşk sayısının da, ihtimal hesaplarına göre dört bin altı yüz kadar olduğu tahmin ediliyor. emniyet genel müdürlüğünün tespit ettiğine göre de (yuvarlak olarak) yüz yirmi altı bin sekiz yüz bakıp da iç geçirme, kırk dört bin otobüs ya da dolmuşta hafifçe temas, dört bin iki yüz peşinden gidip de vazgeçme, sekiz yüz elli eve kadar izleme ve on beş bin yedi yüz uzaktan âşık olma ve sadece (bu sayı kesin) sekiz yüz on dört ümitsiz aşk olayı kaydedilmiş. bu arada, park bekçileri, seksen iki bin kadar çifti düdük çalarak, tabanca çekerek ve benzeri tehditlerle korkutmuş. parklar, bahçeler ve kırlar genel müdürlüğüne göre de, altmış bin papatya sevgi falı için koparılmış ve âşıkların üzerinde uzandığı yirmi sekiz bin metrekarelik bir sahanın çimleri ezilmiş. tahmini zarar, yarım milyon lira civarında. uzun sözün kısası, nefes alışın bile izleniyor selim. manastıra çekilmekten başka çare yok. onun istatistiği henüz tutulmamış. yalnız, geleneklerimize uygun görülmüyor. medreseye çekilseydin, daha milli olurdu.
devamını gör...
bu başlığı okuduktan sonra bende bir tuhaflık olduğu kanaatine vardım. yıllar önce büyük bir beklentiyle aldığın tutunamayanlar kitabını yarım bırakmıştım ki hayatımda çok nadirdir yarım kitaplar. sanırım bir defa daha başlasam iyi olacak.
devamını gör...
*** neden sadece bir hayal ürünüsün olric. siz gerçeksiniz de ne oluyor efendimiz.
*** elimde değil olric! ne efendimiz. elleri olric elleri.
devamını gör...
"neden bana yaşamasını öğretmediler?

beni kötü yetiştirdiler. annem de babam da bana gerekli eğitimi vermediler. yaşamak için demek istiyorum. bana yaşamasını öğretmediler. daha doğrusu bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. yaşarken öğrenileceğini öğretmediler. ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. insan kendi bulurmuş doğru yolu. ben bulamadım. bana başkalarına gösterdikleri basmakalıp yolları öğrettiler. "
devamını gör...
ne zaman yeni bir ortama girsem, biraz entelektüel bir sohbete imkan varsa andığım; türk edebiyatının en güzel örneklerinden bir kaç romanı kaleme almış yazar.

ben (bkz: tutunamayanlar) değilde en çok (bkz: tehlikeli oyunlar) isimli eserine tutkunumdur birde onun yolundan giden (bkz: hakan günday) gibi yazarlara.
devamını gör...
derin bir insan ve çok büyük bir kayıp ,onunla tanışmayı ve sohbet etmeyi o kadar çok isterdim ki ,zaman çok önemli,onun zamanı ve benim zamanım uyumsuzdu...
devamını gör...

bu başlığa tanım girmek için olabilirsiniz.

zaten üye iseniz giriş yapabilirsiniz.

"oğuz atay" ile benzer başlıklar

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim